Friedrich Nietzsche ve Üstinsan

Friedrich Nietzsche ve Üstinsan

Seydunaa

Friedrich Nietzsche, 15 Ekim 1844’te Almanya’nın kuzeydoğusundaki Röcken kasabasında doğmuştur. Nietzsche papaz olan babasının ölümünden sonra, henüz beş yaşındayken annesi, halaları ve kız kardeşiyle birlikte Naumburg’a göç etmiştir. Orta öğretimini Schulpforta’da tamamlayan Nietzsche, yüksek öğretimini babasının ve dedesinin etkisiyle önce teoloji üzerine çalışarak, daha sonra ise hocası Ritschl’in yönlendirmesiyle Leipzig ve Bonn üniversitelerinde filoloji ve Antik Yunan incelemeleri yaparak tamamlamıştır.

Üniversite döneminde filoloji adına önemli bir altyapı edinen ve çeşitli çalışmalara imza atan Nietzsche henüz 25 yaşındayken, doktorasını bile tamamlamadan, Basel Üniversitesi’nin Filoloji Bölümü’nde profesörlük yapmak için İsviçre’ye davet edilmiştir. Nietzsche Basel’e taşınmadan önce Prusya vatandaşlığından çıkmış ve sonraki hayatını herhangi bir devletin vatandaşı olmadan sürdürmüştür.

Basel’de profesörlük yaptığı sıralarda, 1872 yılında, ilk eseri olan Tragedya’nın Doğuşu’nu kaleme alan Nietzsche, bu eserinde Antik Yunan döneminden yararlanarak yeni bir kültür anlayışından bahsetmiş ve kültür hakkında aykırı görüşlere yer vermiştir. Arthur Schopenhauer’in felsefesine ve Richard Wagner’in müziğine ilgi duyan Nietzsche 1873-1876 yılları arasında Schopenhauer’ın önerileriyle gelişen kültürü eleştiren 4 tane uzun deneme yazmış, bu denemeleri de Çağa Aykırı Düşünceler başlığı altında toplamıştır.

Kültür eleştirisi üzerine yazdığı denemeler ve Tragedya’nın Doğuşu eserinden sonra akademisyenler de dahil olmak üzere birçok kişiden tepki alan Nietzsche zaten uyum sağlayamadığı üniversite kariyerine son vermiştir. Bu kararı almasında 1879 yılında katıldığı Prusya-Fransa Savaşı sırasında geçirdiği hastalıkların etkisini daha şiddetli bir şekilde hissetmesi de etkilidir. Üniversitedeki görevinden ayrılan Nietzsche, sağlıklı yaşam sürebileceği bir yer olduğunu düşündüğü için İsviçre’nin dağlarında bulunan tenha bir bölgeye yerleşmiş ve bundan sonraki hayatını burada yazacağı yazılarına adamıştır. Uzun yıllar boyunca yalnız bir hayat süren Nietzsche, 1883’te, en bilinen eseri olan Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü yazmıştır.

Böyle Buyurdu Zerdüşt

Eserlerinde ahlak üzerine yoğunlaşan Nietzsche, felsefesinin temelini oluşturan “Tanrı Öldü” ve “Üstinsan” kavramlarından ilk kez 1882 yılında yazdığı Şen Bilim kitabında bahsetse de bu kavramların en kapsamlı açıklamalarını ve tartışmalarını Böyle Buyurdu Zerdüşt eserinde yapmıştır. Nietzsche bu eserinin ardından sırasıyla; etik ve ahlak tartışmalarına yer verdiği, “İyinin ve Kötünün Ötesinde (1885)” ve ahlaki davranışların geçmişinin ve belirleyicisinin ne olduğu üzerine fikirlerini sunduğu, “Ahlakın Soykütüğü (1887)” kitaplarını yazmıştır. Nietzsche son üretken yılı olan 1888 yılına geldiğindeyse Putların Alacakaranlığı, Deccal, Ecce Homo ve Dionysos Dithyrambosları eserlerini yazmıştır. Putların Alacakaranlığı’nda dinleri karşılaştırmalı olarak eleştiren Nietzsche, Deccal kitabında da başta ahlak olmak üzere Hıristiyanlığı her açıdan sert bir dille yermiştir. Ecce Homo’da insanın nasıl kendini bulabileceğinden bahseden Nietzsche’nin çalışmaları 1889 yılında yazdığı şiir kitabı Dionysos Dithyrambosları'yla birlikte son bulmuştur.

Gençliğinde kaptığı frengi mikrobunun şiddetli hastalığa neden olması sonucunda neredeyse bitkisel hayata geçen Nietzsche 1900 yılında hayatını kaybetmiştir. Nietzsche’nin ölümünün sebebi bu hastalık olarak görülse de onun zihinsel ölümüne neden olan olayın; 1889 yılında Torino sokaklarındaki bir faytoncunun atını kırbaçladığını görmesi üzerine atın boynuna sarılarak ağlamaya başladıktan sonra bitkin düşüp bayılması olduğu söylenmektedir.

Tanrı Öldü ve Üstinsan

Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında "Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın" diyen Nietzsche bu sözüyle Tanrının bir dönem gerçekten yaşadığını ancak şu an öldüğünden bahsetmiyor, akıl çağıyla birlikte gerçekleşen köklü değişimler sonucunda Tanrıya inanmanın, dolayısıyla da Tanrı’nın belirlediği ahlak anlayışını bırakmanın zamanı geldiğini belirtiyordu. Kendini ahlak karşıtı olarak tanımlayan Nietzsche’ye göre; Tanrı kavramının kaldırıldığı bir dünyada iyi ve kötüye yönelik yerleşik düşüncelerin de anlamı kalmayacaktır. Bu nedenle de insanlar iyinin ve kötünün ötesine geçmek için çabalamalıdır.

Nietzsche için Tanrının ölümü insanlara yeni olanaklar tanımaktadır. Ancak bu olanaklar henüz belirsizlik aşamasında olduğu için bir yandan heyecan verici, bir yandan da ürkütücüdür. Ürkütücü olan kısmı; Tanrının ve onun tekelindeki yerleşik ahlak anlayışının ortadan kalkmasının olumlu veya olumsuz her şeyi mümkün kılmasıdır. Durumun heyecan verici kısmı ise; artık bireylerin herhangi bir dogmatik yapıya bağlı kalmaksızın kendileri için kendi değerlerini yaratabilecek olmaları ve özgün yaşam tarzları geliştirerek yaşamlarını kendilerinin ürettiği bir sanat eserine dönüştürüp kendi yaşamları üzerinde tam bir yetkiye sahip olabilecekleriydi. Nietzsche’ye göre insan ancak bu değerleri üreterek anlamlı bireyler haline gelebilir ve üstinsan olmayı başarabilirdi. Nietzsche’nin bu görüşü Şen Bilim kitabının 125. sayfasındaki alıntısında da görülmektedir:

"Tanrı öldü. Tanrıdan geriye bir ölü kaldı. Ve onu öldüren biziz. Hâlâ gölgesi beliriyor uzaklarda. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey; bu kanı kim silecek üzerimizden? Hangi su var bizi temizleyecek? Hangi teselli şölenlerini, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız? Fazla büyük değil mi bize bu davanın yüceliği? Buna layık olmak için birer tanrıya dönüşmeli değil miyiz?"
Üstinsan

Nietzsche; Karl Marx ve Jean-Jacques Rousseu gibi eşitlik yanlısı değildi ve insanları iki farklı grupta değerlendirmekteydi. Ona göre; Tanrının ölümüyle birlikte kendi değerlerini kendisi yaratarak, yerleşik normların ve ahlakın ötesine geçebilen üretken bireyler üstinsanken (Übermensch); bunu başaramayanlar sürülerden ibarettir. Nietzsche’nin tanımlamasına göre sürü; kendisine dayatılan normlara ve değerle boyun eğen kendine ait nitelikleri olmayan ve kendisini ancak başka bir yüce güç üzerinden anlamlandıran, hayvan ve üstinsan arasına sıkışmış evcilleştirilmiş insan grubudur.

Nietszche, kendisini üstinsan olarak tanımlamamıştı ancak insanın bir bilinç evrimi geçirerek sürüden üstinsana ulaşması gerektiğini düşünmekteydi. Kendisini de bunun gerçekleşeceğinin bilgisini veren bir üstinsan habercisi olarak görmekteydi. Bunu da Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabının ana karakteri olan Zerdüşt’te yansıtmaktaydı. Kitaptaki Zerdüşt karakteri üstinsan ilkesini insanlara anlatmak için halkın arasına karışır ve onları dini, kültürel ve ahlaki inançlar konusunda bazı şüphelere düşürerek bunlara karşı bir tavır sergilemelerini sağlayıp kendi değerlerini üretmeleri için farkındalık oluşturmaya çalışır. Böylelikle de onların sürüden çıkıp üstinsana ulaşmalarını sağlar.

"Haydi haydi, ey üstinsanlar! Ancak şimdi insan, geleceğin doğum sancısındadır. Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın." - Böyle Buyurdu Zerdüşt

Nietzsche’nin üstinsanı belirli bir biyolojik evrim ve yapay seçilim ardından oluşturulacak üstün bir ırkın ferdi veya üstinsan söylemiyle insanları yönetecek ve onlara zorbalık edecek bir diktatör değilse de onun bu felsefesi, Hitler’in ve Nazi Almanyası’nın üstün ırkı oluşturmak için yaptıkları eylemlerini meşru kılmanın bir dayanağı olarak çarpıtılmış ve kullanılmıştır.

Bunda en önemli pay ise Nietzsche’nin Yahudi karşıtı ve Alman milliyetçisi olan kız kardeşi Elizabeth’indir. Elizabeth, Nietzsche öldükten sonra onun üstinsan ve güç istenci gibi kavramları hakkında yazıklarından işine gelen kısımları alıp Almanya’yı eleştiren ve ırkçılığı desteklemeyen görüşlerini devre dışı bırakarak yayınladığı Güç İstenci kitabını, Naziler için bir propaganda aracı olarak kullanmıştır.


📌 Düşünürler Serisi - 1: Sokrates

📌 Düşünürler Serisi - 2: Platon

📌 Düşünürler Serisi - 3: Aristoteles

📌 Düşünürler Serisi - 4: Diyojen

📌 Düşünürler Serisi - 5: Thomas More

📌 Düşünürler Serisi - 6: David Hume

📌 Düşünürler Serisi - 7: J. J. Rousseau

📌 Düşünürler Serisi - 8: Adam Smith

📌 Düşünürler Serisi - 9: Karl Marx

✔️ Düşünürler Serisi - 10: Friedrich Nietzsche


Report Page