Kanlı Boama

Kanlı Boama




⚡ TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Kanlı Boama
Gizlilik ve çerez politikalarımız konusunda bazı önemli değişiklikler yaptık. Bu değişikliklerin ne olduğunu ve sizin için ne anlama geldiğini bilmenizi istiyoruz.
ABD Başkanı Barack Obama, Afganistan'da bir intihar eyleminde 7 CIA çalışanının öldürülmesinin ardından örgüte övgülerde bulundu.
Obama, CIA çalışanlarının "büyük riskler aldıklarını" söyledi.
Obama, saldırıda hayatını kaybedenlerin "Amerikan yaşam tarzı ve vatandaşları için büyük fedakarlıklar yapmış vatanperverler" olduklarını söyledi.
CIA çalışanlarına "ülkeyi korumak için büyük riskler aldıklarını" söyleyen Obama, bazen gösterdikleri fedakarlıkların "vatandaşları, arkadaşları hatta aileleri" tarafından bile bazen bilinmediğini belirtti.
Associated Press haber ajansının aktardığı bilgiye göre, ölenler arasında saldırının düzenlendiği Host'taki CIA üssünün başında olan üç çocuk annesi bir kadın da vardı.
Taliban, saldırıyı Afgan ordusunun üniformasını giymiş bir militanlarının düzenlediğini açıkladı.
Bu, Amerikan istihbarat yetkililerinin 1983'te Beyrut'taki ABD elçiliğinin bombalanmasından bu yana uğradıkları en kanlı saldırıydı.
Washington Post gazetesine göre, CIA'in kurulduğu 1947 yılından bu yana toplam 90 kayıp verdi.
Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'in başkanı Leon Panetta, Afganistan'da düzenlenen intihar saldırısında yedi personellerinin öldüğünü doğrulamıştı.
Leon Panetta, saldırıda altı kişinin de yaralandığını söylemişti.
Panetta, bu kişilerin Afganistan'da yürrüttükleri görevin çok hassas olmasından dolayı, adlarının ve faaliyetlerinin açıklanmayacağını belirtti.
Afganistan'dan daha önce gelen haberlerde, saldırıda sekiz kişinin öldüğü bildirilmişti.
Host vilayetindeki askeri üste düzenlenen intihar saldırısını Taliban üstlenmişti.
Yapılan açıklamada, militanlardan birinin Afgan ordusuna katıldığı, askeri üniformayla bir spor salonuna girerek üzerindeki bombayı ateşlediği belirtilmişti.
Saldırının gerçekleştiği üssün hem CIA'in operasyonları hem de yeniden yapılanma faaliyetleri için kullanıldığı bildiriliyor.
CIA, Pakistan sınırındaki bölgelerde Taliban ve El Kaide militanlarına yönelik insansız uçaklarla saldırılar düzenliyor.
Afganistan'da son olarak ise iki Fransız gazeteci, tercümanları ve şöförleriyle birlikte kaçırıldı.
Polis yetkilileri, bu kişilerin başkent Kabil yakınlarındaki Kapisa vilayetinde kaçırıldıklarını açıkladı.
Afganistan'ı ziyaret eden Fransa Savunma Bakanı Herve Morin, eylemi üstlenen olmadığını söyledi.
Ülkede Taliban'ın ve çeşitli organize suç örgütlerinin sık sık yabancı gazetecileri rehin aldıkları biliniyor.
Geçmişte bu gazetecilerden bazıları öldürülmüş, bazıları ise serbest bırakılmıştı.
© 2022 BBC. BBC, link verilen internet sitelerinin içeriğinden sorumlu değildir. Link verilen internet sitelerine yaklaşımımız.

'Yönetim halkına topyekün savaş ilan etti'
Size en iyi çevrimiçi deneyimi sunabilmek için çerezler ullanıyoruz. Çerezleri kabul ediyorsanız lütfen bizi bilgilendirin.
ABD Başkanı Obama, Suriye yönetiminin Hama'daki göstericileri bastırma operasyonunu kınadı.
Eylemciler, güvenlik güçlerinin müdahalesinde en az 130 kişinin öldüğünü söylüyor.
Obama, rejimin kendi vatandaşlarına karşı kullandığı şiddet karşısında dehşete düştüğünü ve Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın tecrit edilmesi için çalışacağını ifade etti.
Barack Obama, Hama'dan gelen haberlerin Suriye rejiminin asıl yüzünü yansıttığını da ekledi.
Suriye yönetimi ülke çapında rejim karşıtlarına yönelik sindirme operasyonu başlattı.
Operasyonlardan en kötü etkilenen ülkenin kuzeyindeki Hama kentine ise ordu tanklarla girdi.
Kent sakinleri ağır topçu ateşi duyulduğunu ve hastanelerin ölü ve yaralılarla dolup taştığını söylüyor.
Askerlerin kente sokaklarda kurulan barikatları kaldırmak için girdiğini ileri süren Suriye yönetimi ise silahlı grupların karakolları ateşe verdiğini ve maddi hasara yol açtıklarını söylüyor.
İki askerin de silahlı kişiler tarafından öldürüldüğü belirtiliyor.
Hama'da akşama doğru BBC'ye görüş bildiren bir muhalif, kent merkezini ele geçiremeyen ordunun tankları çektiğini ve kentin sakin olduğunu söyledi.
Ülkenin diğer bazı kentlerinde de benzer şiddet olayları yaşandı.
ABD'li yetlililer, Suriye yönetimini kendi halkına karşı topyekün savaşa girmekle suçluyor.
ABD'nin Şam Büyükelçiliği'nden bir sözcü yönetimin tavrını çaresizlik göstergesi olarak yorumladı.
BBC Şam muhabiri Lina Sincab son operasyonların Ramazan öncesinde muhalefete gözdağı vermeyi amaçladığını ancak Hama halkının meydan okumaya devam ettiğini söylüyor.
Hama ülkedeki rejim karşıtlarının kalelerinden biri.
Kent son bir aydır güvenlik güçlerinin kuşatması altında.
Kent halkı güvenlik güçlerinin dört koldan saldırısı ardından yoğun çatışmalar yaşandığını aktarıyor.
Suriye'deki güvenlik kuvvetlerinin operasyonları son günlerde yoğunlaştı.
Ülkedeki isyancıların Ramazan ayı boyunca iktidar karşıtı gösterileri yoğunlaştırması bekleniyor.
Esad yönetimi de buna engel olmak amacıyla operasyonları sıklaştırıyor.
Şu anki cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın babası olan Hafız Esad'ın iktidarda olduğu sırada Hama kenti bir ayaklanmanın merkezi olmuştu.
1982 yılındaki bu ayaklanma yönetim tarafından kanlı biçimde bastırılmıştı.
Kent son isyanın da merkezlerinden biri.
Yönetim olaylardan silahlı islamcı grupları sorumlu tutuyor.
Ancak muhabirler protesto gösterilerinin çoğunlukla barışçı bir havada geçtiğini ve halkın askeri saldırı karşısında nadiren silahlandıklarını söylüyor.
Ülkede yaklaşık Mart ortasından bu yana süren olaylarda 1500 sivilin ve 350 güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği ileri sürülüyor.
12.600'den fazla kişi tutuklandı; 3 bin kişi de kayıp.
Yabancı medyanın ülkeye girmesi büyük ölçüde yasak.
Bu yüzden gelişmeler hakkında sağlıklı haber vermek ve iddiaları doğrulatabilmek oldukça güç.
© 2022 BBC. BBC, link verilen internet sitelerinin içeriğinden sorumlu değildir. Link verilen internet sitelerine yaklaşımımız.

DÜNYANIN DÖNÜŞÜMÜ; KANLI MI OLACAK, KANSIZ MI? VEYA OBAMA, KİMİN ADAMI?
Anmelden, um dem Autor zu antworten
Anmelden, um die Nachricht als Missbrauch zu melden
Entweder sind die E-Mail-Adressen für diese Gruppe anonym oder Sie benötigen die Berechtigung zum Ansehen der E-Mail-Adressen der Mitglieder, um die Originalnachricht anzusehen
Amerika'daki başkanlık seçimi sonuçlarının ülke ve dünya dengelerini
derinden etkileyeceği, hatta değiştireceği kanaatleri, tamamen boş
beklentilerdir ve ABD'nin "tek ve yenilmez süper güç" imajını devam
ettirmeye yöneliktir. Çünkü ABD'yi başkanlar değil, Yahudi Lobileri
yönetmektedir. Ancak son birkaç dönemdir, Yahudi Lobileri kendi başkan
adaylarını seçtirmekten acizdir. Amerika'da Siyonizm karşıtı organize
bir oluşum giderek güçlenmektedir.




Artı, Türkiye menşeli milli ve insani bir merkezin dünya
dengelerindeki etkinlik ve yetkinliği, ehlince daha çok sezilir ve
sözü dinlenir hale gelmiştir.

Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımızı özetlersek:

1- ABD "tek süper güç" özelliğini çoktan yitirmiştir.

2- ABD'yi başkanlar, bakanlar, hatta senato ve kongre değil; Yahudi
Lobilerin güdümündeki teşkilatlar ve bürokratlar yönetmektedir.

3- Ancak Siyonist odaklar eski güçlerini artık yitirmiş ve Amerika
önemli ölçüde yerli ve milli mahfillerin güdümüne geçmiştir.

4- Bu yeni "mahfil"lerle Türkiye merkezli insani cephenin, çoğu kez
danışıklı dövüş şeklinde, çok ince ayarlı ve mevcut dünya düzenini
değiştirmeye programlı bir ilişki içerisinde hareket ettiği
hissedilmektedir.

5- Yani Amerika'da başkanlık seçimlerinde kimin galip geleceği değil,
seçilen kişinin hangi merkezlerce ve hangi istikamette
yönlendirileceği önemlidir.

Siyonist merkezle, insani cepheyi kısaca kıyaslayacak olursak;

a) Siyonist merkezin; klasik, konvansiyonel ve nükleer silah
konusundaki korkunç ve ezici üstünlüğüne karşılık,

İnsani cephenin, bütün bunları etkisiz ve geçersiz kılacak, yeni ve
orijinal teknoloji harikaları vardır ve kullanılmaya hazırdır.

b) Siyonist Merkezin tüm dünyada yaygın ve saygın, müthiş ve masonik
organizeli "kalifiye insan" potansiyeline karşılık,

İnsani cephenin, yine dünya çapında inanç ve ideal sahibi, samimi ve
şerefli; sayıca az ama etkin, özgül ağırlığı yüksek ve seçkin bir
kadrosu bulunmaktadır.

c) Siyonist merkez; finans gücüne, faizci bankacılık sistemine
sahipken,

İnsani cephe, stratejik madde ve maden üretimini, tabii gıda ve tarım
sektörünü ve enerji potansiyelini elinde tutmaktadır.

d) Siyonist merkezin, genellikle bilim adamlarını, medya patronlarını,
sivil toplum kuruluşlarını ve think-thank uzmanlarını avucunda
tutmasına karşılık,

İnsani cephe, beş-altı asırda ancak çıkabilen bir süper beyne ve
siyaset dahisine sahip olmanın şansını ve avantajını taşımaktadır.

Velhasıl, birisi Şeytanın ve Şeddatların şebekesi; bizimkisi ise
Hakkın ve Rahmanın mümessili konumundadır.

Yahudileri üç ana sınıfa ayırmak gerekir:

1- "Bütün insanlığı köleleştirmek ve dünyaya hakimiyet" gibi
siyonist saplantıları; şeytani hile ve hıyanet hesapları bulunmayan
samimi ve insani kesimdir. Böylelerine karşı hiçbir ön yargımız ve
rahatsızlığımız söz konusu değildir.

2- Irkçı emperyalist ve Siyonist fikirli; kendilerini seçilmiş has
insan, başkalarını ise adam suretli hayvan görecek kadar kibirli
şeytani bir taifedir.

Bunlarda da şu anda ikiye ayrılmış vaziyettedir:

a) Bir kesimi: Kudüs merkezli, arz-ı Mev'ud hedefli, Talmut
(saptırılmış Tevrat ve Firavun yasaları) endeksli dünya hakimiyeti
gayesini ve Büyük Orta Doğu Projesini mutlaka ve pek yakında
gerçekleştirmek, bunun için her yola baş vurarak İran ve Türkiye gibi
engel ülkeleri hizaya getirmek gerektiğini savunan, FANATİK ve SİVRİ
Siyonistlerdir.

b) Diğer kesimi ise:

"Bu saldırgan tavır, başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığı
aleyhimize kışkırtmakta, İsrail ve Yahudi'lere karşı büyük bir nefret
dalgası oluşturmaktadır. Oysa zaten ABD ve AB bizim kontrolümüzdedir.
BM, NATO, IMF gibi evrensel kurumlar bizim güdümümüzdedir. Ekonomik,
kültürel, diplomatik ve psikolojik kuvvet ve hakimiyet bizim
elimizdedir. Bu nedenle, Arz-ı Mev'ud hayalleri ve Büyük İsrail
projeleri için; demokrasi ve özgürlük yaftalı mevcut sömürme ve
sindirme düzenimizi riske atmak gereksizdir, hatta intihar gibidir"
diyen sinsi ve STATÜKO takipçisi Yahudileridir.

Kanaatimizce bu iki Siyonist kesimden en tehlikeli ve alt edilmesi
gereken ekip, sinsi ve statüko takipçisi mahfillerdir.

Çünkü bunların stratejisinin yürütülmesi, vahşi kapitalizmin ve
Siyonist sermaye hakimiyetinin devam etmesi anlamına gelir.

Ama sivri ve saldırgan Siyonistlerin projeleri devreye girmesi, bu
bağlamda örneğin İran'ın nükleer tesislerine bir saldırı düzenlenmesi
ise; Rusya, Çin, Pakistan ve İran'ın anti emperyalist bir cephe
oluşturmalarına hız vereceğini, Türkiye'nin de bir şekilde bu oluşumu
destekleyeceğini ve ABD'nin Orta Doğudan büyük bir hezimetle
çekileceğini ve sonunda İsrail'in hizaya getirilip yeni bir medeniyet
devriminin gerçekleşeceğini netice verecektir.

İşte bu nedenlerle, Amerika'daki asıl sinsi ve tehlikeli Siyonistler
Hüseyin Barack Obama'yı aday göstermiş ve desteklemişlerdir. Ve
Obama'ya "ABD'nin Irak'tan çekileceğini, İran'a saldırmak bir tarafa,
hatta Ahmedi Nejat'la masaya oturup görüşebileceğini" söyletmişlerdir.

Peki acaba bunu yapabilecekler midir?.

Hüseyin Barack Obama'nın Müslüman geçmişini ve siyahi kökenini
istismar ederek, yani bir nevi İslam'a ve zenci topluma sığınmaya
mecburiyet hissederek Onu destekleyen ve seçtiren sinsi ve statüko
temsilcisi Siyonistler, dünyadaki insani cephenin çok ince ve derin
bir stratejiyle, Barack Obama'yı ileride kendileri yönlendirmek ve
değerlendirmek üzere, bir olta yemi olarak, dolaylı biçimde statükocu
Yahudi mahfillerin gündemine getirip getirmediklerini bilmekte midir?

Evet, Amerika'da devlet projeleri "derin mutfakta" pişirilmekte,
başkanların etkisi ve yetkisi ise "şef garson" olmaktan öteye
geçmemektedir. Ne var ki Amerika'da "Siyonist derin devletin" yanında,
artık bir de "yerli ve insani derin devlet" faaliyettedir ve etkindir.
Dahası, bu yeni derin merkez, sivri ve fanatik Yahudileri de, kendi
yanlarına çekmiş vaziyettedir.

Ve bu arada, George Bush'un 21. Ocak tarihine kadar resmi ve yetkili
başkan kalacağı gerçeği de, göz ardı edilmemelidir. Hatta iki kademeli
başkanlık seçimlerinde, eyaletlerin belirlediği delegelerin (seçiciler
heyetinin) büyük çoğunluğu "Demokrat"tır, ama Cumhuriyetçi adaya oy
verme ihtimali bile gündemdedir. Elbette bu bir sürpriz beklentidir,
ama ihtimal dahilindedir.

Kaldı ki; Obama'ın kazandırılması, koca koca yorumcu ve yazarların
iddia atiği gibi, ne dünyadaki kötü gidişin düzeltilmesi ve ne de
Amerika'da ki dengelerin değiştirilmesi için öyle tarihi bir fırsat
falan değil; bize göre gayet sıradan bir hadiseden ibarettir. Ne var
ki, Obama eliyle ve pansuman tedbirlerle ABD halkının ve insanlığın
gazını alıp Siyonist sömürü saltanatlarını yürütmeye çalışan şeytani
merkezler, insani cephenin bu gelişmeyi ve Hüseyin Barack Obama
imgesini, ne tür bir değişim ve dönüşümün fitilini ateşleme malzemesi
yapıldığını fark ettiklerinde, her halde kahırlarından felç
geçireceklerdir.

Obama'nın, genel sekreterliği sicilli bir Siyonist teröristin oğluna
verilmiştir

Obama, Beyaz Saray'ın 'bekçiliğine' Filistinlileri katleden çete üyesi
teröristin oğlu bir siyonisti getirerek ayarını ve amacını ortaya
koyuyor.

ABD'nin ilk siyah başkanı olara tarihe geçen Kenya asıllı, Yahudi
analı Barack Obama'nın baş danışmanlığına ve Beyaz Saray Genel
Sekreterliğine İsrailli Rahm Emanuel getiriliyor. Rahm Emanuel'in
babası, siyonist çetelerin Osmanlı ordusuna karşı girdikleri
çatışmalarda Etzel adlı bir terörist örgütün üyesi. Bu örgütün
1948'den önce Filistinlilere düzenlenen saldırılarda bir çok katliama
imza attığı biliniyor.

Beyaz Saray genel sekreteri, başkana en yakın danışmanlardan
sayılıyor. Tüm Beyaz Saray personeli, başkanın gündemi, Oval Ofis'e
kimin girip girmeyeceği bundan soruluyor. Emanuel'in, Obama'nın
teklifi ile bu göreve gelmesi, ülkesi İsrail'de bayram coşkusuyla
karşılanıyor.

İsrail: "Beyaz Saraydaki adamımız"!

İsrail'in etkin gazetelerinden Maariv, Obama'nın genel sekreterliğine
getirilen Emanuel için 'Beyaz Saray'daki adamımız' başlığını atıyor.
Wynet adlı internet sitesi ise, Emmanuel'in akrabalarından birinin,
"Obama'nın İsrail'e duyduğu dostluktan emin olmasaydı onun danışmanlık
teklifini kesinlikle kabul etmezdi" şeklindeki sözlerini aktarıyor.
Aynı internet sitesinin Şikoga'da faaliyet gösteren Yahudi Federasyonu
başkanı Michael Kosign'le yaptığı röportajda Emmanuel'in İsrail'e son
derece bağlı birisi olduğunu, çocuklarını İsrail'i desteklemek için
düzenlenen bütün faaliyetlere çağırdığını, söz konusu toplantılarda
yaptığı konuşmalarda İsrail'i ateşli bir şekilde desteklediğini
söylüyor.

Siyonist baba katliamcı İrgun militanı!

Gazeteler, Emmanuel ailesinin tarihini ve geçmişini okuyucularına
aktarırken; babası Benyamin'in İsrail pasaportu taşıdığını, siyonist
çetelerin İngiliz ordusuna karşı girdikleri (danışıklı dövüş)
çatışmalarda Etzel adlı bir terörist örgüte üye olduğunu kaydediyor.
(Asıl amacın, güya Filistin'i Osmanlılardan koparan İngiliz
askerlerini kovarak, İsrail'i kurmak olduğunu herkes biliyor. Ve zaten
İngilizler de bu senaryoda figüranlık yapıyor) 1948 yılında İsrail'in
kuruluşundan önce de bu örgütün Filistinlilere karşı saldırılarda
bulunduğu ve meşhur Deir Yasin katliamını düzenleyenin de bu örgüt
olduğu belirtiliyor.

Haaretz gazetesi, Benyamin'in 60'lı yıllarda ailesiyle birlikte
ABD'nin Şikago kentine giderek burada ikamet ettiğini, ancak ailenin
İsrail'e bağlılığını devam ettirdiğini, Emmanuel'in 1991 yılındaki
Körfez Savaşı'ndan önce İsrail ordusuna bağlı askerlik bürolarına
adını yazdırarak askere gitme talebini ilettiğini hatırlatıyor.

Baba Emanuel, 1931-48 yılları arasında Filistin'e saldırılar
düzenleyen Siyonist militan grup 'İrgun'un üyesi oluyor. İrgun'un
bugünkü siyasi uzantısı ise sağcı parti Likud oluyor. Oğlunun göreve
getirilmesiyle ilgili mutluluğunu dile getiren Emmanuel, yaptığı
açıklamada: "Halen yaşamakta olduklarından mutluluk duyduğum
ebeveynimin ABD'nin ilk Afrika kökenli Başkanı'nın beni bu göreve
atadığını görmelerinden dolayı çok sevinçliyim." diyor.

İşte sevgili İbrahim Karagül, hayran olunacak bir feraset ve harika
bir münasebetle; Erbakan Hoca'nın yıllar önce kullandığı ve Siyonist
odaklarda panik başlattığı şu sözlerini yazısına başlık yapmıştı:

Dengelerin değişmesi ve dünyanın dönüşmesi kaçınılmazdır.

"Yüzyılın ekonomik kriziyle yüzleşmeye doğru sürüklenen, kendisiyle
birlikte bütün dünyayı sarsan ABD'de, "panik yapmayalım ama gıda
stoklamaya başlasak iyi olacak" açıklamalarıyla birlikte marketler,
ABD tarihinde ilk kez gıda satışlarına sınırlama koymaya başladı.
Hipermarketler zinciri Wal Mart'ın müşterilerinin alabileceği pirinç
miktarını sınırlandırması tüm dünyada yankı yaptı. Avrupa basını bu
durumu; "küresel gıda krize ABD'ye ulaştı" şeklinde tanımladı. Demek
ki gıda krizi, sadece geri kalmış ülkelerde değil, endüstrileşmiş
ülkelerde de kendini hissettirecek.

Mortgage kriziyle başlayan, finansal sistemi çöküşün eşiğine getiren,
siyasi ve sosyal depremlere yol açacağından korkulan ekonomik krizden
çıkışı sadece finans devlerini kurtarmak olarak algılayanlar dünyayı
daha beter hale getirecek gibi.

Bugün sadece finans ve gıdada kendini hissettiren, yarın üretim
sektörünü de vurması beklenen krizin, tüketimin üretimi geçtiği bir
dünyaya faturası ne olacak?

İşte bu aşamada, gelişmiş ekonomiler için kabus senaryoları
çizilirken, bu durumun küresel düzeyde büyük bir dönüşümü beraberinde
getireceği, Batı'nın tek yanlı üstünlüğünü içeren düzenin sonuna
gelindiği, insanlığın yeni bir tarihsel bir kırılmaya tanık
olabileceği belirtiliyor.

Peki büyük dönüşüm kanlı mı olacak kansız mı?

Bu sözü ilk kez Necmettin Erbakan söylemişti. Yanlış anlaşıldı,
tersinden anlaşıldı. Ve sözün bedeli çok ağır ödetildi. Aynı söz,
şimdi dünya için söyleniyor. Dünya bu büyük değişimin, kanlı mı kansız
mı olacağını tartışıyor. Ve aynen bu cümlelerle tartışıyor.

Ekonomik ve siyasi buhrandan çıkışın tek yolu, küresel bir konsensus
oluşturmak... İnsanlığın ortak geleceği için ortak hareket etmek. Yeni
bir dünyayı birlikte kurmak. Bu tür çağrılar yapılıyor artık. ABD,
Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Almanya, Japonya, Brezilya
ve iki Afrika ülkesinin temsil edileceği yeni bir sistem inşası
isteniyor mesela. (Dikkat ederseniz İslam dünyası yine burada yok.)
1945'te kurulan sistemin sonunun geldiği vurgulanıyor. Bu siyasi
arayış. Yeni bir ekonomik düzenin, finans sisteminin kurulması
isteniyor.

Ancak maalesef, insanlığı büyük yıkıma sürükleyecek olayların
işaretlerinin belirginleştiği dönemde bile çatışma, rekabet, güç
mücadelesi ve hegemonik arzular baskın çıkıyor.

"Ekonomik, siyasi değişim... Tarihsel rollerin değişimi..."
yaklaşıyor!?

Daha şimdiden bütün bunların kanlı olacağının dramatik örneklerini
yaşamaya başladık. Batı, kendisi dışında hiçbir bölgenin mesela
Asya'nın yükselişini kaldıramıyor, hazmetmiyor. Bedeli ne olursa olsun
tarihsel üstünlüğünü garantiye almak amacıyla yeryüzünün her bölgesine
müdahale ediyor. Türkiye ve bölge ülkelerine bu yüzden bütün
enerjileriyle çıkarma yapıyorlar. Gündelik ittifak ilişkilerinin
ötesinde yapısal, uzun vadeli projeler uyguluyorlar.

Onlar tarihin sonunu çoktan ilan etmişlerdi. Büyük bir kibirle ve
açgözlülükle insanlığın son noktaya ulaştığını, bu son noktanın da
kendi zaferleri olduğunu il
Zorla Rahibe Sikiyor
Balık Etli Şişman Kadın Pornosu
Gerçek Enset Pornolar

Report Page