Derdim Gizli

Derdim Gizli




🛑 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Derdim Gizli
Falls die Wiedergabe nicht in Kürze beginnt, empfehlen wir dir, das Gerät neu zu starten.
Videos, die du dir ansiehst, werden möglicherweise zum TV-Wiedergabeverlauf hinzugefügt und können sich damit auf deine TV-Empfehlungen auswirken. Melde dich auf einem Computer in YouTube an, um das zu vermeiden.
Bei dem Versuch, Informationen zum Teilen abzurufen, ist ein Fehler aufgetreten. Versuche es bitte später noch einmal.
0:02 / 5:26 • Vollständiges Video ansehen Live


Falls die Wiedergabe nicht in Kürze beginnt, empfehlen wir dir, das Gerät neu zu starten.
Yerleşik hayata dönmemek üzere
100 ÜLKEDE 100 TÜRKÜ ÇIĞIRMAK
düşüncelerim, arayışlarım ve hikâyelerim eşliğinde.
PROJECT IN 100 COUNTRIES 100 SONGS
Ben Beni - Loudingirra Özdemir (Manila, FİLİPİNLER)
Videos, die du dir ansiehst, werden möglicherweise zum TV-Wiedergabeverlauf hinzugefügt und können sich damit auf deine TV-Empfehlungen auswirken. Melde dich auf einem Computer in YouTube an, um das zu vermeiden.
Bei dem Versuch, Informationen zum Teilen abzurufen, ist ein Fehler aufgetreten. Versuche es bitte später noch einmal.
0:21 / 7:07 • Vollständiges Video ansehen Live

SAĞIR ve DİLSİZ

   Gecenin bir vaktiydi, etrafta kimsecikler yoktu. Şehir merkezinden, bir haftadır misafir olduğum eve gidiyordum. Köşe başında bir adam karşıma çıktı. Omuzunda bezden askılı bir çanta, elinde defter kalem vardı. Yorgun bir köpek gibi, dili dışarıdaydı. Aksıyordu ve güçlükle ayakta duruyordu. Birtakım garip el kol hareketleri yaparak bana bir şey anlatmaya çalıştı. Onu uyuşturucu bağımlısı bir evsiz sandım, görmezden gelip önüme baktım. Yanından geçtiğim sırada, elindeki deftere hızlıca bir şeyler yazıp sayfayı yüzüme tuttu:

   "Ben sağır ve dilsizim."

   Durdum. Yazmaya devam etti:

   "Dilenci değilim, yalnızca konuşmak istiyorum."

   Çantasından bir düzine defter çıkarıp bana gösterdi. Bu defterler yazışmalarla doluydu. Geceleri bu sokakta bekleyip yoldan geçen yabancı insanlarla bu şekilde iletişim kuruyormuş. Amacı İngilizce öğrenmekmiş. Sokak lambasının aydınlığında şimdi karşılıklı yazışıyorduk. Türkiye’den olduğumu öğrenince, daha önce Türkiye'den birkaç kişiyle yazıştığını söyledi. Atatürk'ü, Erdoğan'ı duymuş, Türkiye'nin Müslüman bir ülke olduğunu biliyormuş. Epey oyalanmıştım. Bir an önce konakladığım eve dönmem gerekiyordu; fakat en son okul sıralarında elime aldığım çizgili bir deftere kurşun kalemle bir şeyler yazmak, bana kendimi tuhaf hissettirmişti. Üstelik karşımda, doğuştan sağır ve dilsiz bir yabancı aynı deftere yazdıklarımı cevaplıyordu. Özel bir anın içindeydim sanki.

   "Ne zamandan beri yabancılarla yazışıyorsun?" diye yazdım.

   "Altı yıldan daha fazla oldu." diye cevapladı.

   "Çok iyi bir İngilizceyle yazıyorsun, bunu daha fazla sürdürmek zorunda değilsin." diye yazdım.

   Bunun üzerine:

   "İnsanlarla iletişim halinde olmak beni çok mutlu ediyor." diye cevapladı.

   Gözlerinin içi parlamıştı. Yüzünde saf ve yapmacıksız bir neşe taşıyordu. Perişan bir görünüme ve engelli bir bedene sahip olmasına rağmen, karşılaşmamızın ilk anından itibaren kıskanılası bir şekilde hayat doluydu. Galiba bizi mutlu yapan şeyler, sahip olduklarımız değil, hayalini kurabildiklerimizdir, diye düşündüm onunla vedalaşıp ayrılırken.

   Soluğu konakladığım evin önünde aldım. Ev sahibi Melati, yer yer bir insan boyunu aşan otların ve güçlü ağaçların kamufle ettiği tek katlı evlerden oluşan bir mahallede oturuyordu. Üç beş basamakla çıkılan ahşap kapının zilini çaldım. Uyumuş olmalıydı. Zile ısrarla bastım. İçeride hiçbir hareketlilik yoktu. Tam anlamıyla gecenin sessizliği hakimdi. Gökteki sayısız yıldızın altında bir süre basamaklarda oturdum. Kalkıp gitmeye niyetlenmiştim; fakat beklemediğim bir anda kapı açıldı. İçeriden keskin bir duman kokusu yayıldı. Melati'nin gözleri sapsarıydı, cam donukluğuyla bir süre bana baktı. Sonra bana elini uzattı. Uzanan eli tuttum. Terli ve tatlı bir sıcaklık vücudumu sardı. Dudaklarımda bir belirip bir kaybolan dokunuşlar hissediyordum. Birdenbire ve güçlü bir nefesle bir ağız dolusu dumanı dudaklarımdan içeri boşalttı. Sarsılıp sendeledim. Başımın içi dumanla dolmuştu.
Havada varoluşun usul usul, tatlı tatlı kanat sesini duydum. Şimdi göğsümün üzerinde pamuksu bir ıslaklık var, can suyu gibi kalbime giden tüm damarları sarmalamış.
Off! Tümden onunla doluyum artık. Onun varlığı dalga dalga içimde kabarıyor. Onunla yeniden oluşuyorum. Şu anda, ak tenini tenimin üzerinden çekecek olursa, hiçlikten kendimi çekip çıkaramam.

   "Beni yalnız bırakma tamam mı?"
Nasıl da samimiyetsiz bir istekti! Elimde olmayarak ağzımdan dökülen bu cümle, üstün anın bittiğinin kanıtıydı. Hayata yalnızca hislerle dokunmak için tanınan süre bitmişti, düşüncelerin mekanik işleyişine yeniden dönülmüştü. Şimdi karşımdakinin gözleri, anlam arayışından bakışları yorgun düşmüş o kadının gözlerini çağrıştırmaktan çok uzaktı.

   Sağıma sırtüstü bıraktı kendini. Düzensiz soluk alışverişi gittikçe daha düzenli duyuluyordu. Yarı açık pencereden sabahın alacakaranlığı odaya sızıyordu. Tuhaf; bilincimin işleyişi, doksanlı yılların bilgisayarları gibi yavaş, renksiz ve tıkırtılı. Hayranlık uyandıracak veya hayrete düşürecek hiçbir mühendisliği yok. Nasıl olur da böylesi ilkel bir organizma bitmek bilmeyen karmaşık arzuların yuvası olabilir? Ya kokuşmuş iki et parçasının birbirine sürtünmek uğruna giriştiği aptalca bir haz alma çabasına ne demeli? Hayır hayır, derinlerde insanın mayasına dair bir şeyler ters gitmiş olmalı...

YAZININ DEVAMI YORUMDA.


Loudingirra Özdemir, Emre Sertkaya, Özgür Can Çoban und weitere



Loudingirra Özdemir, Emre Sertkaya, Özgür Can Çoban und weitere




2,6 Mio. Aufrufe

vor 2 Jahren




1,9 Mio. Aufrufe

vor 3 Jahren




166.872 Aufrufe

vor 8 Monaten




1,7 Mio. Aufrufe

vor 3 Jahren




1,1 Mio. Aufrufe

vor 3 Jahren




1,3 Mio. Aufrufe

vor 2 Jahren



Falls die Wiedergabe nicht in Kürze beginnt, empfehlen wir dir, das Gerät neu zu starten.
Yerleşik hayata dönmemek üzere
100 ÜLKEDE 100 TÜRKÜ ÇIĞIRMAK
düşüncelerim, arayışlarım ve hikâyelerim eşliğinde.
PROJECT IN 100 COUNTRIES 100 SONGS
Ben Beni - Loudingirra Özdemir (Manila, FİLİPİNLER)
Videos, die du dir ansiehst, werden möglicherweise zum TV-Wiedergabeverlauf hinzugefügt und können sich damit auf deine TV-Empfehlungen auswirken. Melde dich auf einem Computer in YouTube an, um das zu vermeiden.
Bei dem Versuch, Informationen zum Teilen abzurufen, ist ein Fehler aufgetreten. Versuche es bitte später noch einmal.
0:21 / 7:07 • Vollständiges Video ansehen Live

SAĞIR ve DİLSİZ

   Gecenin bir vaktiydi, etrafta kimsecikler yoktu. Şehir merkezinden, bir haftadır misafir olduğum eve gidiyordum. Köşe başında bir adam karşıma çıktı. Omuzunda bezden askılı bir çanta, elinde defter kalem vardı. Yorgun bir köpek gibi, dili dışarıdaydı. Aksıyordu ve güçlükle ayakta duruyordu. Birtakım garip el kol hareketleri yaparak bana bir şey anlatmaya çalıştı. Onu uyuşturucu bağımlısı bir evsiz sandım, görmezden gelip önüme baktım. Yanından geçtiğim sırada, elindeki deftere hızlıca bir şeyler yazıp sayfayı yüzüme tuttu:

   "Ben sağır ve dilsizim."

   Durdum. Yazmaya devam etti:

   "Dilenci değilim, yalnızca konuşmak istiyorum."

   Çantasından bir düzine defter çıkarıp bana gösterdi. Bu defterler yazışmalarla doluydu. Geceleri bu sokakta bekleyip yoldan geçen yabancı insanlarla bu şekilde iletişim kuruyormuş. Amacı İngilizce öğrenmekmiş. Sokak lambasının aydınlığında şimdi karşılıklı yazışıyorduk. Türkiye’den olduğumu öğrenince, daha önce Türkiye'den birkaç kişiyle yazıştığını söyledi. Atatürk'ü, Erdoğan'ı duymuş, Türkiye'nin Müslüman bir ülke olduğunu biliyormuş. Epey oyalanmıştım. Bir an önce konakladığım eve dönmem gerekiyordu; fakat en son okul sıralarında elime aldığım çizgili bir deftere kurşun kalemle bir şeyler yazmak, bana kendimi tuhaf hissettirmişti. Üstelik karşımda, doğuştan sağır ve dilsiz bir yabancı aynı deftere yazdıklarımı cevaplıyordu. Özel bir anın içindeydim sanki.

   "Ne zamandan beri yabancılarla yazışıyorsun?" diye yazdım.

   "Altı yıldan daha fazla oldu." diye cevapladı.

   "Çok iyi bir İngilizceyle yazıyorsun, bunu daha fazla sürdürmek zorunda değilsin." diye yazdım.

   Bunun üzerine:

   "İnsanlarla iletişim halinde olmak beni çok mutlu ediyor." diye cevapladı.

   Gözlerinin içi parlamıştı. Yüzünde saf ve yapmacıksız bir neşe taşıyordu. Perişan bir görünüme ve engelli bir bedene sahip olmasına rağmen, karşılaşmamızın ilk anından itibaren kıskanılası bir şekilde hayat doluydu. Galiba bizi mutlu yapan şeyler, sahip olduklarımız değil, hayalini kurabildiklerimizdir, diye düşündüm onunla vedalaşıp ayrılırken.

   Soluğu konakladığım evin önünde aldım. Ev sahibi Melati, yer yer bir insan boyunu aşan otların ve güçlü ağaçların kamufle ettiği tek katlı evlerden oluşan bir mahallede oturuyordu. Üç beş basamakla çıkılan ahşap kapının zilini çaldım. Uyumuş olmalıydı. Zile ısrarla bastım. İçeride hiçbir hareketlilik yoktu. Tam anlamıyla gecenin sessizliği hakimdi. Gökteki sayısız yıldızın altında bir süre basamaklarda oturdum. Kalkıp gitmeye niyetlenmiştim; fakat beklemediğim bir anda kapı açıldı. İçeriden keskin bir duman kokusu yayıldı. Melati'nin gözleri sapsarıydı, cam donukluğuyla bir süre bana baktı. Sonra bana elini uzattı. Uzanan eli tuttum. Terli ve tatlı bir sıcaklık vücudumu sardı. Dudaklarımda bir belirip bir kaybolan dokunuşlar hissediyordum. Birdenbire ve güçlü bir nefesle bir ağız dolusu dumanı dudaklarımdan içeri boşalttı. Sarsılıp sendeledim. Başımın içi dumanla dolmuştu.
Havada varoluşun usul usul, tatlı tatlı kanat sesini duydum. Şimdi göğsümün üzerinde pamuksu bir ıslaklık var, can suyu gibi kalbime giden tüm damarları sarmalamış.
Off! Tümden onunla doluyum artık. Onun varlığı dalga dalga içimde kabarıyor. Onunla yeniden oluşuyorum. Şu anda, ak tenini tenimin üzerinden çekecek olursa, hiçlikten kendimi çekip çıkaramam.

   "Beni yalnız bırakma tamam mı?"
Nasıl da samimiyetsiz bir istekti! Elimde olmayarak ağzımdan dökülen bu cümle, üstün anın bittiğinin kanıtıydı. Hayata yalnızca hislerle dokunmak için tanınan süre bitmişti, düşüncelerin mekanik işleyişine yeniden dönülmüştü. Şimdi karşımdakinin gözleri, anlam arayışından bakışları yorgun düşmüş o kadının gözlerini çağrıştırmaktan çok uzaktı.

   Sağıma sırtüstü bıraktı kendini. Düzensiz soluk alışverişi gittikçe daha düzenli duyuluyordu. Yarı açık pencereden sabahın alacakaranlığı odaya sızıyordu. Tuhaf; bilincimin işleyişi, doksanlı yılların bilgisayarları gibi yavaş, renksiz ve tıkırtılı. Hayranlık uyandıracak veya hayrete düşürecek hiçbir mühendisliği yok. Nasıl olur da böylesi ilkel bir organizma bitmek bilmeyen karmaşık arzuların yuvası olabilir? Ya kokuşmuş iki et parçasının birbirine sürtünmek uğruna giriştiği aptalca bir haz alma çabasına ne demeli? Hayır hayır, derinlerde insanın mayasına dair bir şeyler ters gitmiş olmalı...

YAZININ DEVAMI YORUMDA.


Loudingirra Özdemir, Emre Sertkaya, Özgür Can Çoban und weitere



Loudingirra Özdemir, Emre Sertkaya, Özgür Can Çoban und weitere




2,6 Mio. Aufrufe

vor 2 Jahren




1,9 Mio. Aufrufe

vor 3 Jahren




166.872 Aufrufe

vor 8 Monaten




1,7 Mio. Aufrufe

vor 3 Jahren




1,1 Mio. Aufrufe

vor 3 Jahren




1,3 Mio. Aufrufe

vor 2 Jahren



Noch ziemlich heiße reife blonde Hure Szandi will starken Schwanz reiten
Blondine schmust mit ihrer besten Freundin
Meine Exfrau will noch mal mit mit vögeln

Report Page