Zayıf Hamile Kadını Beceriyorlar

Zayıf Hamile Kadını Beceriyorlar




⚡ TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Zayıf Hamile Kadını Beceriyorlar
Tüm Forumda Konular Bu Kategoride Bu Konuda
Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz. Kadınlar Kulübü'ne ücretsiz üye olmak için tıklayın...
Konu Sahibi gxuxmxuxxsx Başlangıç Tarihi 5 Haziran 2007
Ayrıntılı Düzenleme Kimler kimler yazdı?
Sürekli zayıf görmeye alışık olduğumuz göz önündeki insanların başlattıkları "zayıf hamilelik" konusu kafaları karıştırmış durumda. "Hamilelik boyunca ne kadar kilo almak normal, fazlası ve azının ne gibi tehlikeleri var?" sorularını Op. Dr. Oktay Özçörekçi ile konuştuk. Son yıllarda "zayıf hamilelik" konusu çok konuşulmaya başladı. Ebru Şallı'nın ardından Demet Şener de zayıf hamileler listesindeki yerini aldı. Onlara uymak isteyen anne adayları ise, kilo almamak adına bilinçsizce, bir uzman doktordan yardım almadan sıkı bir diyet programına başlıyorlar. Bu da, hem annenin hem de bebeğin sağlığını tehlikeye atmak anlamına geliyor. Diğer taraftan bunun aksi durumda da aynı tehlike söz konusu. Yani ne güzellik uğruna zayıf kalmak ne de tamamen kendini salıverip yemeklere kaptırmak doğru. Unutulmaması gereken en önemli nokta; hamilelik döneminde "kilolu" hissetmek ve kendini beğenmemek geçici bir durum. Bir gebelik, annenin son regl tarihinin ilk gününden itibaren 28 günlük ay takvimi hesabıyla 10 ay (40 hafta ya da 280) gündür. Gebelik sırasında ortalama toplam 11-14 kilo alınmasına karşın, yalnızca bir kilo gibi küçük bir oranı "ilk üç aylık dönemde" alınır. Bunun 3-3,5 kilosu bebek ve eklerine (plasenta ve poş suyu), gerisi de her ay başına bir kilodan 10 ayda 10 kg. olarak anneye aittir. İlk üç aylık dönemde, ceninin taslağı, tüm önemli yapıları ve organ sistemleri oluşur. 12. haftada cenin, ortalama 7 cm uzunluğunda ve 28 gr. ağırlığındadır. İkinci üç aylık döneme, "altın dönem" de denir. Bu dönemde, bulantı azalır, uyku düzelir, iştah artar. Buna bağlı olarak kilo artışı olur. Gebelikte kilo artışının aşırı olmaması; gebelik öncesi ağırlığına bağlı olarak; yerleşmiş kilonun üzerine biraz daha fazla kilo binmesiyle şişmanlığın getirdiği yeme-acıkma, acıkma-yeme kısır döngüsü gebelikle beraber daha belirgin yaşanmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle, gebelik öncesi fazla kilolardan kurtularak hamileliğe başlanırsa, bu yeme-acıkma kısır döngüsünün önüne geçilebilir. Zayıf hamileler, uzman kontrolünde gebelik öncesi fazla kilolarını atarak sağlıklı beslenip, bebek ve anne sağlığı için koruyucu bir programa tabi tutularak hazırlanıyorlar. Adeta bir sporcunun maratona hazırlanırken antrenör kontrolünde bilinçli olarak mücadeleye hazırlanması gibi. Bu anlatılanlara iki örnek; medyanın gözünün hep üzerlerinde olduğu ünlü mankenlerden Ebru Şallı ve Demet Şener. Görsel basında değişimlerini izlediğimiz bu mankenler, gebelikleri öncesi fazla kilolarını atmaları bir tarafa, meslekleri uğruna fedakarlık yaparak kendi normal bedenlerinin de altına inip trend bir tabirle adeta "sıfır beden" olarak hamileliklerine başladılar. Mutlaka uzmanlar kontrolünde yapılması gereken bu sağlıklı az kilo alarak geçirilen hamilelik, doğum sonrası kilolarından kısa sürede kurtulmak için yardımcı olur. Ancak unutulmaması gereken; fazla kilo almamak uğruna hem annenin hem de bebeğin hayatını tehlikeye atmak kötü sonuçlar doğurabilir.
14 Ağustos 2006 1.128 12 39
fevziye sağol paylaşımın için.merak ettiğim bi konuydu:)
28 Mart 2007 961 334 41
Sürekli zayıf görmeye alışık olduğumuz göz önündeki insanların başlattıkları "zayıf hamilelik" konusu kafaları karıştırmış durumda. "Hamilelik boyunca ne kadar kilo almak normal, fazlası ve azının ne gibi tehlikeleri var?" sorularını Op. Dr. Oktay Özçörekçi ile konuştuk. Son yıllarda "zayıf hamilelik" konusu çok konuşulmaya başladı. Ebru Şallı'nın ardından Demet Şener de zayıf hamileler listesindeki yerini aldı. Onlara uymak isteyen anne adayları ise, kilo almamak adına bilinçsizce, bir uzman doktordan yardım almadan sıkı bir diyet programına başlıyorlar. Bu da, hem annenin hem de bebeğin sağlığını tehlikeye atmak anlamına geliyor. Diğer taraftan bunun aksi durumda da aynı tehlike söz konusu. Yani ne güzellik uğruna zayıf kalmak ne de tamamen kendini salıverip yemeklere kaptırmak doğru. Unutulmaması gereken en önemli nokta; hamilelik döneminde "kilolu" hissetmek ve kendini beğenmemek geçici bir durum. Bir gebelik, annenin son regl tarihinin ilk gününden itibaren 28 günlük ay takvimi hesabıyla 10 ay (40 hafta ya da 280) gündür. Gebelik sırasında ortalama toplam 11-14 kilo alınmasına karşın, yalnızca bir kilo gibi küçük bir oranı "ilk üç aylık dönemde" alınır. Bunun 3-3,5 kilosu bebek ve eklerine (plasenta ve poş suyu), gerisi de her ay başına bir kilodan 10 ayda 10 kg. olarak anneye aittir. İlk üç aylık dönemde, ceninin taslağı, tüm önemli yapıları ve organ sistemleri oluşur. 12. haftada cenin, ortalama 7 cm uzunluğunda ve 28 gr. ağırlığındadır. İkinci üç aylık döneme, "altın dönem" de denir. Bu dönemde, bulantı azalır, uyku düzelir, iştah artar. Buna bağlı olarak kilo artışı olur. Gebelikte kilo artışının aşırı olmaması; gebelik öncesi ağırlığına bağlı olarak; yerleşmiş kilonun üzerine biraz daha fazla kilo binmesiyle şişmanlığın getirdiği yeme-acıkma, acıkma-yeme kısır döngüsü gebelikle beraber daha belirgin yaşanmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle, gebelik öncesi fazla kilolardan kurtularak hamileliğe başlanırsa, bu yeme-acıkma kısır döngüsünün önüne geçilebilir. Zayıf hamileler, uzman kontrolünde gebelik öncesi fazla kilolarını atarak sağlıklı beslenip, bebek ve anne sağlığı için koruyucu bir programa tabi tutularak hazırlanıyorlar. Adeta bir sporcunun maratona hazırlanırken antrenör kontrolünde bilinçli olarak mücadeleye hazırlanması gibi. Bu anlatılanlara iki örnek; medyanın gözünün hep üzerlerinde olduğu ünlü mankenlerden Ebru Şallı ve Demet Şener. Görsel basında değişimlerini izlediğimiz bu mankenler, gebelikleri öncesi fazla kilolarını atmaları bir tarafa, meslekleri uğruna fedakarlık yaparak kendi normal bedenlerinin de altına inip trend bir tabirle adeta "sıfır beden" olarak hamileliklerine başladılar. Mutlaka uzmanlar kontrolünde yapılması gereken bu sağlıklı az kilo alarak geçirilen hamilelik, doğum sonrası kilolarından kısa sürede kurtulmak için yardımcı olur. Ancak unutulmaması gereken; fazla kilo almamak uğruna hem annenin hem de bebeğin hayatını tehlikeye atmak kötü sonuçlar doğurabilir.
Bilinçsizce olanı her ikisisi içinde sağlıksız bir durum tabi ki de ama önüne geleni yiyip 20-30 kilo almakya sağlıklı değil önemli olan planmlı gebelik yapmak ilk önce anne kandini hazırlayıp doktor konturolundde vitaminlerini eksikerlini tamamlayıp daha sonra da gebeliğinde de yine doktorunun verdiği programa uyuyp beslenmesi daha sağlıklı bence ::)
28 Mart 2007 961 334 41
Bilinçsizce olanı her ikisisi içinde sağlıksız bir durum tabi ki de ama önüne geleni yiyip 20-30 kilo almakya sağlıklı değil önemli olan planmlı gebelik yapmak ilk önce anne kandini hazırlayıp doktor konturolundde vitaminlerini eksikerlini tamamlayıp daha sonra da gebeliğinde de yine doktorunun verdiği programa uyuyp beslenmesi daha sağlıklı bence ::)
valla ben çok kilo aldım ama ilk bebeğin acemiliği diyelim.ikinci de daha dikkatli olucam.bi de ne yediysem ne içtiysem yaradı.normalde de böyle yerdim yani ama demek ki böle oluyo.son aylardayım ve azaldı kilo artışım...şimdiden eski formuma nasıl dönerim derdindeyim.eğer planlı bi hamilelik düşünüyosanuız dikkatli olun derim.o kadar kiloya rağmen çatlağım yok ama son ana kadar olabilirmiş...
28 Mart 2007 961 334 41
valla ben çok kilo aldım ama ilk bebeğin acemiliği diyelim.ikinci de daha dikkatli olucam.bi de ne yediysem ne içtiysem yaradı.normalde de böyle yerdim yani ama demek ki böle oluyo.son aylardayım ve azaldı kilo artışım...şimdiden eski formuma nasıl dönerim derdindeyim.eğer planlı bi hamilelik düşünüyosanuız dikkatli olun derim.o kadar kiloya rağmen çatlağım yok ama son ana kadar olabilirmiş...
12 Temmuz 2006 772 16 42
ben hala zayıfım 55 kiloyum 43 ile hamile kaldım işin ilginci dr bana bebişin kilosu normalin üstünde dedi. 38 haftada 3.00 kg olmalıymış bizimki 3.50 beni görseniz ben aynıyım sadece karnım büyüdü kafamçokkarıştı.
28 Mart 2007 961 334 41
ben hala zayıfım 55 kiloyum 43 ile hamile kaldım işin ilginci dr bana bebişin kilosu normalin üstünde dedi. 38 haftada 3.00 kg olmalıymış bizimki 3.50 beni görseniz ben aynıyım sadece karnım büyüdü kafamçokkarıştı.
arkadaslar suan 54 kiloyum ve hamile olmak için fazla kilolu oldugumu düşünüyorum.1 sene önce 50 kiloydum ama simdi 4 kilo fazlam var.hamile olma durumum da var nasıl vercem bu kiloları yaaa.eger hamileysem sizce normal mi kilom.boyum 160 cm.
ben 168 im kilom 62 idi 20 kilo aldım amma popo yayıldı bende bide göbeğim çok irileşti.....vericez artık ne yapalımmmmm
ben 48 ile hamile kaldım şu an 61 kiloyum boyumda 1,65. ama karnım top gibi sadece. herkes hala zayıf olduğumu söylüyor. aslında baya aldım yani. bebeğim de normalden şişmanmış şu an 32 haftalıkken 2.200 kilosu. ama ben artık almıyorum kilo hiç iştahım da yok kızlar sizde aynı şeyi yaşıyomusunuz canım hiç birşey yemek istemiyor
evet rash banada oldu azaldı alışım hatta bebek alıyo galiba bizdede.28 de1320 de bende 32 de gitcem 2yi geçmiştir bizimkide garantiiii...
bende 44 kg ile hamile kaldım 53 kg ile doğuma gittim 3,kg 600 gr bir oğlum oldu ama mutlaka hamilelikte yediklerinize dikkat edin. abur cubur yemeyin bol bol, balık ,sebze, meyve tüketin...
ben hamileliğim boyunca 12 kilo aldım ama yinede çatlaklarım oldu karnımda çok çatlak oldu 56 kiloyla hamile kalmıştım 68 kiloyla doğum yaptım.Doğumdan hemen sonra tartıldığımda 60 kiloydum yani 8 klio bebeğe ait kese falan filan bebeğim 2 hafta erken olarak 3750 gr doğdu.Yani anlatmak istediğim vücuduma fazlalılık olan yerleşen 4 kilom vardı ama çatlaklarım baya oldu özellikle son ay
Community platform by XenForo ® © 2010-2022 XenForo Ltd. kadinlarkulubu.com; 5651 Sayılı Kanun kapsamında BTK tarafından onaylı Yer Sağlayıcı'dır. Hukuka Aykırılık Bildirimi'ne buradan ulaşabilirsiniz.
Bu site çerez kullanmaktadır. Siteyi kullanmaya devam etmeniz halinde çerez kullanımı ile ilgili site koşullarını kabul etmiş sayılırsınız.
Hamilelik günlüğü : Doğumdan bu güne 641 gün geçti.
Hamilelik günlüğü : Doğumdan bu güne 2584 gün geçti.
Hamilelik günlüğü : Doğumdan bu güne 641 gün geçti.
Hamilelik günlüğü : Doğumdan bu güne 641 gün geçti.
Hamilelik günlüğü : Doğumdan bu güne 641 gün geçti.
Lütfen sitemizde reklamlara izin verin
Kadınlar Kulübü yayıncısındaki reklamlara izin ver

HABERLER Yazarlar Ayşe ARMAN İlk buluşmada sevişirse or.spu sevişmezse Kezban
Linkedin Flipboard Linki Kopyala Yazı Tipi
Linkedin Flipboard Linki Kopyala Yazı Tipi
© Copyright 2022 Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş
Kendilerince bir sürü tespitte bulundular. “Türk kadınları ‘birey’ olmayı beceremiyorlar, Rus kadınları beceriyorlar, biyolojik saatleri geldiği için 30’larından itibaren evlenmek için deliriyorlar, çeşitli numaralar çekiyorlar, sinsi ve hesapçı davranıyorlar.” E tabii bu kadar suçlamadan sonra, ‘sıra kadınlarda” dedik. Bir sürü mail geleceğini tahmin etmiştim ama mail kutumun çökeceğini tahmin edemedim. Resmen çöktü. Gazetemizin bilgi işlem servisi, tamir etmeye çalışıyor. Meğer kadınlar da erkekler kadar doluymuş. Onlar da bu sayfalarda içlerini döktüler, rahatladılar. Salı günü bu konuya devam edeceğiz...
Kadının arızalı olduğu bir toplumda, erkek de arızalıdır
TELEVİZYON PROGRAMCISI VE YAZAR NESLİHAN ACU
- 30 yaş kadının evlilik histerisi geçirdiği tespitine karşı neler söyleyeceksin? - Doğrudur diyeceğim. Kadınlar histeri halinde. Çünkü 30 yaşına gelmiş ve evlenememiş kadına, ‘evde kalmış’ gözüyle bakılıyor. Ezik, başarısız, defolu muamelesi yapılıyor onlara. “Hiçbir erkek onu almamış, demek ki kusurlu!” deniyor. Yaş meselesi de önemli. 30 yaş, bizimki gibi vitrini modern, kendisi taşra toplumlarda yaşlı sayılıyor. Kadının ‘raf ömrü’ çok kısa. Sonuçta 30’una gelip de evlenememiş kadın haklı şekilde krize giriyor. Tanıştığı her erkeğe, “N’apsam da bunu evliliğe razı etsem?” gözüyle bakıyor. - Peki kadın, gerçekten de çeşitli numaralar çekiyor mu evlenebilmek için? - Evet. Çünkü “Kendim gibi davranırsam hep kaybederim” diye bir klişe çakılmış kafalarına. O yüzden hep rol yapıyorlar, ezbere yaşıyorlar, “Erkek şunları şunları sevmez, evlenilecek kadın şöyle davranmalı” gibi. Erkek neden hoşlanırsa, ne yapıyorsa kadın da aynısını taklit ediyor. Mesela erkek futbol fanatiği diye, o da fanatik oluyor. Sürekli şımartıyor. Erkekte sinirlendiği, kızdığı, hoşlanmadığı şeyleri bırak ona söylemeyi, kendi içinde bile bastırıyor. En klasiği de hamilelik numarası tabii. Hamile kalabilmek için en ters taklaları bile atıyor. Çünkü erkeğin en zayıf noktası orası. - Sinsi ve hesapçı davranıyorlar yani… - E tabii. Erkeğin gerçekte kim olduğu, nasıl biri olduğu umurlarında değil. Yeter ki iyi bir işi olsun, görünüşü düzgün olsun. Koca ve baba olması için bu özellikler yeterli! Ama o kadınları suçlayamıyorum. Toplum ve erkekler kadına karşı o kadar ikiyüzlü ki, kadının da sinsileşmesi kaçınılmaz. Aksi halde yok olur gider, ‘başarılı’ olamaz. Erkekler gerçekten çok ikiyüzlü. Mesela kadın ilk buluşmalarda, sevişmezse ‘kezban’, sevişirse ‘or.spu’ oluyor. Kadının birey olmamasından şikayet ediyorlar ama kişilikli bir kadınla karşılaştıklarında da pabuçsuz kaçıyorlar. Vesaire vesaire... - Peki bu evlenmek neden bu kadar önemli? - Kadın için önemli. Çünkü kadını hiçleştirme politikalarının bir sonucu olarak, bekar kadın bırakın kadını, insandan bile sayılmıyor. Yapayalnız kalıyor. Değersizleşiyor. Bir de, tuhaf ama bu ülkede özgürleşmek için evliliğe ihtiyacı var kadının. Bu kadar saçma bir topluma dönüştük. Evli kadının yaptıkları daha bir ciddiye alınıyor, toplum evli kadını onaylıyor. Ama en önemli neden, çocuk. Bu toplumda, evlilik dışı çocuk yapmak hâlâ çok uç bir davranış. E her kadın da bir yaşta çocuk krizine giriyor, dolayısıyla ille de evlenmek istiyor. - Bir erkek tarafından onaylanmaya kadınların neden bu kadar ihtiyacı var? - Çünkü bir erkek toplumuyuz. Erkeklerin gözüne girmek, erkeklerin beğendiği kadın olmak önemli. Aksi halde, kadına hayat hakkı yok bu ülkede. Eğitimin ve aile kurumunun sakatlığı yüzünden, kadın ‘birey’ olamıyor. Bireyleşemeyen kadın, bir erkeğin ‘karısı’ olarak var olabiliyor ancak. - İstisnalar yok mu? - Var tabii. Ama güçlü, birey olabilmiş kadınlar bizimki gibi toplumlarda bir tehdit gibi algılanıyor. Genç erkeklerle evlenen orta yaşlı kadınlar da bu nedenle onaylanmaz. Kadının bir erkek gibi hayattan zevk alması, özgürce yaşaması korkutucu bulunur. Kadın, illa ki erkeklerin hizmetinde ve gölgesinde kalmalı. İstisnalar var elbette ama genel eğilim bu. - Geçen haftaki erkekleri okurken, en çok neye sinirlendin? - Rus kadınlarını yere göğe koyamamalarına. Tamam Rus kadınları hem kişilikli, hem güzel, hem de kadın gibi kadınlar. Biz Türk kadınları yanlarında sunta gibi kalıyoruz. Ama neden böyle, onu bir düşünsünler. Rus kadını, erkekle tamamen eşit bir ortamda büyüyor. Toplum ona zayıf-korunması gereken cins muamelesi yapmıyor, ‘mal’ gibi görmüyor. Cinselliğini tıpkı bir erkek gibi rahatça yaşıyor. Bizim toplumun yapısını da değiştir, o hale getir, bakalım Türk kadınları nasıl olacak? Bu ikiyüzlü toplumda kadın olmak kolay mı? - O erkekleri en çok nerelerde haksız buldun? - Çok aşmış, akıllı ve entelektüel gibi görünmelerine rağmen meselenin özünü kavrayamıyorlar. Meselenin özü şu: Kadının arızalı olduğu bir toplumda, erkek de arızalıdır. Nokta. Ama bunlar, kendi arızalarını görmüyor. Erkek olmak ne demek, hiçbiri bilmiyor. O kadar eleştiriyorsan, ilişkiye girdiğin kadına emek ver, onunla ilgilen biraz, uğraş… Bakalım ne olacak? “Aa bu kadın bana potansiyel koca muamelesi yapıyor, kezban ya bu!” diye kaça kaça nereye kadar? - Sence o erkeklerin sorunları ne? Neden bağlanmaktan, evlenmekten korkuyorlar? - Neden biliyor musun? Kadınlar evlenene dek, ayılara dayı demekten, kurnazca davranmaktan o kadar bitap düşüyor ki, evlenir evlenmez cadılaşıyor, kocalarına hayatı dar ediyorlar. İntikamları acı oluyor. Erkek de başına gelecekleri hissettiği için evlenmeyi mümkün olduğu kadar erteliyor. - Sonra ne oluyor? - Kadın, evlendiği andan itibaren güçlü konuma geçiyor. Sonu boşanma olsa bile, o artık ‘evlenmiş bir kadın’. Bu çok önemli. Bir erkeği, nikah masasına oturtmayı başarmış güçlü, zeki (!) bir kadın! Ama evlilikten sonra salıyor her şeyi. Kendine bakmadığı gibi erkeğini da aşağılamaya başlıyor. Bizde kadın-erkek ilişkileri, bütün ilişkiler gibi aşağılama üzerine kurulmuş. Kim güçlüyse diğerini aşağılar. Gerçek sevgi, dostluk, dayanışma yoktur. Boşuna arama! - Kadınların en büyük intikamı, erkekleri cinselliklerinden mi vurmak? - Elbette. Çünkü erkeklerin, erkeklikten anladıkları tek şey cinsellik. Daha doğrusu bir kadını ‘becermek’. Ee, bu konuda yetersizse, başarısızsa ya da şeyi küçükse kadınların eğlencesi haline geliyor. Erkekler, kadınların onlar hakkında neler konuştuğunu duysa, bırak rahat rahat uyumayı, geceleri gözlerini kırpamazlardı! E normal mi bunlar? Değil. Kadınla erkeğin birbirine düşman olduğu bir ülkeden kime ne hayır gelir? Gelmiyor da zaten…
Benim sevdiğim adamla beni seveni buluşturamadım
- 30 yaş kadını evlilik histerisi mi geçiriyor? - Ne 30’u? Eşik çoktan aşağıya indi. Artık 26 yaşındakilerin tepesinde bile, “Dikkat evde kalıyorsun!” yumruğu var. Erkeklerin özgürlükleri genişledikçe, kadınlarınki daralıyor. - Peki gerçekten kadınlar evlenebilmek için takla atıyor mu? - Elbette. Kimi aptalı kimi anneyi oynuyor. Adamın sözünden çıkmıyor, her dediğine “Evet” diyor. Terini siliyor, sırtına tülbent koyuyor. Bebekçe konuşup muhtaç olduğunu beyan edenler bile var. Vamplaşmayı seçenler de. Bir sürü yol deneniyor. En çok da karşısındaki adam dökülüyor bile olsa, “Sen muhteşemsin, harikasın” numarasını çekiyorlar. Çünkü erkekler tüylerinin okşanmasından hoşlanıyorlar. - Kadınlar o zaman sinsi ve hesapçı davranıyor… - Kesinlikle. Ama böyle yaptıkları için onları suçlamak doğru değil. Çünkü ‘kazananlar’ hep bunları yapan kadınlar. - Evlenmek neden bu kadar önemli? - Çünkü nikah defteri, bir tür “Test edildi, onaylandı” belgesi. Bu işin bir yanı. Diğer yanı da, yalnız yaşlanma korkusu. Bu, çalışan kadının gerekçesi. Çalışmayan kadın içinse nikah, bir sosyal güvence. - Bir erkek tarafından onaylanmaya neden bu kadar ihtiyacı var? - O onaylanma ihtiyacı filan değil, elaleme, “Bak gördün mü?” deme fırsatı. Ama tabii aile baskısı, toplum baskısı, biyolojik baskı, hepsi mevcut. Kadınlar aslında tüm baskılara karşı koyabilecek güçte. Korkunç olan kendi kendilerine uyguladıkları baskı: “O kadar beceriksiz miyim? O kadar çirkin miyim? Yalnız olduğum için herkes beni ayıplar, o zaman bir an evvel evlenmeliyim…” - Geçen haftaki erkekleri okurken, en çok neye sinirlendin? - Hepsine sinirlendim! Ağızlarından büyük laflar çıkıyor. Kendilerini yüksek tepelere konumluyorlar. Ondan sonra da istedikleri kadının niteliklerini sıralıyorlar. İyi de sen, o kadınları hak edecek bir adam mısın bakalım! Ne kendilerine bunu soruyorlar, ne de çevrelerindeki kadınlar onlara bunu soruyor. Çünkü bunu sorgulamayacak özgüvensiz kadınlara yakın duruyorlar hep. Sonra da o kadınlar üzerinden genellemeler yapıyorlar. Oysa tam da onların tarifine uyan birçok kadın var bu ülkede. Nedense onlara yaklaşmaya cesaret edemiyorlar. Çok ikiyüzlüler. Buna kızıyorum. Kadını elde etmek için her tür hileye başvurup sonra da onları bu hilelere kandıkları için suçluyorlar. Kapana takılmış tavşana mı kızarsın, kapanı kuran avcıya mı? - Numara yapmak kadınlara özgü mü? Öyle anlatıyor adamlar… - Hiç değil. Aksine, bir kadını kendisine bağlamak için erkeklerin daha çok numarası vardır. Evliy
Seks Ve Sikiler
Türk Xvideolar Indirme
Göte Tam Sikiş

Report Page