Jöntürkler ve Aydınlanma Felsefesi

Jöntürkler ve Aydınlanma Felsefesi

Editör: Seydunaa

🔍 Kaynak: Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi

📚 Kategori: Tarih / Sosyoloji

⏱️ Ortalama okuma süresi: 3 dk.

1860-70 yılları anayasacılık hareketinin ideologları, belirgin bir biçimde aydınlanma hareketinin etkisi altındaydılar. O yıllarda bu tür fikirler Jöntürkler'in (Yeni Osmanlılar) düşünce dünyalarında hep en ön planda yer alıyor ve grubun toplumsal ve kültürel ilerleme mücadelesinin önemli bir aracı olarak görülüyordu.

Namık Kemal, düşünce dünyasını etkileyen Avrupalı düşünürleri kendisi açıklıyordu: Montesquieu ve yapıtı Kanunların Ruhu, Rousseau ve Toplum Sözleşmesi, Voltaire ve onun tarihsel yapıtları, Locke ve yapıtları... 18. yy. Avrupa kültürünün bu büyük temsilcilerinin etkisi N. Kemal ve Ziya Paşa'nın pek çok kuramsal yapıtlarında görülür. Özellikle de devletin insanların gönüllü fikir birliğinden doğduğu fikri, aslında toplumsal sözleşme kuramının onların yapıtlarına yansımasından başka bir şey değildir. Egemenliğin halka ait olduğu düşüncesini de Namık Kemal, Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi'nden almıştır. Namık Kemal'in kuramsal görüşlerindeki başka önemli bir nokta olan yasama ve yürütme erklerinin ayrılması fikri de Montesquieu'den alınmadır.

Ziya Paşa ve Namık Kemal

Namık Kemal'in doğada ve insan toplumunda var olan başlangıçtaki uyum inancında da aydınlanma düşüncesinin etkisi görülür. Şöyle yazıyordu Namık Kemal:

"Düzen, başlangıçta eşyanın kendinde var olan uyumla gerçekleşir. Bir koca fabrikanın en küçük bir çarkı yerinden çıksa, fabrikanın öteki aletleri de bundan zarar görür; Jüpiter'in en küçük uydusu bile yörüngesini değiştirse, güneş sistemimizin tüm düzeni altüst olur."

Rousseau, Voltaire ve Montesquieu'nün yapıtlarını incelemeleri hiç kuşkusuz ilk Türk meşrutiyetçilerinin siyasal fikirlerinin biçimlenmesini önemli ölçüde etkiledi. Çünkü bu düşünürlerin yapıtları, feodal-saltçı yönetimleri sert bir dille eleştirmekte ve meşruti monarşi fikirlerini yaymaya çalışmaktaydı. Özellikle de despotizm diye adlandırdığı saltçılığa karşı, -ona koşullar dayatarak ve böylece onu sınırlayarak meşruti bir monarşi uğruna mücadele eden- Montesquieu'nün yapıtlarını yakından tanımaları, ilk Türk meşrutiyet hareketinin siyasal programının ete kemiğe bürünmesinde önemli rol oynamıştır.

Ziya Paşa'nın ekonomik ve siyasal ilerleme üzerine görüşleri üzerinde de aydınlanma düşüncesinin etkisi tartışılmazdır. 6 Temmuz 1868 tarihli Hürriyet'te şöyle yazıyordu Ziya Paşa:

"Çağımız insanlığın gençlik çağı olduğundan özgürlük fikri yeryüzünde yatağından taşan bir sel gibi yayılıyor, bu yüzden de tiranların hiçbir korunma çabası -tutuklamalar, sürgünler, hatta ölüm cezaları- bu seli durduracak bir set oluşturamayacaktır."

18. yy. Avrupa aydınlanmacılarının ilkelerini izleyen Jöntürkler, halkın eğitilmesini, insanlığın toplumsal siyasal ve kültürel ilerleyişinin temeli olarak görüyorlardı. Türk aydınlanmacılarının görüşlerini genel çizgileriyle Namık Kemal şöyle açıklıyordu: "Çağımızda eğitim ve aydınlanma her halkın hayat kaynağıdır."

Ziya Paşa da bir şiirinde şöyle diyordu:

"İster isen anlamak cihanı

Öğrenmeli Avrupa lisanı

Etmiş orda fünun terakki

Tahsilden eyleme tevakki

Bilmek gerek andaki fünunu

Terkeyle taassubu cünunu

Ansız kişi tam şair olmaz

Sende var ise eğer hamiyet

Tahsiline eyle sarfı himmet

Ta milletin ide istifade

Kıl tercüme anları ziyade."

Prens Sabahattin'in başkanlığında, Paris'te düzenlenen Birinci Jöntürk Kongresi (1902)

1867 yılı Ocak ayında Muhbir'in İstanbul baskısında Ali Suavi, eğitim düzeyinde Avrupa'ya yetişmek ve Osmanlı İmparatorluğu'nun maddi gelişme düzeyinin yükseltilmesi için Avrupa'nın bilgilerinden yararlanmak gerektiğini yazıyordu. Ülkenin bilinen koşullarında, Avrupa ülkelerinin en önemli bilimsel ve kültürel başarılarından yararlanmak gerektiği fikri, Jöntürkler'in, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik ve kültürel geri kalmışlığının nedenlerine değinen tüm makalelerinde yer alıyordu.

Jöntürkler, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu'nun kültürel geri kalmışlığını ve eğitim işlerinin inanılmaz kötü yürütülmesini, ülkenin ekonomik ve kültürel ilerlemesinin önündeki en büyük engeller olarak görüyorlardı. Ziya Paşa, "Halkımızın geri kalmışlığının temel nedenlerinden biri, yeterli eğitim ve bilgi alma olanaklarından yoksun olmasıdır" diyor ve bu görüşünü Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitime ayrılan paranın ancak eğitim bakanlığı ve teşkilatlarındaki memurların maaşlarıyla önemsiz başka bazı giderleri karşılayacak düzeyde olmasıyla temellendiriyordu.


Report Page