Thomas More ve Ütopyası

Thomas More ve Ütopyası

Seydunaa

İstikrarlı ve tehlikeli siyasi hayatıyla tanınan Thomas More, 1478 yılında Londra'da doğmuştur. Babasının yargıç olmasından dolayı soylu sınıfında yer alan More, henüz çocuk yaşlarındayken Rönesans etkisine girmiş, birkaç yıl içerisinde de Oxford Üniversite'sine girmeye hak kazanmıştır. İki yılını üniversitede geçiren More, bu süreçte Antik Yunan metinlerine büyük ilgi duymuş ve bu alanda yazılar yazmıştır daha sonrasında ise babasının isteği üzerine hukuk eğitimi almak için Oxford'dan Londra'ya dönmüştür.

Henüz 21 yaşındayken Londra Barosunda avukatlığa başlayan More, kamusal alanda birçok çalışmaya imza atmış ve Avam Kamarası seçimlerine girerek Parlamentoya katılmıştır. Parlamentoda oldukça aktif bir rol üstlenen Thomas More, mevcut yönetime karşı muhalif tavırlar sergilemiş ve kitlelerin saygısını kazanmıştır. Bu durum More'un İngiltere Kralı VII. Henry'in öfkesini kazanmasına yol açmış ve İngiltere'den ayrılmasına neden olmuştur. VII. Henry öldükten sonra yeniden Londra'ya dönen More, kariyer basamaklarını hızla tırmanarak İngiltere'nin önemli yargıçlarından biri haline gelmiştir.

Thomas More etkinliklerini hukuki alanla sınırlandırmayarak, sosyal alanda da bazı önemli çalışmalara imza atmıştır. Chelsea'de bir huzurevi açan More, takındığı hümanist tavırla da İngiltere halkının sevgisini kazanmış ve halkı yönlendirme konusunda etkin bir konuma sahip olmuştur. Özellikle de 1517 yılında, kıtadan gelen yabancılarla yerli halk arasında çıkan "Kötü Mayıs İsyanları'nda" taraflar arasında uzlaşma sağlayarak isyanı bastıran Thomas More, bu başarısıyla Kral VIII. Henry'nin dikkatini çekmiştir. Thomas More'un halk üzerindeki bu etkisine şahit olan kral, onun bu konumundan faydalanabilmek için More'u başdanışmanı yapmıştır.

Görevini başarıyla sürdüren More, zamanla daha yetkin konumlara gelmiştir ve 1521 yılında şövalye olmuştur. Bundan yıllar sonra ise kendisini bir zamanlar şövalye ilan eden VIII. Henry tarafından idam cezasına çarptırılmıştır. Bunun nedeni Kralın Aragonlu Catherine'den boşanıp Anne Boleyn ile evlenmek istemesiydi. O zamanlarda İngiltere, Roma Kilisesine bağlıydı ve Katolik inancına sahipti, Katolik inancına göre de Kral Henry'nin bu evliliği gerçekleştirmesi mümkün değildi. Fakat Anne Boleyn ile evlenmeye kararlı olan VIII. Henry, bunu mümkün kılmak için yeni bir mezhep olan Anglikanizm'i kurmuştu.

VIII. Henry ve Anne Boleyn

Anglikan mezhebine göre ülkenin siyasi lideriyle dini lideri aynı kişiydi, Henry bu hareketiyle Roma Kilisesinden ayrılıp tüm yetkileri eline alarak istediği evliliği gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Bu hedefinin meşruiyetini artırmak için de İngiltere halkının gözünde saygın bir konuma sahip olan Thomas More'un da Anglikan mezhebini benimsemesini ve Katolik inancını terk etmesini istemiştir. Ancak sıkı bir Katolik olan More, VIII. Henry'nin bu isteğini reddetmiştir. Yapılan tüm baskılara rağmen fikrini değiştirmeyince de, vatan hainliğiyle yargılanarak idama mahkum edilmiş ve 6 Temmuz 1535 yılında kafası kesilerek öldürülmüştür.

Thomas More, kamusal alandaki ve diplomasideki başarılarıyla, hümanist kişiliğiyle ve trajik ölümüyle başta İngiltere olmak üzere dünya tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Deneyimleri ve politik görüşleri çerçevesinde kaleme aldığı "Ütopya" adlı eserinde de bir devletin-toplumun nasıl olması ve nasıl yönetilmesi gerektiği hakkında bazı fikirler ortaya atmıştır.

Thomas More'un Ütopyası

Thomas More'un "Ütopya"sında her şeyin "kusursuz" bir şekilde organize edildiği, güney sularında bulunan bir adanın yaşam biçimi anlatılmaktadır. Kitapta, Raphael Hythloday'ın Ütopya'da geçirdiği beş yıl, diyalog biçiminde okuyucuya aktarılmaktadır. Ütopya'da toplumun tüm üyeleri, işlerinden bağımsız olarak günde altı saat çalışmaktadır. Bu sürenin yeterli emeği sağlamak açısından tamamen tatmin edici olduğunu düşünen More, arz fazlası oluşması durumunda da ihracata ağırlık verilmesini veya çalışma saatlerinin düşürülmesini belirtmekte, diğer toplumlardaki uzun ve yorucu çalışma günlerini de boş kalan zenginlerin tembelliğinden kaynaklandığını öne sürmektedir.

Temel geçim kaynağı ve çalışma alanı tarım ve madencilik olan Ütopya'da ortaklaşa olarak üretilen tüm kaynaklar belirlenen bir bölgede depolanmakta ve Ütopyalıların ihtiyacına göre yine ortaklaşa olarak paylaşılmaktadır. Üretim ve tüketimde görülen yüksek kolektif yaşam, eğitim ve sosyal ihtiyaçların yerine getirilmesinde de etkilidir. Örneğin çocuklar ortak bakım evlerinde büyütülür, yemekler de mümkün olduğunca bir arada olacak şekilde halkevlerinde yenilir.

Ütopya'da kölelik tamamen ortadan kaldırılmamıştır. Büyük suçlar işleyen kişiler toplumun yararına olacak zorlu işlerde köle olarak çalıştırılmaktadırlar. Başka ülkelerde ölüm cezasına çarptırılan kişiler de gönüllü olarak Ütopya'da kölelik yapabilmektedirler. Ütopya'da aydın ve yönetici sınıfı da bulunmaktadır. Bu kişiler bilge kişilerden seçilmekte ve mesleklerinde kalıcı olabilmek için yeterliliklerini ispatlamış olmalıdırlar. Aynı şekilde devlet başkanı da yetersizlik belirtileri gösterdiğinde görevini kaybedebilmektedir.

Ütopyalılar mümkün olduğunca savaştan kaçınırlar, savaşmak zorunda kalınca da diğer ülkelerdeki vatandaşlardan oluşan paralı askerler kullanırlar veya savaşa yol açan toplumu içten zayıflatarak savaşa girmelerini engellemeye çalışırlar. Altın ve gümüşü işlevsiz olduğu (alet yapma konusunda) gerekçesiyle demir kadar değerli bulmayan Ütopyalılar, diğer ülkelerin altın ve gümüşe değer verdiklerini bildikleri için paralı askerlerin ücretini karşılamak adına altın ve gümüş biriktirirler. Altın ve gümüş, bunun dışında kölelerin zincirlerinde ve tuvalet yapımında kullanılmaktadır.

Ütopya'da kadınlar on sekiz, erkekler ise yirmi iki yaşından önce evlenemezler. Gerçekleşen evlilikler de çiftlerden birinin ölmesiyle sonlanabilir. Ancak eşler birbirini aldatırsa veya birbirlerine şiddet uygularsa; Evliler, yönetim kurulunun izniyle önceki eşlerinden ayrılarak yeni biriyle evlenebilirler. Fakat suçlu bulunan kişi bir daha evlenemez. Ütopya’da bir yaratıcının varlığına ve ölümden sonraki yaşama inanmak bakımından tüm dinler eşittir. Farklı dinlere inanan kişiler de hoşgörüyle karşılanır ve hoşgörü yasasını ihlal edenler cezalandırılır.

Thomas More'un Ütopyası birçok açıdan refah ve yaşanılası bir yapı vadetse de özel mülkiyeti engellemesiyle ve sunduğu aşırı sistematik yapı nedeniyle tekdüzeliğe de neden olabilmektedir... Thomas More hakkındaki görüşlerinizi ve sunduğu ütopik yapıdaki, beğendiğiniz ve beğenmediğiniz uygulamaları gönderinin altındaki "yorum" kısmında belirtebilirsiniz.


📌 Düşünürler Serisi - 1: Sokrates

📌 Düşünürler Serisi - 2: Platon

📌 Düşünürler Serisi - 3: Aristoteles

📌 Düşünürler Serisi - 4: Diyojen

✔️ Düşünürler Serisi - 5: Thomas More

📌 Düşünürler Serisi - 6: David Hume

📌 Düşünürler Serisi - 7: J. J. Rousseau

📌 Düşünürler Serisi - 8: Adam Smith

📌 Düşünürler Serisi - 9: Karl Marx

📌 Düşünürler Serisi - 10: Friedrich Nietzsche

Report Page