Tek Gecelik Ilişki Çok Zevkli Olmuş Belli Ki

Tek Gecelik Ilişki Çok Zevkli Olmuş Belli Ki




⚡ TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Tek Gecelik Ilişki Çok Zevkli Olmuş Belli Ki





Arşiv





Canlı TV





Giriş







Kategoriler


Foto Galeri


Video Galeri


Üyelik






ENGLISH


Künye


İletişim


Kariyer





Kralspor Emlak Gündem Kadın Politika Ekonomi Dünya 3. Sayfa Eğitim İç Haber Magazin Kültür Sanat Medya Video Haber Yaşam İpucu Biyografi Tarih Kitap Seyahat Namaz Vakitleri



Üye Ol




Giriş Yap




Reklamları Kapat











Haberler







Magazin Haberleri






Engin Günaydın: Tek gecelik ilişkiyi seviyorum





Engin Günaydın, Yeraltı filminden, Muhteşem Yüzyıl’dan ve zevklerinden bahsetti.

Kabil'deki terör saldırısında ölenler için taziye mesajı


Şanlıurfa'da silahlı kavga: 1 ölü, 1 yaralı


Koin yatırımı yapmadan bu uzmanı muhakkak dinleyin

9, 10, 11, 12’nci sınıflar ne zaman okula başlayacak? Liseler ne zaman açılacak?


Eskişehir'deki bıçaklı cinayetle ilgilli 4 kişi adliyeye sevk edildi


Copyright 2005-2022 Ensonhaber.com WhatsApp Hattı: +90. 533 378 20 00 Telefon: +90. 216 577 58 58 (pbx) Destek: info@ensonhaber.com




Üye Ol


-


Giriş Yap



Engin Günaydın 13 Nisan'da gösterime girecek Zeki Demirkubuz'un Yeraltı filminden, Muhteşem Yüzyıl'dan, Gülağa'dan, Burhan Altıntop'tan, Gülse Birsel'den, Binnur Kaya'dan, ailesinden, korkularından, seks ve hatta siyasetten bahsetti.
Yeraltı Zeki Demirkubuz'la ikinci filmin. Zeki Demirkubuz zor biri mi? İyi bir hazırlığın yoksa, Zeki Demirkubuz zor birisi olur. Yani hazırlığı olan insanları seviyor. Biraz uyduruk davranmak, kaçamaklar falan, bu tip şeyler Zeki Demirkubuz'un hoşuna gitmiyor. Direkt ve net olduğun zaman, daha da kolaylaşıyor. Zeki, bilinenin aksine çok sempatik, güleç bir adam, her şeye güler mesela. Neşeli birisidir. Belki çocuğu olduktan sonra da olmuş olabilir. Yazgı doğduktan sonra kendisinde çok büyük değişimler olduğunu söyledi. Hatta filmin bir sahnesinde, bir adamın değişiminden bahsediyor. Çocuğu oldu, o aksi adam gitti, yerine dünya tatlısı bir adam geldi, gibi. Bir yandan da aslında kendisini tarif eden bir tirattı orası. Tabii belki dışarıya karşı da öyle davranmak isteyebilir, bilmiyorum.
Filmi sevdin mi? Film bir defa enteresan bir film oldu. Değişik, diğer filmlere benzemeyen. Diğer filmlerde görülen bazı sahnelerin olmadığı, tamamıyla kendine ait, bağımsız sahnelerin olduğu, insanın iç dünyasındaki ruha, duygulara yakınlaşan bir tarafı olan, bunları başaran bir film. Sinemaseverlerin sinemada izlemelerini tavsiye ettiğim bir film. Bence güzel bir film izleyecekler. Onun için sinemada izlemelerini istiyorum. Yoksa öbür türlü bu tür filmler yapamayacağız galiba, çok zor olacak. Bazı sinemaseverler Türk sinemasından elini eteğini çekmiş durumda. Sinemaya gitmiyor, sonradan izliyor. Bu da bu tip hikaye sinemalarının önünü gerçekten çok kapatıyor. İleride çok daha büyük tehlikeler yaratacağını düşünüyorum.
Kitapla birebir aynı eksende gitmiyor değil mi? Hayır, hayır. Dostoyevski demese bile olur. Çünkü film Türkiye'de geçen bir film, yani bu ülkenin sahnelerini barındırıyor. Ondan dolayı demese bile olur diyorum, ama bir yandan demesi gerekiyor tabii.
Proje ilk ortaya çıktığında karakter Engin Günaydın üzerine mi düşünülmüş, yoksa sana teklif sonradan mı geldi? Senaryo ortaya çıktıktan sonra senaryoyu okuyan kişiler benim bu karakter için iyi olabileceğimi söylemiş. Çevresindekiler beni söyleyince kendi de düşünmüş, bana 'çoğu kişi seni söyledi' dedi.
Muhteşem Yüzyıl nereden çıktı? Meral Hanım (Okay) heralde "Engin'i Osmanlı'nın içerisine atsam acaba ne yapar" diye düşündü. Evet, bunu düşündüğüm oldu. (Gülüyor)
Gülağa nasıl bir adam? Seviyor musun? Gülağa güvenilir bir adam. Benim gibi kararlar veriyor Gülağa. Mesela ben de olsam Hürrem'e yazılırdım. Çünkü onu daha etkili bir karakter olarak görürdüm. Verdiği kararlar benim vereceğim ya da verdiğim kararlara benziyor. O anlamda çok hoşuma gidiyor. Bir de tabii ben kızları da çok seviyorum. Orada 40 tane kız var. Bütün erkeklerin hayalidir kızların ortasında durmak. (Gülüyor)
Gülağa rolünün ne kadarı doğaçlama? Bu rolde pek doğaçlama yapamıyorum. Çünkü cümleler çok dikkatli seçilmiş. Dolayısıyla herhangi bir oynama yapamıyorum. Bir de ben güncel birisiyim, yaptığım her şey güncele kaçıyor. O da döneme uymuyor. Aslında oynarken çok sıkışık bir yerde hareket ediyorum.
Televizyonda oynadığın karakterler hep eğlenceli. Bu özel bir tercih mi? Evet. Televizyonda oynadığım karakterin eğlenceli olmasına dikkat ediyorum. Drama çok zor. Bir de televizyonda çok uzun süreler çalışılıyor, insan bunalıma giriyor. Çünkü karakterin psikolojisinde olmak zorunda kalıyorsun. Bu da, rolün bunalımsa 8-9 ay bunalım yaşamak demek. Ondan dolayı tercih etmiyorum.
Bizde sette dedikodu yasak. (Gülüyor)
Tamam sormuyorum. Peki dizi izliyor musun? Normal dizi izlemem. Ben çok kötü dizileri severim. Yani oynanamayan, kötü yazılmış, kötü çekilmiş dizileri çok seviyorum. Şimdi isim vermeyeyim ama geceleri yayınlanıyor genelde. Sarhoşken epey eğlenceli oluyor o diziler. (Gülüyor)
Dizi izlemiyorum dedin ama denk geldiğinde Yalan Dünya'ya bakıyor musun? Sahne olarak bir-iki bakıyorum, sonra geçiyorum.
Burhan Altıntop Nişantaşı'ndan Cihangir'e taşınsa nasıl olur? Onunla ilgili anket bile yaptılar. Aslında farklı bir şey olmazdı. Sonuçta Burhan Altıntop aynı ritimde yürüyen bir karakter. O ritmin altına düştüğünde Burhan Altıntop olmuyor. Zaten onu bırakma nedenim de o, enerjisi o kadar patladı ki, benim önüme geçti. Artık o enerjiyi yakalayamıyordum.
Gülse Birsel nasıl bir kadın? Çok çalışkan biri. Ne yazacaksa onunla ilgili çok araştırma yapıyor, Adana şivesiyle ilgili bir şey yazacaksa her şeyi çıkartıyor falan. Benim gördüğüm en çalışkan senaristlerden biri.
Zevkli mi onunla çalışmak? Çok kızdığım da oluyordu, bana çok sahne yazıyordu, gerçekten çok zorlandığım zamanlar oluyordu. Ne olur bir tane sahne at diye yalvardığım oluyordu, atmıyordu, oynatıyordu. (Gülüyor)
Muhteşem Yüzyıl olmasa ve Yalan Dünya'dan teklif gelseydi dahil olur muydun? Yok olmazdım, yenilik her zaman iyidir. Bir de Muhteşem Yüzyıl olmasaydı, bu sene dizi düşünmüyordum.
Sabah kalkar kalkmaz bir rutinin var mı? Kahve ve bol su içiyorum. Eskiden kahvaltı yapmazdım, şimdi yaşım ilerliyor herhalde, bir anksiyeteler falan başladı, 40 yaşındayım, 'elim mi titriyor ya benim, tansiyonum mu düştü acaba' gibi şeyler geliyor aklıma. 40'a gelince 'tripçi' oluyor insan galiba. Bol bol trip var. (Gülüyor)
Bir röportajda 'günüm korkularımı yenmeye çalışmakla geçiyor' demişsin. Bu ne demek? Gün olumsuz başlıyor bende. Bu fiziksel bir durum da olabilir. Olumsuz düşüncelerle güne başlıyorum ve bu olumsuz düşünceler beni korkuya doğru götürüyor. Bazen çok korktuğum oluyor. 'O neydi, bu neydi, onu kafaya takma, amaaaaan şimdi ne düşünüyorsun' diye diye akşamı buluyorum işte. (Gülüyor)
Seni ne mutlu eder? İçki içmek. Arkadaşlarımla beraber içki içmeyi, sohbet etmeyi, onlarla duygularımı paylaşmayı çok seviyorum. O zaman yalnızlığımdan kurtuluyorum. Yalnızlık beni çok fena korkutuyor.
Yalnız bir adam mısın peki? Yalnız olmamak için elinden geleni yapan birisiyim ben. Hatta çok para kazanmayı bile yalnızlıktan korktuğum için reddettim. Zengin olmak istemedim, belli bir yerden sonra arkadaşlarımla ilişkilerim kopabilir, ailemin küçük oğullarının çok para kazanan bir adam haline gelmesinden korktum. Birçok şeyi yalnızlığımdan kurtulmak için yaptım ve başardım da, ama yine zaman zaman düşüyorum yalnızlık korkusuna.
Tokat'a gidiyor musun? Tokat uçağı olduğu zamanlarda gitmek çok kolaydı. Isparta uçağı düşünce, bu tip yerlerdeki tarifleri kaldırdılar. Eskiden kolaydı, akşam yemeğine Erbaa'ya gidebiliyordum.
Tokat'ta ünlü olmak nasıl bir durum? Bizim esnaf için mahallenin çocuğuyum sonuçta. Galip'in oğlu, Adnan'ın kardeşi, elektrikçiler falan gibi tanıyorlar.
Ailenin yöre adı var mı? Gözümelalar derler bize. Ela gözlü demek heralde.
Aşk ilişkilerinde nasılsın? Kadın – erkek ilişkilerinde ciddi sorunlarım var. En ağır lafları genelde sevgililerimden işitiyorum. (Gülüyor) Hiçbir yerden işitmiyorum, ne devletten, ne arkadaşlarımdan, vergi dairesinden, askerlik şubesinden falan. Hiçbir yerden bir azar yok ama sevgililerimden en fenalarını işitiyorum.
Neden? Aslında ben kendimi iyi bulurdum. İlk zamanlarda daha evcimen birisiydim. Evde oturmayı, beraber vakit geçirmeyi falan seviyordum. Sonrasında baktım ki, seyir birbirine çok benziyor, ikinci sevgilimde de aynı şeyleri yaşadım, üçüncü sevgilimde aman dedim aynı şeyler olmasın bir daha, bu ilişkiyi başaracağım dedim ama nihayetinde yine aynı şeyler oldu.
Üçünün de bitme sebebi aynı mıydı? Hepsi aynıydı.
Evlilik düşünmüyorsun sanırım. Hayır.
İlişkilerin hep tek gecelik mi oluyor? Ben tek gecelik ilişkiyi seviyorum. En büyük enerji aslında orada oluyor. Büyük aşklar orada oluyor. İnsan kendini yıldızlı zannediyor, hani yıldızlı pekiyi almışsın gibi. İlişkileri de biraz ondan sevmiyorum. O ilk gecenin verdiği heyecan sonra olmuyor. Tek gecelikçiler biraz da o ilk gecenin verdiği hazzın dozundan dolayı bırakamazlar.
Bu yüzden mi evlilik düşünmüyorsun? Evlilik kafa demek. Belirli bir kafada olmak istemediğimden dolayı. Yaşam biçimi haline geliyor. Hele çocuğun varsa gideceğin yer belli, çocuğu göndereceğin okul belli, ona göre senin konumlanman gerekiyor, bunlardan çekiniyorum, korkuyorum. Kendimi bu sistemin içinde göremiyorum.
Annen demiyor mu evlen artık diye? Eskiden derdi, şimdi demiyor. "Aman sen evlenme, senin alacağın kadın bizi eve sokmaz" diyor. (Gülüyor)
Kadınlarda ilk dikkatini çeken ne? Yakınlık. İçtenliği her zaman çok erotik bulmuşumdur. Kuralcıları hiç sevmem. Evet içtenlik.
Hiç bir erkek dikkatini çekti mi? Ne anlamda?
Seksüel anlamda. Yok, benim arkadaşlarım hep erkektir zaten, biraz erkek dünyasını bildiğim için şimdi bir erkekle de ne uğraşacağım. (Gülüyor) Kadınlar çok güzel yaratıklar, ne kadar anlaşamasam da onların yanında olmak istiyorum. Çok kafa dengi kız var tabi ama genelde arkadaş olarak tercih ediyorsun onları. Şimdi sevgili olup da kızı heba etmeyeyim diyorsun. (Gülüyor) E sevgililik demek kafasına sıkmak gibi bir şey. En hoşlandığın kızın kafasına bir buçuk sene sonra sıkıyorsun.
1+1 dergisindeki röportajda okudum, abin 'kızlar eve gelip gidiyor' demiş. Bir ara Aydan Şener'le birlikte olduğunu da söylemiş. Nedir bu işin aslı? Abim öyle ya. Kendisi nasıl istiyorsa öyle konumlandırıyor beni.
Neden Aydan Şener ki? Herhalde çok beğeniyor.
Her şeyi basitleştiren bir tarafın var. Nasıl yapabiliyorsun bunu? Uzun zaman romantik ve hayalperest birisiydim. Çocukluğum öyle geçti, sürekli hayal kurardım. Sonrasında, düşündüğüm gibi olmadığını anladım, memleketin, mesleğimin... Büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaştım aslında. Her şeyin yerli yerinde ve derli toplu olduğunu düşünüyordum. Sonrasında şunu fark ettim, hayal kurmak insanın hayatı için önemli bir şey, ama hayat için en önemli şey bence 'gerçek'. Kendi gerçeğime baktığım zaman, çok da önemli biri olmadığımı anladım. Çok önemli cümleler kurmayan, attığı adımlar önemli olmayan biriyim. Ablam, abim, ailem, arkadaşlarım da öyle. Gerçeğe baktığımda bunu gördüm. Konuşmayan birisiydim ben. Çok uzun süre konuşmadım. Hep sessiz sessiz oturan adamdım. Aşkım Aşkım dizisi zamanında Emel Sayın beni problemli birisi olarak görüyordu ve dansa falan kaldırıyordu, 'haydi çocuğum biraz sosyalleş' falan gibi... (Gülüyor) Gerçeğe bakınca konuşacak çok şey olduğunu fark ettim. Çenem açıldı, daha rahat ettim. Bu da her şeyi basit olarak görmeme sebebiyet verdi. Mesela bir ilişkide çok zor bir duruma girdiğim zaman diyorum ki bu ilişki olmaz. Eskiden neden olmuyor diye sorardım, sende mi arıza var, bende mi, bunu tartışalım, konuşalım falan derdim. Şimdi artık öyle bakmıyorum. Periyod bitti, o zaman sonuna geliyoruz diye bakıyorum. Biraz matematikten de kaynaklanıyor. Matematiğim çok iyiydi benim. Senaryo da matematik demek zaten. Senarist olduğum için olayları çabuk kurgulayabiliyorum. İlişkilerde mesela, yeni tanıştığım birisinde herhangi bir davranışı yüzünden bu ilişkinin ileriki boyutlarda zarar göreceğini ve düşeceğini görebiliyorum. (Gülüyor)
O halde ilişkilerde ön görün çok yüksek... Atıp tutmam çok yüksek. Çok güzel atıp tutarım. (Gülüyor)
Hayal kuruyor musun? Hayal kurmazsam benim işim çok zor, hatta hayatımı yürütemeyebilirim. O kadar önemli bir boyutta. Hayallerimi yapamadığımı düşündüğüm an, bir iki saat içerisinde saçlarım beyazlayabilir. O kadar hızlı olduğunu düşünüyorum. (Gülüyor) Hayal kurmayı ve hayallerimi yapmayı bir yaşama nedeni olarak görüyorum.
Şu sıralar hayalin ne? Yeni yazdığım senaryo, o çok güzel oldu. Vavien'den önce düşündüğüm bir projeydi ama o çok pahalıya mal olacaktı. O çok büyük bir hayalim. İnşallah istediğim şekilde olur. Ondan dolayı bekliyor. Layıkıyla olacaksa olsun, olmayacaksa yapmayalım.
Senaryo ne aşamada? Bir sene kadar oldu bitireli. Bir – bir buçuk ayda yazdım bitirdim. Zaten çok uzun bir hazırlığı olduğu için kolay ilerledi. Onun dışında, Hücreler diye bir oyunum var, olsun diye onu çok hayal ediyorum. Bir de büyük bir tiyatro hayal ediyorum. Avrupa standartlarında bir tiyatro, her anlamda çok iyi bir tiyatro, ses, ışık falan... Rahatlıkla büyük prodüksiyonların yapılabildiği bir tiyatro olsun istiyorum.
Ünlü olmaktan hoşnutsuz olduğunu söylemişsin bir röportajında, hala öyle misin? Ya aslında ben ünlü olmak hiç istemedim. Ben hep yazmak istedim. Çok gezen biriyim ben. Her yerde yemek yerim, böyle keşifleri falan çok severim, her yere yürürüm, çocukluğumdan beri bir alışkanlıktır yürümek. Şimdi kasketler, şapkalar, gözlükler, bilmem neler... Hatta bazen sadece yağmurlu havalarda yürüyorum, çünkü insanlar kafasını kaldırmıyor, kaldırmadığı için beni görmüyor. Bu durumdan dolayı ünlü olmayı sevmiyorum.
Ama güzel bir tarafı da var ünlü olmanın, tanımadığın o kadar insan seni seviyor, tanımak istiyor... O tarafı tabii güzel. O güvende hissettiriyor. Ama hırt adam da seni tanıyor. Sana saran adamlar var. Bazen bana sarmasındalar diye bara gitmiyorum, barı terk ettiğim bile oluyor. Mesela canlı müzik olmayan yere gitmiyorum. Çünkü orada sahneye bakıyorum. Sahne olmayınca bu sefer bakacak yer bulamıyorum. Adama baksan o hoş karşılanmıyor, kadına baksam o zaten hiç hoş karşılanmıyor, e nereye bakacağım, buralara bakıyorum (kafasını öne eğiyor) acaba bacağına mı bakıyorum, şuraya bakıyorum birine mi bakıyorum! Duvara baktığım çok olmuştur. (Gülüyor) Onun için canlı müzik olmayan yere gitmiyorum.
Kimlerle dışarı çıkıyorsun? Bizim bir dışarı çıkma tayfamız var. Sarp'la (Apak) çıktığımız oluyor, Özgür'le (Çevik) çıkıyoruz, Timuçin'le (Esen) çıkıyoruz. Bazen bende toplanıyoruz, içiyoruz, sonrasında müzik dinlemeye gidiyoruz. Artık kim denk gelirse, işi yoksa, ertesi gün çekimi yoksa falan.
Muhabbetiniz nasıl? Daha çok eski günleri konuşuruz. Bizim birlikte çok eğlendiğimiz zamanlar var. En mutsuz olduğumuz dönemler bu dönemler. Mesleki konuşmalar da oluyor, sinema, tiyatro falan.
Kadın? Kadın konuşmasını pek sevmiyoruz. Onu bir kabalık olarak görüyoruz. Kadınların olmasını da pek sevmeyiz. Çünkü çok itirafçı oluyoruz. (Gülüyor) Duyulmasını pek istemiyoruz.
Seninle ilgili en gizli şeyleri kim bilir? Benimle ilgili en gizli şeyleri Binnur (Kaya) bilir. Binnur'a anlatabiliyorum.
Binnur Kaya nasıl bir kadın? Binnur rahat rahat konuşabiliyorsa, konuşur. Kadın dünyasıyla ilgili önemli bilgiler de verir. O da çok itirafçı biridir. Biz Binnur'la kadınları çok iyi tanıdık. Onu tanımak demek kadınları tanımak, kadınların özel dünyasını tanımak demek zaten. O da bizi çok iyi tanıdığı için, erkekleri tanıdığı için, ilişki kuramıyor. Bütün erkekler de sizin gibiyse ben hiç almayayım falan... (Gülüyor)
Keşke benim arkadaşım olsa dediğin biri var mı? Yok sanırım.
Senin arkadaşın olmak için ne yapmalıyım? Nasıl etkilerim seni? Yaşamışlığımızın olması lazım. En etkilendiğim şey o. Zor durumlara beraber düşmemiz gerekiyor. O durumda birbirimizi satmamamız gerekiyor. Beni idare etmen gerekiyor, bir-iki sene bana bakman gerekiyor. Hiç çalışmamam lazım. (Gülüyor)
Zor... 20 yılı bulur tüm bunlar. (Gülüyor)
Çabuk gülen birisin. En çok neye gülersin? Evet. Şapşallık ha
Yeni Türk Sikiş Filmi
Hızlı Bedava Sikiş
Çıtır Esmerin Bakirelik Videosu

Report Page