Eski Japon Otobüste

Eski Japon Otobüste




🛑 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Eski Japon Otobüste
Wir verwenden Cookies, um ein verbessertes Online-Nutzungserlebnis zu ermöglichen und dir
Inhalte und Dienste anzubieten, die zu deinen Interessen passen.
Durch die Nutzung von Dailymotion erklärst du deine Zustimmung zu unsere Cookie-Richtlinie.
© 2005 - 2022 Dailymotion - mit ♥ in Paris, FR, entwickelt

Dinler Japonya'daki egemen dinler şinto ve Budizm'dir. İlginç olansa çoğunlukla halkın her iki dinin de törenlerine katılmasıdır. Örneğin düğün törenleri genelde şinto dininin kurallarına göre yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi.Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan ithal edilmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir. Çay Töreni "Çanoyu" adı verilen çay töreni 15. yüzyıla kadar geriye gider. Törenin esası, evsahibinin konuklarına çay hazırlaması gibi gündelik bir ihtiyaca dayanır. Çay ikramı zaman içinde törensel bir nitelik kazanmıştır. Evsahibi ve konuklar bu törenin ayrıntılı kurallarına büyük bir ciddiyetle uyarlar. Bu kurallar töreni olabildiğince sadeleştirir. Çay töreni başlı başına kurallar bütününden ibaret değildir. Bunun için bahçe düzenlemesinden çay odasının döşenmesine kadar birçok ön hazırlığın özenle önceden yapılmış olması gerekir. Çay törenine hazırlanmak, mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar birçok alanda asgari bilgileri öğrenmek anlamına gelmektedir. Bu hazırlıklar çay töreninin mükemmelliği için şarttır. Bahçenin güzellikleri arasından çay odasına geçen konuklar, gördükleri güzellikler ve yaşadıkları sükunetle çay törenine hazırlanmaktadırlar. Çay töreninde ağırlıklı olarak Zen Budizmi'nin etkisi görülür. Tören ilk bakışta can sıkıcı bir oyun, gereksiz kurallar bütünü gibi gelebilir. Ancak amaç çay yapıp içmekten çok, doğaya karışmak, onun içinde kaybolmak, bu yolla ruhu aydınlatmaktır. Doğallığın yanısıra sükunet, sadelik estetik ve zarafetle örülü bir arınma sürecidir çay töreni... Hareketler son derece yavaştır, bu nedenle çay yapımı için gerekli eylemlerde olabildiğince tasarruflu olup, yapılması gereken hareketleri çok incelikle hesaplayıp, bunu zarafetle gerçekleştirmek gerekmektedir.Sonuçta ortaya çıkan uyum, ölçülülük ve güzellik izleyenlerin ruhunda ve zihinlerde kalıcı izler bırakacaktır. Festivaller Ülkenin en önemli festivali yeni yıl festivalidir (O-şogatsu). Festivalin yapıldığı 1-3 Ocak tarihleri, ailelerin, akrabaların biraraya geldiği, işyerlerinin tatil edildiği günlerdir. Kutlamanın başladığı 31 Aralık günü geceyarısı aileler uzun yaşamı sembolize eden hamur işi yiyip, dua etmek üzere tapınağa giderler. 1 Ocak sabahı bütün aile birarada özel bir kahvaltı yapılır. Çocuklara bahşiş verilir. Yeniyıl kartları da Japonlar için önemlidir. Önemli bir başka bayramsa "O-bon" bayramıdır. Ağustos ortasında yaşanan bu bayram sırasında, sevilen ruhların eve geri döndüğüne inanılır. Bu günlerde mezarlıklar temizlenir. Ruhlar ziyaret edeceği için aynı temizlik evlerde de yapılır. Ruhlar yolunu bulabilsinler diye yollara fenerler asılır. Nehirlere fenerler bırakılır. Mezarlara, ölenlerin sevdiği yemekler bırakılır ve "bon odori" denilen danslar yapılır. Havai fişek ve dans gösteriler düzenlenir. (İlkbahar'ın geldiği 21 Mart ve sonbaharın geldiği 23 Eylül'de de Budist gelenekler doğrultusunda akrabalarin mezarları ziyaret edilir.) Baharın gelişi Japonlar'da da festivalle kutlanır. Baharın geldiğine inanılan 3-4 Şubat tarihlerinde kötü ruhları kovmak için evlerin çevresine fasulye serpilir. Eski Japon takvimine göre baharın gelişi, yeni yılın başladığını gösterirdi. Setsubun anlamına gelen bir önceki günse geçen yılın son günü olarak yaşanırdı. Yıl içinde kutlanan bir başka etkinlik ise bebek festivalidir(Hinamatsuri). 3 Mart'ta başlayan festival çerçevesinde, evlerde kırmızıyla kaplı, basamaklı bir platform kurulur. Bu basamaklar güzel bebeklerle süslenir. Bu bebekler eski İmparatorluk sarayını sembolize eder. Kutlamalarda tatlı, beyaz sake içilir. Bu festivalin bir önemli özelliği kızlara özel olmasıdır. Buna karşın 5 Mayıs'ta kutlanan Çocuklar Günü (Kodomo-no-hi) ise erkek çocuklarına ayrılmıştır. Bu festivalde de bahçelere evdeki her erkek için gücü sembolize eden bir tane sazan balığını resmeden flamalar, kağıt şeritler asılır. Evlerin içinde de samuray bebekler ve armalar sergilenir, özel pirinç kekleri yenir. 7 Temmuz'da (bazı yörelerde 7 Ağustos'ta) kutlanan Yıldız Festivali ise (Tanabata) oldukça romantik bir inanışa dayanır.İnanışa göre, samanyolu yüzünden ayrı düşen iki yıldız (iki sevgili) her yıl 7 Temmuz gecesi biraraya gelme fırsatı bulurlar. Bu sevgililer Altair ve Vega yıldızlarıdır. Tanabata sırasında insanlar dileklerini renkli kağıt parçalarına yazarak, bambu dallarına iliştirirler. Japon festivallerinde çocukların yeri ayrıdır. Çocuk odaklı bir başka festival 15 Kasım'da kutlanır. Her yıl 15 Kasım günü, üç ve yedi yaşındaki kızlarla beş yaşındaki erkek çocuklar, bir tapınağa götürülerek, burada o çocukların sağlığı için dualar edilir. Festivale "yedi-beş-üç" anlamına gelen "şiçi-go-san" denir. "Tarım festivalleri" de görülmeye değer kutlamalar arasında yer alır. MÖ. 300 yıllarından bu yana yapılan sulu tarım, bu kutlamaların temelini oluşturur. Bunlar yarı dinsel kutlamalardır. Şinto geleneklerine göre ürünün bol olması için dua edilir. Bu törenler özellikle, yaygın biçimde üretimi yapılan pirinç ve çeltik tarlalarında gerçekleştirilir. Törenlerde davul, zil ve flüt çalınırken, beyaz kimonolı, kırmızı kuşaklı kızlar pirinç ekerler. Bu kutlamalar sırasında yapılan danslar Noh tiyatrosunun vazgeçilmez bölümleri halini almıştır. Aynı biçimde hasat zamanı da festivaller düzenlenerek, ilk ürünler tanrılara sunulur. Bu ulusal festivallerin yanısıra yıl boyunca onlarca yerel festival düzenlenir. Bunların en renkli, coşkulu olanları Kyoto'daki Gion festivali ile Nagasaki'deki Okunçi festivalidir. Video Oyunları Japonyo'da 7'den 70'e her yaştan insanın başlıca dinlenme-eğlenme araçlarından biri de video oyunlarıdır. İlk kez 1970'lerde Amerikan şirketlerince Japonya'ya getirilen bu oyunlar, kısa zamanda benimsendi. Önce evde televizyon cihazına takılarak oynandı. Yoğun ilgi üzerine taşınabilir oyunlar üretildi. Sonuçta, Japonlar evin dışında da, sokakta, otobüste, uçakta, trende, parklarda, bahçelerde, nerede beklerken ya da boş vakit bulduysa orada oynar oldular. Kimi zaman Formula-1 yarışlarında birinci gelmek için yarıştılar, kimi zaman dünyayı uzaylıların saldırılarından, işgallerinden kurtardılar, kimi zaman tetriste rekor üzerine rekor denemeleri yaptılar. Bu konularda yarışmalar düzenlendi, kulüpler oluştu. Video oyunları Japonların günlük yaşamına öylesine girdi ki, bir süre sonra günlük sorumluluklar yerine getirilmediği takdirde "ölen" (oynanmaz hale gelip, atılan) sanal çiçekler beslemeye, sanal bebek büyütmeye, sanal hayvan beslemeye başladılar. Kıyafet Uzun bir dışa kapalılık döneminin ardından 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Batılılaşma çabaları, halkın kıyafetine de yansıdı. Bugünkü Batılı giyim tarzı, bu sürecin sonucudur. Ancak Japonlar Batılılaşma ile birlikte gelenekleri yaşatma, hatta geliştirme çabasını bir an olsun bırakmamışlardır. Bu çerçevede insanlar özel günlerde geleneksel kıyafet olan kimono giymeyi ihmal etmezler. Kimono vücudu saran ve belde geniş bir kuşakla (obi) bağlanan geleneksel ve dünyaca ünlü bir giysidir.Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da mezuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek Japonlar çoğunlukla kimono giyer. Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar. Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler. İyi bir kimono çok pahalıdır. Japonlar kimonolarına gözleri gibi bakarlar. Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir. Kimonoyu ve obi'yi düzgün olarak takmak kolay değildir. Bunun için kadınlar özel ders alırlar. Kimono giyildiğinde normal ayakkabı ve çoraplar giyilmez. Ayakkabı yerine yüksek tahta nalınlar (geta) olabileceği gibi pamuklu ya da deriden yapılmış (zori) sandaletler giyilir. Kimono ile özel pamuklu çoraplar olan (tabi) giyilir. Bu çorapların en ayırd edici özelliği başparmak yerinin de örülmüş olmasıdır. Çorapta baş parmak ile diğer parmaklar arasında, sandalet bağının geçmesi için oyuk bulunur. Kimonoya benzeyen diğer bir giyecek ise yakuta'dır. Yakuta, pamuklu, basit, yazları festivallerde ya da evde bornoz gibi giyilen giyeceklerdir.
3 ve 5 Mayıs tarihleri hafta içine rastlarsa arada kalan 4 Mayıs günü de tatil edilir.



Anasayfa
Müzik
Çizgi Film
Komik Videolar
Galeri
Tüm Kategoriler
Kanallar
Top 100





Anasayfa
Müzik
Çizgi Film
Komik Videolar
Galeri
Tüm Kategoriler
Kanallar
Top 100







İzlesene



Galeri



Son Yılların En İyi 20 Japon Animesi




Copyright © 2022 Her Hakkı Saklıdır. Noktacom Medya İnternet Hiz. San. ve Tic. A.Ş.
Japon animeleri, metroda, otobüste, gece yatarken zaman geçirmeye bire bir çizgi filmler. Bir yerden başladı mı insan bırakamıyor, dibine kadar gidiyor. İşte o en güzel animeler bir listede buluştu. Buyrun.
Yönetmenliği Goro Miyazaki üstlenirken, orijinal hikaye Tetsurô Sayama'ya ait, senaryoyu ise Hayao Miyazaki ve Keiko Niwa beraber değerlendirmişler Film 31. İstanbul Film Festivali'nde ülkemizde de gösterime girmişti.
Studio Ghibli yapımıdır. Film 31. İstanbul Film Festivali'nde Türkiye'de de gösterildi. Gençlik yıllarını yaşayan Umi, beş kişilik ailesinin en büyük kızıdır. Babasının gemisi Kore Savaşı sırasında mayına çarpmıştır ama Umi onun döneceğine dair ümidini kesmez ve babasının dönme ihtimaline karşılık her gün çift flamayı evlerinin önündeki bayrak direğine çekmektedir. Tam da bugünlerde okuduğu lisede ortaya çıkan bir öğrenci hareketinin ortasında kalır, bir yandan genç Shun’a âşık olur.
Lise öğrencisi genç bir kız olan Haru, okul dönüşü gizemli bir kedi ile karşılaşır ve kedinin bir kamyon tarafından ezilmesini son anda önler. Kurtardığı kedi; Kedi Krallığının prensi Lune'dur. Bu iyiliği karşısında Kedi Krallığı'na davet edilmiş ve Kedi Kralın arzusu üzerine Prens Lune ile evlendirilmek üzere hazırlıklara başlanmıştır. Haru'nun bu evliliğin mümkün olmadığını anlatmak için kısa bir süresi vardır ve kendisine yardım edebilecek tek kişi Baron'dur.
2006 en iyi çizgi film oscar adayı olan bu filmde kendi halinde olan 18 yaşındaki Sofie, kötülükler cadısı tarafından 90 yaşında yaşlı bir kadına dönüşür ve bütün hayatı değişir. Kimse tarafından tanınmayan Sofie evini terkeder, yolculuğu onu sürekli yer değiştiren, içinde Howl isimli bir büyücünün yaşadığı bir şatoya getirir. Sofie nin üzerindeki lanet ancak bu şatoda çözülebilecektir.
“En İyi Animasyon Ödülü” , “Karakter Tasarım Ödülü” , “Yılın Animasyonu Ödülü” , “En İyi Orijinal Hikaye/Eser Ödülü” , “Karakter Tasarım Ödülü” gibi pek çok farklı dalda yaklaşık 12 ödüle sahip olması da ayrıca izlenmesi gereken bir anime olduğunun kanıtı. Tsutsui Yasutaka’nın The Little Girl Who Conquered Time romanından uyarlanandı.
Yıl 2010, yer Tokyo. sadece 10 cm. boyunda olan Aşırıcılar adı verilen ve insanların evlerinin yer döşemelerinin altında yaşayan bir grup minik insandan biri olan 12 yaşındaki Sho'nun hikayesini anlatan film, Mary Norton’ın çoksatan The Borrowers isimli fantastik çocuk romanından Hayao Miyazaki tarafından uyarlandı.
Victorya İngiltere'si egemenliğini sürdürmektedir. 1800'lü yılların ortaları devam etmektedir. Ray Steam'e, Amerika'daki dedesinden tuhaf bir paket ulaşır. Bu paketin içerisinde, enerji üretme kabiliyeti olan küçük bir yuvarlak vardır. Ancak bu kürenin peşindeki insanlar, Ray'i rahatsız etmek konusunda geç kalmazlar. Ray'in artık hem kendine hem de dedesine karşı büyük bir görevi vardır.
Adını kiraz ağacı yapraklarının düşüş hızından alan, 2007 tarihli, Makoto Shinkai başyapıtı bir anime. Toplam bir saate yakın süren üç kısa öyküden oluşan film, ailelerinin Japonya'nın iki ayrı köşesine taşınmaları nedeniyle ayrılmak zorunda kalan Takaki ile Akari isimli iki çocukluk arkadaşının hikayesini anlatıyor. Mükemmel bir görsellik ile büyüleyici müziklere sahip olan bu animeyi izledikten sonra etkisinden çıkmak bir hayli zaman alıyor.
Yönetmen Genya Tachibana, ünlü oyuncusu Chiyoko Fujiwara hakkında bir belgesel hazırlamaya karar verir. Chiyoko Fujiwara, bir dönemler çok ünlü ve başarılı bir aktrist olmasına rağmen, yaklaşık 30 yıl önce kariyerini bırakmış ve inzivaya çekilmiştir. Fujiwara’ya ulaşan Genya, aktristin hayat hikayesini ondan dinlemeye başlar. Chiyoko’nun 30’lardan başlayıp 60’lara kadar uzanan hayat hikayesini dinledikçe kendisini de onunla birlikte bir zaman yolculuğuna çıkmış olarak bulur.
Tokyo sokaklarında yaşamakta olan üç evsiz -evden kaçan lise öğrencisi Miyuki, transseksüel Hana ve orta yaşlı alkolik Gin- bir Noel Arifesi’nde çöplerin içinde bir bebek bulurlar. Hep anne olma hayali kurmuş olan Hana, bebeği o gecelik yanlarında tutmak için diğer ikisini ikna eder. Sonraki gün bebeğin annesini bulmak için Tokyo’nun köhne sokaklarından ışıklı caddelerle dolu zengin semtlerine doğru yola çıkarlar. Bu yolculuksa hayatlarının macerası olur; çünkü üçlü kendi geçmişleriyle de yüzleşmek zorunda kalacaklardır.
The Wind Rises, uçaklara bir hayli ilgili olan ve bir gün uzman bir uçak tasarımcısı olmanın hayallerini kuran başkahraman Jiro'nun hikayesini ele alıyor
Terapistlerin, hastalarının düşlerine girmelerini sağlayan özel bir makine bir gün gizemli bir şekilde çalınınca dünya üzerinde ciddi bir karmaşa yaşanmaya başlar. İnsanların bütün rüyalarının ortaya dökülmesi ile düş ile gerçek arasındaki o sınır kalkacak ve cehennemi bir kaos hakim olacaktır. Bütün bu karmaşayı ise durdurabilecek tek bir kişi vardır: genç terapist Paprika!
Batou, artık yaşayan bir kukladır. Tüm bedeni, hatta kolları ve bacakları tamamen insan yapısıdır. Tek geriye kalan beynindeki izler ve bir kadının anılarıdır. İnsanlar ve makinalar arasındaki sınırların geri dönüşü olmayacak şekilde bulanıklaştığı bir zamanda, insanlar insan olduklarını unutmuşlardı. Bir hayalet öyküsü olan Ghost in the Shell, gerçekten sıra dışı bir hikayeye sahip. Öykü, insanlığını geri kazanmaya çalışan bir adamdan arta kalan hayaletin dramı üzerinde yükseliyor.
Rintaro'nun yaptığı bu film, Fritz Lang'in efsane bilim kurgu klasiğinin Uzak Doğu yorumudur.
Ruhların Kaçışı, Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilen 2003 yılında Uzun Metrajlı En İyi Animasyon Filmi' Oscar'ını kazanan Studio Ghibli yapımı Japon animasyon filmidir. Birçok ödül kazanan film aynı zamanda Oscar kazanan ilk animedir.
Biz ve ortaklarımız çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz ve size en iyi çevrimiçi hizmeti sunabilmek adına internet tarama verileri topluyoruz. Bu yolla içerik ve reklamları kişiselleştiriyoruz. Eğer kabul ediyorsanız lütfen bizi bilgilendirin.



ANA SAYFA PANORAMA Sayısı Az, Etkisi Büyük Müslümanların Ülkesi: Japonya

Rabia Şanlıalp
1 Nisan 2015


Perspektif’i sosyal medyada takip edebilirsiniz








KÜNYE
YORUM KURALLARI
ABONELİK
İLETİŞİM
HAKKIMIZDA



© Copyright 2022 perspektif.eu. Yayınlanan haber, yazı ve görsellerin tüm hakları Perspektif web sitesine aittir. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden iktibas edilemez. Ayrıca metinlerde yer alan fikirler yazarlarına aittir; perspektif’in editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Gizlilik Sözleşmesi

×



Şartlar & Koşullar

×


100.000 Müslümanın bulunduğu Japonya’da Fatimah Hanako Lijiima ve Haroon Qureshi çiftinin çalışmaları dünyanın diğer ülkelerindeki Müslümanlara örnek oluyor. Çiftin Osaka’daki ufak bir cemaatten, etkin ve canlı bir uluslararası kuruma dönüştürdüğü İslami dernek, kamuoyu çalışmalarının İslam’ın toplumdaki imajına ne denli olumlu etkide bulunduğunun göstergesi.
Japonya’daki Müslümanların çoğu Sünni. Aralarında çok dindar olmasalar da az sayıda İran kökenli Şii de var. Fakat ülkedeki 100 bin Müslümanın çoğunluğunu Japonyalı Müslümanlar, ardından Pakistan, Endonezya, Bangladeş ve Malezya’dan gelenler ile Afrikalılar, Araplar, Türkler ve Çinli Müslümanlar oluşturuyor. Kısa bir süre önceye kadar ülkede sadece Tokyo Camisi varmış. Şimdi ise ülkede yüzden fazla mescit bulunuyor.
Fatimah Hanako Lijiima ve Haroon Qureshi, Japonya’da yaşayan 100.000 kişilik Müslüman cemaatin üyelerinden. Fatimah Amerika Birleşik Devletlerinde 1969 yılında doğduktan sonra 1 yaşındayken ailesi ile birlikte Japonya’ya gelmiş ve burada büyümüş. Daha sonra üniversite için New York’a gitmiş ve orada Güzel Sanatlar okuduktan sonra Japonya’ya dönmüş. Haroon’un küçük bir ihracat firması var. Kullanılmış arabalar ile sanayi tipi araçların ticaretini yapıyor. Evde para kazanan tek kişi o. Aile, Japonya’nın ikinci büyük şehri olan Osaka’da yaşıyorlar.
Fatimah ile Haroon, Japan Islamic Trust isimli bir derneğin kurucuları. Osaka Mescidi’nin bünyesinde yer alan bu dernekte seminerler, Kur’an, Hadis ve Arapça kursları veriliyor. Dernek aynı zamanda ulusal ve uluslararası yardım çalışmalarında oldukça aktif. Örneğin 1998 yılında Tokyo Camisi restore edilirken dernek caminin yenilenmesine 35 milyon Yen’lik bir bağışla katkıda bulunmuş. Bunun dışında Shibuya Mescidi için 1995 yılında bir yer kiralanmasına yardımcı olmuş, Shin Okubo, Machida, Ashikaga gibi belediyelerde ibadet yerleri kurulmasının da öncüsü olmuş. Bunun dışında dernek her sene ramazan ayında teravihleri hatimle kıldırmak için bir hafız davet ediyor.
Fatimah ve Haroon, derneğin bulunduğu mescitte bir de uluslararası İslami bir anaokulu açmış. Özel okul statüsünde devletten maddi destek almayan bu okul için öğrencilerden eğitim harcı alınıyor. Okulun hemen yanındaki mescidin giderleri ise Osaka’daki yerel Müslüman cemaatin desteğiyle karşılanıyor. Derneğin Genel Sekreteri olan Haroon ve dernek yönetimindekilerin hiçbiri maaş almıyor, herkesin kendi işi var.
Farklı derslerin ve aktivitelerin bulunduğu bu okul aynı zamanda Japonya’daki ilk Müslüman anaokulu. 11 yıl önce açılan anaokulunun ilginç bir hikâyesi de var: Çift bir bina bulmuş, binanın fizibilitesini yapmışlar. Kaç tane öğrenci, kaç tane öğretmen ve oda lazım olduğuna dair araştırma yapmışlar. Mali durumlardan dolayı zorluk çekmelerine rağmen büyük oğlu 4 yaşında iken Fatimah mescitte oğluna dinî eğitim vermeye başlamış. Bir yıl sonra kız kardeşi de çocuğunu göndermiş, daha sonra bir arkadaşı derken şu anda 19 çocuk eğitim görüyor. Fatimah a
Turk Liseli Yerli Porrno
Türkçe Dublaj Erotık Porno
Anne Oğul Porno Seks

Report Page