Gizlice Lezbiyenlik Yapanlar

Gizlice Lezbiyenlik Yapanlar




⚡ TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Gizlice Lezbiyenlik Yapanlar

WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.




Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın:

Çerez Politikası


Hollywood’un en ünlü kadın yıldızları 1940 yılında toplanıp yoksullara yardım amaçlı Dikiş Kulübü’nü (The Sewing Circle) kurduklarında, akıllarından geçen tek şeyin kanaviçe yapmak olduğu sanılmıştı. Önümüzdeki sonbahar İngiltere’de yayımlanacak olan bir kitap ise Greta Garbo, Marlene Dietrich, Judy Garland ve Joan Crawford gibi yıldızların lezbiyen ilişkiler içinde olduklarını ve kendilerini bu biçimde maskelediklerini öne sürüyor.
Axel Madsen ‘ın Dikiş Kulübü üzerine 231 sayfalık araştırması 1996 yılında Amerika’da yayımlandığında tartışmalara yol açmıştı. Kitap sadece 1940’lı yıllardan söz etmekle kalmıyor, homoseksüel ilişkilerin bugün de Hollywood’da egemen olduğunu ileri sürüyordu. Madsen kitapta, bazı kadın yıldızların film stüdyolarının baskısı sonucu evlenmek zorunda kaldıklarını da iddia etmişti.
Madsen’a göre Myrna Loy, Tallulah Bankhead, Elsa Lanchester, Barbara Stanwyck ve Fred Astaire ‘in kız kardeşi Adele de lezbiyen ilişkiye giren kadınlardan bazılarıydı. Bu kadınlar cinsel kimliklerine ilişkin gerçeğin ortaya çıkmasını önlemek için ilişkilerini her zaman gizlediler.
Bacaklarının arasında bir kadınla görülen çıplak Joan Crawford fotoğrafının dışında pek sağlam kanıtları olmayan kitabın tutulmasının sırrı, yazarın gizli erotizm fikriyle oynamaktaki başarısına ve halkın sinema ikonlarına olan ilgisine dayanıyor.
Gerçek dışı cinsel etiketlendirmeleri ortaya çıkaran ‘Anti-Gay’ isimli kitabın yazarı Mark Simpson , Hollywood yıldızlarının cinselliklerine duyulan ilgiyi, genel bir ‘yaşamı basitleştirme’ eğiliminin parçası olarak görüyor.
”Cinsellikle ilgili söylentiler tüm toplumlarda gündemdedir, ama bunlar her zaman yazıya dökülmez” diyor Simpson, ”Neyin doğru olduğunu, gerçeği asla bilemezsiniz, ancak bu tip kitaplar halkın genel saplantısının bir göstergesidir. Yarattığımız yıldızlar, kendi karmaşık psikolojimizi yansıtırlar” . Homoseksüel hayranların da sevdikleri yıldıza kendilerine yakın bir yakıştırma yapma eğilimi taşıdıklarını belirtiyor Simpson: ”Aynı şey Burt Reynolds ‘ın da başına geldi. Cinsel kimliğine ilişkin gerçek ne olursa olsun, 1970’lerin sonunda hakkında çıkarılan söylentilerin nedeni gay erkekler tarafından beğenilen bir tip olmasıydı.”
Madsen’ın kitabı çoğu noktalarda sağlam kanıtlara dayanmıyor, Judy Garland’ın düzmece bir evlilik yapmış olması ya da Katherine Hepburn ‘ün hiç çocuğunun olmaması gibi. Ancak senaryo yazarı Mercedes de Acosta ‘ya ilişkin iddialar, daha sağlam bir araştırmanın ürünü görünümünde. Alice B. Toklas , Acosta’nın kesin olarak 20. yüzyılın en önemli üç kadınıyla ilişkiye girdiğini söylüyor. Bu kadınlardan ikisinin Garbo ve Dietrich olduğu biliniyor. Gizli kalan üçüncü ismin ise Gertrude Stein ya da Eleanor Roosevelt olabileceği belirtiliyor.
Kadın yıldızların cinsel kimliği tartışılıyor
Dikiş Kulübü’nün sırrı
01 Ağustos 1998 tarihli Cuhmuriyet Gazetesi
Kadınlardan Hoşlanan Kadınlar 3 Ekim 2014 "Makaleler" içinde
Lezbiyen miyim? 4 Ekim 2014 "Arşiv" içinde
Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:


WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz.
( Çıkış Yap / 
Değiştir )





Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz.
( Çıkış Yap / 
Değiştir )





Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz.
( Çıkış Yap / 
Değiştir )



Yeni yorumları bana e-posta ile bildir.
Eposta yoluyla yeni yazıları bana bildir.



Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans & İnterseks. LGBTİ
Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İntersek Türkiye

Ergoterapistler her bireyle, her farklılıkla karşılaşabilir. Hayat boyu tek gerçeğimiz hiç bir dezavantaj durumunun günlük yaşamda ayrımcılığa neden olmamasıdır. Her şey, her birimizin başına gelebilir. Fakat kazalar, travmalar ve yaralanmalardan kurtulmanın baş etme stratejilerimizle ilişkili olduğu ve bu durumlardan kişi merkezli etkilendiğimizi söylemek y […]
Gazeteci Fatih Altaylı ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik. İşte o röportaj… Merhaba Fatih Bey öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Son zamanlarda hükümetin LGBTİ’ye karşı sertleşen tutumunu neye bağlıyorsunuz? Rica ederim. Ben size teşekkür ederim fikrime değer verip, röportaj yapmak istediğiniz için. Bu benim bir […]
Türkiye Komünist Partili Dersim Belediye Başkanı sayın Fatih Mehmet MAÇOĞLU ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik. İşte o röportaj… Merhaba Sayın Maçoğlu, öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizce Sosyalist bir toplum düzeninde LGBTİ bireylerin yeri nerededir? Sosyalist bir toplumun temelini oluşturan en önemli şeyler […]
Foreign Policy’nin haberine göre, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD’nin yurtdışındaki diplomatik temsilcilik binalarında LGBTİ+ haklarını desteklemek için ABD bayrağının yanı sıra Pride bayrağının asılabilmesi için yetki verdi. Blinken böylece, eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun getirdiği yasağı geri çekmiş o […]
Senaryosunu Serdar Saraçoğlu’nun yazdığı, yönetmenliğini Kevin Leonardo Jose Arthur’un üstlendiği ve iki trans kadının başrolde yer alacağı Koza adlı dizinin yapımcısı Göksu Başaran ile bir röportaj gerçekleştirdik. İşte o röportaj… Göksu Başaran kimdir? 1980 Bulgaristan doğumluyum. 14 yaşına kadar Bulgaristan’da yaşadım. 14 yaşından sonra Türkiye’ye ailemle […]
BBC Türkçe’nin haberine göre, Helchteren kasabasında bulunan Diyanet İşleri’ne bağlı Yeşil Cami (Groen Moskee) imamının, eşcinsellik karşıtı görüşleri nedeniyle oturma iznini uzatmayarak, sınır dışı edilmesini kararlaştırdı. Flaman hükümeti de, Yeşil Cami’nin ruhsatının iptal edilmesi için yasal işlem başlattı. Belçika medyasında yer alan haberlere göre, Gen […]
ABD Başkanı Joe Biden, selefi Trump’ın trans bireylerin orduya alınmasına getirdiği yasağı iptal etti. İlgili kararnameyi imzalayan Biden, “Amerika şimdi daha güvende” dedi. DW Türkçe’nin haberine göre, ABD Başkanı Joe Biden, selefi Donald Trump’ın tartışmalara yol açan bir kararını daha iptal ederek Amerikan ordusunda transseksüellerin görev yapabilmesine o […]
Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’nün Kuir Araştırmalarına ve LGBTİ+ öğrencilere yönelik baskı ve sansürüne dair ortak çağrı metni yayınlandı. Aralarında topluğumuzun da imzacısı bulunduğu çağrı metni şu şekilde… Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğünün Kuir Araştırmaları Topluluğuna yönelik sistematik olarak uyguladığı baskı ve sansür politikasına karşı öğrenci […]
Demokrat Haber’in haberine göre, Anadolu Kültür’ün hazırladığı Adalet Atlası podcast serisinin yeni bölümüne konuk olan rap sanatçısı Ezhel, geçmiş yıllarda şarkılarında kullandığı cinsiyetçi ifadeler için özür diledi. Ezhel, moderatör Hazal Özvarış’ın “Rap camiasında dediğin gibi homofobi ve cinsiyetçilik tartışılıyorsa neden hâlâ rap müziğin genelinde buna […]
Habertürk’ten Yasemin Güneri’nin haberine göre, ünlü şarkıcı Mustafa Ceceli’den anlaşmalı olarak boşanan Sinem Gedik, boşanma sonrası velayeti kendisinde olan oğluyla birlikte yaşamaya başladı. Boşanma sonrası gündeme bomba gibi bir iddia düştü. Ceceli’nin boşandığı eşi Sinem Gedik ile türkücü İntizar’ın “lezbiyen” ilişki içinde olduklarına dair kamera görün […]

WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.




Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans & İnterseks. LGBTİ



Özelleştir




Takip Et


Takip Ediliyor


Kaydolun
Giriş
Kısa adresi kopyala
Bu içeriği rapor et


View post in Reader


Abonelikleri Yönet

Bu şeridi gizle






Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın:

Çerez Politikası


Eşcinselliğe karşı önyargılı olan toplumumuzda, iki kadın arasındaki ilişki sadece cinsellik olarak düşünülürken, bu ilişkide duygusal yoğunluk olabileceği kimsenin aklına gelmez. İki kadın arasındaki ilişki cinsel şehvet aracı olarak görülmekte, hatta p*rno dergilerine lezbiyen ilişkiler bu şekilde yansıtılmakta. Heteroseksist yapılanma nedeniyle, lezbiyenliğin sadece cinsel yönü üzerinde (bilinçlice) durulurken, lezbiyenliğin duygusal yönü yokmuş gibi görülmekte. Oysa bir kadının bir erkeğe hissedebilecekleri nasıl olağansa, bir kadının hemcinsine hissedebilecekleri de gayet olağandır. Aşk, insani bir şeyse bunun sınırlamasını yapmaya kalkışmak toplumun kendisiyle çelişkiye düşmesinden öte bir şey getirmez. Lezbiyenler de aşık olur.
Lezbiyen miyim? 4 Ekim 2014 "Arşiv" içinde
Kadınlardan Hoşlanan Kadınlar 3 Ekim 2014 "Makaleler" içinde
Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:


WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz.
( Çıkış Yap / 
Değiştir )





Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz.
( Çıkış Yap / 
Değiştir )





Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz.
( Çıkış Yap / 
Değiştir )



Yeni yorumları bana e-posta ile bildir.
Eposta yoluyla yeni yazıları bana bildir.

[1] Jodie Medd, “Günümüz Lezbiyen ve Gey Kurmacasında Geçmişle Karşılaşmak”, Gey ve Lezbiyen Yazını içinde, der. H. Setevens, çev. Kıvanç Tanrıyar, Sel Yayıncılık, 2011.
[2] Erkek Aşkının Ötesinde, Rönesanstan Günümüze Kadınlar Arasında Romantik Dostluk ve Aşk, Lillian Faderman, Çev: Zülal Kılıç, Göçebe Yayınları; 1997.
[3] Winning, Joanne, “Lezbiyen Modernizmi: Dolabın İçinde ve Ötesinde Yazmak”, Gey ve Lezbiyen Yazını , Der. H. Setevens, çev. Kıvanç Tanrıyar, Sel Yayıncılık, 2011.
[5] Mario Praz, The Romantic Agony, aktr: Lillian Faderman, a.g.y. s. 298-9
[6] Geceyi Anlat Bana, Djuna Barnes, Çev: Aslı Biçen, Ayrıntı Yayınları; 1994.
[7] “Exiting from Patriarchy: the Lesbian Novel of Development” The Voyage In: Fictions of Female Development . Ed. E. Abel, E. Langland, M. Hirsch. UP of New England, 1983.
[8] Lesbian Images, Jane Rule, Garden City N.Y. Doubleday; 1975.
[9] Rich, A, Compulsory Heterosexuality and Lesbian Existence, Adrienne Rich, Onlywomen Press Ltd; 1981.
[10] Farwell, M, Heterosexual Plots and Lesbian Narratives , NYU Press, 1996.
[11] Wittig, M, The Straight Mind: And Other Essays , Beacon Press, 1992.
[12] Teresa De Lauretis, The Practice of Love : Lesbian Sexuality and Perverse Desire , Indiana University Press, 1994.
[13] Bir Zambak Hikâyesi , Mehmet Rauf, haz. S. Emrah Arlıhan, Sel Yayınları, 2008.
[14] Schick, C.İ. (2011) Bedeni, Toplumu, Kâinati Yazmak/İslam, Cinsiyet ve Kültür Üzerine , çev. Pelin Tünaydın, İletişim Yayınevi, s. 211.
Özyaşamsal deneyimlerini kurmacalara yansıtarak, kendilerini kahramanlarına aktaran lezbiyen yazarlar, koşullar nedeniyle aşklarını açıkça ifade edemediler, kendilerini sakladılar belki ama böylelikle modernizmin en yaratıcı metinlerini oluşturdular
Tarih boyunca lezbiyenlik şeytancıl, yasa dışı, doğru yoldan çıkış, sapkınlık, anormallik, antisosyallik olarak değerlendirildi. Lezbiyenler cinsel yönelimlerinden dolayı Ortaçağ boyunca cadı diye yakıldılar; II. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında ölüme mahkûm edildiler. Yakın tarihlerde ise toplumsal önyargılardan dolayı, polis baskısına, şantaja, iş hayatında ayrımcılığa, mobbing’e ve ötekileştirmeye maruz kaldılar. Yüzyılın başlarında psikiyatrlar, lezbiyenliği gelişimsel bir bozukluk olarak görüyorlardı ve bu “ters cinselliği” heteroseksüelliğe dönüştürmek psikoterapinin en temel amacı olarak düşünülüyordu. Freud bir lezbiyenle ilgili ilk detaylı çalışmasında ( The Psychoanalysis of a Case of Female Homosexuality ), lezbiyenliği Oedipus kompleksinin yetersiz çözünmesinden kaynaklanan bir anormallik olarak tanımlamıştı. Hemen ardından, 1932 yılında “On Female Homosexuality” isimli makalesinde Helene Deutsch, lezbiyenliğin daha patolojik bir görüntüsünü sunmuş; 1954’te Caprio lezbiyenliği narsistik bir “otoerotizm uzantısı” olarak tanımlamıştır. Diğer kuramcılar klitoral takıntı, erkeklere duyulan korku, tecavüz ve ensesti içeren cinsel suistimaller ve ebeveynlere karşı hissedilen çelişik duyguların lezbiyenliğe katkısı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Tüm bunlara rağmen lezbiyenler daima var ve kendileri olmuştur ve olacaktır. Hatta sadece varolmakla kalmayıp bir edebiyat, tiyatro, sanat, sinema kanonu yaratmış, heteroseksüel patriyarkaya karşı ve alternatif kuramlar sunmuş, pratikler önermiş, politika yapmışlardır. Ne var ki, tüm bu alanlarda da dinî, kültürel ve psikolojik alanlarda olduğu gibi lezbiyen, negatif klişelerle temsil edilmiş veya da bir tür savunma mekanizması olarak örtük, gizli olmak zorunda kalmış ve erkeklerin ötekileştirme ve baskı mekanizmalarıyla savaşmak durumunda kalmışlardır.
Batı kültürel geleneklerinde lezbiyenlik Terry Castle tarafından “hayaletimsi” diye nitelendirilmişti. Castle’a göre lezbiyen, bizi “kovalayacak” “tuhaf bir kültürel güce sahipken” Batı imgelemi tarafından “hayaletleştirilir” ve “gerçekliğin dışına çıkarılır.” [1]
Bu nedenle kadınların deneyimlerinin ve kadın hemcins arzusunun tarihleri genelde geçmişin bugünde hatırlanacağı ve anlaşılacağı kaynaklardan mahrumdur. Oysa kadınlar arası aşk ilişkileri ve cinsel pratikler, özgül bir tarihsel/kültürel bağlamdan ayrı düşünülemez. Çok farklı kültürlerde varolagelmiştir ve hâlâ varlığını sürdürmektedir. Özellikle Veda öncesi Hindistan yontu sanatı ve söylenceleri ile Lesbos Adası’nda Sappho’nun şiirsel ifadeleri buna tanıklık etmektedir. Gey erkek kültüründe mevcut birçok tarihsel kaynak ve gelenekle karşılaştırıldığında Sappho, lezbiyen soykütükleri içerisinde evrenselleşmiş tek figürdür.
Ne var ki, bir lezbiyen şair, evrenselleşmiş bir lezbiyen imge ve temsil olarak Sappho da Castle’ın teorisinde olduğu gibi erkek egemen iktidar ve kültür tarafından, bu kültürün istekleri doğrultusunda şekillendirilerek adeta hayaletleştirilmiştir. Şiirinin günümüze sadece fragmanlar halinde kalması, bir bölümünün tutucu çevrelerce erotik olduğu zannıyla yok edilmesi, ancak 19. yüzyılın sonunda eserlerinin bir araya getirilmeye çalışılması ve biyografik ayrıntılarının karanlıkta olması başlı başına kadın hemcins arzusunun tarihinin üstünü örter. Ne var ki, imgesi, 20. yüzyılın ilk dönemine ait öncü bir lezbiyen sanatçının, onların yaşam biçimini dile döken yegâne kültürel mitoloji kaynağının meşruiyet kazanmasını sağlamıştır.
Lezbiyen yazını, alegorik anlatımlardan, gizli kodlardan, lezbiyen köken mitlerinden, fantezilerden, imgelemlerden beslenmektedir ki eskil çağın kadın şairleri, Sappho ve Bilitis bu anlamda önemlidir. Sappho’nun dizeleri sayesinde haberdar olduğumuz kadınlar arası aşklar, cinsel olmaktan ziyade tinsel ve ruhsal boyutlarda, sevgi, özdeşleşme ve hayranlık duyma biçimlerinde yaşanıyordu.
19. yüzyıldaki benzer aşk ilişkilerini araştıran Lillian Faderman, bu tür romantik bağlantıların, evlilik öncesi heteroseksüel aşktan korkan kadınların tehlikesiz bir duygusal supap düşüncesiyle diğer kadınlara yaklaştıkları Viktorya döneminin bir ürünü olduğunu sandığını ancak çok geçmeden, 18. yüzyılda da kadınlar arası aşk için “romantik dostluk” diye bir deyim kullanıldığını keşfettiğini belirtiyor. [2] Çünkü dönemin romantik âşıkları için lezbiyenlik cinsel bir olgu değil, iki kadının, en güçlü duygu ve sevgilerinin birbirlerine yönelik olduğu bir ilişkiyi tanımlamaktadır. Bu yüce aşk ve tutku, kadınların yazdığı edebiyat eserlerinde de çeşitli şifreleme ve perdeleme yaklaşımlarıyla, metaforlarla dile getirilmiştir. Özyaşamsal deneyimlerini kurmacalara yansıtarak, kendilerini kahramanlarına aktaran lezbiyen yazarlar, koşulların gücü nedeniyle aşklarını, tutkularını kodladılar, simgeleştirdiler, açıkça ifade edemediler, kendilerini sakladılar belki ama ve de tam da böylelikle modernizmin en yaratıcı, en deneysel ve sıra dışı metinlerini oluşturdular.
Doğa imgeleriyle yüklü şiirleri ve lezbiyen aşkı araştırdığı romanlarıyla deneysel lezbiyen edebiyatın öncüsü H.D. (Hilda Doolittle) neredeyse tümü otobiyografik olan eserlerinde cinsel bir altmetin kurarken, kendi lezbiyenlik hikâyesini farklı kadın kahramanlara paylaştırmış, böylelikle 20. yüzyıl erken dönem lezbiyen öznelliğinin karmaşıklıklarını temsil etmeyi amaçlamıştır. [3] Lezbiyen bağlılık ve aşk ilişkisini ayrıntısıyla betimleyen Paint it Today (1921), Asphodel (1922) ve HERmione (1927) adlı romanlarında sırayla Midget, Her ve Hermione Gart olarak okurun karşısına çıkar H.D. Ancak 80’lerde yayımlanabilen bu üçlemenin sonunda Hermione, nişanlısından ayrılıp onun eril anlam dünyasını reddederek kendi dişil öznelliğini, arzularını, kadın sevgilisine duyduğu tutkuyu ifade edebilmesini sağlayacak yeni bir dil aramaya başlamıştır. Hermione’a göre “Aşk, yazmaktır.”
Metinsellik ve cinsellik arasındaki ilişkileri, H.D.’nin sevgilisi, otobiyografik kurmaca, tarihî roman, şiir, edebiyat ve film eleştirisi olmak üzere geniş bir yelpazede eser veren Bryher’ün (Annie Winifred Ellerman) romanlarında da bulmak mümkündür. Development: A Novel (1920), Two Selves (1923) ve West ’te (1925), diğer lezbiyen modernist otobiyografik kurmacalarda olduğu gibi yazmak ve tutku özgürlüğü arasında bir eşitlik vardır. Bu kurmacaların kadın kahramanları kendi cinsel arzuları ve kimliklerini anlamaya başladıkları ve bunlar hakkında kararlılık gösterdikleri an yazmaya başlarlar. [4]
Heart to Artemis ’te H. D. ile bir ömür süren ilişkisini, duygusal ve tensel aşkını örtük ve simgesel bir anlatımla dile getiren Bryher’ün ilk olgun eleştirisinin öznesi olan imgeci Amerikan şair Amy Lowell da edebiyat ve yayın dünyasında sansüre maruz kaldığı için kadınlara duyduğu aşkı metaforların, dil oyunlarının ardına gizlemiştir. Kimi şiirlerinde şifreleme tekniği kullanan Lowell kimi şiirlerinde ya cinsiyete hiç değinmemiş ya da kadın karakterini “göstermelik” olarak erkek kimliğine sokuvermiştir.
Lezbiyen karakter, kadın yazarların eserlerinde perdelenmek zorunda kalırken erkek yazarların eserlerinde ve anaakım edebiyatta iki tip olarak beliriyordu: Hastalıklı lezbiyen/kurban lezbiyen; hastalıklı olan travesti kadın, kurban ise yanlış bedene hapsolandı.
Popüler edebiyat ve sinema ürünleri, dönemin psikolog ve seksologlarının sözcülüğünü yapıyor, kuramlarını destekliyorlardı. Nitekim Richard von Krafft-Ebbing, Karl Ulrichs, Havelock Ellis, Magnus Hirschfield gibi psikolog ve seksologlar eşcinsellik ve transvestizm gibi deneyimlerin çerçevesini “cinsel sapkınlıklar” olarak çiziyor, teorilerini doğrulamak için “yanlış bedende” doğduğunu hisseden bireylerin tanıklıklarından yararlanıyorlardı. Krafft-Ebbing, bir kadın cinsel sapıklığı skalası oluştururken Ellis, “Sexual Inversion” (1897) başlıklı incelemesinde, Krafft-Ebing’in kadının cinsel sapıklığına dair belirlediği dört kategoriyi ikiye indirdiğini müjdeledi: Doğuştan cinsel sapıklık ve edinilen cinsel kötülük. Doğuştan sapık kadın, karşı cins gibi giyinen, saldırgan eril kadındı.
Travesti lezbiyen klişesinin yaratılması için kamuoyunda etki yaratan biri olmalıydı ki Mario Praz [5] , bir kadını baştan çıkaran travesti kadının, edebiyatta sık sık boy göstermesinin nedeninin George Sa
Der dickbauchige Ehemann nahm Pornos mit seiner Geliebten im Hotel mit nach Hause
Auf Riesendildos steht die blonde Schlampe
Dreier mit der Mutter eines Freundes

Report Page