TAKDİM

TAKDİM

Garib Bir Muvahhid

TAKDİM

VE ŞEYHÜLİSLAM MUHAMMED BİN ABDULVEHHAB'IN HAYATI


TAKDİM

Bismillahirrahmanirrahim.

Elinizdeki bu risaleyi hazırlama imkânını bizlere bahşeden Rabbimize hamd olsun. Bu kitapçık Şeyhulislam Müceddid İmam Muhammed bin Abdulvehhab'ın (rh.a) tevhid akidesini özet olarak anlatan son derece önemli risalelerini ihtiva etmektedir.

[Bu kitapçığı Arapça ve Türkçesiyle beraber neşrediyoruz ki hem insanlar Tevhid’i öğrensin, hem Tevhid’i bilenler bilgilerini pekiştirsin ve hem de insanların İslam dîninin dili olan Arapça’ya âşinalığı artsın istedik.]

Arapçası ile neşrettiğimiz risalelerin daha iyi anlaşılabilmesi için Türkçe şerhlerini ve çeşitli dipnot ve açıklama yapmayı da uygun gördük.  Bu risaleler, müellifinin kullandığı basit ve anlaşılır dille beraber ihtiva ettiği derinlikten dolayı gerek kadınlar, çocuklar, gençler, İslam'la yeni tanışan insanlar gibi âvâmdan olan kesimlere, gerekse de ilim talebelerine ve okur yazar kesime hitâb eden; İslâm’ı ve Tevhidi öğrenmek ve amel etmek isteyen herkesin okuması hatta ezberlemesi gereken metinlerdir. Zîrâ bu risaleler insanın yaratılış gâyesi olan Tevhidin ve kulluğun hakikatini anlatmaktadır.

Öyle ki bu risalelerin konusu olan Tevhid akidesini benimsemeyen, tağutu reddetmeyen, şirkten ve müşriklerden uzaklaşmayan bir insan Müslüman sıfatını alamaz; cehennem azâbından kurtulamayacağı gibi cenneti de hak edemez. İşte bundan dolayı bizler de bir insanın Müslüman vasfına sahip olup Allah’ın rızâsını elde edebilmesi için sahip olması gereken bilgileri ihtiva eden bu kısa fakat faydalı metinleri biraraya getirip okuyucunun istifadesine sunmayı istedik.

Ancak şurası bilinmelidir ki burada yazılan bilgileri sadece okuyup ezberlemek kişinin Tevhidi elde etmesi için yeterli değildir. Bilakis bir kimsenin küfür ve şirkten kurtulup Müminler zümresine dâhil olabilmesi için bu Tevhid akidesini öğrenmesi, bu öğrendiği şeylere şeksiz şüphesiz îmân etmesi, bu öğrendikleriyle amel etmesi ve hayatını her türlü şirkten temizlemesi gerekmektedir.

Allah'tan bu risaleleri yazan, neşreden ve okuyan herkes için dünyada ve ahirette faydalanmayı nasip etmesini diliyoruz. [MUVAHHİD YAYINLARI TAKDİMİ]


MUHAMMED BİN ABDULVEHHAB ET-TEMİMÎ[1]

Şeyh’in torunu Abdurrahman bin Hasen (rh.a) onun hakkında şunları zikretmektedir: Allah ﷻ  kendisine rahmet etsin ve ecrini kat kat versin. Onu ve hesap gününe kadar dâvetine katılanları bağışlasın. Gerçek şudur ki, Muhammed b. Abdulvehhab (rh.a) tevhidi delillere dayanarak açıklamak ve bu husustaki delilleri toplayarak insanlara izah etmek ve onları uyarmak hususunda yepyeni bir çığır açmıştır. O, (kendi döneminde) tevhid ehlinin önderi, mülhidlere karşı da bir hüccet olmuş ve birçok topluluk kendisinden yararlanmıştır. Allah ﷻ İmam Muhammed b. Abdu'l Vehhab'ın (rh.a) gönlünü daha henüz yetişme çağında iken resullerin gönderiliş gâyesi olan apaçık hakka açmıştır. Ki o resuller insanları bütün ibadetleri ihlaslı bir şekilde yalnız Allah ﷻ için yapmaya ve aynı zamanda müşriklerin savunageldikleri şirkleri reddetmeye dâvet etmişlerdir.

Allah ﷻ  Muhammed b. Abdu'l Vehhab'ın (rh.a) himmetini yüceltmiş, azmini güçlendirmiş ve böylece o îmânın ve İslâmın esâsı olan tevhide dâvet etmeye Necd ahalisinden başlamış ve Necd halkını ağaçlara, taşlara, kabirlere, tağutlara ve putlara ibâdet etmekten ve de sihirbaz ve kahinlere (gaybı bildiğini iddia eden medyumlara), müneccimlere (gökteki yıldızlardan çeşitli anlamlar çıkaran astrologlara) inanmaktan sakındırmıştır. Allah ﷻ, şeytanların insanlara öğrettiği bid'at ve dalaletleri onun dâveti sayesinde iptal etmiş, cihat sancağını onun vasıtasıyla ikame ederek şirk ve inat ehlinin şüphelerini geçersiz kılmıştır. Bu beldelerin çoğu bedevisiyle şehirlisiyle bu sayede İslam'la şereflenmiştir. İmam'ın (rh.a) dâveti ve eserleri dört bir tarafa yayılmış, şeytanın denetiminde olup, îmân etmek kendilerine ağır gelip de, inat ve aşırılıkta ısrar edenler hâriç onu kötüleyen ve aleyhinde olanlar bile üstünlük ve faziletini kabul etmişler.

Bundan sonra Arap Yarımadası onun dâvetiyle yeniden bereketlenmiş, sonuç Katade'nin (rha.) bu ümmetin ilkleri için söylediği gibi olmuştur. O, ilk müslümanlarla ilgili olarak şöyle diyordu:

"Müslümanlar "La ilahe illallah" deyince bu söz müşriklere oldukça ağır geldi ve buna karşı çıktılar. İblis ve ordusu bu dâvetten tedirgin oldular. Halbuki Allah ise bu dâveti tamamlamak, onu üstün kılmak, onu muzaffer eylemek ve ona mukavemet edenlere karşı yardım etmek istiyordu. Müslümanları kendilerine karşı çıkanlara üstün kılarak kurtuluşa erdirdi. Çünkü, tevhid kelimesi öyle bir kelimeydi ki; kim ona dayanarak düşmanlık gösterirse muzaffer olur, kim ona dayanarak savaşırsa galip gelir. Bu gerçeği atlı birinin birkaç gecede ve kısa bir zaman içerisinde kat edebileceği Arap Yarımadası halkı içinde bu kelimeyi tanımayan ve onu ikrar etmeyen birçok topluluklara öğretmiştir."

(Katade ve Abdurrahman bin Hasen’in sözleri sona ermiştir.)

_________________________________________________
[1] Şeyh'in hayatını anlatan bu bölüm onun Kitab'ut Tevhid adlı eserinin şerhi niteliğindeki torunu Abdurrahman b. Hasen’in yazdığı "Feth'ul Mecid"in girişinde yer almaktadır. İmam Muhammed b. Abdu'l Vehhab (rh.a) Hicri 1115 (Miladi 1703) tarihinde Üyeyne'de doğmuş, Hicri 1206 (Miladi 1791) tarihinde de Der'iyye'de vefat etmiştir.


Şimdi; insanları haram ve şirk olan bidatlerden sakındıran, kabirlerden medet beklemekten, ölülere kurban kesmekten nehyeden ve bu yüzden şirke vesile olan kabirleri ve putları ve tağutları yerle bir eden, şiileri de şirklerinden nehyedip Allah’ın şeriatı ile hükmedilmesinden taviz vermeyen ve hatta insanların tepkisini çekse bile Allah’ın hükmü olan recmi hak edenlere tatbik eden Şeyhülislam’ı kendi ağzından tanıyalım ve Tevhid’le alakalı bazı önemli nasihatlerini okuyalım inşallah. Şeyh’ul İslam Muhammed Bin Abdu’l-Vehhab rahimehullah der ki:                                              

“Hamd’in tümü Allah’a mahsustur ve bütün minnet ve kuvvet O’na aittir; “Rabbim beni Sırât-ı Mustakîm’e (dosdoğru yola) İbrahim’in hanif(muvahhid) milletine\dînine iletti. O müşriklerden de değildi.” (el-E’nam 6/161) Ve ben -Allah’a Hamd olsun!- Tasavvuf ehlinden birisinin Tarikatı’na yahut bir âlimin (Fıkhî) Mezheb’ine yahut Kelam Ehli’nden birisinin yoluna veyahut da İbni Kayyım, İbni Kesir, Zehebi ve başkaları gibi insanların tazim ettikleri İmamlar’dan birisine dâvet ediyor değilim. Aksine ben, tek olan ve ortağı bulunmayan Allah’a dâvet ediyorum. Ve de Rasûlullah ’ın başından sonuna kadar bütün ümmetine vasiyet ettiği Sünnet’ine dâvet ediyorum. Ümit ediyorum ki, Hakk bana ulaştığında onu inkâr etmeyeceğim… Bilakis; Allah’ı, meleklerini ve bütün mahlukâtını şâhit tutuyorum ki, sizden bana Hakk olan bir söz geldiğinde onu başım gözüm üstünde kabul edeceğim ve benim tâbi olduğum İmamlar’ın sözlerinden o Hakk’a muhalif olan her şeyi duvara çalacağım. Bundan Rasulullah ’ın sözleri müstesnadır zîrâ o Hakk’tan başka bir söz söylemez.” (ed-Durer es-Seniyye, 1/37-38)  


 Şeyh’ul İslam yine şöyle demektedir:

"Size haber veriyorum ki ben -Allah'a Hamd olsun!- tâbi olanım ve Bi'datçı değilim; benim -kendisiyle Allah'a ibadet ettiğim- Akidem (inancım) ve Dînim, Ehli Sünnet ve'l-Cemaat'in yoludur ki bu yol Dört (Mezheb) İmamı'nın ve Kıyamet Günü'ne kadar onlara tâbi olanlar gibi Müslümanların İmamlarının yoludur. Lakin ben insanlara, Din’i(ibadeti) Allah'a has kılmalarını bildiriyorum.

Onları, Nebilere (peygamberlere) ve salihlerden olan dirilere ve ölülere ve de başkalarına duada bulunmak (sığınıp-yardıma çağırmak)tan (nehy ediyor); ve kendisiyle Allah'a ibadet edilen adak adamak, kurban kesmek, tevekkül etmek, secde etmek ve bundan başka yalnızca Allah'ın Hakkı olan ve de ne mukarreb (Allah'a yakın kılınan) bir Melek ne de gönderilmiş bir Nebi'nin Allah'a ortak kılınmaması gereken ibadetlerde Allah'a şirk koşmaktan nehyediyorum. Bu ilkinden sonuncusuna kadar bütün Resullerin ortak Dâveti'dir ve bu Ehli Sünnet ve'l-Cemaat'in yoludur." (Muellefatu'ş-Şeyh Muhammed 5/36)

Muhammed Bin AbdulVehhab, dâvetinin merkezini oluşturan Tevhid’in özü olan ibâdeti ve ibadetin neleri içerdiği ve çeşitleri hususunda şöyle der:

 “İbadet, Allah’ın hoşuna giden ve O’nun râzı olduğu açık ve gizli söz ve fiilleri ifade eden ve büyük anlam içeren bir isimdir. Yalnızca Allah’a ibadet etmeyi ifade eden ve büyük anlam içeren söz nedir? diye sorulacak olursa, derim ki: Allah’a itaat etmek, emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmaktır. Allah’tan başkasına yapılması asla caiz olmayan ibadet çeşitleri nelerdir? diye sorulacak olursa, derim ki:

Yalvarıp yakarmak, yardım istemek, kurban kesmek, adak adamak, korkmak ve ümit etmek, tevekkül etmek, tövbe etmek, sevmek, haşyet (saygı ile korkmak), rağbet (arzulama) ve rahbet (çekinerek korkma), uluhiyet (ibadet etmek), rüku (eğilmek), secde etmek, boyun eğmek ve uluhiyet özelliklerinden olan tazim göstermektir.” 

 “Her kim, bu ibadet çeşitlerinden herhangi birisini Allâh’u Teâlâ’dan başkasına yaparsa, Allah’a başkasını ortak\şirk koşmuş olur.” (Mecmuatu’t-Tevhid, 114)

"Allah'ın koyduğu en büyük yasak, kendisine şirk koşulmasıdır. Bu ise Allah ile beraber başkasına dua etmek veya ibadet türlerinden herhangi birisiyle Allah'tan başkasına yönelmek yoluyla olur. Kim ibadet türlerinden birini Allâh’u Teâlâ’dan başkası için yaparsa, veya ibadet türlerinden herhangi birisiyle Allah'tan başkasına yönelirse ibadet ettiği şeyi veya kişiyi Rab edinmiş, ilah edinmiş ve onu Allah'a şirk koşmuş olur." (Muellefat'uş Şeyh, 1/381)

"(Hadiste de geçtiği üzere) Allah'a, O'na şirk koşmadan kavuşan kişi Cennet'e girer. O'na şirk koşarak kavuşan kişi ise, insanların en çok ibadet edeni olsa bile, Cehennem'e girer." (Kitab'ut Tevhid, 19)


Şeyhul-İslam rahimehullah şöyle de demiştir:

"Fırkayı Naciyye (Kurtuluşa Eren Fırka); (Allah) Teâlâ'nın fiilleri konusunda Kaderiyye ve Cebriyye arasında vasattır. Onlar (Fırkayı Naciyye), Allah'ın vaidi(tehdîdi) konusunda ise Mürcie ve Vaidiyye görüşleri arasında vasattırlar. Onlar, îmân ve din (e dair isimler ve hükümler) açısından ise Hariciler ve Mu'tezile arasında, Mürcie ile Cehmiyye arasında vasattırlar. Onlar, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Ashabı'na bakış açıları hususunda ise Hariciler ile Rafıziler arasında vasattırlar." (Şahsi Risaleler, 8)


Şeyh’ul İslam Muhammed Bin Abdul Vehhab'dan Muhaliflerine ve Tevhid Dâveti'ne Karşı Şüphe İçerisinde Olanlara Samimi Nasihat


Şeyh’ul İslam Muhammed Bin Abdul Vehhab rahimehullah; kendisine, Tevhid dâvetine ve onunla birlikte hareket eden Muvahhidlere karşı düşmanlık gösteren, iftira atan kimselere hitâben der ki:

"Bana Muhalefet edenlere hatırlatırım ki, Rasûlullah ’ın bu Ümmet’e nasihat ettiği (Sünnet’i)ne uymak vâciptir. Ve onlara derim ki: Kitaplar sizin yanınızda. Onlara bakın ve benden hiçbir şey almayın. Ancak, Rasulullah ’ın sözlerinin sizin kitaplarınızda olduğunu öğrendiğinizde, bu durumda –insanların çoğu karşı çıksa da- ona uyun!." (ed-Durer es-Seniyye, 1/89)

"(Şartsız koşulsuz) bana veya bir başkasına –sizin kitaplarınızda bulunan Rasûlullah ’ın emri olması müstesna- uymayın!.. Bilin ki; Rasûlullah ’a tâbi olma dışında hiçbir şey sizi kurtaramaz!.. Bu Dünya hayatı geçicidir ve vicdan sahibi hiç kimse için Cennet ve ateş (Cehennem) hususunda gaflet içinde olmak doğru değildir." (ed-Durer es-Seniyye, 1/90)

Şeyh’ul İslam Muhammed Bin Abdul Vehhab rahimehullah tüm resullerin ortak dâveti olan tağutu reddedip Allah’ı ibadetle Tevhid etmek (birlemek) hususunda kafası karışık olanlara hitâben der ki:

"Sürekli olarak Allah’a –özellikle de duaların kabul edildiği; gecenin son bölümü, namazın sonu ve Ezan'dan sonra- Dua edin ve Allah’a karşı alçakgönüllü olun. Nasslarda (Kur’an ve Sünnet’de) geçen dualar ile dua etmelisiniz özellikle de sahihde geçen Rasulullah ﷺ’ın ettiği şu dua: ”Ey Cibril’in, Mikail’in ve İsrafil’in Rabbi olan Allah’ım, gökleri ve yeri yaratan, gizliyi ve görüneni bilen, ihtilafa düştüklerinde kullarının arasında hüküm veren Sen’sin, beni izninle haktan ihtilaf edildiğinde dosdoğru yola ilet, muhakkak ki Sen dilediğini doğruya iletensin.” Bu duayı etmekte -zorluk anında seslendiğinde, seslenene İcabet eden ve İbrahim (aleyhisselam)’a Hidayet eden ve onu bütün insanlara muhalefet ettiren Allah’ın katında- ısrarcı olun.

Ve deyin ki: "Ey İbrahim’in Muallim’i (olan Allah'ım) bana da öğret!" Eğer insanlara (bidat ve şirk işlediklerinde) muhalefet etmekte zorluk görüyorsanız, Allah’ın sözü üzerinde düşünün:

"Sonra seni de bu emirden bir Şeri’at üzerine kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin Hevâ (istek ve tutku)larına uyma. Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi senden savamazlar." (el-Casiye 45/18-19);

"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan uyduruyorlar." (el-En’am 6/116)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Sahih’de bulunan şu sözleri üzerinde düşünün: "İslam garip(yalnız) olarak başladı ve garipliğe geri dönecektir." ve (Rasulullah) sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözü: "Şüphesiz Allah, (...) ilmi çekip almayacaktır..." (Hadis’in) sonuna kadar ve şu sözü: "Benim Sünnetime ve benden sonra gelecek olan Râşid Halifelerimin Sünnet’ine yapışın!.." ve: "Sonradan ortaya çıkan her şeyden sakının zîrâ her bidat dalalet’tir..." (ed-Durer es-Seniyye 1/42-43)


Şeyhin zikrettiği hadisin tam metni şu şekildedir:

“Allah ilmi kullarından çekip almayacaktır. Ancak ilmi âlimleri almak sûretiyle ortadan kaldıracaktır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da insanlar birtakım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de insanları saptırırlar.” (Buhari, İlim 34)

Evet görüldüğü üzere Muhammed Bin Abdulvehhab Ehli Sünnet âlimidir ve kendisinin insanları dâvet ettiği esas olan Tevhid de tüm peygamberlerin ortak dâvetidir. Şeyhülislam’ın kitapları ile ve eserleri ile ortaya koyduğu esaslar da sadece bu hakikati hatırlatmaktan başka bir şey değildir.


[Arapça-Türkçe Tevhid Risaleleri-1 sayfa 19-28]

Devamı İçin Tıkla: [Fâtiha Sûresi Tefsiri]



Kitabın Tamamının PDF'si İçin: TIKLA

Report Page