Kamber Ateş nasılsın?
netobur.net(…)
O uzun, upuzun gelen dört gece akıp gitti ve görüş günü geldi. Kaldığı B Blok'ta sıcak su olmadığı için, sabahın erken saatlerinde buz gibi suyla banyosunu yaptı. Traşını oldu. Sıfır numaraya vurulmuş saçlarına zulasındaki esanstan birkaç damla sürdü. En temiz elbiselerini giydi. Görüşe hazır hale geldikten sonra birkaç lokma birşeyler atıştırıp, tecrit hücresınin üç buçuk adımlık volta yerine çıktı. O artık durup dinlenmeksizin üç buçuk adımda bir U dönüşü yapan düşünceli bir yürüyüştü…
Hoparlörden beşinci kez isimler anons edildiği anda kendi ismini duydu. Göz bebeklerine yerleşen sevinç ışıltılarıyla, gardiyanın açtığı hücre kapısından uçar adımlarla çıkıp annesine koştu…
Kamber yüzündeki özlem yangınıyla görüş kabinine girdi ve karşısında annesini ve kardeşini buldu.
Anne, önündeki tel örgüleri adeta tırmalar gibi ileri atıldı, çığlığı andıran bir sesle: “Kamber Ateş nasılsın!…” dedi.
“İyiyim, canım annem, iyiyim…”
Kadın silme sevgi kesilen gözlerinden boşalan yaşlarla oğluna okşarcasına baktı, baktı, “Kamber Ateş nasılsın!…” dedi.
“İyiyim, çok iyiyim, siz nasılsınız…”
Kadın sustu, başını önüne eğdi, bekledi. Sonra birden taa oğlunun gözlerinin içine bakarak sordu “Kamber Ateş nasılsın!…”
(…)
Birbirlerine bakışıp duruyorlar ve anne biraz zaman geçince yeniden:
“Kamber Ateş nasılsın?” diyordu.
Oğlunun gözlerinden yanaklarına doğru, zaptedilmek istenen ama becerilemeyen, iki damla yaşın süzüldüğünü gördü anne…
Anne gözlerine en şefkatli duruşu, sesine en yumuşak tonuyla: “KamberAteş nasılsın!…” diyecekti.
(…)
Anne çınar yüzüne dededen atadan kalma kuşkulu ifadeyi takınacak, gizemli bir tavra bürünecek, merak dolu gözlerle oğlunun ve kendisinin başucunda copla bekleyen askerlere bakacak, titrek bir sesle:
“Kamber Ateş nasılsın!…”
(…)
Anne, “Hoşçakal canım yavrum…” anlamına gelecek şekilde, sayısız kez kullandığı o tek cümleyi, el sallarken bir kez daha yineledi: “Kamber ateş nasılsın!…”
Ve gittiler…
Görüş sonrası Kamber bir sevinç seli gibi düştü hücresine.
(…)
Arkadaşı sevinçle kolunu tutu ve sordu:
“Neler konuştunuz?…”
Kamber annesinin şakıyan gözlerini anımsadı, ışıltılı gözlerle arkadaşına baktı. Yanıt vermedi ama arkadaşı anladı, şaşkınlık dolu bir yüz ifadesiyle kendi kendine mırıldandı: “Kamber'in gözleri konuşuyor!…”
“Evet, neler konuştunuz?” sorusuna, Kamber'in gözleri:
“Neleer, neleer!…” diyordu…
Ruşen Sümbüloğlu