Genci Siken Ihtiyar

Genci Siken Ihtiyar




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Genci Siken Ihtiyar



Menu



Home
HAKKIMIZDA
ILETISIM

Search for:




Menu



Home
HAKKIMIZDA
ILETISIM

Search for:







ROMA HUKUKU DERS ÇALIŞMA NOTLARI







ROMA HUKUKU







COVİD 19 GENEL OLARAK TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEMİŞTİR







S A H İ P S İ Z S Ö Z L E R







FİYASKOSUNUZ







T.A.S.S (Türk Astronot Seçme Sınavı) sınav sorusu







G A R A







Kendisine Sahip Arayan Köle







Yılan ve Desterenin Hikayesi







Yaren









ROMA HUKUKU DERS ÇALIŞMA NOTLARI







ROMA HUKUKU







COVİD 19 GENEL OLARAK TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEMİŞTİR







S A H İ P S İ Z S Ö Z L E R







FİYASKOSUNUZ







T.A.S.S (Türk Astronot Seçme Sınavı) sınav sorusu







G A R A







Kendisine Sahip Arayan Köle







Yılan ve Desterenin Hikayesi







Yaren



Kitap, kitap yurdu, kitap dünyasi, özet kitap, Kitap Özetleri, okumayan kalmasin, en güncel kitap özetleri. kitap dünyasi,özet kitaplar, kitapci,en yeni kitap okunmamis kitaptir, hadi oku, lütfen oku, okumak hayat kurtarır
Şanı Büyük Osman Paşa Plevne’den Çıkmam Diyor
Türk Tarihi, savaş tarihi. Çöküşle birlikte fetih savaşları değil, direnme, müdafaa savaşları başlar. Kanije, Silistre, Budin, Kars, Edime, İşkodra, Yanya, Çanakkale “geçilmez”, “terk e- dilmez” denilip Türk halkının göğsünü siper edip yüzbinler- ce Anadolu evladının şehit düştüğü direniş noktalan. Çözülüş döneminde en çok savaşı Ruslarla yaptık. 1711’den başlayarak 230 sene aralıksız savaştık. Ruslar, Türkler Avrupa’ya ayak bastığında tarihte yoktu. Önce Altmordu devleti sonra Kırım hanlıklarıyla yedi-sekiz asır başlarım kaldıramadılar. Ama sonra, Finlandiya’dan Kazakistan steplerine kadar milyonlar­ca askeri Türklerin üstüne tam iki yüz otuz yıl sürdü. Osman­lI’nın çöküşü, müdafaasız kalışı Kırım’ın kaybedilmesiyle başlar. Osmanlı Avrupa’da hangi savaşa girse Kırım hanlıkla­rı en önde yola çıkar Anadolu’dan gelen akmcılarla birleşip sa­vaşırdı. Kırım’ın elden çıkışıyla Türk Tarihi’nde hezimetler dönemi başlar. Yani, yenildik ama ezilmedik, “şerefli mağlu­biyetler” dönemi. 1711 senesinde Prut Savaşı’nda Baltacı’mn perişan ettiği Rusların üstüne gitmeyişi, Türklerin içinde hep bir hayıflanma olarak kaldı.
Eli kalem tutan Türk yazarları, Sarıkamış’ı, Çanakka­le’yi, Medine Müdafası’m, Kanije’yi, Silistre’yi, Plevne’yi dö-
nüp dönüp Enver Behnan Şapolyo gibi yazmak zorunda, ek­meğini yiyip suyunu içtiğimiz bu topraklara büyük borcumuz vardır.
Halk arasında 93 Harbi denilen 1877 Türk-Rus Savaşı sonunda Türkler, Avrupa kıtasındaki tüm toprak parçalarım terk etmek zorunda kaldı. Camileri, eserleri, köprüleri, yetiş­tirdiği büyük devlet adamlarıyla Türkler bu topraklarda “aziz” bir gölge bırakü. Avrupa denilen bu dev şeytanı lanet­li sahiplerine terk ettiler. Avrupa’nın hâkimi Türkler, yedi-se- kiz yüzyıllık imparatorluğun sonunda yanlarında ne hazine­ler, ne ganimetler, ne şan, ne şöhret! Dönüşte yanlarında sade­ce gururlarını getirdiler!
93 Harbi sonunda Ruslar İstanbul Yeşilköy’e kadar gel­diler, antlaşmayı burda yaptık. Antlaşma yapılırken Türklere ziyafet verdiler, saraydan, Ruslara karşı bir nezaket ziyafeti verilmek istendi. Saraydan ziyafet için gelen tabaklar, kaşıklar, hepsi altındı. Ağlayarak antlaşmayı imzalayan Saffet Paşa, ga­liplerin “bakır tabaklarda” mağlupların ise “altın tabaklarda” yediğini görünce, ziyafet vermekten vazgeçti.
1876 yılı Abdülhamit’in iktidara geldiği tarih, I. Meşru- tiyet’in ilam. Milletvekilleri kürsüden, savaşa zengin, torpilli çocukların gönderilmediği, halkın bu kadar acımasız çelişki­lere dayanamayacağını söylüyordu. Savaş tüm balkanlarday­dı, Plevne’de odaklandı ve Plevne Müdafaası tam 145 gün sürdü. Avrupa’daki son 145 gün.
Plevne Müdafaası’mn büyük anlamı şudur, bu büyük direniş olmasaydı, Ruslar, taze ve yıpranmamış kuvvetlerle İç Anadolu’yu ve İstanbul’u çok rahat alacaklardı. Üstelik Rus­lar, Anadolu’da Ermenileri, Kürtleri ve balkanlarda zaten Sırp- lar, Bulgarlar, Romenleri çoktan ayaklandırmış, ordular halinde üstümüze sürmüştü.
Rusların Plevne’den sonra rahatça İstanbul’a girmesi Av­
rupa’yı endişelendirdi, İngilizler, Rusların Osmanlı’yı tek ba­şına yemesine müsaade etmeyip gemilerini Çanakkale’den İs­tanbul önlerine sürdü. Hatta, Yeşilköy’de yapılan antlaşmayı Avrupa devletleri beğenmeyip Berlin’de yeni bir antlaşma ya­pıldı. Avrupa devletlerinin müdahalesi, yani büyük lokmala­rı Ruslara tek başına vermek istemeyişleri İstanbul’u kurtar­mış oldu.
Gazi Osman Paşa ismi, Türk tarihinde Fatih-Kanuni de­virlerinden sonra Türklerin en çok sevdiği isimdir. Yani, son iki yüz-üç yüz yıl içinde Türk tarihinde en çok sevilen Atatürk ve sonra Gazi Osman Paşa’dır. Mustafa Kemallerin kuşağı, Ga­zi Osman Paşa’nın hikâyeleri, kahramanlık şiirleriyle büyüdü. Gazi Osman Paşa, hem cihan harbi, hem kurtuluş savaşı ve­ren nesillerin büyük efsanesi olarak yaşadı.
Berlin Antlaşması sonrası esir Osman Paşa, Rusya’dan gemiyle Kız Kulesi önünde sahile çıkar. İstanbul yerinden oy­nar. İstanbul halkı ona sarılmak için geniş kollarını açar. Gazi Osman Paşa, karanlık günlerde Türklerin kudretli kahraman duygularını okşamış yüce bir komutandı. Türkler Osman Pa­şa sevgisiyle sanki kaybedilen topraklarını unutmuş, Gazi Os­man Paşa’nın ismi, şöhreti, kaybedilen topraklardan daha değerli, daha kutsal hale gelmiştir. Ünü, şöhreti padişah Ab- dülhamit’i geçer. Bu yüzden Abdülhamit başıma bir şey gelir diye Osman Paşa’yı sarayından, yanından hiç ayırmadan ona çok büyük nişanlar verip durmaksızın saygı gösterir.
4 Nisan 1900 günü öldüğünde yer yerinden oynar, İs­tanbul ve Anadolu iki gözü iki çeşme hüngür hüngür ve gün­lerce ağlar. O gün bugün ve yüzlerce yıl daha ilkokullarımız, caddelerimiz, mahallelerimizin adı Gazi Osman Paşa olarak kalacak!..
Ruslar Slavdır. Slavlar; Rus, Polonez, Sırp, Çek, Hırvat- lar, hepsi aynı soydur. Bosna Savaşı bu yüzden bir nevi Plev-
ne’nin intikamı, devamı gibi gerçekleşti. Slavların tarihi bü­yüklüğü Büyük Petro’yla şekillenir. Büyük Petro’nun Rus hal­kına yazdığı büyük vasiyeti Rusların tarihi stratejisidir. Üç devletle sürekli savaş yapılmasını ister. Biri Baltık Denizi’ne inmek için İsveçliler, diğeri Karadeniz’i ve Boğazlar71 tuttuğu için Türkler, sonra, Basra ve Hint Denizi için İranlılar. Ve ay­nı vasiyette, Türkleri Avrupa’dan kovun, der. Osmanlı’nın elindeki Ortodoksların hamiliğini üstlenir ve Ortodoksların Ruslara, Moskova’ya bağlanmasını ister. Bütün Türk illerini zapt ediniz diye emir verir vasiyetinde. Rusların tarihi strate­jisi de işte bu Büyük Petro’nun vasiyetiyle oluşur, bu vasiyet bugüne kadar harfiyen çalışır!
Rusların 93 Harbi’nde sadece kendilerinden topladığı ordu üç yüz bin kişi, buna Bulgarlar ve Romenleri eklediğiniz de dört yüz, beş yüz bin kişilik bir ordu ve istedikleri kadar ihtiyat kuvvetini hemen cepheye sürecek büyük bir güçleri vardı. Bu rakamlar savaşın safhalarında sürekli büyüyerek de­ğişir. Türklerin tüm Balkanlar’a sürdüğü orduların toplamı 185 bin kişiden ibaretti, Osman Paşa kumandasındaki kuvve­tin toplamı 60 bin kişi. Sofya’da 25 bin kişilik ihtiyat kuvveti mevcuttu. Toplar, silahlar, cephanenin dökümünü vermek, za­man alır, kuvvetlerin oranı dörtte bir, ya da beşte bir ve Plev- ne savaşları başladığında bu oran yedide, sekizde bire kadar düştü.
Tuna boyları bir nevi Osmanlı’nın doğal sınırıydı. Rus- lar Tuna boylarını ordularıyla aştığında, İstanbul’da kimse sü­sünden, sefasından bir şey kaybetmek istemiyordu. Üstelik Hıristiyan unsurlar askere gitmiyor, vergi vermiyor, yardım etmiyorlardı. Tanzimat’tan bugüne Avrupa siyaseti Türki­ye’deki ekalliyetleri koruyan, kollayan yasaları Türkleri borç­landırarak çıkarttırıyor, ekalliyetlerin yanma şımarıklıktan varılmıyordu. Fakir Türklere nefretle bakılıyor. Beyoğlu yük­
sek apartmanlarla büyürken, İstanbul tarafı ahşap binalar için­de gittikçe sefilleşiyor.
Osman Paşa’mn subaylık günleri hasta Osmanlı’nın kö­türümleşmiş bölgelerinde geçer. Osman Paşa 1832’de Tokat’ta doğdu. Babası, İstanbul’da kereste gümrüğünde kâtipti. Yedi yaşında İstanbul’a gelip Cihangir’e yerleşir. Harp okulu piya­de sınıfını 1852’de bitirir. 1853’te Rus savaşma teğmen olarak katılır. Silistre müdafaasını yapan Musa Paşa şanlı bir savaş veriyordu, Musa Paşa’mn şehitliği Osman Paşa’yı çok derin­den etkiler. 1854’te İngilizler-Fransızlar Osmanlı’yla birleşip Kırım Harbi’ne girer. Osman Paşa bu savaşlarda önce üsteğ­men sonra yüzbaşı olur. Sonra Bursa’ya tayin… Kolağası Os­man Bey, 1865 yılında bir isyan üzerine Suriye’ye gönderildi. Girit isyanı başlayınca Suriye’den Girit’e. Girit’te kendilerine Romalı diyen dağlı eşkıyaların üstüne gidip perişan etti.. 1868 yılında Yemen’de isyan çıktı. Alay komutanlığına (Albay) Os­man Paşa tayin olur. Yemen’de sıcaklardan hastalanıp İstan­bul’a döndü.
İstanbul karışıktı, Yeni Osmanlılar cemiyet kurmuştu, Osman Paşa merkez komutanlığına getirildi. Namık Kemal­ler, Ziya Paşalar hürriyet şiirleri yazıyor. Osman Paşa bunlara karşı çıkacak adam değil. O siyaset değil, askerlik yapmak is­tiyordu. Sadrazam Mahmud Nedim Paşa ‘Rus siyaseti’ güdü­yor. Halk sadrazama Nedimof adını vermişti. Osmanlı’nın Avrupa’ya borçları 200 milyon. İngiltere ve Fransa borsaların- da Osmanlı tahvili alıp satmak kârlı iş. Nedim Paşa Rusların teşvikiyle faiz borçlarını yarıya indirdi. Avrupa borsaları sar­sıldı. Türkler, Rus entrikalarıyla bizim paramızı yiyor deyip Türkiye’nin Avrupa siyaseti bozuldu. İşte bu borçlar, faizler sonucu, Türkiye’ye baskı oluşturup ekalliyetler lehine bir yığın yasa çıkarttırıyorlar.
Ruslar Sırbistan’ı, Balkanlar’ı ayaklandırdı. Avrupalılar
içimizdeki azınlıkları ayaklandırıyor. Bugünlerde Osman Pa­şa Bosna’ya tayin oldu. Bulgar asilerin balkan mezalimi tüm dünyada ibretle izleniyor, gelmiş geçmiş dünya tarihinin en acımasız katliamlarıyla Türkleri yok ediyorlardı, camilere ka­dın, çocuk, Türkleri doldurup yakıyorlar, camilerin içinden günlerce dere gibi insan yağı akıyordu. Osman Paşa Sırplarla savaştı, birkaç kasaba zapt etti. 1876 yılında Mareşal oldu. 1876 yılında I. Meşrutiyet ilan olunurken Osman Paşa hudutlarda kılıç sallıyordu ve 93 Harbi başladı!..
Osman Paşa’mn heybetli bir görünüşü vardı, sabırlı bir adamdı, Arapça, biraz da Fransızca bilirdi. Askerlik hayatında birçok nişan aldığı halde Plevne’de aldığı nişanlardan başka­sını göğsüne takmadı! Bu yuvarlak kürenin tüm milletleri tam 145 gün Osman Paşa’mn Plevne’deki direnişini soluğunu tuta­rak izledi.
Ruslar, Kırım harbinin acısını çıkartmaya yeminliydi. Rusların seferberliğe başladığı haberi gelince, Türkler, Tuna’da savaşacak üç kolordu hazırladı. Hemen, Anadolu’dan 90 ta­bur asker Tuna boyuna gönderildi. Ordularımıza, Silistre, Şumnu ve Tuna ordusu adı verildi. Bir de Kars’ta, Kafkasya’da savaşmak üzere Kafkas ordusu hazırlandı. Ordularımızın ko­mutanı Abdülkerim Paşa 71 yaşında idi, çok geçmeden yerine Müşir Mehmet Ali Paşa tayin edildi. Bu savaş Türklerin Avru­pa’da kalıp kalmama savaşı. Romenler elli bin kişilik orduyla Ruslara katıldı, dört yüz yıllık tarih içinde Romenlere hiçbir kötülüğümüz dokunmamıştı. Rus orduları 14 Nisan 1877 gü­nü Dinyester nehrini aşıp Romanya’ya girdi. Ruslar 22 Hazi­ran 1877 tarihinde Tuna’yı aştı. Bir hafta sonra İstanbul’a ineceklerini sanıyorlardı.
Ruslar Tuna’yı aştığında Türk ordusunda tüm Balkan­larda toplam 210 bin kişi, 8 bin hayvan, 318 top bulunuyordu, bu rakamlar savaşın safhalarında sürekli değişti. Türk ordu-
lannın zaafı saraydan yönetilmesiydi. Komutanlar telgrafha­ne başında birliklerin günlük emirlerini dahi saraydan alıyor­du. Abdülhamit’in tüm padişahlık sürecinde en çok eleştiril­diği konu da budur. Ruslar Tuna’dan inerken, aynı anda Kaf­kasya’dan Kars ve Erzurum’a hücum etti.
Plevne, Balkan dağlarıyla Tuna nehri arasında bereket­li bir arazinin ortasında kurulu bir kasaba. Şehir, Vid suyuna beş km. mesafede. Kayalıdere ve Graviçe derelerinin çatallaş­tığı yerde. Şehir açık bir şehir ve müdafaası mümkün değil. Ahalisinin bir kısmı Bulgar, nüfusu 17 bin.
Osman Paşa emrinde 33 bin askerle Vidin’i aldı. Osman Paşa’nın elindeki kuvvetler savaş sürecinde 40-60 bin arası de­ğişti. Ruslar Tuna’dan akıp Balkanlar7! şehir şehir zapt eder­ken, Osman Paşa karşı bir hareketle Plevne’ye hareket etti.. Balkanlardaki ordularımız telgrafhane başında emir bekler­ken Ruslar zaman kazanıyor, ordularımızın birbirini destek­lemesi güçleşiyordu.
Plevne Savaşı’mn ilk bölümü 1 Temmuz’dan 7 Tem- muz’a kadar sürer. Ordumuz hiç dinlenmeden 7 Temmuz’a kadar yürüyüş içinde, yorgunluktan ölen askerleri gömmeğe fırsat bulmadan, ayaklan şişmiş askerlerimiz sadece peksimet yiyerek ilerler. Atlar yorgunluktan ölür. Osman Paşa orduya “Ey Gaziler Marşı”nı çaldırır… “…Altım toprak üstüm yap- rak/Yine gönlüm hoş idi / Kal selamet kömür gözlüm/Sağa sen, sola ben..” Türk ordusu, Vidin’den Plevne’ye 180 km. yo­lu altı günde aldı. Buna can dayanmaz.
Plevne Savaşı’mn ikinci bölümü 7 Temmuz’dan 9 Tem­muz’a kadar. Ordular sadece altı saat dinlenerek, hiç istirahat etmeden, önce keşif kolu gönderip, ardından Rusların üstüne çullandı. Ruslar neye uğradıklarını şaşmp kaçışmaya başladı. Altı gün yürüyüşten sonra altı saat dinlenilip tam 18 saat ara­lıksız savaşıldı. Askerlerin çoğu topal topal savaştı. Tem­
muz’un sekizinde Ruslar toparlanıp karşı harekâta geçti. Os­man Paşa, yeniden hücum emrini verdi. Askerlerimiz birbir- leriyle helalleşip tekrar süngü takıp göğüs göğse saldırıya girdi. Bu ikinci safha 36 saat sürdü. Bu mağlubiyet, Ruslar, Tu- na’yı geçtikten sonra aldıkları ilk yenilgiydi. Osman Paşa’nın zafer haberi İstanbul’a ulaştı. Halk camilere koşup duaya baş­ladı. Osman Paşa ne uyuyor, ne dinleniyor, bu adam ne za­man uyuyor, Osman Paşa beş vakit namaz kılarken dinleni­yor, diyorlar.
Savaşm ikinci bölümü, Plevne’nin otuz beş km. önünde Lofça’da oldu. Ruslar Lofça’ya Kazaklardan oluşmuş bir ordu gönderdi. Ruslar yenilgiyi görünce Rus steplerinden asker üs­tüne asker cephane üstüne cephane taşımaya başladı. Osman Paşa harp tarihine geçen büyük, kendi icadı siperler kazdır­maya başladı. Bu siperlerin özelliği, tam bir insan boyunday­dı. İçi tam bir oda gibiydi. Siperler sıçan delikleriyle birbir­lerine bağlanıyor ve uzunlukları dört yüz metreyi aşıyor. Sa­vaş bittikten çok sonra Avrupalı komutanlar bu siperleri tek­nik olarak inceleyip savaş tarihine kaydettiler. Bu siperler yapılışı, boyları, kazılışı, her yönüyle Osman Paşa icadıydı. Edison elektriği icat etmişse, Türkler de kahramanlığı icat et­mişti. Yan duvarları taşla örülü. Tavan döşemeleri sandık kı­rıklarından. Yatılacak yerler ot ve pöstekilerle dolu.
Lofça’da Ruslar büyük bir hezimete uğradı. Moralleri tamamen bozuldu. Ruslar hücum üstüne hücum yapıyor her defasında püskürtülüyor, yetmiyor, Osman Paşa karşı hücu­ma geçiyor. Türk orduları Plevne’de tek bir cephede, tek bir safhasında dahi yenilmedi. Süngü savaşlarınım hepsi kazanıl­dı. Öyle ki, süngü savaşında inanılmaz cesaretle önde yürü­yen bir Türk bölüğüne “kasap taburu” adı verildi. (Anadolu çocuklarının inanılmaz kol kuvveti soğan yiyişlerinden mi, bi­linmez, dört ay, açlık, yorgunluk, hastalıktan sonra dahi aya­
ğa kalkıp aynı süngü harbiyle defalarca hücuma geçtiler.) Rus- lar durmaksızın topçu ateşi yapıyor. Günde dört yüzün üstün­de top atışı yaptıktan sonra, yeterince tabyaları uçurduk deyip yine hücuma geçiyorlar. Yine süngüyle geri püskürtülüyorlar. Bir yabancı gazeteci, siperlerin içindeki kaygan çamurda yere düşen askerleri kaldırmak bile meseleydi, üç kişi yardım edi­yordu, der. Aç, yorgun, bataklık, çamur içinde, yürünmesi im­kânsız arazi içinde Türk süngülerinin savaşı Rusları kâbusa soktu. Çünkü Ruslar, hem asker, hem top, hem silah olarak fersahlarca büyüktü, sadece, hücum edemiyorlardı.
Üçüncü Plevne Savaşı 26 Ağustos’tan 31 Ağustos’a ka­dar sürer. Hücumla Plevne’yi ele geçiremeyeceklerini anlayan Ruslar, hezimeti, mağlubiyeti kabullenir, birlikle
+ 18 Adult Sex Zoo
Kızlık Bozma Sex Mobil Turkce
Şikiş Am Iri Meme Şikişi Sadece Izlet

Report Page