Türk Kadininin Sİkİþ Pornosu

Türk Kadininin Sİkİþ Pornosu




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Türk Kadininin Sİkİþ Pornosu

Belgede Türk kadınının sosyal ve siyasal gelişimi
(sayfa 116-123)



Belgede Türk kadınının sosyal ve siyasal gelişimi
(sayfa 116-123)





FİKRİ VE EDEBİ ESERLERDE KADINLA İLGİLİ DÜŞÜNCELER_



İstanbul Mitinglerinde Kadınlarımız



Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti



İstiklal Harbinin Mücahit Kadınları -Halide Edip:



KADININ EKONOMİK HAYATA KATILIMI



Türk Kadın Birliği Cemiyeti



KADIN KIYAFETLERİNİN DÜZENLENMESİ



TÜRK KADINININ SİYASİ HAKLARINI KAZANMASI (Buradasınız)



İLK TÜRK KADIN PİLOT







TR

|

EN


Kadın hakları konusunda, aktif bir tutum sergileyen ve düzenlediği konferanslar ve
yaptığı yayınlarla kamuoyunu etkileyen Türk Ocakları kadın haklarının kazanılmasında
da önemli görevler üstlenmiştir. Türk ocakları, kadınlara siyasi hakların verilmesi
sırasında, yapılan çalışmalarda yer alırken, ülke çapında da propagandalar
başlatmıştı[Kaplan,1998:162].

Kadınımızın seçme, seçilme haklarından ilk defa 1926 yılında Trabzon Türk Ocağında,
verdiği bir konferansta Süreyya Hulusi adında bir konuşmacı söz eder: “Türk kadını
evinin hem kölesi ve hem hanımı olabilen bilgili ve vakur bir kadındır. Bu kadın aynı
zamanda bilgi ve iffetle memleketin iktisat işlerine karışmalıdır”
düşüncesindeydi[Hulusi,1981:516].

Onlar kadın ve erkeğin eşit olmasını isterken kadınların, aile içindeki önemini ön plana
çıkaran fikirlere ağırlık vermektedirler. Türk Ocakları batılaşma hareketlerinde
inkılapları desteklemiş, çarşafla peçe kullanılmasına karşı çalışmalarda, önemli roller
üstlenmişlerdir. Kadınların eğitilmesine, çalışmasına, sosyal hayatta rol almasına gayret
gösteren Türk ocakları ,inançta ve ruhta Atatürk icraatlarına sıkı bir bağlılıkla
sarılmıştır.

Atatürk’te Milli Mücadele yıllarında toplanan ve dışarıdan gönderilen yardımların bir
kısmını, Türk Ocaklarının emrine vererek, onların mücadeleci politikalarını
desteklemiştir[Kaplan,1998:165].

3.8.TÜRK KADINININ SİYASİ HAKLARINI KAZANMASI

Türk tarihinde kadınlarımızın, yüzyıllardır süren kadınların evlenme, boşanma ve miras
gibi kişisel haklar konularında erkeklerle eşit sayılmamaları, Medeni Yasanın yürürlüğe

girmesiyle sona ermiştir. Yargı önündeki tanıklıkta erkeklerle aynı değerde görülmeme
sorunu da usul yasalarıyla giderilmişti.

Geriye, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması gibi siyasal yaşamı büyük ölçüde
etkileyecek ve biçimlendirecek bir sorun kalmıştı[Turan,1995:246]. 1919 Ağustos’unda
kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi tüzüğüne Atatürk’ün önerisi ile, kadınlara seçme
hakkı tanınmasının savunulacağına ilişkin bir madde konmuştu[Turan,1995:247].

Kadınların, siyasal haklar kazanmaları ve seçim yasasının değiştirilmesinin tartışıldığı
Büyük Millet meclisinin 3 Nisan 1923 günü yapılan oturumunun da tanıklık ettiği gibi
büyük çaplı bir girişimdi.

O zamana değin, seçimler 1909 yasasının getirdiği düzenlemelere göre yapılıyordu.
Oylama biçimi toprak temeline dayanıyordu. Her il, bir seçim bölgesi sayılıyor ve her
vilayet her elli bin erkek nüfus için bir milletvekili seçiyordu[Caporal,1982:657].
Yasada değiştirilmek istenen birinci madde olarak, elli bin erkek nüfus yerine harpler
dolayısıyla, erkek nüfus azaldığından yirmi bin kişi için bir mebus
seçilmesidir[İnan,1968:251].

Bolu Milletvekili Turalı Hilmi Bey, gibi kimi milletvekilleri bu değişiklikten
yararlanarak, özelikle Kurtuluş Savaşında oynadıkları büyük rol nedeniyle kadınların da
hesaba katılmasını sağlamak istedi[Caporal,1982:657]. Turalı Hilmi Bey kadınların da
bu nüfus sayımında yer almalarını istiyor, işte o zaman mecliste büyük gürültü ve
tartışmalar başlıyordu. Öyle ki Turalı Hilmi Bey’in “Kadınlara seçilme hakkını verin
demiyorum” diye açıklamasına rağmen müthiş bir reaksiyon içinde sözlerini
tamamlanmasına dahi fırsat verilmiyordu[İnan,1968:251].

Hüseyin Avni Ulaş ise, gelecekte bu hakkın verileceği umudunu taşıdığını belirterek şu
görüşü savunmuştu: “Bizde gelecek için bir fikir, bir cereyan vererek düşüncelerini
hazırlamak zorundayız. Ve dilerim ki bu hak verilmeden çok, alınacak bir haktır.
Herhalde kadınlar da bu konudaki haklarını kendilerine layık gördükleri zaman bizden
alırlar” diyordu[Turan,1995:246].

1924 Anayasasında, gerekli anayasal değişikliklerinin zamanda yapılmamış olması
nedeniyle, 1927 seçimlerinde kadınlar aday gösterilememiş ve seçimlere
katılamamışlardır[Doğramacı,1997:138]. Türk kadınının yeteneği, yeterliliği ve ülke
işleriyle ilgili meşguliyetini ispat eden örnekler özellikle kurtuluş mücadelesinde az
mıdır?

Özetle kadın, seçme ve seçilme hakkını kazanmalıdır
-Çünkü, demokrasinin mantığı bunu gerektirir.

-Çünkü, kadının savunacağı çıkarları vardır.

-Çünkü, kadının toplumda yapacağı görevler vardır.

-Çünkü, kadının siyasal haklarını uygulaması kendisi için yararlıdır[İnan,2000:116].

1929-1930 öğretim yılında Afet İnan bu günün Konservatuarı olan Musiki Öğretmen
Okulunda Yurttaşlık Bilgisi dersinde bir “Belediye Seçimi” uygulaması yaparken kız
ve erkek öğrencileri beraberce çalıştırır. Buna bir erkek öğrenci: “Türkiye’de kadınlar
belediye seçimine katılamazlar” diye itiraz eder. Haklıdır henüz kanun değişmemiştir.
Köşkte o akşam yemek sırasında, geçen bu basit olay anlatılır[Göksel,1993:62].
Olaydan haberdar olan Mustafa Kemal ve İçişleri Bakanı olan Şükrü Kaya, bir yıldan
beri TBMM’de görüşülmekte olan, kadınlara seçme hakkı verilmesi meselesinin
gündeme getirileceğini vurgularlar.

O Akşam Atatürk, devlet adamlarını, Hukuk Mektebi hocalarını ve bu konuları
tartışabileceği kimseleri Çankaya’ya çağırdı. Bunun yanı sıra ortaya atılan sorunların
hukuksal yönleri konusunda görüş belirtmekle görevli, bir uzmanlar grubu
kuruldu[Caporal,1982:697].

Belediyeler yasası tasarısının kadın hakları ile ilgili olarak değiştirilmesini isteyen
önergeyi İçişleri Bakanı, Şükrü Kaya verdi. Önergeyi sunuş konuşmasında, Türk
kadınının, ulusal yaşamın her alanında oynadığı rolü öven Bakan, kadının seçmen ve

yerel temsilci ödevlerini ciddiyet ve yeterlilikle yerine getireceğine kesin inancı
olduğunu belirtti.[a.g.e.,s.702].

20.03.1930 tarihinde 316 milletvekilinin 198’inin kabul oyu ile yasa
onaylandı[Kaplan,1998:191]. Nihayet 3 Nisan 1930’da kabul edilen Belediyeler Yasası
ile seçme ve seçilme konusunda erkelerle kadınlar arasındaki ayrıcalık kaldırılmıştı. 18
yaşını bitiren her Türk vatandaşı, belediye seçimlerinde oy kullanabilecekti.Seçilme
için gerekli yaş sınırı ise 25 olarak saptanmıştı. (3.ve 24.maddeler
değiştirildi.)[Turan,1995:247].

Bu gelişmenin ardından o zamanın tek partisi olan CHP, kadınlardan da üye kabul
etmeye başladı. Partiye ilk yazılan kadın parti müfettişi Hakkı Şinasi Paşanın kızı
Resmiye Hanım İstanbul il örgütü üyesi oldu.

Yerel seçimler çerçevesinde kadınların haklarını Parlamento da oylanması vesilesi ile
Türk Kadın Birliği 11 Nisan 1930’da Sultanahmet alanında bir açık hava toplantısı
düzenlendi.Toplantının sonunda bir kadın yürüyüş kolu Taksim alanına değin yürüyerek
Atatürk anıtına çiçek koydu[Caporal,1982:703].

Yeni Belediyeler Yasasına göre 6 Ekim 1930 günü yapılan seçimlerde Türk kadını
siyasal hayatta ki “ilk” temsilcilerini belediye meclislerine gönderiyordu. CHP ile SCF
arasında, çekişmeli bir şekilde geçen seçimler, yeni bir parti olan SCF’nin yenilgisi ile
sonuçlandı. CHP listesinden Belediye Meclisine erkek adayların yanı sıra İstanbul’da 5,
İzmir’de de 2 kadın aday girmiştir.

Türkiye’de ilk kadın Belediye Başkanı ise bu yasanın kabulünden tam 20 yıl sonra
Mersin’den seçilecektir[Ünal,2001:64].

Atatürk: “Türk kadınları memleketin mukadderatını millet namına idare eden siyasi
zümreye dahil olmak arzusunu izhar ile memleketin milletin vatandaşlara tahmil ettiği
vazifelerin hiçbirinden kendilerinin uzak bırakılacağını düşünmezler. Çünkü vazife
mukabili olmayan hak mevcut değildir. “diyordu.[Karal,1998:48].

26 Ekim 1933’de gerçekleşti. 1924 tarihinde köy yasasının 20. ve 25. maddelerini
değiştiren yasa koyucu İhtiyar Heyeti seçiminde ve Muhtarın belirlenmesinde kadınlara
da seçme ve seçilme hakkı tanındı[Caporal,1982:703].

Yasanın yürürlüğe girmesinden iki hafta sonra, Türkiye’nin ilk muhtarı seçiliyor ve
göreve başlıyor. Aydının Çine ilçesi, Demirdere köyünde muhtar seçimini “Gül Hanım”
gene bir kadın tüm erkek rakiplerini alt ederek kazanmış, böylelikle Türkiye’nin ilk
kadın muhtarı sıfatını almıştır.

Türk kadınına siyasi hakların tanınmasında en son aşama milletvekili seçme ve seçilme
hakkı idi. Atatürk bunu istiyordu ve etrafındaki hükümet adamlarına bu telkini
yapıyordu. Kendisi münakaşaların lehte ve aleyhte olarak yapılmasını teşvik
ediyordu[İnan,1968:256].

4 Aralık 1934 tarihinde, 191 milletvekili imzasını taşıyan tasarı, eski 10. ve 11.
maddelerin yerine şu maddeleri öneriyordu:

- 22 yaşını bitiren “kadın erkek her Türk, milletvekili seçme hakkına sahiptir.”
- 30 yaşını bitiren “kadın, erkek her Türk, milletvekili seçilebilir”.

- Tasarı ayrıca seçim yasasının 2. maddesini değiştirerek her 20.000 nüfusa 1
milletvekili, ilkesi yerine her 40.000 nüfusa 1 milletvekili ilkesi getiriyordu
- Seçim yasasının 5. 11. 16. 28. ve 58. maddeleri tıpkı Anayasanın 10. ve 11.

maddelerinde ki deyimleri içerdiğinden kadınları siyasal haklar dışında

bırakmaktaydı. Dolayısıyla Anayasada yapılan değişikliklerle uyumlu olarak bu
maddelerin de değiştirilmesi gerekiyordu.

Tasarıyı sunuş konuşmasında İsmet İnönü, Kadının kurtuluşunun, Mustafa Kemal’in
ulusa yaptığı büyük hizmetlerden biri olarak anılacağını ve şimdiki Meclisin en büyük

övüncünün de kadınlara erkeklerin sahip olduğu, siyasal hakların aynısını tanımış
olmaktan geleceğini belirtiyordu[Caporal,1982:705].

317 milletvekilinden 258’inin oylamaya katıldığı meclis oturumunda kabul oyu
verenlerin sayısı, 258 olarak tespit edildi. 1923’de kadınlara siyasi hakların tanınması
meselesinin görüşülmesi, 1934’de sonuçlanmıştır. 11 yıllık bir zaman farkıyla kadına
siyasete katılma hakkı verilmiştir[Kaplan,1998:191]. 6 Aralık 1934 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınmasını manşetten
duyurmuştur[Ünal,2001:65].

Böylece Türk kadınının, Türk erkeği ile tam manasıyla eşit düzeye gelmesi sağlanmış
olur.Kadınlarımızın sosyal yerlerini, siyasal haklarını kazanmalarını, onları Ortaçağın
kalıbından çıkararak, çağdaş ve ileri ülkeler seviyesine, hatta bazılarının da üstüne
çıkarmalarını temin etmiştir. Olay dünya çapında yankılar yaratır. Birçok ulusun kadını,
bundan örnek alma çabasına koyulur[Göksel,1993:167].

Bu haklar, Türk kadını için vazgeçilmez haklardır. Türk kadını, ülkesinin yönetiminde
erkeği kadar söz sahibi olmalıdır. Bu, onun doğal hakkıdır. Unutulmamalıdır ki dünya
kamuoyu Türk kadınının haklarına ilişkin bu durumu Türk inkılabını en belirgin özelliği
olarak kabul etmiştir[Tümerdem,1986:152].

Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkını verilmesiyle ilgili görüşmeler sırasında
da Büyük Millet Meclisi kürsüsünde söylenen gerçekler şunlardır: “Türk kadınına, bu
hakkın bir lütuf olarak verildiği kanaatinde değiliz. Kimse bu kanaatte olamaz bir
memleketteki, yurdun her tarafı istilaya uğradığı zaman kadınlar ateş altında erkeklerle
beraber omuz omuza çalışırlar. Memleketin geri kalan kısmını korumak ve beslemek
için tarlanın kara toprağından yiyecek çıkarmaya çalışırlar. Elbette bu varlıkların yurdun
her köşesinde söz söylemeye hakları vardır”[Feyzioğlu,1986:597].

Türkiye’de bu gelişmeler olurken, Kadın Hakları Meselesi’nde kıyaslama yapmamız
gerekirse, Dünya devletlerinin bu gelişmeleri farklı zamanda yaşadıklarını görürüz:

-İngiltere, 1902’de kadına seçim hakkı verdi[İnan,1973:56].

-Finlandiya’da ,1906’dan beri 24 yaşında bulunan erkek ve kadın seçme hakkına
sahiptir.

-Norveç te, 1907’den beri 25 yaşını dolduran kadın oy verme hakkına sahiptir.
-Danimarka da ,1915’ten beri 25 yaşını dolduran kadın oy verme hakkına sahiptir.
-Almanya da, 1918’en beri 25 yaşını dolduran kadın oy verme hakkına sahiptir.
-İsveç’te, 1919’dan beri 25 yaşını dolduran kadın oy verme hakkına sahiptir.
-Polonya’da, 1921’den beri 20 yaşını dolduran kadın oy verme hakkına sahiptir.

-Çekoslovakya’da, 1920 Anayasası kadına seçme ve seçilme hakkını
vermiştir[İnan,2000:114].

-İtalya ve Fransa gibi Avrupa’nın gelişmiş toplumlarında kadınlara siyasi haklarının II.
Dünya Savaşı’ndan sonra verildiği göz önüne alınırsa, bu alanda yapılan inkılabın
değeri daha iyi ortaya çıkar

-Fransa’da ilk kadın Bakan,1936’da atanmıştı.

-İtalya’da Parlamentoda kadınlar ilk kez 1948 yılında temsil edildi.
-Japonya’da kadınlar bu hakkı 1950’de elde ettiler.

-İsviçre’de ise bu hakları ancak 1971’de elde ettiler[Tuncer,1989:169].

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesi Atatürk reformlarının bir sonucudur.
Üç aşamada sağlanan bu haklar ile Türk kadını siyaset sahnesinde kendine yer
bulabilmiştir[Doğramacı,1998:217]. Atatürk’ün önderliğinde bu haklara sahip olan Türk
kadınları ulu öndere daima şükranlarını sunmuşlardır.

Atatürk, büyük bir komutan ve yetkin bir siyasal lider olmasının yanı sıra, aynı zamanda
kadın hakları alanında da bir inkılâpçı ve ilerici olarak tanınır Şunu kabul etmek gerekir
ki, başka hiçbir ülkede hiçbir siyasal lider kadınlara, erkeklerle eşit ekonomik, sosyal ve
siyasal haklar sağlamak için bu denli uğraş vermemiştir[Tuncer,1989:167].





Kullanım Koşullarını ve
Gizlilik Politikasını okudum, kabul ediyorum.




Tarafıma bültenler ve ticari iletiler gönderilmesini istemiyorum.





GOOGLE İLE GİRİŞ YAP



FACEBOOK İLE GİRİŞ YAP



TWITTER İLE GİRİŞ YAP






Gündem



Politika





3.Sayfa





Eğitim





Güvenlik





İnanç




Karıyı Sikerken Ağlatıyor
Çingen Kızına Tecavüz Ve Taciz Videoları
ırı Yaraklı Zencı Sıkışlerı

Report Page