Telefondayım Sokma
⚡ TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻
Telefondayım Sokma
K-POP dünyasından sıcak sıcak güncel haberler.
Kore Dizi ve Dramaları hakkında son gelişmeler. Ayrıntılar.
Güney Koreli idoller, dramalar veya benzeri bir çok konuda liste haber tarzında hazırlanan paylaşımların yayınlandığı kategori.
Susmak bilmeyen netizenler, neler diyor? Kimler hakkında konuşuyorlar? Türkçe çevirileri ile artık burada.
Genel veya Diğer haberler şeklinde nitelendirebileceğimiz Haberler bu bölümde!
Kategori seç! Anasayfa
K-Magazin – Ana Haber
– Varyete
– Dedikodu
– Sosyal Medya
– K-CF
K-POP – Konser
– MV
K-Drama – Reytingler
– K-Movie
K-Nedio – K-Test
Netizen – Söz Sende
Diğer – Köşe Yazıları
– Makale
– Siyaset
– Şikayet & Öneri
Haber Ekle
Editör Başvurusu
[Theqoo] “En Büyük SM Sanatçısı” Diyince Aklınıza İlk Kim Geliyor? SM’den ayrılan kıdemli idoller dahil!!! 1. H.O.T. 2. S.E.S 3. Fly To The Sk ...
Erkek Grupları İçin Ağustos Ayı Marka İtibar Sıralaması Açıklandı Kore İş Araştırma Enstitüsü, erkek idol grupları için bu ayın marka itibarı sıralamasını açıkla ...
[Instiz] En Yüksek Toplu Siparişle K-Pop Albümleri Satın Alan Çinli Fan Siteler Toplu alımlarda sadece onaylı makbuzlar sayıldı. Grup ve Birimler Instiz 1. Vay aespa ...
[Enter-Talk, Theqoo] Min Hee Jin, Küçük Çocukları Cinselleştirmekle Suçlanıyor [T/W: Bu yazı, hassas olabilecek bir içeriğe sahiptir.] [Enter-Talk] Min Hee Jin, P*dofili Gibi ...
[Instiz] İdollerin Efsanevi Fotokartları İdollerin Efsanevi Fotokartları Orijinal Post: Instiz 1. Gözyaşı-Seulgi fotokartına sah ...
Billboard’un Hot 100 Listesinin İlk 10’ ...
Ağustos 16, 2022
Lee Dong Wook’un Oynadığı 6 K-Drama
Ağustos 16, 2022
‘Canavar Çaylaklar’ NewJeans, Melon ...
Ağustos 16, 2022
[Enter-Talk] Amerika, BTS’ten Jung Kook̵ ...
Ağustos 16, 2022
BTS’ten Jin’in, Maple Story’deki ...
Ağustos 16, 2022
Dreamcatcher’dan SuA, “Café Minamdang& ...
Ağustos 16, 2022
Kategoriler Kategoriler
Kategori Seçin
Dedikodu
Diğer
Makale
Siyaset
Genel
K-Drama
K-Movie
K-Magazin
Ana Haber
K-CF
K-Nedio
K-POP
Konser
MV
K-Test
Köşe Yazıları
Netizen Buzz
Söz Sende
Sosyal Medya
Varyete
Tüm hakları saklıdır. KoreZin . İçerik: KPOP , Kore Magazin
EXO’nun kış albümüyle kalplerimizi ısıttığı 2016 yılının son günlerindeyiz.
2016 yılı her yerde EXO üyelerinin “Hevesli Çalışma” etkileriyle anılacak.
Show dünyasından, mükemmel bir aktör yetişti, ‘Be Positive’ ile başlayan deneyim ‘Brother’ ile zirve yaparak pek çok kişinin favorisi oldu. Kimden bahsedildiğini biliyorsunuz. Tabi ki D.O. Adım adım parlamaya başlayan bir diğer isim ise Chanyeol, kendisi usta aktörler Kim Sang Ho, Jung Kyoung-Ho, Choi Tae-Joon ile ‘Missing 9’ ile 2017 Ocak ayında karşımızda olacak.
“Oyunculuk kapıları onlar için açıldı.”
EXO-CBX, bu sene müzik sektörüne girerek muhteşem bir değer kattı. EXO-CBX’in çıkış yaptığı sırada Lay’de Çin’de Solo yapıyordu. Hatta bir ara albümleri listelerde yarıştı.
“EXO-CBX dünyanın en büyük kadrosudur.”
Fakat fanlar, EXO’nun tam kadro sahnede olmasını bekliyorlar. EXO, üçüncü albümü ‘Monster’dan başlayarak, LOTTO sahnesi ve ‘Dancing King’ ile derin etki bıraktılar.
“Bu yıla EXO yılı demek hiç de yanlış olmayacaktır.”
kaynak: topstarnews (Haber Çinceden çevrilmiştir. Hata varsa lütfen bildiriniz. Teşekkürler.)
K-POP haber kategorisi, K-POP dünyasından sıcak sıcak güncel haberlerin bulunduğu haber kategorisidir.
turkcealtyazi.org needs to review the security of your connection before
proceeding.
Did you know keeping your browser up to date will help protect you from malware and other digital attacks?
Requests from malicious bots can pose as legitimate traffic. Occasionally, you may see this page while the site ensures that the connection is secure.
Performance & security by
Cloudflare
Bölüm şarkısı: Feist - Caught a Long Wind
HUZUR İÇİNDEYDİ. ANNESİ yavaşça ve narince onun ipek gibi yumuşak olan saçlarını tararken, o elindeki kendi yazdığı hikaye defterinin sayfalarını çeviriyordu. Banyodan yeni çıkmıştı ve saçları hala ıslaktı. Annesi onu sarı bornozuna sarmış, aynanın önünde yere oturtmuştu. Teninden sabun ve şampuan kokuları yayılıyordu.
"Sen benim mis kokulu, güzel ve akıllı küçük oğlumsun, bunu biliyorsun değil mi?"
Gözlerini elindeki defterden kaldırıp aynaya baktı. Bakışları annesininkilerle buluşunca, sessizce başını salladı. Evet, bunu biliyordu. O annesinin mis kokulu, güzel ve akıllı küçük oğluydu.
Annesi önündeki defteri işaret edip gülümsedi. "Büyüyünce yetenekli bir yazar olacaksın."
Taraktan saçını kurtarıp arkasına, annesine döndü. "Gerçekten mi?" diye hevesle sordu.
"Elbette. Ve işte o zaman ben seninle gurur duyacağım."
Bu cevaptan tatmin olmuş bir şekilde tekrar önüne döndü ve gözlerini kapattı. Annesi saçlarını düzgünce taramaya devam ediyordu.
"Koskocaman çocuk oldu, onu hala sen mi giydiriyorsun?"
Kapının girişinden babasının sesi duyuldu. Başını irkilerek o tarafa çevirince, saçlarının arasındaki tarak canını acıttı ve annesine sokuldu.
"Biraz nazlanmasının ne gibi bir sakıncası olabilir?" dedi annesi. Kendisiyse o tarafa hiç bakmamıştı ama aynadaki yansımadan, ikisinin arasında sessiz bir mücadele yaşandığını görebiliyordu.
"Kaç yaşında oldu. Onu hala sen yıkıyorsun, üstüne bir de giydiriyorsun. Ona bu yaptığının iyilik olduğunu sanıyorsun, ama değil. Bırak bazı şeyleri kendi öğrensin. Onu kendine bu kadar bağlama." Annesine bakıp fısıldayarak, "Unutma ki senin bir oğlun daha var," dedi.
Annesi konuşmanın uzayacağını hissetmiş gibiydi. Kulağına eğilerek, "Sen burada defterine bakmaya devam et, canımın içi, ben babayla konuşup geleceğim," dedi ve kapının önüne gitti. "Ben de zaten konuyu buraya getireceğini biliyordum," dedi babasının karşısına gittiğinde. "Bu çocuk özel. Anlamıyor musun? Onun bana ihtiyacı var."
"Diğerinin yok mu? Kim bilir şimdi nerede? Sahi, onu bu sabah hiç gördün mü?"
Onları duymadığını mı sanıyorlardı? Öyleyse yanılıyorlardı. Çünkü ikisinin ne konuştuğunu duyabiliyordu. Ama yine de önüne bakıp defterindeki hikayelerle ilgileniyormuş gibi davrandı.
"Bana ikisini birbirinden ayrı tutuyormuşum gibi davranmaktan vazgeç."
"Öyle yapmadığını gerçekten görebiliyorum," dedi babası imalı bir sesle ve annesi tekrar yanına dönerken babasının koridorda giderek uzaklaşan ayak seslerini dinledi.
Şimdi tekrar annesiyle baş başa kalmıştı.
Annesi her şey yolundaymış gibi gülümsedi. Bu gülümseme öyle tılsımlı bir şeydi ki, sanki dünyadaki tüm kötülüklerin üstünü örtebilecek güce sahipti. Dudaklarını, onun üstüne düşen sarı saçlarının örttüğü kulaklarına yaklaştırarak, "Baba seni kıskanıyor," diye fısıldadı. "Çünkü ben seni çok seviyorum."
Biliyordu, bunu biliyordu. O da çok seviyordu. Küçük bir evcil hayvan gibi annesine sokuldu.
"Ben büyüyünce çok yetenekli bir yazar olacağım ve sen benimle gurur duyacaksın anneciğim," diye fısıldadı.
Bir rüyadan uyanır gibi irkilerek gözlerini açtı ve ona bakakaldı Atlas. Afallamış görünüyordu.
“Cem buraya hiç gelmemiş ve belli ki Aslı da gitmiş diyorum,” diye yineledi Irmak, gergin ve sinirlerine hakim olmaya çalışır bir şekilde. Atlas’ın evinin antresinde dikilmek ona, onu ve Aslı’yı birlikte gördüğü sahneyi tekrar tekrar yaşatıyordu.
“Şimdi bana Aslı’yla nasıl ve ne zamandan beri tanıştığını anlatacak mısın?” Irmak sabırsızdı.
“Ne?” Atlas'ın aklı hala başka yerde gibiydi.
“O benim arkadaşım Atlas! Bunun bir rastlantı olduğuna inanmamı bekleme benden!”
"Senin... senin arkadaşın mı?" dedi Atlas şaşkınlıkla. "Aslı’yla sen arkadaş mısınız?”
“Bilmiyor muydun?" dedi Irmak sinirle gülerek.
"Yani bilseydin onunla birlikte olmayacaktın?"
"Zaten hiç olmadım ki," dedi Atlas basitçe.
"Eminim öyledir," dedi Irmak hırsla. "O yüzden sizi kapıda o vaziyette yakaladım. O yüzden Aslı sana çok kızdı, tokat attı. O yüzden kendini odaya kilitledi." Etrafa baktı. Sanki yerde, duvarlarda Aslı'yla Atlas'ın birlikteliğine dair bir iz yakalamaya ve Atlas'ı bununla yüzleştirmeye çalışıyor gibiydi. “Neyse ya.” Kapıdan çıkıp gitmek için hamle yaptı.
"Nereye gidiyorsun?" dedi Atlas, onu kolundan tutarak.
"Yurda dönüyorum. Çok yorgunum." Ses tonu bezgin geliyordu. Artık gerçekten çok yorulmuştu. Bir an önce yatağa girmek istiyordu. Belki hiç değilse o zaman her şey kötü bir rüyaymış gibi geride kalabilirdi.
"Dün gece... Buradaydın. Benim yanımda."
Atlas, o renkli gözlerini Irmak'ınkilere sabitlemişti. Bir an sessizlik oldu. Irmak ondan etkilenmemek için bakışlarını çevirdi. Ama ondan yalnızca iki santim ötede dururken, bunu yapmak o kadar zordu ki.
“Herkes hata yapar, değil mi? Belli ki ben de seninle birlikte olarak hata yapmışım. Çünkü dün geceki Atlas Siyah'la şu an karşımda olan tutarsız kişi arasında çok fark var.”
Ona son bir kez baktıktan sonra, veda bile etmeden çıkıp gitti.
Atlas onun apartmanın kapısından çıktığını duyana kadar bekledi. Ardından kapıyı kapattı.
Kapı açılınca Irmak Selin’in odasına “Neler oldu bir
bilsen,” diyerek daldı. Ama içerideki iki yataktan birinin üstünde oturan ve
kulağına dayadığı telefondaki biriyle konuşurken tırnaklarını törpüleyen kızıl
saçlı kızı görünce duraksadı.
“Gel gel,”
dedi Selin, rahat olması için onu ikna etmeye çalışırcasına. İkisini
tanıştırdı. “Oda arkadaşım Yaprak. Yaprak, bu da üst kattan ve okuldan çok
yakın arkadaşım Irmak.”
Yaprak
ayağa kalktı. Boştaki elini Irmak’a uzatarak, “Memnun oldum,” dedi. Ben zaten
telefondayım, siz rahat rahat konuşun,” deyip odadan çıktı.
Irmak,
Selin’in onu “çok yakın arkadaşım” diye takdim etmesine hem şaşırmış hem de
sevinmişti. Arkadaşlıklarının başlangıcından bu yana yaşadığı hızlı değişim göz
yaşartacak cinstendi.
“Geçen
sefer geldiğimde diğer yatağı görmüştüm ama boş olduğunu sanmıştım,” dedi
Irmak, Yaprak’ın eşyalarına göz gezdirirken. “İki kişi olduğunuzu bilmiyordum.”
“Aslında
üç,” dedi Selin. Odadaki bölmenin arkasında kalan diğer yatağı işaret etti. “Bengü
şimdi memleketinde.” O sandalyeye, Irmak da onun yatağının üstüne oturdu. “Ee,
n’oldu, Cem’le ne konuştunuz? Güzel güzel ayrılabildiniz mi? Sana bir mesaj
attım ama görmedin sanırım. Bu arada, yurtta beysbol şapkası takmak yeni moda mı?” Irmak’ın başındaki
şapkayı göstererek güldü.
Irmak,
alnındaki yarayı gizlemek için taktığı şapkayı hafifçe kaldırdı.
“NEEEEEE?”
dedi Selin, elini ağzına götürüp. Gözyaşları giderek artan Irmak’ı kendine
doğru çekerek sakinleştirmeye çalıştı. Irmak biraz olsun durulunca, “Şaka
yapıyorsun, değil mi?” dedi.
"Bekle, henüz daha beterini anlatmadım."
"Ayy buna kalbim dayanmaz," dedi Selin, eş zamanlı olarak bir tiyatro oyuncusu gibi elini kalbine götürerek.
“Kendimi o evden dışarı nasıl attığımı bilmiyorum... Onu öldürdüm sandım! Yardım istemek için Atlas’a gittim... Peki sen Atlas’ın evinde kapıyı kim açtı dersin?”
“Ayyyy bilmiyorum! Yani şu an anlattığın öyle sürprizli bir hikaye ki, kapıyı ben bile açmış olabilirim."
Irmak umutsuzca başını salladı. “Aslı, Atlas'ın evindeydi. Hem de çıplak bir şekilde. Yani ben gittiğimde... şey yapıyorlardı sanırım.”
"NEEEEE?” diye bağırdı Selin bir kez daha. “Sakın bana aklıma gelen şey olduğunu söyleme!”
"Keşke o değil diyebilseydim, ama evet... Sanırım tam da o..."
"Yuh artık ya! Cidden yuh!" Selin birkaç saniye durup şu duyduklarını idrak etmeye çalıştı. "Ya ama ben onları o halde gözümün önüne bile getiremiyorum ki!"
"İşte düşün, ben o an'ı bizzat gözlerimle gördüm."
"Ama bir dakika ya..." diye şüpheli bir ses tonuyla konuşan Selin, başından beri sorması gereken esas soruyu nihayet aklına getirebilmişti. "Aslı'nın Atlas'la ne alakası var?"
"İşte bunu şimdilik ben de bilmiyorum. Aslı da beni gördüğüne çok şaşırdı. Atlas'a tokat atıp kendini odaya kapattı. Yani o da Atlas'ın onu benimle aldattığını öğrenmiş gibiydi... Neyse sonra biz de Atlas'la evden çıktık. Yarın okulda ne olursa olsun Aslı'ya soracağım."
"Sordum ama aramızda bir şey olmadı diyor." Irmak düşünceliydi. Atlas'ın bu sözüne inanmak istediği her halinden belli oluyordu. Selin onu harekete geçirmek ister gibi konuştu.
"İnkar ediyor belli ki!" dedi hırsla. "Sen yarın bir de Aslı'nın ifadesini al bakalım... Ayy bu nasıl bir tesadüf ama ya!"
"Tesadüf mü ondan emin değilim işte..."
"Yani… bilmiyorum ama Aslı da ben de aynı erkekle çıkmaya başlıyorsak, bence burada bir tesadüften fazlası var."
Bir süre ikisi de susup düşüncelere gömüldüler. Bu olayın düğüm noktasının Atlas olduğu konusunda hemfikirdiler.
“Yazar dedik güvendik, ama kesin hala bir şeyler saklıyor senden,” dedi Selin. “Hatta belki ikinizden de. Yani bu olayda Aslı da en az senin kadar mağdur olabilir.” Sıkıntılı bir durum olduğunu belirmek istercesine başını iki yana salladı. “Cem'e ne oldu peki?"
"İşte Atlas'la evine gittik... Cem orada yoktu. Biz de Atlas'ın evine mi gitti acaba diye geri döndük ama orada da yoktu. Herhalde hastaneye gitti. Umarım ciddi bir şeyi yoktur." Irmak'ın bu son cümleyi söylerken yüzü düşmüştü.
"Kafasında şişe kırdım, daha bundan beteri mi var?" dedi Irmak, suçunu kabulleniyormuşçasına.
“Pişman
olsun veya olmasın. Bu olanlardan sonra ona geri dönecek değilsin ya?”
Selin
endişeyle alnındaki yara izine bakıyordu. “Şu yarana pansuman yapalım,” deyip
ayağa kalktı. “Birinci sınıfta ilk yardım dersi almanın faydaları… Ayy, olanlara
hala inanamıyorum.”
Irmak
başını salladı. “Selin,” dedi usulca. “Bu akşam sizin odada, şu boş yatakta
yatsam Yaprak sorun eder mi?”
“Hele bir
etsin!” dedi Selin. “Seni bırakmıyorum. Bu gece birlikte uyuyacağız.”
Irmak ona
sarıldı. “Ama ona hiçbir şey belli etmeyelim, olur mu?”
“Sorarsa,
sevgilinden ayrıldığın için depresyonda olduğunu söyleriz.”
“Hatta sevgililerimden ,” diye mırıldandı Irmak,
suçlulukla. “Eğer Atlas beni aldattıysa... Aynı anda ikisini birden kaybettim
demektir.”
“Hala anlayamadım… Irmak’ı neden arıyorsunuz?”
Uzay kapıda
durmuş, kapının önünde eve dalmamak için kendini zor tutarcasına sallanan adama
bakıyordu. Evde yalnızdı. Kapı çaldığında yatmaya hazırlanıyordu. Üstünde
pijamaları vardı, çoraplarını bile çıkarmıştı.
“İçeriye
girmeme bir müsaade etsen,” dedi Cem sabırsızca.
“Edemem!
Ablam burada değil diyorum ya!” dedi Uzay, biraz sinirlenmeye başlayarak. Ama
adam buna pek de inanmış gibi görünmüyor, Irmak'ı içeride bir yerlere saklanmış
yakalamaya çalışırcasına Uzay'ın arkasından odaları dikizliyordu.
“Ah...
Tabii ya!” dedi Cem gözleri aydınlanarak. “Aptal kafam! Ne diye buraya gelerek
zaman kaybettim ki? Ona gitti, ona gitti işte!” İyi günler bile demeden
arkasını dönüp birkaç adım attı, ama kararsız kalmış gibi durdu. Tekrar Uzay'a
döndü ve sonunda yere çöktü. Uzay hemen yanına koştu.
“İyi
misiniz?” dedi onu kolundan tutarak.
Ama Cem
yerde kalmaya diretiyor gibiydi. Ağlamaya başladı. “Ben ablanı çok seviyorum,”
dedi. “Ama o beni asla affetmeyecek çünkü tam bir eşeklik yaptım...”
Uzay çok
şaşırmıştı. Adamın, ablasının sevgilisi Cem olduğunu anlayınca kolunu bırakır
gibi oldu ama sonra tekrar kavrayıp, “Bak abi, gel içeriye girelim,” dedi.
Çıplak ayaklarıyla bahçenin çimlerini ortadan ikiye ayıran taş yola basmak
zorunda kalmıştı ve içeriye çamur taşıdığı için annesi onu mahvedecekti. “Sonra
ben belki Irmak'ı ararım... Konuşursunuz?”
"Bunu
sahiden yapar mısın?" dedi Cem ona bakarak.
"Bilmiyorum,” dedi Uzay sıkıntıyla. Çünkü neler döndüğünü gerçekten
bilmiyordu. “Ama şimdi kalk yerden, ikimiz de hasta olacağız.”
Cem onun
kendisini yerden kaldırmasına izin verdi.
"Amma
da ağırmışsın," dedi Uzay gülerek.
"Kim?"
dedi Uzay, Cem'i koluna almış eve doğru yürürlerken.
“O çocuk
ablana zarar verebilir... Bak oğlum, senin ablan daha kim olduğunu bile
bilmediği o çocuğun anlattığı yalanlara inandı. İnan bana ben ne yaptıysam sadece
onu korumak için yaptım.”
Sen ne yaptın ki? diye düşündü Uzay.
Hemen ardından kafasında bir şimşek çaktı ve Cem’in kimden bahsettiğini şıp
diye anladı. Partide Selin'in yanında gördüğü Necati ve daha önce ormanlık
alanda gördükleri o sarışın erkek. Cem kesinlikle bu ikisinden birinden
bahsediyor olmalıydı.
“Çocuk derken?
Adamdan mı bahsediyorsun?” diye sordu Uzay. "Necati'den?"
"Hayır.
Atlas..." dedi Cem. Onun adını anmak bile yüzünün ifadesini büsbütün
değiştirmişti.
“Şu sarı
saçlı olan, değil mi?” dedi Uzay, neredeyse heyecanla.
"Evet,
demek onu sen de tanıyorsun?"
Uzay eve
girdikten sonra kapıyı arkalarından kapattı. “Hayır... Ben onu bir kere
görmüştüm. Kim bu Atlas?”
“Sapığın,
katilin teki,” dedi Cem. “Sadece yakışıklı diye ablan ondan etkilendi, hepsi
bu. Ama şimdi hayatı tehlikede olabilir.”
Uzay
paniklemişti. “ Katil mi? Nasıl bu kadar
emin konuşabiliyorsun?”
“Sonra
anlatırım,” dedi Cem ve sızlayan başını tuttu. Oraya, hastaneye gittikten sonra
gelmişti ama başında hala müthiş bir ağrı hissediyordu.
“Sen iyi
misin, biraz tuhaf görünüyorsun da?”
Uzay onu
salona geçirirken endişeliydi. Eğer o iki adamı daha önce ablasının etrafında
görmese ve bir şeyler döndüğünü sezinlemese, Cem’in söylediklerine şüpheyle
yaklaşırdı. Ama şimdi Cem de bunu destekleyen bir şeyler anlatıyorsa, ortada
gerçekten bir sorun var demekti.
Kalmaya alışık olmadığı bir odanın yatmaya alışık
olmadığı bir yatağında uyumaya çalışan Irmak, geceyi hiçbirini hatırlamadığı,
birbirinden kötü kabuslarla ve sessiz gözyaşlarıyla geçirdi. Sabaha karşı hava
henüz aydınlanmamışken, bölük pörçük uykusundan titreyerek uyandı. Cem’in sesi
zihninin içinde “ Sen benimsin, anlıyor
musun? Benim! YALNIZCA BENİM! ” diye bağırıyor, orada olmayan fiziksel
varlığıysa adeta yeniden üstüne binmiş, ona sahip olmaya çalışıyordu. Irmak
Porno Film Aldatılan Eşler
Muture Izle
Sarışını Ayakta Sikiyor