Sade Bakire Bozma

Sade Bakire Bozma




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Sade Bakire Bozma

Kendisine
verilen erkeğe fırtınalı bir aşkla bağlanan yeni evli genç kadına ne oldu?

Edebiyat, sanat, sinema tarihi ve şüphesiz gerçek hayat,
fırtınalı bir aşkla bir erkeğe takıntılı biçimde bağlanan, hatta onunla
suçortağı olabilen negatif kadın imgeleri, klişeleri ve stereotipleriyle
doludur. “İnsanca” denilerek sunulan erkekçe bir yaşantı ve bakış açısıyla özdeşleşerek
kendi arzularına, özvarlıklarına, cinselliklerine, bedenlerine yabancılaşan bu kadınların
en büyük aşırılığı patriyarkal sistemin oyununa gelerek diğer kadınlara karşı
cephe almak, sağduyusunu yitirmek, en önemlisi de kendilerini, bir daha yerine
gelmeyecek bir kaynağı ziyan etmektir.

Markiz, kendi hayatlarını mahvetmek için deli olan bu
kadınlardan en ilgincidir. Ona kızmak, öfkelenmek fazlasıyla mümkündür peki ya
anlamak? 

Sade tarafından sevilmek ya da arzulanmak bir yana defalarca
aldatılmasına, horgörülmesine, aşağılanmasına, terk edilmesine, cinsel şiddete
maruz kalmasına, her açıdan sömürülmesine rağmen Renée Pélagie’nin onu sonsuz
bir aşkla nasıl sevebildiğini, bu uğurda bir zalime, bir kadın düşmanına neden
dönüşebildiğini anlamak çok da kolay değil.

Eğer bu bir aşksa, patriyarkal düzende, erkek cinselliğini
kışkırtmaya, evlilik kurumunu ve nüfusun arttırılmasını garantiye almaya yarayan “aşk, kendi isteği ile erkeklere bağımlı
olmak isteyen dişi özneler yaratmaya hizmet etmiştir”. [1] Kadının
bağımlı olma halinin, kadın için bir “yanlış bilinç” olduğunu, bağımsızlığı
aşkta, annelikte, erkeğe rehberlikte arayan kadının, bu alanların, temel
bağımlılık ilişkisini beslemesinden dolayı özgürleşmek bir yana iyice tutsaklaştığını
Beauvoir’dan bu yana biliyoruz. Beauvoir’ya göre cinsler arasında mücadele
yoktur, kadınlar aşkınlık idealinden vazgeçmişler ve kendi
nesneleştirilmelerine suç ortağı olmuşlardır. [2]

Varlığı sevdiği erkekle doğrulanan, tüm amacı onunla ve onun
için tamamlanmak, aşkının öznesiyle özdeşleşmek olan ve nihayetinde bu aşkın
doruğundaki yüce erkek tarafından evlilik ile ödüllendirilen kadın, evet,
“yanlış bir bilince” sahiptir. Ancak sorun Beauvoir’nın belirttiği gibi
yalnızca kadının kültürel olarak ezilmişliği, eğitimsizliği değildir. Tarihsel
ve maddi temelleri olan patriyarkayı, aşkın ve cinsel arzunun patriyarkal
iktidar ilişkilerini yeniden üretmek için nasıl kanalize edildiğini, kadınların
patriyarkalliğe nasıl maruz kaldığını gözden kaçıramayız. Kadınlar,
tarihsellikten yoksun sabit bir kategorinin suskun elemanları değildirler. Ve
tarih boyunca kadınlar, patriyarka karşısında ortak bir ezilmişliğe sahip
olmuşlardır.

Markiz’e ilk anda kızmak kolaydır ama yaşadığı dönemin
koşullarını, kadınların ne tür baskılara, zaruretlere maruz kaldığını,
patriyarkal şiddeti ve bir kadın olarak yaşadığı öznel deneyimi hesaba katarsak
onunla empatik bir bağlantı kurabiliriz. Üstelik unutturulmuş kadın tarihinin
izlerini sürmek ataerkil baskının sistematiğini anlamlandırır ve kadının özgürleşmesine
yardımcı olur.

Hakkında hep ataerkil tahayyül tarafından malumat üretilen
kadınların hikâyelerini kurmacalaştırarak onlara söz hakkı tanıyan ve de feminist
edebiyat soykütüğü için alan açan Alman yazar Sibylle Knauss, Markiz adlı romanında Marki de Sade’a
değil, karısının hayatına, hikâyesine, duygularına feminist bir hassasiyetle
yaklaşıyor. Hem bir yazar olarak kendi anlatısını, hem de Marki’nin karısını
Markiz ve Renée Pélagie kimlikleriyle metne yerleştiren Knauss, böylelikle
kadınların toplumsal, kültürel ve ideolojik normlara göre nasıl temsil
edildiğini, özdeşleşmek zorunda bırakıldıkları duygusal, cinsel rolleri hem de
bunların deneyimlenme, duyumsanma biçimlerini aktarmayı başarıyor. 

Kadınları aşağılamaktan ve cinsel fantezilerinin kölesi
kılmaktan haz duyan, hayatı boyunca bu arzunun doyurulması için çabalayan
Sade’a, tutkuyla âşık olan karısının gözünden bakarken bu kadını anlamaya da
çalışan bir kadın olarak kendi bakışını ve söylemini roman anlatısına
eklemlemiş Knauss. Bir kadın yazarın kadın kahramanını, tekil ve öznel bir
bakışla temsil edebilmesine dair olan şüpheyle egemen yazar-anlatıcı konumunu
sarsarak Markiz’e, onu anlamamıza, empati kurabilmemize, onu kendi içsel
dünyasıyla, cümleleriyle tanımamıza imkân sağlayan, bir dil vermiş, hem de
Sade’ın teorik ve pratik pornografik evrenini anlatmak için hiçbir pornografik
sözcüğe ihtiyacı olmayan, samimi, serinkanlı bir dil:

“Onunla
mutlu muydum? Sorulacak şey mi? Yaşlı bir kadına mutlu olup olmadığını soracak
olursanız, şöyle yanıtlar: Gençtim. Bu yeterli mi?” Âşık mıydım? Bilmiyorum.
Genç bir kadının, kocasına âşık olması gerekir mi? [3]

Birinin aşk verdiğinin, diğerinin de aldığının varsayıldığı
patriyarkal kültürde aşk kavramı, sahip olma kavramıyla, egemenlik kurma ve
itaat etme paradigmalarıyla bağlantılıdır.

Cinsel sınıflı sistemde yozlaşarak hastalıklı bir tutkuya
dönüşmekle kalmayıp kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin meşru
gerekçesi olabilen romantik aşkın Batı metafiziğindeki kavramsallaştırılmasına baktığımızda
kökeninde “efendi-köle diyalektiği”nin yatmakta olduğunu görürüz. Kadını
dışlayan, kadının köleleşmesini ve nesneleşmesini gerekseyen eril bir temel
üzerine kurulmuş ve buna rağmen kadının işbirliği ve uyumuyla sağlamlaşmış bu
kurgu üstelik çok eski bir geçmişe sahiptir.

Cinsel
birleşmede kişiyi asıl coşturan şeyi çirkinlik, nefret ve dehşet öğesi olarak
tanımlayan

Sade’la,
yirmi bir yaşında, görücü usulüyle, tam anlamıyla dönemin kurallarına uygun bir
evlilik yapan Renée Pélagie’nin kendi sınıfındaki diğer soylu kızlardan farklı
olarak evliliğinden cinselliğe dair hayal ve beklentileri vardır. Ancak günah
çıkarttığı papazlar başta, tüm eril patriyarka göre bu erotik duygulanımlar
günah, yasak, cinsel arzular sadece erkeğe aittir. Sade’ın çılgınca eleştirdiği
din aslında kadın cinselliğinin ve bedeninin baskı altına alınarak kontrol
edilmesini sağlayan en etkili araçlardan biridir. Kadının kendine ait bir
bedeni, cinselliği yoktur ve yaşama amacı kocasının, ailesinin, evinin
mutluluğudur.

Nitekim
18. yüzyıl Fransa’sında “kadınlar” kategorisi sadece “evli” kadınları
kapsamaktaydı. Bir evlilik yapmak ve onu sürdürmek tercih değil zorunluluktu. Zayıf,
akıl açısından erkekten alçakta, yumuşak ve hassas, ikinci cins olarak
kurgulanan kadın, Markiz’in yaşadığı dönemde hiçbir sosyal ve yasal hakka sahip
değildi, görevi kocasına itaat etmek ve ona çocuklar doğurmaktı. Aydınlanma
düşüncesine rağmen kadının itaatkâr konumunda fazlaca bir değişiklik olmamıştı.
Toplumun üst katmanlarında bazı kadınlar ne kadar bağımsızlaşmış olursa olsun,
1804’te Napolyon yönetimi altında son halini alan medeni kanun, Fransız
kadınları “himaye” karşılığında mutlak itaat borçlu oldukları kocalarının
gözetimine vermişti.

Markiz, kendi biricikliğini
patriyarkal sistem tarafından kendine dayatılan itaat, bağışlayıcılık,
fedakârlık, suç ortaklığı üzerine inşa etmiştir. Ama en önemlisi Markiz
olabilmek, Markiz kalabilmektir! Söz konusu para, mülk, aileler, çocuklar, unvan,
kandır! Kendisini “fahişelerden ayıran ‘tek’ oluşu”dur.

“O, nikâhlı karısıydı. Sadece
karısı tekti. İnsan nikâhlı eş olarak her zaman tektir.” [4]

Erkeklerin hayvani cinsel
içgüdülerini denetlemeyi bir görev olarak kadına mülklendiren dönemin
zihniyeti, aşkı ve cinselliği evlilik kurumu içine hapsederek, ailenin idamesi
adına erkeğin her türlü cinsel fantezisini ve aldatma pratiğini de
meşrulaştırmıştır. Varlığı yalnızca bağımlı olduğu erkekle, kocasıyla anlam
kazanan kadının cinsel arzuları, erkeğin arzu ve beklentileri üzerinden/üzerine
kuruludur. Bağımlı durumdaki konumlarını ve bu durumu yaratan pratikleri fedakârca
onaylarlar; çünkü kocaları çok kıymetlidir!

Kocasının,
kız kardeşi Anne-Prospère de dahil olmak üzere çocuk yaşta genç kızları,
dilenci kadınları, fahişeleri “töre yıkıcılık” ve özgürlük safsatasıyla
kırbaçladığını, işkence ettiğini, yaraladığını, zehirlediğini, tecavüz
ettiğini, tüm kıyıcı ve yıkıcı cinsel fantezilerini bildiği halde, rahatsız
olmak şöyle dursun bu sadist pratikleri onaylayarak ve bağışlayarak erkeği için
tamamlanmak, bu kötü oğlanı sonsuza dek sevmek arzusu içindedir Markiz.

“Daha
ilk andan beri onu sevmeye kararlıydım. Çünkü her kötü oğlan kendisini
bağışlayacak ve buna rağmen sevecek bir kadına ihtiyaç duyar. Onun için bu
bendim. Her zaman ben oldum. Yegâne.” [5]

Erkeğe göre şekillenmiş bu duygusal ve cinsel imgelemde
kadın yalnızca erkeğin fantezilerinin uygulanması için bir yardımcı destektir. Luce Irigaray, bu durumda vekil kadının zevk
de alabileceğini belirtir, ama bu zevk kendisini başkasının arzusuna pazarlayan
mazoşistik bir zevktir. Kadınları şiddetin hedefi haline getiren, üstelik bu
şiddeti, zaten oldubitti mazoşist karakterde görülen kadınların arzuladıkları
bir şeymiş gibi sunmakta pek usta olan Sade’a kırbaç fantezisini yalnızca kendisiyle
paylaşması için yalvaran Markiz’in bu arzusu erotik bir oyun değil, sadizme ve
kadın düşmanlığına uzanan bir strateji, kadınlara yüzyıllardır içselleştirilmiş
gönüllü kulluktur.

Sade
için kırbaçlama bir yaşam biçimiydi, doymak bilmeyen cinsel iştahını tatmin
pratiklerinde kırbaç, ipler, halatlar, zincirler daima başroldeydi. Seks işçisi
ve alt sınıftan kadınları kırbaçlamak, dövmek ve onlara işkence yapmak Sade’e
göre kendisine verilmiş en doğal haktı.

Kamçılama,
yüzyıllar boyunca erkeklerde erotik uyarılma açısından simgesel ve işlevsel bir
araç olarak algılanmıştı. 17. yüzyılda, sekste kamçılamanın tıbbi yararları
konusunda ilk kez yazan Alman doktor Johan Heinrich Meibaum’a göre bu sadist
pratik, yetişkin erkekte delilik, mutsuz melankolik his, fiziksel zayıflık,
erotik çılgınlık ve en önemlisi iktidarsızlık konusunda tedavi edici özelliklere
sahipti. Sade, Masoch, Ellis ve daha pek çok erkek ve hatta az sayıda kadın
yazarın eserlerinde, kadınlar kırbaçlanmaktan müthiş bir zevk alırlar sözüm
ona! John Cleland’in Memoirs of Fanny
Hill (1749) adlı romanında kadın kahraman Fanny’nin kırbaçlanırken nasıl
zevkle uyarıldığı pornografik tasvirlerle anlatılır. Kamçı fanatiği Edith
Cadivec, kendi anılarını aktardığı Confessions
and Experiences and Eros: The Meaning of My Life ’ta (1920-1924), mazoşizmini,
çocukken kaybettiği annesinin yoğun fiziksel dokunuşunun çığlığı olarak
tanımlamaktadır. Havelock Ellis ise daha da ileri giderek, 1920’lerde
yayımlanan Florie ’de özel hayatında
cezalandırılmak isteyen bir feminist karakterin hayatını anlatmaya koyulur. İlk
özgür psikanalistlerden olan Ellis’in bizzat kendi cinsel fantezilerini
aktardığı bu feminist kahraman, ilk orgazmını kamçılanarak yaşamıştır. Yine Dominique
Aury’nin (asıl adı Anne Desclos) Sade’ın yolunu takiben yazdığı Onun
Hikâyesi ( 1954), bir
kadının sevdiği erkeğe bağlılığının kanıtı için katlandığı bir dizi sadomazo
seks pratiğini dile getirir. Kadının köleleşme sürecini gösteren romanda ileride
kocası olacak erkeğe hizmet etmek için onun tüm isteklerine boyun eğen O, izole
bir ortaçağ şatosunda günlerce cinsel ve bedensel işkenceye tabi tutulur.
Kırbaçlar, zincirler, dayak, maskeler, tüylü hayvan giysileri, kamçılanmalar,
fiziksel sakatlanmanın kalıcı türleri, orji... Gururlu, ağırbaşlı ve deliler
gibi âşık bir kadın olan O, bu sadist
pratiklerle erkeği için tamamlanırken kendini de yok ediyordur:

“Sonsuza dek kendine ait olmaktan
vazgeçtiğimden, ağzım, cinsel organım ve göğüslerim artık bana ait
olmadığından, her şeyin anlamının değiştiği başka bir dünyanın varlığı haline
geldim.”

Bu eserlerde erkek cinselliği sadist, kadın cinselliği
mazoşist karakterde görülür, gösterilir. Kadınlar itaatkâr cinsel nesneler
olarak kurgulanırlar. Andrea Dworkin, Sade’ı ibret alınacak bir kadın avcısı
olarak görür ve pornografinin yasallaştırılmış tecavüz olduğunu, kadınlara
şiddete yol açtığını kanıtlar. Pornography:
Men Possessing Women (1979) adlı eserinin bir bölümünü Sade’ı incelemeye
ayırmıştır. İlk romanı Ice and Fire ise
Sade’ın Juliette romanının yeniden
yazımıdır. Catharine Mackinnon ise pornografinin her tür kadını eril şiddetin hedefi
haline getirdiğini, üstelik bu şiddetin kadınları eğitmek için ya da kadınların
bizzat istedikleri bir şeymiş gibi gösterildiğini belirtir:

“Kadınlara
uygulanan her türlü şiddet, tecavüz, dayak, fuhuş, çocuk istismarı, cinsel
taciz pornografi tarafından cinsellik, cinsel çekicilik, eğlence ve kadının
özgürleştirilen gerçek doğası olarak gösterilir.” [6]

Evlenmeden
önce kendi bedenine dair beklenti ve istekleri olan Renée Pélagie, Sade’ın
dünyasına girince c insel
organların dünyasına, edilen ve çekilen eziyetlerin, ahlaksızca terbiye edişin
dünyasına, erkekle kadının, insanla hayvanın azgınca birbirine karıştığı bir
dünyaya adım atar. Kurbanlar işkence masalarında kıvranırlarken, işkencecilerin
cinsel uyarılmışlığın tüm belirtileri içinde üzerlerine atıldıklarını görür. Marki
başka kadınları kırbaçlarken, onun kırbacının kendisine verdiği hayali acıyla
kıvranıp titrer ve Marki’ye başka kadınları değil kendisini kırbaçlaması için yakarır:

“Bunu
benimle yapabilirsin. Benim için fark etmez. Lütfen benimle yap. Rica ediyorum.”

Bundan haz alabileceğini, gerçekten arzulayıp arzulamadığını
aklından bile geçirmez, bedenini, cinselliğini, duygularını işin içine katmaz. Çünkü
varlığı, kocasının varlığıdır, bedeni onun arzusunun nesnesi, cinselliği,
evliliğinin teminatı… Ne var ki Marki bu teklifi kabul edemez, bu ikiyüzlü
ahlâkta erkeklerin karısının yeri ayrıdır:

“Bunu asla yapmam. Seninle olmaz! Sen benim karımsın!” [7]

Markiz,
Sade’ın sodomi [8] , kırbaçlama, bağlama,
işkence törenleri, kan dökme ritüelleri, bakire eğitme ve “bozma” seanslarına
katılamayıp kocasının sadist fantezilerinin cinsel nesnesi olamayacağını
anlayınca bir başka iktidar alanından tamamlanmaya karar verir:

“Gelecekte
yeni Sade’lar doğurmak istiyor. Bu onun kaderi, işi, vazifesi.”

Üç çocuk doğuruyor ve tüm hayatını sodomi ve kadınları
zehirlemekten yargılanan Sade’ı kurtarmaya vakfediyor. Marki batağa saplandıkça
karısına daha fazla ihtiyaç duyuyor. Yaptıklarını
maskelemek için ihtiyacı var ona. Onun varlığıyla La Coste, Sade çiftinin evi
haline geliyor. Kocasının zorla alıkoyup işkence yaptığı, tecavüz ettiği,
kırbaçladığı kızlara şikâyetlerini geri çekmeleri için para veriyor Markiz;
Sade için kırbaçlar, değnekler yaptırıyor, kızkardeşini, annesini, ezilen,
şiddete uğrayan diğer tüm kadınları karşısına alıyor.

“Adi.
Öyle olmak istiyor. Adilikle adileşti. Alçaklıkla alçaklaştı. Pisliğin içinden
yürüyor, ama pislik ona etki edemez. Üstüne yapışmıyor. Bu yeni bir deneyim.
Olağanüstü. Onu güçlü kılıyor.” [9]

Patriyarkanın
kadınları
karşı karşıya getirdiği, birbirine karşı oynadığı bu güç oyunu ve suç
ortaklığı, Markiz’in hayatının en mutlu dönemi. Çünkü Sade bir başka kadınla
yatamıyor! Ondan başka hiçbir kadını göremiyor. Kendisinden başka ona etini
sunan kimse yok. “Markiz dibine kadar nikâhlı karısı!”

“Bu
tutku onu da ele geçirecek. Erotik düzenlemelerin bir parçası olarak tehlikeyi
o da sevmeye başlayacak. Marki’nin suç ortağı olacak. Evliliklerinin başındaki
gibi, yetişkinlerin kendilerini anlamayacağını bilen iki yaramaz çocuk
olacaklar.” [10]

“Sembolik iktidar ve şiddet ona maruz kalanların katkısı ve
onayı olmadan işleyemez” der Bourdieu. Kadın, uyumluluğuna, işbirlikçiliğine,
sadakatine, özdeşleşmesine karşılık, tüm romantik kaderin yüce doruğunda duran
adam tarafından okşanıp arzulanır. Ancak Markiz tüm yaptıklarına karşı bir kez
olsun saygı görmüyor, sevilmiyor. Mahkûmun kurtarılması bir Pyrrhos zaferinden
başka bir şey değil! Serbest kalır kalmaz, derhal yön değiştiriyor ve tekrar elinden
kaçıyor. Ahlâksızlığın hakikatini aramak, her ikisi için de yenik düştükleri
ahlâksızlığın kendisine dönüşüyor. Birbirine bağımlılığı desteklemek için,
başlangıçta onları birbirine sevdiren ne varsa hepsini feda ediyorlar, yine de
ikisinin toplamı ortaya tek bir insan bile çıkarmıyor. Ortaya yalnızca tek bir
şey çıkıyor:

“Her şeye muktedir canavarlığın sınırsız hakkı.” [11]

[1] Sirman, Nükhet, “Kadınların Milliyeti”, Milliyetçilik Modern Türkiye’de Siyasi
Düşünce , Der. Tanıl Bora. 4. Cilt, 2002, s. 226-244.

[2] Simone de Beauvoir, The Second Sex , Vintage Pbl, 1989.

[3] Sibylle Knauss, Markiz , çev: İlknur İgan, Can Yayınları,
2012.

[6] Mackinnon, Catharine, Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru , çev.
Türkan Yöney, Sabir Yücesoy, Metis, 2003.

[8] Sodomizm , o sıralar doğaya karşı bir suç
olarak kabul edilen üreme dışı cinselliği tanımlamada her şeyi kapsayan şemsiye
bir terimdi. Sodomizm in, 1607’den
1740’a kadar, cezası, resmi olarak, ölüm olsa da, genelde daha çok kırbaçla
cezalandırılıyordu. 1810’da Napolyon Yasaları sodomizme karşı bütün yasakları
kaldırdı.

[9] Sibylle Knauss, Markiz , çev: İlknur İgan, Can Yayınları,
2012.

[11] Foucault, Michel, Cinselliğin Tarihi , çev: Hülya Uğur Tanrıöver,
Ayrıntı Yayınları, 2003.

Harikalar Tic. teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.


Merhaba ben Metehan azgın bayanlar arayın tanışalım sonrası malum yani artık yüzünüz gülsün mutlu olun yalnız gizlilik şartıyla azgın Metehan sizi kalın vede büyük yaragıyla sizi sekse doyursun uzun lafın kısası arayın tanışalım 05358520456 iç anadolu bölgesi


Merhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var. Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler * Evli Çiftlere 3. Tek ERKEĞİM! * Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan * Tost olmayı arzulayan bayanlar * Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler * Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler * 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var


Kızlar çiplak Stok Video Çekimi 389 Kızlar çiplak video, telifsiz bir lisansla kullanılabilir
İlgili video arama: kız öğrenciler kahvaltı soyunmak filles beyaz
Herhangi bir zaman Geçtiğimiz 24 saat Geçen hafta Geçen ay Geçen sene
Herhangi bir cinsiyet Bayan Erkek Erkek ve Kadın
Herhangi bir yaş bebek küçük çocuk çocuk genç genç yetişkin yetişkin orta yaşlı kıdemli
Herhangi bir ırk Siyahi Beyaz / Kafkas Doğu Asyalı Güney Asyalı Hispanik
© 2009-2022. Depositphotos Inc., USA. Tüm Hakları Saklıdır.
Bağışlarınızla Ukrayna'yı destekleyin UNITED24'ü ziyaret edin
You are using an outdated browser. For a faster, safer browsing experience, upgrade for free today.








Bağlantıyı al







Facebook







Twitter







Pinterest







E-posta







Diğer Uygulamalar











Bağlantıyı al







Facebook







Twitter







Pinterest







E-posta







Diğer Uygulamalar





Kızlık zarı zedelenmesinde kan gelir mi , kızlık zarı zedelenince bir sonraki ilişkide kızlık zarı kanaması ortaya çıkar mı gibi çok merak edilen konulara bu yazımızda değiniyoruz. Hemen vajina girişinde yer alır. Yapı olarak mukoza kıvrımından ibarettir. Halka şeklidedir. Genellikle yapısal özellik olarak kağıda be
Sıbelkekıllı Seks
Türk Pornosu Indir Mp4
Taze Lez Konulu

Report Page