Kızlık Ları Bozulmamış Kızlar

Kızlık Ları Bozulmamış Kızlar




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Kızlık Ları Bozulmamış Kızlar





0 542 476 29 30




op.dr.yasar





Ptesi - Ctesi: 9:00 - 18:30





Posts tagged: kızlık zarı bozulmamış









Son Yazılar


Aşılama


Tüp Bağlama


HPV Aşısı


Çikolata Kisti


Kolposkopi



Son Yorumlar Arşivler

Ağustos 2021
Temmuz 2021
Mayıs 2021


Kategoriler

Diğer

Dolgu Uygulamaları

Gebelik ve Doğum

Genital Estetik

Genital Lazer Uygulamaları

Kadın Hastalıkları

Labioplasti

Vajina Daraltma

Vajinismus



Meta

Giriş
Yazı beslemesi
Yorum beslemesi

WordPress.org



Aşılama ; kısırlık tanısı konulan çiftlerin sıklıkla başvurduğu bir tedavi yöntemidir. Baba adayının sperm sayısı ve hareketinin düzeyi ile anne adayının yaşının etken olduğu bu tedavi yöntemi laboratuvar ortamında gerçekleşmektedir. Baba adayından alınan spermlerin anne adayının rahmine laboratuvar ortamında yerleştirme işlemi olarak tanımlanan bir tedavi yöntemidir. Aşılama tedavisi öncesinde anne ve baba adayında birtakım testler uygulanmakta ve herhangi bir sağlık sorunu açığa çıktığında öncelikle bu sorunlar iyileştirilmektedir.
Günümüzde pek çok çift bebek sahibi olmak istemelerine rağmen çeşitli nedenlerle bebek sahibi olamamaktadırlar. Bir yıl boyunca korunmasız bir şekilde denenmesine rağmen bebek sahibi olamayan çiftlere kısırlık teşhisi konulmaktadır. Kısırlık teşhisi konulan çiftlerin çoğu genellikle aşılama tedavisi ile bebek sahibi olmaktadırlar. 
Aşılama tedavisi; kadının yumurtlama döneminde erkekten alınan spremin laboratuvar ortamında kadının rahmi içerisine enjekte edilmes işlemidir. Bu sayede sperm hücreleri rahim yolu ile tüplere ulaşmakta ve döllenmeye olanak sağlamaktadır. 
Aşılama tedavisi; sperm sayısının ya da hareketliliğinin yetersiz olduğu durumlarda, sertleşme problemlerinde uygulanabilmektedir. Aşılama tedavisi öncesinde kısırlık teşihisi kesin olarak konulmalıdır. Aynı zamanda tedavi öncesinde uygulanması gereken testler aksatılmamalı ve mutlaka yaptırmalıdır. Yumurtaların uyarılması için gerekli olan iğneler doktor kontrolünde uygulanmalıdır. Bunlarla birlikte sperm mastürbasyon yöntemi ile verilmeli ve sterilizasyona özen gösterilmelidir. Sperm verilmeden önce ise 2 günden çok 5 günden az cinsel perhiz uygulanmalıdır. 
Aşılama tedavisi sonrasında çift normal yaşamlarına kısa sürede tekrar dönebilmektedir. Ancak bu süreçte de sağlıklı yaşam tarzı benimsenmeli, dengeli beslenmeye dikkat edilmeli ve doktorun bilgisi dışında ilaç kullanılmamalıdır. 
Aşılama tedavisi ne başlanmadan önce çiftlerin normal yollardan gebe kalınması için her yolu denemeleri gerekmektedir. Çiftler korunmasız ve düzenli olarak 1 sene boyunca ilişki yaşadıktan sonra istedikleri çocuğa sahip olamazlar ise yapılan testler sonucu aşılama yöntemine geçilir.
Aşılama , erkeğin sperm hücrelerinin alınarak kadının rahminin içine bırakılmasıdır. Aşılama işlemi esnasında, erkekten alınan spermler gelişmiş enjektör iğneler yardımı ile rahim içine bırakılır. Bu işlem sonucunda yüksek ihtimalle döllenme sağlanır. 
Düşük sperm sayı veya hareketlilik oranı (Erkek faktörü)
Kadında yumurtlamanın olmaması veya yetersiz olması 
Cinsel işlev bozukluklarında tercih edilen bir yöntemdir.
Aşılama tedavisine karar veren çiftlerin kendilerini rahat ve güvende hissedecekleri bir sağlık merkezini seçmeleri önerilmektedir. Aşılama tedavisi fiyatları tedavi sürecinde uygulanan tanı ve tedavi yöntemlerine bağlı olarak belirlenmektedir. Kısırlık tedavilerinin mutlaka alanında uzman doktorlar tarafından uygulanması gerekmektedir. 
FSH, LH (Adetin 2 ila 4. günü arasında) 
Tubal geçişin saptanması (HSG, laparaskopi) 
Aşılama yöntemi kolay bir yöntem olup uzun süre gebe kalamayan kadınlara uygulanmaktadır. Normal yolları deneyerek, korunmadan 1 sene ilişki yaşadıktan sonra gebe kalınamama durumunda gerekli testler yapılarak çifte aşılama yöntemine geçilir.
Testler sonucunda bir tüpün kapalı olduğu, yumurtlamanın olmadığı ya da sperm sayısının düşük olduğu durumlarda tedaviye başlanılabilir. Sperm sayısının düşük olduğu durumlar 5 milyon ve üstü durumlardır. Eğer sperm sayısı 5 milyonun altında ise tüp bebek tedavisine yönelmek daha doğru olur. Kadınlarda da aynı şekilde evlilik süresi uzadıysa, kadının yaşı 35-36’ları geçtiyse yine tüp bebek tedavisine yönlendirilebilir eşler.
Bu işlemler öncesinde yumurta ve spermler kaliteli ve sağlıklı olması için bir takım ilaçlarla veya alternatif tıp yöntemiyle desteklenmektedir. Aşılama , yumurtalıkların uyarıldıktan sonra spermlerin rahim içerisine konulması ve uyarılmış olan yumurtalıktan atılan yumurtalar ile spermlerin birbirlerini bulmalarını kolaylaştırma yöntemidir.
Yapılan bilimsel çalışmalar ve teknolojide yaşanan gelişmelerin tıp alanında da kullanılması ile aşılama tedavisinde de başarı oranları günümüzde hayli yüksektir. Aşılama yöntemi ile hamile kalan kadınların her gebe kadın gibi total sağlık durumlarına dikkat etmelerinin yanı sıra gebelik takibini aksatmamaları da önerilmektedir. 
Kısırlık tedavileri seçeneklerinden tüp bebek ve aşılama tedavileri günümüzde sıklıkla tercih edilen yöntemlerdir. Her iki tedavi yönteminin başarı oranları günümüzde gittikçe artmaktadır. Ancak aralarında birtakım farklar bulunmaktdır. Kadının yaşı büyüdükçe aşılama tedavisinin başarı oranı o denli düşmektedir. Bu nedenle ileri yaştaki anne adayları tüp bebek tedavisini tercih etmektedir. Aynı zamanda kısırlık nedenleri de tercih edilebilecek tedavi yöntemlerinde belirleyici rol oynamaktadır. 
Aile planlaması yöntemlerinden biri olan tüp bağlama, tıp dilinde tüp ligasyonu olarak tanımlanır. Yumurtalıklar ile rahim arasında yer alan fallop tüplerinin cerrahi yöntemlerle bağlanması ile kadın üreme hücresi olan yumurtanın rahme inişi engellenir. Son derece başarılı olan bu doğum kontrol yöntemi, sezaryen ile doğum sırasında yapılabileceği gibi ayrı bir operasyon olarak laparoskopik cerrahi yöntemi ile de yapılabilir. %99 oranında koruma sağlayan tüp bağlama işlemi sırasında fallop tüpleri, cerrahi bir araç olan kıskaçla bükülerek bağlanır. Böylece sperm hücresi, rahme ulaştıktan sonra döllenmenin gerçekleşeceği fallop tüplerine çıksa bile bu bölgede yumurta bulunmadığından döllenme gerçekleşmez. Üreme çağındaki hemen her yaştan kadına uygulanabilen tüp bağlama yöntemi, kalıcı bir aile planlaması yöntemidir. Farklı bir deyişle tüplerini bağlatan kişinin düzenli olarak işlemi tekrarlatması, ilaç kullanması gibi gereksinimleri olmaz. Tüp bağlama ameliyatı sırasında fallop tüpleri kıskaçla bağlanabileceği gibi yumurtalık kanseri riski bulunan kişilerde tüplerin tamamen alınması ile de yapılabilir. Fallop tüpleri alınarak yapılan tüp bağlama işleminden sonra kişi bir daha doğal yollardan çocuk sahibi olamaz. Ancak kıskaçla bükülerek gerçekleştirilen operasyon türlerinde bu işlem kısmen geri döndürülebilir niteliktedir. Ancak unutulmamalıdır ki, tüp bağlama işlemi nasıl yapılırsa yapılsın kişiyi cinsel hastalıklardan korumaz. Tüp bağlama yönteminden sonra kişinin cinsel isteği, âdet düzeni, vücut yapısı olduğu gibi korunur. Bu yöntem ile kişi ömür boyunca gebelikten korunabilir.
Tüp ligasyonu ya da tüp sterilizasyonu olarak da bilinen tüp bağlama yöntemi, bir tür doğum kontrol yöntemidir. Tüplerini bağlatan kişinin doğal yollardan gebe kalması neredeyse mümkün değildir. Tüp bağlama yönteminin gebeliği nasıl önlediği konusunu açığa kavuşturmak için üremenin nasıl gerçekleştiğini ve kadın üreme sisteminin nasıl çalıştığını anlamak gerekir. Kadın üreme sistemi, beyinde yer alan hipotalamus bölgesinin yine beyinde bulunan hipofiz bezini uyarmasıyla başlar. Uyarılan hipofiz bezi LH ve FSH hormonlarını salgılar. Kan dolaşımına katılan bu hormonlar, yumurtalık rezervine ulaştığında yumurtaların bir kısmının olgunlaşmasını sağlar. Olgunlaşan yumurtalar arasında en sağlıklı olanı, içinde bulunduğu folikülü çatlatır ve ardından yumurtalıklarla rahim arasında bir kanal görevi gören fallop tüplerine atılır. Yumurtanın fallop tüplerinde erkek üreme hücresi sperm ile karşılaşması durumunda döllenme gerçekleşir. Ardından döllenen yumurta, rahime ilerler ve embriyo gelişimini burada sürdürür. Tüp bağlama yönteminde yapılan işlem, döllenmenin gerçekleştiği fallop tüplerinin cerrahi olarak bağlanmasıdır. Dolayısıyla yumurtalık ile rahim arasındaki bağlantı kesilir. Yumurta ve sperm bir araya gelemez ve böylece gebelik önlenir. Tüp bağlama işlemi, tüplerin bağlanması, yakılması, kesilmesi ya da tüplerin tamamen alınması ile yapılabilir. Bu noktada hangi yöntemin seçileceği kişinin tekrar gebe kalmak isteyip istemediğine bağlıdır. Kişi bir daha kesinlikle doğal yollardan gebe kalmak istemiyorsa tüpler kesilerek ya da yakılarak bağlanabilir.
Tüp bağlama yöntemi, daha fazla çocuk yapmak istemeyen, tübal rahatsızlığı ya da yumurtalık kanseri riski bulunan kişilere ve gebeliğin anne adayının hayatı için riskli olduğu, var olan genetik bozuklukların çocuğa aktarılmasının önlenmesi gibi durumlarda uygulanır. Operasyondan önceki aşamalarda kişi, hekimiyle birlikte bu yöntemin kendisi için en iyi yöntem olup olmadığına karar vermelidir. Ameliyattan ya da sezaryen ile doğumdan önce hastaya damar yolu açılır. Kişi için uygun olan anestezi türü uygulanır. Laparoskopik cerrahi yöntemi ya da halk arasında yaygın olarak bilinen adıyla kapalı ameliyat türünde göbek deliği yakınına küçük kesiler açılır. Bu kesilerden operasyonun yürütülmesine olanak tanıyan optik görüntüleyici ve cerrahi el aletleri sokulur. İşlem sırasında görüş alanının ve hareket alanının genişlemesi için karın bölgesine karbondioksit gazı verilir. Ardından fallop tüpleri bağlanır. Cilt yüzeyindeki kesilerin kapatılmasının ardından operasyon tamamlanır ve hasta uyandırıldıktan sonra dinlenmesi için hasta odasına alınır. Operasyonun ardından ilk saatlerde anesteziye bağlı olarak bulantı hissinin olması normaldir. Ağrının şiddetine bağlı olarak kişiye mevcut damar yolundan ağrı kesici ilaçlar verilebilir. Birkaç saat sonra kişi beslenebilir. Tüp bağlama işleminin ardından kişi, aynı gün veya ertesi gün taburcu edilir. İlk 24 ila 36 saat boyunca bir miktar ağrının olması normaldir. Bu ağrı, operasyon sırasında verilen karbondioksit gazından kaynaklanır. Laparoskopik yöntemle yapılan diğer tüm cerrahi operasyonlarda olduğu gibi tüp bağlama işlemi sonrasında da kesi alanı az olduğu için iyileşme hızlıdır.
Tüp bağlama yönteminde kişinin yalnızca yumurtalıkları ile rahmi arasındaki bağ kesilir. Farklı bir deyişle kişinin üreme ya da endokrin sistemine müdahalede bulunulmaz. Kişinin hormonal düzeninde bir değişiklik olmaz. LH ve FSH hormonları, önceden olduğu gibi salgılanmaya devam eder. Hormonların salınımına bağlı olarak yumurtalıklarda bulunan yumurtalar aynı şekilde olgunlaşmaya, çatlamaya ve fallop tüplerine atılmaya devam eder. Gebeliğin oluşmadığı durumlarda olduğu gibi rahim duvarı olarak bilinen endometrium kalınlaşmaya ve incelmeye devam eder. Yani kişinin âdet döngüsünde bir farklılık olmaz. Kalınlaşan rahim duvarı, önceden olduğu gibi hormonların etkisiyle incelir ve rahmin iç dokusu, bir miktar kanla birlikte vajinal yoldan vücut dışına atılmaya devam eder. Dolayısıyla kişi, eski düzeninde âdet görmeye devam eder. Diğer bir deyişle tüp bağlama işlemi ile âdet düzensizliği arasında bir ilişki bulunmaz.
Tüp bağlama yönteminde fallop tüpleri bağlanarak, sadece kadın üreme hücresi olan yumurta ile spermin fallop tüplerinde bir araya gelmesi engellenir. Tüp bağlama operasyonu sonrasında kişinin hormonal düzeninde bir değişim olmaz. Dolayısıyla kişinin menopoza girmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Kişi normal süreçte yaşamına devam eder. Kişinin cinsel isteğinde, âdet düzeninde, hormonal dengesinde bir farklılık yaşanmaz.
Son derece etkili bir doğum kontrol yöntemi olan tüp bağlama yöntemi öncesinde kişinin tekrar hamile kalmak istemediğinden emin olması gerekir. Bu konuda kişinin aklında en küçük bir şüphe bile bulunmaması gerekir. Gelecekte gebe kalmak isteyen kişilerin bu yöntem yerine farklı doğum kontrol yöntemlerine yönelmesi önerilir. Tüp bağlama yönteminde yapılan işlem, mikrocerrahi yöntemleri ile geri döndürülebilir olsa da kişinin doğal yollardan gebe kalma ihtimali yarı yarıya düşer. Farklı bir deyişle tüp bağlama yöntemi sonrasında doğal yollardan gebelik elde edilme şansı düşüktür. Oluşan gebeliklerin ise dış gebelik ile sonuçlanma ihtimali yüksektir. Tüp bağlama işleminden sonra doğal yollardan gebelik şansı düşük olsa da üremeye yardımcı tüp bebek yöntemi ile gebe kalınabilir. Çünkü bu yöntemde anne adayının yumurtalıklarında olgunlaşan yumurta, laboratuvar ortamında baba adayının spermi ile döllendikten sonra meydana gelen embriyo, anne adayının rahmine yerleştirilir.
Son derece etkili bir aile planlaması yöntemi olan tüp bağlama yöntemi, kişiyi ömür boyu gebe kalmaktan korur. Kişi tekrar gebe kalmak isterse tüp bağlama işlemi mikrocerrahi yöntemiyle yapılan işlemle geri döndürülse de bu işlem sonrasında kişinin doğal yollardan gebe kalması mümkün olmayabilir. Bu yüzden tüp bağlama ameliyatı öncesinde alınan karar, tekrar tekrar değerlendirilmelidir. Tüp bağlama yöntemi, tekrar çocuk sahibi olmak istemeyen, tıbbi gerekçelerle çocuk sahibi olmak istemeyen, bilinçli ve gönüllü olarak karar veren kişiler için uygundur.
Kadın genital sisteminde siğil tarzı lezyonlara neden olan HPV rahim ağzı kanserinin en önemli etkenidir. Meme kanserinden sonra rahim ağzı kanseri en sık ölüme neden olan ikinci kanser türüdür.
Kadın genital sisteminde siğil tarzı lezyonlara neden olan HPV (Human Pailloma Virüs) rahim ağzı kanserinin en önemli etkenidir. Günümüzde meme kanserinden sonra rahim ağzı kanseri kadınlarda en sık ölüme neden olan ikinci kanser türüdür. HPV’nin rahim ağzı kanseri üzerindeki bu etkinliğinden dolayı, 1990 yıllardan itibaren yapılan yoğun çalışmaların sonucunda 2007 yılında rahim ağzı kanserini önlemeye yönelik HPV aşısı geliştirilmiştir.
HPV cinsel yolla bulaşan ve kadın genital siteminde siğil oluşumuna ve daha ileri aşamalarda da rahim ağzı kanserine neden olabilen bir virüsdür. HPV aşısı kadında direk rahim ağzı kanserine yol açan HPV tip 6, 11, 16, 18 virüslerine yönelik geliştirilmiş bir aşıdır. Bu aşının kullanımı ile kadında genital siğil ve rahim ağzı kanseri gelişiminin önüne geçilmiş olur.
HPV aşısı özellikle hiç cinsel ilişkiye girmemiş, 9 ve 26 yaşları arasındaki kadınlarda önerilir. İlerleyen yaşlarda, 40 yaşlarına kadar aşının yapılması önerilmektir. Amaç daha önce hiç virüsle karşılaşmamış kadınlarda, cinselliğin başlaması ile olası HPV enfeksiyonu riskini tamamen ortadan kaldırmaktır. Eğer kadının daha önceden cinsel yaşantısı varsa öncelikle smear testi ile HPV tiplemesi yapılmalıdır. Smear testinde kansere neden olabilecek HPV tip 6, 11, 16, 18 tespit edilmemişse, HPV aşısı uygulanmalıdır.
Halen iki tip aşı uygulanmaktadır. Merck firması tarafından üretilen Gardasil (kuadrivalan) ve Glaxo Smith Kline firması tarafından üretilen Cervarix (bivalan) aşıları. Gardasil HPV tip 6, 11, 16, 18’e benzer moleküler yapıdadır ve bu tiplere karşı koruyucu özelliği gelişmiştir. Cervarix ise tip 16 ve 18’e benzer moleküler yapıdadır ve kadında rahim ağzı kanseri, prekanseröz (kanser öncüsü) lezyonlar ve genital siğillerin (kondilom) gelişimini önler.
HPV virüsü ile henüz hiç temas etmemiş veya çok yakın zamanda temas etmiş kişilerde HPV aşısının uygulanması ile virüse benzer partiküller içeren bu aşı, vücudun bağışıklık sistemini uyararak bu virüse karşı koruyucu antikorların gelişimini sağlamaktadır. HPV aşısı canlı aşı değil, rekombinant bir aşıdır. Vücut üzerinde hastalık yapıcı etkisi yoktur.
HPV aşısı üç doz halinde uygulanır. Gardasil 0, 2.ay ve 6.aylarda, Cervarix ise 0, 1.ay ve 6.aylarda uygulanır. Oluşan antikor titresi uzun süre yüksek seviyede kalır. Aşının etkinliğin daha uzun süre yüksek kalması amacıyla ilk dozdan sonra 2. ve 3. dozların yapılması gereklidir. HPV aşısı kas içine uygulanır.
HPV aşısının bilinen majör bir yan etkisi yoktur. Diğer aşılarda olabileceği gibi uygulanan bölgede minimal alerjik reaksiyonlar, kızarıklık veya şişlik gelişebilir.
HPV Aşısının Tedavi Edici Etkisi Var Mıdır? 
HPV enfeksiyonu geçirmiş kadınlarda hangi tip HPV’ye karşı bağışıklık geliştiği bilinmediği için smear testi yapılarak HPV tip 6, 11, 16, 18 geçirip geçirmediği ortaya konmalıdır. Eğer bu tipler tespit edilmediyse HPV aşısı uygulanabilir.
Bu konuda yapılan çalışmalar, virüsle karşılaşmış olan örneğin genital siğili (HPV tip 16) olan bir kişinin koruyucu olarak aşı olması bu lezyonu tedavi edici etkisi olmayacağı yönündedir ancak diğer tiplerle olası karşılaşma riski olanlar için aşının korunma amacıyla uygulanabileceğini göstermektedir.
HPV Aşısı Erkeklerde Uygulanabilir Mi?
HPV cinsel yolla bulaşan bir virüsdür ve erkeklere de uygulanabilir. Kadın cinsel temasla erkekden bu virüsü alır yani erkekler HPV virüsün taşıyıcısıdır. Korunma amaçlı yapılan aşının erkek genital bölge siğilleri üzerinde tedavi edici etkisi yoktur. HPV aşısından sonra ne sıklıkla genital muayene ve kontroller yapılmalıdır? Yapılan çalışmalar, HPV aşısının daha önce hiç virüsle temas etmemiş kadınlarda çok yüksek oranda kouyucu etkisini göstermiştir. Ancak yine de rutin muayene ve yıllık servikal smear testlerinin uygulanması önerilmektedir.
HPV Aşısı Hamilelerde Uygulanabilir Mi?
HPV aşısı hamilelik döneminde uygulanması önerilmez ancak emzirme döneminde yapılmasına engel bir durum yoktur. HPV aşısı canlı virüs içeren bir aşı değildir yani rekombinant bir aşıdır. Bu nedenle bir şekilde aşı yapıldığı süreçde hamilelik gelişmişse, gebeliğin sonlandırılması önerilmez. HPV aşısının koruyucu antikor düzeyi 2. dozdan sonra başlayacaktır. Eğer 1. dozdan sonra gebelik gelişmişse, doğum sonrası 3 dozun yeniden planlanması gereklidir.
Eğer 2. dozdan sonra gebelik oluşmuşsa, o zaman sadece 3. doz doğum sonrası planlanacaktır. HPV bilinen en sinsi virüslerden biridir. Bir şekilde hücre içine yerleştikden sonra yıllar sonra rahim ağzı kanserine neden olabilir.
Endometriozis ve çikolata kistlerinin tanı ve tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım ile hizmet sunuyor. Endometriozis’n tanı ve tedavisi; hastanın yaşı, gebelik isteği ve şikayetleri dikkate alınarak planlanıyor.
Şiddetli periyodik ağrı, adet sırasında yoğun kanama, kısırlık ve ilişki sırasında ağrı gibi şikayetler Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlarının yanı sıra gerektiğinde Genel Cerrahi, Üroloji, Gastroenteroloji ve Psikolog tarafından değerlendiriliyor. 
Hekimler, düzenli olarak gerçekleştirdikleri vaka toplantılarında hastanın durumunu değerlendirip tedavisini planlıyor.
Çikolata kisti, endometriozis hastalığı sonucunda oluşan bir kist türüdür. Genel olarak endometriozis hastalığı olan birçok kadında çikolata kistine de rastlanır.
Yumurtalıklar kadınlar için yumurta üretimi dışında pek çok hormon (andorjen, estrojen, progesteron vb.) salgılayarak çok önemli rol oynarlar. Endometriozisin yumurtalıklarda bulunması da yumurtalığı olumsuz yönde etkilemektedir. 
Rahim içi zarının, bir başka deyişle endometrium tabakasının rahim dışında (örneğin; karın boşluğunda, yumurtalıklarda veya vücudun herhangi bir yerinde) oluşmasına endometriozis deniyor.
Normalde sadece rahim içinde bulunan, adetten sonra kalınlaşarak bebeğin yerleşmesini sağlayan ve her adet dönemin atılarak yenil
Afrika Por
Hakiki Türk Prono
Minik Kızlara Tecavüz Porno Izle

Report Page