Karanlıkta Gezen Kızı Kim Olsa Sikerdi

Karanlıkta Gezen Kızı Kim Olsa Sikerdi




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Karanlıkta Gezen Kızı Kim Olsa Sikerdi
Karanlıkta gezen kızı kim olsa sikerdi

Hep dışarda olan gezen kiz arkadasiniz olsa nasil yaklasirsiniz hosunuza gidermi?
Beyler çok gezen, cok para harcayan, bir sevgiliniz , kiz arkadaşiniz olsa?
Bahsedildiğin paylaşımlar "Daha Fazla" altında
Ana Sayfa > Aşk İlişkileri > Beyler çok gezen, cok para harcayan, bir sevgiliniz , kiz arkadaşiniz olsa?
En İyi Görüş(eig) Oranı
Detaylı bilgi
Kendi görüşünü eklemek için aşağıdaki butona hemen tıkla! Görüş Ekle
Hiç birini yarı yolda bıraktınız mı?
Sevgilim bir whatsap mesajıyla ayrıldı "ben ayrılmak istiyorum özür dilerim " dedi?
Manyak bir eski sevgilim var ne yapmalıyım?
Erkek arkadaşım avukat ve çevresinde acayip güzel kadınlar var. Ben ise yetersiz hissediyorum....
Sevgilinize veya eşinize ne arayla çiçek alırsınız?
"Rastgele yürürken aklına geleyim, sızlasın için" dediğiniz biri var mı?
Tarzım olmayan bir diziyi sevgilim önerdi diye 10 sezon izledim, o benim için 2 saatlik film...
Erkek arkadaşım kaçalım, düğün yapalım diyor. Ne yapmalıyım?
Yaşın
Kızım Erkeğim Lütfen yaşını seç
Tarayıcında KizlarSoruyor bildirimlerine izin vererek hiçbir şeyi kaçırma!
Ayni sey basimda var, surekli gezelim istiyor ve beraberken cok para harciyoruz iyi bir gelirim var lux arac vs. fakat bazen yetmekte zorlaniyorum uzerimde 1000 liradan az varsa mazeret uydurup bulusmuyorum, kizi seviyorum guzel vakit geciriyoruz falan ama ayrilmayi dusunuyorum insan arada gezmeli fakat beraber oturup bir film de izleyebilmeli
Ayni sey basimda var, surekli gezelim istiyor ve beraberken cok para harciyoruz iyi bir gelirim var lux arac vs. fakat bazen yetmekte zorlaniyorum uzerimde 1000 liradan az varsa mazeret uydurup bulusmuyorum, kizi seviyorum guzel vakit geciriyoruz falan ama ayrilmayi dusunuyorum insan arada gezmeli fakat beraber oturup bir film de izleyebilmeli
Valla Insanları hoşuna gider ya da gitmez umrunda değil benim. Gerektiğinde evimde oturmasını da bilirim ama gezme me, para harcamama kimse karışamaz. İnsanların zevkleri ve istekleri doğrultusunda hareket edemem.
O kişi benim kız arkadaşım olamaz. Olmuşsa da suyuma ilaç falan atmıştır, öyle olmuştur.
Param olmadığına göre öyle bir kız arkadaşımda olamaz.
Gitmez kötü bir durum alışkanlık beraber olur ama durumu iyi olması lazım birde bireylerin aylık geliri refah
Kendi parasını kendi harcıyorsa sıkıntı yok
o kadarda degil tabiki harcanmaz yani
gitmez. öyle biri kız arkadaşım olamaz.
Gider ne mutlu bana gezeriz birlikte
Böyle bir erkek sevgilim olsa kabul etmezdm

Moldovyalı sexi kızın amından zevk suyu fışkırıyor



Date: 28 Haziran 2018 Author: Parşömen Sanal Fanzin

2 Yorumlar



Evden Uzakta Çalışmak ve Yazmak: Misi Yazı Evi | Onur Bütün
Yarattığımız Karakterler, Yarattığımız Gelecek ve Yazmak | Esra Karadoğan
İlk Göz Ağrısı: Deniz Eldam ve “Bunu Kimseye Anlatma”
Boşluklar, Gerçekler, Ötekiler: “Kerr” | Öykü Gizem Gökgül
Günay Çetao Kızılırmak’tan öyküler: “Köstebek Yolları”
İlk Göz Ağrısı: Asil Çam ve “Ölümlünün Yaşam Fragmanları”


E-posta (Gerekli)



İsim (Gerekli)



İnternet sitesi



Bir öykümü ararken, eski dosyalarından içinde rastladım bu kapağa. 2014 yılı Ocak ayında yayımlanan Geçen Sene Doğanlar için ilk bu resmi düşünmüşüz demek. Bu resim de, tıpkı sonradan kitap kapağı yaptığımız resim gibi Gürcü ressam Lado Tevdoradze’ye ait. Lado abiyle iletişim kurmamız da ayrı bir hikaye. Onun İngilizcesi yok, ben Gürcüce bilmem. Sağ olsun, öykücü dostum Kerem Işık yardımcı olmuştu da çevirmen aracılığıyla izni koparabilmiştik. Sonra, bir “proce” fikri geldi aklıma. Düşünülüp vazgeçilen, değiştirilen kitap isimlerinden, kapaklarından güzel bir sergi, bir çalışma yapılamaz mı? İsimleri bile hazır: Vazgeçilen Kitap İsimleri ve Vazgeçilen Kitap Kapakları
Tabii bu kitap ismi konusu akıl tasıma düşünce, en bilinen örneklerden biridir, Sait Faik’in Havada Bulut kitabı için ilk düşündüğü isim geldi aklıma: Kovada Bulut . Nerede okuduğumu, kimin yazdığını hatırlamıyorum ama olaylar şöyle gelişir: Sait Faik dosyasını koltuğunun altına sıkıştırıp Yaşar Nabi’ye gider. Yaşar Nabi, kitabın isminin Havada Bulut olması konusunda ikna eder Sait Faik’i. Sizi bilmem ama Kovada Bulut daha düzel değil mi? İlkokuldayken, Anadolu Lisesi sınavına hazırlanıp test çözerken öğretmenlerimiz, “genelde aklınıza ilk gelen şık doğrudur” derlerdi. Kitap ismi konusunda da böyle yapmalı belki de.
(Evet, doğrudur: Birkaç ay içinde yayımlanması planlanan öykü dosyama koyduğum isim hala kafamı kurcalıyor.)
İsmi bile çok güzel: yaz gündönümü! En uzun gün bugün, tabii kuzey yarımkürede. Bu günden başlayarak tedricen kısalacak günler.
Ne demişti Cemal Süreyya “San” şiirinde:
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.
Bir yandan seçim atmosferi, bir yandan okumalar yaşamalar, günlük sıkıcı ve rutin işler ama bir yandan da Dünya Kupası! İzlediğimi çok net hatırladığım ilk dünya kupası Fransa 98’di. Brezilya 2014’te, şimdi olduğu gibi, gönlüm Arjantin’den yanaydı. Nedir, olmadı, olmuyor, istenen oyun ve “başarı” bir türlü gelmiyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri, yukarıdan bir yerlerden sahayı izleyen Maradona bence. Tanrının eli Maradona! Böylece tüm Arjantin takımı, bilhassa da Messi, ki onu izleyebildiğim için şanslı sayarım kendimi, baskı altında kalıyor. Korkunç bir baskı bu. Babası çok başarılı olan bir oğlan çocuğunun ezginliğini izliyorum sahada. Messi, ne yaparsa yapsın bu rekabetten galip çıkamaz. Tanrının eli değil, bizzat kendisi inse sahaya, belki o zaman, ancak o zaman “başarılı” sayılacak Messi. Ya da babanın (ustanın) ölmesi gerekiyor. Messi’nin babasını öldürmesi ya da babanın, sessizce kenara çekilmesi gerekiyor. Ece Ayhan’dan, tahrif ederek: Babalar babalıktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler
Hamiş: Messi’nin bir başbelası daha var tabii: Cristiano Ronaldo. Nedir, Messi’yi malul bırakan rekabetçi “kardeşi” Ronaldo değil, “babası” Maradona. Adam, gol sevinçlerinde bile önüne geçiyor Messi’nin. Televizyonlar Messi’nin attığı golden ziyade Maradona’nın nasıl sevindiğini gösteriyorlar. O da, sağ olsun, sürekli performansta, abartılı ve “tribünlere oynayan” bir performans bu!
istihfaf etmek, mükaleme, mübahase, pastra, ezgin, yapınmak, iptida, iptidai, bekinmek, balkımak, mümeyyiz, zuhurat, yomsuz, dingildek, kağşak, dulda, zaviye, teessür, münfail, hülasa, mediyokrasi, bağa, çevren, uğunmak, ünsiyet, rikkat, haris, eşkin, yapağı, tepsermek, mesen, müteşair, tağut, berduş, galebe, tasallut, beşaret, acelebacı , bağırdak
Akif Kurtuluş’un Tören Provası adlı kitabından:
tren ayrıldı, tuttum koyu bir karanlıkta yırttım kendimi
resim oldum, ürkek bir anı oldum, artık kim olsa kırar beni
Eski defterlerimi karıştırırken bir notuma rastladım: “Flaş Haber: Annette Kellerman, Boston’daki Revere Plajında tek parça bir mayoyla yüzmek isteyince teşhircilikten gözaltına alındı.”
Çünkü o güne kadar hanımlar, hepten kapalı mayolarla yüzmüşlerdir. Bu olay gerçekleştiğinde tarihin İsa’dan sonra 1907. sayfasındayızdır ve Annette henüz 20 yaşında gencecik bir kadındır.
Ama durun hele, Annette Kellerman adlı cihan güzeli denizkızımız ağaç kovuğundan çıkmadı ya! Kurtlar da emzirip büyütmediğine göre, tevellüdünden başlayalım.
Annette, dünyaya antresini 1887’de Sidney’de yapar. Muallimlik yaparak geçim gemilerini yüzdürmeye çalışan Alman kökenli anasına ve babasına büyük mutluluk getirmiştir küçük kız, sülalede papçiniklerle karşılanmıştır. Nedir, Annettecik raşitizm denen illetten mustariptir. Bacacıkları güçlensin diye yüzmeye yazdırılır. Gel zaman git zaman anlaşılır ki Annette bu dünyaya yürümek için değil yüzmek için gelmiştir. Bırakın bacaklarını güçlendirmeyi, rekor üstüne rekor kırıyordur. Üstüne üstlük, dalış işini de çok iyi kıvırıyordur kerata.
Bir süre sonra Kellerman’ların evinde çorba kaynamaz olup ailecek meteliğe kurşun sıkarlarken Annette ailenin imdadına yüzerek yetişir. Koşacak değildi ya! Muhterem pederi Frederick William ve körpecik Annette, ana vatan Britanya’ya yollanırlar. Annette buralarda yüzme gösterileri yapar, Thames nehrinin kirli kara sularında kulaç atar, sahil kasabaları arasında feribotlar gibi köpükler saçarak zikzaklar çizer. İş bununla da kalmaz, bir Evropa seyahatine (hem seyahat hem ticaret) dönüşür. Annette, Fransızların Seine nehrinde, sıkı durun, 17 adamla yarışır ve üçüncü gelir. Bitmedi bitmedi: Britanya ile Fransa’yı ayıran (ve birleştiren) Manş’ı yüzerek geçmeye yeltenen ilk kadın olarak da yazdırır adını tarihin hafızasına. Bu sırada tarih denen lenduha saat 1905 yılını gösteriyordur ve Annette henüz reşit olmuştur. Yeltendi dedik ama başardı demedik ey okur! Bu melanet Manş’ı, üç kere denese de bir türlü geçemez Annette. Olsun, artık adı iyiden iyice duyulmuştur ya siz ona bakın.
Nedir, Annette hanımefendiye asıl şöhret getiren ve onu denizlerden karalara çıkaran “evrimsel” gelişme, 1907’de Chicago’daki “Beyaz Şehir” namlı eğlence parkında yaşanır: Annette, burada “devrimsel” bir performans sunar. Çünkü o güne kadar kimselerin yapmadığını yapıp su altında bale yapar!
Söylemeyi unuttuk, bütün bunlar olup biterken Annette pek latif bir hanımefendi olup çıkmıştır. Letafeti ile yeteneği birleşince artık kim tutabilir bizim Annette’i! Nitekim tutulamayan, yükselişi önlenemeyen Annette Kellerman, Yeni Dünya’daki vodvillerin, film prodüksiyonlarının aranan ismi olur çıkar.
Bundan sonrasını biraz aydın havası yapacağız çünkü Annette Kellerman’ın bütün yapıp etmelerini bir bir yazacak olsak dört başı mamur bir deneme döktürmemiz gerekir. Heyhat! Bizde Annette hanımefendideki azmin ve sabrın zerresini bulabilene aşk olsun!
Hollywood denen kumkuma, Annette’imizi de çeker içine. 1916 tarihinde çevrilen A Daughter of the Gods filmindeki Tanrıların kızı rolünü, tam üstüne bastınız, Annette Kellerman oynayacaktır. BBC’nin yalancısıyız, ölümün şanlı köprüsüne yaklaşmakta olduğu ihtiyarlığında “hayatımda yaptığım en iyi iş” diyerek yad ettiği bu filmde anadan üryan görünür Annette. Ve bir kez daha tarihin hafızasına kazınır. Çünkü bu da bir ilktir!
Dikkatli ve Başak burcu okurların, “teşhircilik meselesi vardı hani, o n’oldu?” diye sorduğunu duyar gibiyim. Annette, bu tek parça mayo giyme işinden de “güçlenerek” ve de ünlenerek çıkar. Talihe bakın ki Massachusetts adliyesinin Hulisi Kentmenvari bir hakimine çatmıştır. Hakim bey, Annette’in o güne kadar kimsenin giymemiş olduğu yüzme kıyafetini “münasip” bulur ama o da, o kadar da olacak canım, suya ayağını sokana kadar üstüne bir etek geçirmesini şart koşar.
Akıp gelen bu coşkun dip dalgasını hangi çılgın hakim durdurabilir ki zaten! Bu davadan sonra Annette’in giydiği mayo “Annette Kellermann” (atalarının Alman olduğunu söylemiştik, ikinci “n” oradan geliyor) adıyla ünlenir. Böylece Tanrıların Kızı, 20. asrın başlarındaki modaya da yön vermiş olur.
Ne Annette’miş birader! dediğinizi duyar gibiyim ve fakat daha bitmedi. Kendini durmadan geliştirir. Washington Post ’a “köpekbalıklarının davranışları üzerine” makale yazdığı da vakidir. Yetmez: sağlıklı yaşamaya dair kitaplar yayımlar, dersler verir. Ömrü boyunca vejetaryendir ve ağzına zırnık alkol değdirmez.
Biraz da akademiye kulak verelim. 1908 yılında (bugünkü günde üçüncüsünü idrak ettiğimiz Meşrutiyet’in ikincisinin başladığı yıldır bu) Harvard Üniversitesi profesörlerinden Dudley Allen Sargent, ideal kadının somutlaşmış hali olarak gördüğü Milo Venüsü heykelini iyiden iyiye ölçer biçer. Sonra, herhalde pek işi gücü de yokmuş ki, binlerce kadının ölçüsünü işte bu Milo Venüsü’yle karşılaştırır. Bütün kadınlar mağluptur. Kellerman’ın ölçüleri ise tamı tamına, milimi milimine uyuyordur Milo Venüsü’yle. Salâh Birsel’in, Paris’te bulunan Jön Türklerin bir numaralı adamı Ahmet Rıza’nın kız kardeşi Selma Hanımefendi için söylediğini, Annette Kellerman için söylemekte beis yok: tüm kadınların satışını durdurur . Eh, zaten birçokları da “Mükemmel Kadın” yaftasını çooktan pullamışlardır Annette’in üstüne.
Peki Annette, evet gençliğinde salt bedeniyle öne çıktığı da olmuştur ama memnun mudur bu güzellik zırvalarından? O kadarını bilmiyoruz ama Avustralya Ulusal Üniversitesinde tarih profesörü olan Angela Woollacott’un demesine göre, “Kellerman kendini feminist olarak adlandırmazdı, ne ki birçok bakımdan öyleydi.”
Feminist mi bilinmez ama kadınların yapması münasip görülmeyen birçok şeyde akıncılık yaptığı da su götürmez bir gerçek.
1912 yılında, menajerliğini yapmakta olan James R. Sullivan’a evlenme teklifini yapan da Annette olur. Yine Annette’in demesine göre James Bey, bir kadının bugüne kadar sahip olduğu en iyi kocadır. 1952 yılında gurbetliklerini bitirip Avustralya’ya dönerler ve 1975 yılının Kasım ayında, altı gün arayla sonlar dünyasına göç edene kadar da ayrılmazlar.
Denizler yoldaşın olsun Annette abla!
Geçen Sene Doğanlar'ın ikinci baskısını bu kapakla yapsan diyorum.Praksiteles abimizin rahibeler denize girerken görünce çarpıldığı, başrahibeye yalvarıp heykelini yaptığı Knidos'lu Afrotit yengeyi de bu vesileyle analım. Bu heykeli satın alıp Yunanistan'a götürünce \”…çırılçıplak tanrıça mı olur?\” diye isyan etmiş muhafazakar hemşehrilerimiz. Demek ardılları da iki bin yıl sonra Massachusetts'te tezahür etmiş.servet
Parşömen'deki yeni yayınlardan e-posta yoluyla haberdar olmak için e-posta adresinizi girin.
| Tema: Anders Norén tarafından Rowling.

Tecavüz Vıdeoları Go
Gerçek Türk Gayler Gizli Çekim
Erkek Siken Kız Izle

Report Page