Küfür-Kâfir-Tekfir

Küfür-Kâfir-Tekfir

Garib Bir Muvahhid

Küfür-Kafir-Tekfir Konusunda [EK BİLGİ]


Arapça “küfür ve küfretmek” kavramları Türkçe’de kullanılan “hakaret etmek”le aynı anlama gelmemektedir. Küfür Türkçe’ye red ve inkâr etmek olarak çevrilse de bu terimler mânâyı tam olarak karşılamamaktadır, çünkü Kur’ân’da “Allah’a küfretmek” olarak geçen âyetler “Allah’ı inkâr etmek” olarak çevrilmektedir. Halbuki âyette kastedilen Allah’ın varlığını inkâr etmekten ziyâde Allah’a kâfir olmak, yani küfür söz ve amel içerisinde bulunmaktır. Râgıb el-İsfehânî “küfr” kelimesini şu şekilde izâh etmektedir: “Küfr” dilde bir şeyi örtmek/gizlemek mânâsına gelir. İnsanların üstünü örttüğü için geceye “kâfir” denilir. Yine yeryüzünü tohumla örttükleri için çiftçilere de “kâfir” ismi verilir… (Ni’mete nankörlük mânâsına gelen) “küfr’ün ni’met” veya “küfrân’un ni’met” ise şükrü yerine getirmemek sûretiyle ni’metin üstünü örtmek demektir… Allâh’u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَاشْكُرُوا لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ﴾  

“Bana şükredin ve nankörlük etmeyin!” (el-Bakara 2/152) 

(Râgıb el-İsfehânî, El-Müfredât, “ك - ف - ر” maddesinden özetle)


İmâm Kurtubî, el-Bakara Sûresi 2/6. âyetin tefsîrinde küfrü, “îmânın zıddı” olarak tanımlamak-tadır. (Kurtubî, Tefsîr, 1/183)


Bu husûsta Lisân’ul Arab’ta -özetle- şöyle denilmektedir: “Küfür; îmânın zıddıdır. Yani şöyle denilir:

[ آمنَّا بِاللَّهِ وكَفَرْنَا بِالطَّاغُوتِ ]

“Allâh’a îmân ettik, tâğûta küfrettik.”

Şu hâlde kâfir; îmân etmeyen (redd, inkâr, küfreden) demektir. Tekfir kelimesi de aynı kökten alınmış olup bir kişiyi küfre nispet etmek demektir. Ezheri diyor ki: Küfür lügatte örtmek, kapamak demektir. Kâfir de kalbini küfürle örttüğü için bu ismi almıştır.” (bkz. İbnu Manzûr, Lisân’ul Arab, 5/144 ve devamı)

Öyleyse şerî’at nezdinde makbûl bir îmâna sâhib olmayan herkes kâfirdir.

Küfür, îmânın zıddı olduğuna göre îmân kavramı üzerinde de durmak gerekir. Yine İbnu Manzûr’un aynı eserinde naklettiğine göre lügat âlimlerinden Zeccâc, îmânı şöyle târif etmiştir:

“Îmân; Şerî’atta ve Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in getirdiği hususlarda, hudû’yu (boyun eğmeyi) ve kabûlü izhâr etmek (açığa vurmak), buna i’tikâd etmek (inanmak) ve kalp ile onu tasdîk etmektir.” (Bkz. Lisân’ul Arab, 13/23)

Küfür de îmânın zıddı olduğuna göre, bu târife nazaran küfür; şerî’ata tâbi olmamak ve şerî’atin hükümlerinden herhangi birisini inkâr etmektir.

Îmân; kalple tasdîk, dille ikrâr, âzâlarla amel olduğundan dolayı îmânın zıddı olan küfür de bazen kalple olur ki buna “İ’tikâdî Küfür” denilir, bazen dille olur ki buna “Kavlî Küfür” denilir, bazen de amel ile olur ki buna da “Amelî Küfür” adı verilir.

Kısacası, küfür sadece kalple inkâr etmekle sınırlı değildir, bilakis îmâna zıt olan, bir müminden asla sâdır olması (ortaya çıkması) düşünülemeyecek her inanç, söz ve fiil küfür kapsamındadır.

Bununla beraber îmânın da küfrün de asıl mahallî kalptir; kişinin dilinde ve amelinde vukû bulan küfür söz ve fiilleri, o kimsenin kalben îmân etmemesinden kaynaklanır ve de bunun aksi yani kalbinde îmân olduğunu iddia etmekle beraber küfür söz ve fiili işlemesi ise -ikrâh (zorlama) hâli müstesnâ- kişinin kafir olmasına sebep olur.

Küfür dînen bilinmesi zaruri meseleleri inkâr etmek veya şirk koşmak; şirk ise Allah’tan başkasına ibadet etmek demektir. Küfür şirki kapsayan bir kavramdır.


TEKFİR

Tekfir bir kimseyi küfre nispet etmek yani o kimseye kafir demek veya o kimsenin kafir olduğuna inanmak demektir. Eğer büyük küfür ve büyük şirk izhar eden bir kimse için tekfir yapılırsa tekfir haktır ve yapılması gereken de zaten Allah’ın tekfir ettiği bu kimseleri tekfir etmektir. Ama şirkin dışındaki günahlar için asla bir Müslüman tekfir edilmez. Çünkü Allah şirkin dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlayacağını bildiriyor.

Tekfir başkalarının uydurduğu, ne olduğu belirli olmayan gereksiz veya tehlikeli bir mesele değil, bilakis Kur’ân ve Sünnet’e dayanan dînî bir hükümdür. Dînî bir hükmü hafife alan veya inkâr eden ise kâfirdir. Şeyhu’l İslam İbn-i Teymiyye der ki:

“Tekfir şer‘î bir hükümdür ve şer’î delillerle sâbit olur…” (“Mecmuu’l-Fetâvâ”, 17/78)

Takiyuddin es-Subki ise şöyle der: “Tekfir şer’i bir hükümdür. Onun sebebi ise ya Allah’ın rububiyet ve vahdaniyetini inkar etmek ya (peygamberlerin) peygamberliğini inkar etmek veya Şâri’nin küfür olduğuna hükmettiği söz ve fiil(lerden birini işlemek)dir.” (Fetava’s Subki 2\586)

İslâm’a göre kişi ya mümindir, ya da kafirdir veyahut da münafıktır. Günah işleyen günahkar, zina eden zâni, fiil işleyen fail, küfür söz veya küfür fiil işleyen de kafirdir.

“De ki; Allah ile, O’nun âyetleri ile ve O’nun peygamberleri ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin. Çünkü siz îmân ettikten sonra, tekrar kafir oldunuz.” (Tevbe 65-66)

Bu âyet İslâm’ın en zor savaşlarından biri olan Tebük gazvesi dönüşü inmiştir. Yani cihattan dönen insanlara Allah böyle hitap etmiştir. Demek ki yüce Allah’ın yanında bir insan kelime-i Tevhidi de söylese, namaz da kılsa hatta bunlarla yetinmeyip cihat da etse bu onun kafir olmasına engel değildir. Şeyhülislam İbni Teymiyye rahimehullah âyet hakkında şöyle demiştir:

Allâh’u Teâlâ onların ‘biz küfür sözünü inanmaksızın söyledik, hatta biz dalmış, eğlenir bir halde idik’  demelerine rağmen, onların îmânlarından sonra küfre düştüklerini bildirmiş ve Allah’ın âyetleri ile alay etmenin küfür olduğunu belirtmiştir.” (Mecmuu’l Fetava 7\270)

Âlimler buna benzer âyetlere ve peygamberimizin mürtedliğine ve küfrüne hükmedip tekfir ettiği kimselerin nakillerine binaen büyük küfür veya büyük şirk işleyen kimselerin kafir olacaklarına icmâ etmişlerdir. İbni Hazm (rh.a) şöyle demiştir: “Küfür sözünü bir yerden okuyan veya şahitliğini anlatan veya hikâye tarikinden nakleden kimse ve de ikrah altında olan kimse hariç her kim küfrü izhâr ederse(dışına yansıtırsa) bu kişinin kafir olacağı hususunda ümmet icmâ etmiştir. Rasulullah’ın hükmü de budur. Kur’an nassları da küfür sözü konuşan kimsenin kafir olacağına delalet eder.” El-Fisal 3/245

Molla Aliyul Karî’den naklen Konevî demiştir ki: “Bir kimse kendi isteği ile inanmadığı halde küfür kelimesini söylerse kâfir olur. Çünkü hükmüne râzı olmasa da o, bu kelimeyi söylemeye râzı olmuştur. Bu sebeple ona kâfir denilir. Bilmemek sebebiyle mazur tutulmaz. Yine ona gülen veya onu hoş karşılayan veya ondan râzı olan da kafir olur.” (Fıkhı Ekber Şerhi - sh. 135)

Küfür izhar eden bir kimsenin durumunu dışına yansıttığı amellere göre bilebiliriz. Kalpleri, niyetleri ve kasıtları Allah’tan başkası bilemeyeceği için biz kişilere dışına yansıttığı amellere göre hüküm veririz. Bir insan muvahhid olduğunu, tağutu reddedip Allah’a îmân ettiğini söylüyor ve günümüzdeki şirklerden de berî olduğunu belirtiyorsa biz bu kimseye Müslüman deriz, münafık olup olmadığını bilemeyiz. Bir insan Müslüman olduğunu belirtmekle beraber şirk veya küfür işliyorsa biz bu insana da zâhiren de bâtınen de kafir ve müşrik deriz, çünkü Müslümanım demekle Müslüman olmak farklı şeylerdir. Mekkeli müşrikler ve Yahudi ve Hristiyanlar hatta münafıklar Müslümanım, İbrahim aleyhissselamın dînindenim demelerine rağmen (risâleti inkâr, nifak, şirk gibi) İslâm’ı bozucu küfür amellerde bulundukları için kafirdirler.

[Arapça-Türkçe Tevhid Risaleleri-1 sayfa 66-69]

Devamı İçin Tıkla: [TEVHÎD; TANIMI, ÖNEMİ, FAZÎLETİ VE GEREKTİRDİKLERİ BÖLÜMÜ 1]



Kitabın Tamamının PDF'si İçin: TIKLA

Report Page