Denizli Skandal Vi

Denizli Skandal Vi




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Denizli Skandal Vi


22° İstanbul

Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce



HABERLER
SON DAKİKA
GÜNCEL
SPOR
EKONOMİ
DÜNYA
SAĞLIK
MAGAZİN



GÜNCEL
Eğitim
Otomobil
Emlak
Yerel
Milli Piyango
Hava Durumu
Yol Durumu


POLİTİKA
Ak Parti
Chp
Mhp
Hdp
İyi Parti
SP
BBP


SPOR
Fenerbahçe
Beşiktaş
Galatasaray
Trabzonspor
Kırmızı Çizgi Fitbol


SEÇİM
Yerel Seçimler 2019
2018 Genel Seçimleri
Anket


ÇALIŞMA HAYATI
Memur
Emekli


MAGAZİN
Kültür ve Sanat


RAMAZAN
İmsakiye


Eklenme Tarihi: 22.10.2020 08:07
Güncellenme: 23.10.2020 11:34

Foto Galeri
Aydın'da kilosunu 300 TL'den satıyorlar! 20 günde 15 ton topladılar


Galeriye Gözat




Metro Turizm
Edirne
İstanbul
muavin


Sitene Ekle
Çerez Politikası
İletişim
Kurumsal
Reklam
Kullanım Şartları
Gizlilik İlkeleri


FACEBOOK
TWITTER
INSTAGRAM
PINTEREST
YOUTUBE


İNTERNETHABER YAYIN GRUBU İnternethaber Yayın Grubu Tüm Hakları Saklıdır © 2000 - 2022


Bilgin Pro Yazılım ve Sistem Yönetimi

Geçen yıllarda uyuyan bir kadın yolcuya cinsel saldırıda bulunan muavini ile gündeme gelen Metro Turizm ’de bir skandal daha yaşandı. Olay 20 Ekim 2020 tarihinde, Edirne-İstanbul seferini yapan araçta meydana geldi. Saat 09.00'da Edirne'den İstanbul'a doğru yola çıkan Metro Turizm’e ait otobüste seyahat eden 17 yaşındaki E.H, yan koltukta kendisini izleyerek cinsel istismarda bulunan muavini cep telefonuyla kayda aldı.
Kayda alının videoda muavinin, 17 yaşındaki yolcuyu izleyerek mastürbasyon yaptığı görüldü. Görüntülere ilişkin firmadan bir açıklama gelmezken söz konusu muavinin kimliği tespit edildi. 
Edirne'de bir akrabasını ziyaretten dönerken çirkin olaya maruz kalan E.H. İstanbul'a dönünce ailesine görüntüleri gösterip durumu anlattı. Aile kızlarıyla birlikte polise giderek muavin Hüseyin Ç. hakkında şikayette bulundu. 
E.H.'nin şikayeti üzerine polisin aradığı muavini Keşan Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ekipleri bugün yakaladı. Polis, yaptığı çalışmada, Hüseyin Ç.'nin ailesiyle birlikte Keşan'a geldiğini ve buradan da yaşadığı Uzunköprü ilçesine gitmek üzere bir araçla yola çıktığını belirledi. Aracı takibe alan polis, yolda durdurup içindeki muavini gözaltına aldı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Hüseyin Ç. savcılıktaki soruşturmasının ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi hakimliğe gönderildi.
Evli ve 4 çocuk babası olduğu öğrenilen muavin mahkemece tutuklandı.
Metro Turizm'de yaşanan ilk skandal değil
Metro Turizm geçtiğimiz yıllarda da cinsel istismar skandallarıyla gündeme gelmişti. 2016 yılında, Muğla'dan İstanbul'a giden üniversite öğrencisi bir genç kız, uyuduğu esnada yanındaki Metro Turizm çalışanının cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla şikayetçi olmuştu. Yaşanan olayın ardından binlerce vatandaşın tepkisi üzerine firma yetkilileri tarafından özür mesajı yayımlanmıştı. 2017 yılında ise aynı firmada çalışan bir şoförün cinsel istismar görüntüleri sosyal medyada gündeme gelmişti. Bu olayın ardından ise firma yetkilileri tarafından, “Görüntüler 2 ay önce bir yolcumuz tarafından kaydedilerek bize gönderildi. İzledikten sonra şoförün iş akdine son verdik” açıklaması yapılmıştı.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın . Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.




Gündem


Asayiş


Spor


Yaşam


Dünya


Ekonomi


Sağlık


Medya


Video Galeri



Altay Teknik Direktörü Mustafa Denizli, 2 hafta üst üste oynadıkları Başakşehir ve Galatasaray deplasmanlarından mağlubiyet almadan ayrılmanın kendileri adına çok önemli olduğunu söyledi.
Spor Toto Süper Lig'in 15. haftasında Altay, deplasmanda karşı karşıya geldiği Galatasaray ile 2-2 berabere kaldı. Müsabakanın ardından Altay Teknik Direktörü Mustafa Denizli basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Deneyimli çalıştırıcı, kötü gidişatlarını telafi etmeye gayret ettiklerini ifade ederek, “Sezon başında başladığımız kadrodan zor durumda bırakacak sakatlıklar yaşadık. İki deplasman puanı bizim için önümüzdeki haftalar adına ümit verici. Bugün Galatasaray gibi bir takımdan 2 golle puan almak önemli. Hatta oyunun bazı bölümlerinde her iki takımın da gole yaklaştığı pozisyonlar oldu.
Galatasaray'ın da bizim de kazanabileceğimiz bir maçtı. Bugün benim için de duygusal bir maç oldu. Bugün 90 dakika rekabet yaşayan iki tane takımda uzun yıllarım geçti. Futbolculukla başladığım kulüp Altay'da 18 yıl, Galatasaray gibi bir camiada da 9 yıl süren futbolculuk, teknik direktörlük yaptım. Saha kenarında iki takım maçını izlemek son derece farklı duygular yaşatıyor. Neticede başında olduğum takımın şartlar ne olursa olsun başarısı için çalışıyoruz. Çalıştığımız camialarda aynı ciddiyetle işimizi yapmaya çalışıyorum. Müthiş bir taraftar desteği vardı. 1-0'dan sonra daha dikkatli olsak özellikle ceza sahası içinde kullandığımız toplarda gecikme yaşadık. Galatasaray'ın da pozisyonları var. Bu maçı seyredenler temposundan mücadelesinden gollerinden her şeyinden keyif almış olabilir diye düşünüyorum. Güzel maç oldu. Bundan sonra daha dikkatli olacağız. Yeni kurulmuş bir takımız. Sezon başında yaklaşık olarak bu haftalarda düşündüğüm puanın 1 puan gerisindeyiz. Bunu telafi edecek kadroya sahibiz. Önümüzdeki haftalarda bu maçta görev yapmayan sakat cezalılar dönünce tempomuz daha da yükselecek. 2 haftalık İstanbul deplasmanlarından mağlubiyet yaşamamamız önemli” şeklinde konuştu.
“Hata varsa da hatalar insanlara mahsus”
Mustafa Denizli, yedikleri ilk golde faul olup olmadığıyla ilgili yöneltilen soruya ise, “Bizim yediğimiz golde çok fazla açıdan izleme imkanımız olmadı. Niye öyle oldu bilmiyorum. Sadece futbolcularımın beyanına benim inanmam gerekir. Orada müdahale olduğunu söylüyorlar. Neticede ben de baktım temas var gibi. Hem Cüneyt hoca hem VAR'daki arkadaşların verdiği karar. Çok faza üzerine konuşmak istemiyorum. Hata varsa da hatalar insanlara mahsus. İster saha içi ister VAR olsun. Cüneyt Çakır gibi bu ülkenin yetiştirdiği ender kıymetlerden birini bu pozisyona böyle karar vermesini saygıyla karşılıyoruz. Bizim penaltıyı izleyemedim. Ceza sahasında oyuncuların tepkileri penaltı olduğu şeklindeydi. Neticede Cüneyt hoca geldi, izledi. Aynı kanaatte olması gerekir ki penaltı verdi” ifadelerini kullandı.
“Bize misafir olan yöneticilerle sohbet etmeyelim mi?”
Denizli, İzmir'de Fenerbahçeli yöneticilerle görüşmesiyle ilgili yöneltilen sorulan soruya ise şu yanıtı verdi:
“Fenerbahçe kafilesi benim kaldığım otelde kaldı. Fenerbahçe camiası benim uzak olduğum bir camia değil. Orada görev yapan yöneticiler benim arkadaşım onlarla oturmam kadar doğal bir şey olamaz. Bize misafir olan yöneticilerle sohbet etmeyelim mi? Doğru, oturdum. Herhangi bir şey söz konusu değil. Akıllara başka bir şey gelmesin. Şu anda görevimin başındayım. Bu camiada büyük mutluluklar yaşamış biriyim. Buradaki görev benim adıma son derece önemli. Şartlar ne olursa olsun devam ettireceğim.”
“Maçın sonunda yaptığımız hamleler kazanmak içindi”
2 hafta üst üste İstanbul'da oynadıkları Başakşehir ve Galatasaray maçlarından mağlubiyetsiz ayrılmanın önemli olduğuna dikkat çeken Mustafa Denizli, “2 hafta arasında siyahla beyaz kadar fark vardı. Geçen hafta oynadığımız rakip son haftalarda en iyi futbol oynayan 5 hafta kazanan rakiple oynadık. Psikolojik olarak baskıyı kabul ettik. O futbolla ilgili son derece hoşnut olmadığım görüntüydü. Bugün öyle değildi. Galatasaray gibi rakibe karşı öyle bir savunma ile oynamadık. Maçın sonunda yaptığımız hamleler kazanmak içindi. Neticede bizim için son görüntü önemli. Son haftalarda taşıyabileceğimiz görüntü” değerlendirmesini yaptı.

İntervizyon Prodüksiyon Organizasyon San.Tic.Ltd.Şti.



“Doğruyu Söylemek”: Hakikat, Eleştiri ve Toplumsallık – Nazile Kalaycı
Büyük İskender ve Diogenes , Giovanni Battista Tiepolo, 1770’ler
Eski Yunan ve Roma kültürüne ait kimi metinlerde kullanılan parrhesia kavramı diğer dillere “özgür konuşma”, “dürüst konuşma”, “açıksözlülük” diye çevrilmiştir; [2] pan ve rhema ’dan oluşan parrhesia ’nın kelime karşılığı “her şeyi söylemek”tir. Parrhesiazomai , “ parrhesia kullanmak”, parrhesiastes ise “ parrhesia kullanan kişi”dir. Bu yazıda, bir parrhesiastes olarak Diogenes’in pratiği ele alınacaktır. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak parrhesia ’nın ne olduğu (hangi konuda, ne zaman ve kim tarafından söylenen hakikatin parrhesia olduğu) belirlenecek; sonra Sokrates tarafından parrhesia ’nın nasıl kullanıldığı ve Sokrates’in takipçisi olan Kiniklerde parrhesia ’nın nasıl dönüştüğü ele alınacak; sonuç bölümünde ise hem Sokrates’in hem de Diogenes’in parrhesiastes olarak etkinliklerinin cezası ve bu cezanın polis ’le ilişkisi konusunda kısa bir değerlendirme yapılacaktır. Bu çalışma büyük ölçüde Michel Foucault’nun düşüncelerine dayanmaktadır.
Foucault, Doğruyu Söylemek kitabında Yunan ve Roma kültüründe parrhesia sözcüğünün retorik, siyaset ve felsefe alanlarındaki evrimini inceler. [3] Kavramın (Platon’da, Euripides’te, Epikouros’ta, Epiktetos’ta, Seneca’da, Plutarkos’ta, Patristik metinlerde vb.) çeşitli kullanımlarını ve (cemaat yaşamında, kamusal yaşamda, kişisel yaşamda) parrhesia pratiğini ele alır. Amacı, genel olarak, belli davranış, olgu ve süreçlerin nasıl ve neden sorun haline geldiklerini, sözgelişi belli davranış biçimlerinin belli tarihsel anlarda neden ‘delilik’ olarak nitelendirildiğini ya da türlü şekillerde cezalandırıldığını çözümlemektir; [4] bu anlatıda Diogenes, kamusal yaşamda parrhesia pratiği bakımından ele alınır.
Klasik metinlerde parrhesia kavramı kimileyin “cahilce açıksözlülük”, “boşboğazlık” anlamlarında kullanılmış olsa da (bu türden bir kullanım Hıristiyan metinlerinde vardır; bilgi yoksunluğunun yol açtığı cahilce açıksözlülük, kamathei parrhesia , Tanrı tefekkürünün zorunlu koşulu olan sessizliğin karşıtıdır), [5] Foucault kavramın olumlu kullanımlarına yönelir: açıksözlülük, özgür konuşma, hakikati söyleme konusunda dürüstlük, gibi. Kavrama özgü olanı belirleyebilmek için şu sorulara cevap arar: Kim hakikati söyleyebilir? Hangi konudaki hakikat söylenebilir? Bunun sonuçları ne olur? Parrhesia ’nın iktidarla ilişkisi nedir? Bu soruların cevapları, parrhesia ’nın diğer “doğruyu söyleme” biçimlerinden, parrhesiastes ’in de diğer “doğruyu söyleyen”lerden farkını açık kılacaktır.
Parrhesia kullanmaya en yakın gibi duran bilim retoriktir. Ama retorikçi parrhesiastes değildir. Çünkü retorikçi dinleyenlerin zihni üzerinde hâkimiyet kurmak için dilin farklı olanaklarından yararlanır, kimi teknik araçlar kullanır; oysa parrhesiastes konuşmasını açık ve dolaysız bir şekilde yapar, hiçbir teknik araca başvurmaz. Öte yandan, retorikçinin söylediği şeye inanması gerekmiyorken parrhesiastes inandığı şeyi söylemektedir; onun söylediği, kendi fikridir. Bu yüzden hakikati söylemekle bir risk de almaktadır. “O halde parrhesia tehlike karşısında cesaretle ilintilidir ve belli bir tehlikeye rağmen hakikati söyleme cesaretine sahip olunmasını gerektirir. Bu durumda hakikati söylemek, en uç biçimiyle, yaşam ve ölüm oyununun bir parçasıdır.” [6] Ama bir mahkeme esnasında davalının kendi aleyhinde kullanılabilecek bir şey söylemesi dürüstlüğü ve bir risk göze alındığını gösterse de, bir parrhesia değildir. “Zira parrhesia ’da tehlike daima söylenen hakikatin dinleyiciyi incitebilecek ya da öfkelendirebilecek nitelikte olmasından kaynaklanır.” [7] Başka bir ifadeyle, söylenen şeye ‘ironi’ eşlik etmelidir. Bu durumda herhangi bir bilim alanında (sözgelişi gramerde) dile getirilen doğru önerme parrhesia olamayacaktır. Dahası, parrhesia eşitler arasındaki bir konuşma değildir; konuşmacı dinleyiciden daha aşağı bir statüde olmalıdır. Bu nedenle bir baba, bir öğretmen, bir tiran değil de bir öğrenci (öğretmene karşı), bir filozof (tirana karşı), bir yurttaş (çoğunluğa ya da meclise karşı) parrhesia kullanabilir. [8] Konuşmanın amacı bir eleştiri sunmaktır; bu eleştiri daha üst statüdeki birilerine karşı olabildiği gibi kişinin kendisine yönelik de olabilir. Eleştiri bir ödev olarak hissedilmektedir; kişi konuşmamak konusunda özgür olmasına rağmen doğruyu söylemeyi bir ödev olarak görmektedir. Bütün bunların yanı sıra parrhesia ’nın olmazsa olmaz şartı, söylenen şeyin hakikat de olmasıdır.
Parrhesia , konuşmacının dürüstlük yoluyla hakikatle belli bir ilişki kurduğu, tehlike yoluyla kendi hayatıyla belli bir ilişki kurduğu, eleştiri yoluyla kendisi ve öteki insanlarla belli bir ilişki kurduğu, özgürlük ve ödev yoluyla da ahlaki kuralla özgül bir ilişki kurduğu bir sözel etkinlik türüdür. [9]
Kuşkusuz Sokrates ve Diogenes parrhesia kullanmaları bakımından felsefe tarihinde özel bir yere sahiptir. Çünkü hem yaşam pratikleri parrhesia örneği olarak okunmaya uygundur, hem de parrhesia kullandıkları için benzer bir dışlamaya maruz kalmışlardır.
Sokrates parrhesia ’yı iki şekilde kullanır: Demos ’a karşı söylev formunda, kişisel ilişkiler (insanın kendisiyle [10] ve başkalarıyla ilişkisi) çerçevesinde karşılıklı konuşmaya dayalı diyalog formunda. Sokrates’e özgü olan da bu beriki formdur; çünkü ilkini yalnızca bir defa ve kendini savunurken kullanacaktır.
Sokrates’in Atina meclisine hitap ettiği Savunma , baştan sona parrhesia kullanılan bir konuşmadır. Sokrates’in neredeyse bütün söyledikleri ironi, ödev duygusu, açık sözlülük ve cesaretle yüklüdür; ölüm bile Sokrates’i yolundan döndürememiştir:
Atinalılar, […] parlak ve gösterişli deyimlerle […] söylevler çekecek değilim […] yalnızca dilimin ucuna gelen sözcükleri allayıp pullamadan söyleyeceğim […] içinizden kimse benden doğrudan başka bir şey beklemesin.
Doğruyu söyledim size Atinalılar, önemli önemsiz hiçbir şey saklayıp gizlemeden, değiştirmeden. Bununla birlikte gene bana hınç beslemelerine yol açacağım.
[…] İster salıverin, ister salıvermeyin beni; iyice bilin ki şunu, bir kez değil bin kez ölmem gerekse bile, hiç mi hiç değiştirmeyeceğim yolumu. [11]
Mahkemede ortaya çıkan, Sokrates’in konuşmalarının herkesi rahatsız ettiğidir. Çünkü Sokrates diyaloglarda (bir ironiyle) kendisini cahil karşısındakini bilge rolüne sokmuş, tartışmanın sonunda ise kendisini bilge sanan kişinin cahil, Sokrates’in ise en azından bilgisizliğinin farkında oluşuyla bilge olduğu ortaya çıkmıştır. Sokratik parrhesia olarak belirlenen pratik de budur. Sokrates’in göstermek istediği, diyaloğa girdiği kişinin söyledikleri ile eylemleri, yani logos ’u ile bios ’u arasında bir uyumun olup olmadığıdır. [12] Burada amaç, bir insanı kendisi ve başkaları hakkında kaygı duymaya ikna etmektir. Sözgelişi Lakhes diyaloğunda, Sokrates Lakhes’e cesaretinin nedenini sorduğunda, istediği şey Lakhes’in cesaretine akılcı ve anlaşılır bir biçim kazandıran logos ’u açığa çıkarmaktır. Sokrates, kişinin kendi hayatı hakkında akılcı bir açıklama yapmasını beklemektedir. [13] Sokrates’in kullandığı bu ikinci parrhesia tekniğinin ortaya çıktığı yer agoradır. Kişisel ve yüz yüze ilişki talep eden bir parrhesia oyunudur bu. [14] Zor bir oyundur; bu zorluk Sokrates’le konuşmanın güçlüğünden kaynaklanır. Bu güçlüğü gene Lakhes 
Genç Kız Tecavüz Pornosu
Gizli Kaçamak Sikiş Filmleri
Kardeş Sex Hikayeleri Ve Videoları

Report Page