Cesur Yeni Dünya: "Kusursuz Düzen"

Cesur Yeni Dünya: "Kusursuz Düzen"

Editör: Seydunaa

✍🏻 Yazan: Seydunaa

📚 Kategori: Edebiyat / İnceleme

⏱️ Ortalama okuma süresi 4 dk.

Cesur Yeni Dünya’da Endüstri 4.0 devriminin öncüsü Henry Ford’un yarattığı bir evren tasvir edilmektedir. Ford’un tanrı olarak kabul edildiği bu dünya, süregelen her şeyin belirli bir düzen içerisinde gerçekleştiği, herkesin görevlerinin ve nasıl yaşamaları gerektiğinin tamamen belli olduğu, suçun, şiddetin, belirsizliğin ve düzensizliğin olmadığı güvenli bir ortamdan oluşmaktadır. Bu ortamda herhangi bir kaynak sıkıntısı bulunmamaktadır ve herkes tüketmek için yaşamaktadır.

Buradaki tüketim yalnızca cansız nesnelerle sınırlı değildir. İnsanlar da birbirlerini sınırsız olarak tüketmekte ve her anlamda “herkesin herkes için” olduğu, mahremiyetten uzak ve özel etkileşimlerden yoksun çok eşli bir yaşam biçimi oluşturmaktadırlar. Mutluluğun da tüketim üzerine kurulu olduğu yeni dünyanın fertleri hayal kırıklığı, endişe veya üzüntü gibi duyguları neredeyse hiç yaşamamaktadırlar. Herkesin olabildiğince “mutlu” hissettiği Cesur Yeni Dünya’da her şey üst yöneticiler tarafından “mükemmel” bir biçimde kurgulanmıştır. Bu kurgu da yüksek teknolojik imkanlardan yararlanılarak oluşturulmuştur.

Cesur Yeni Dünya’da yaşayan herkes hayata gelişlerinden başlayarak tüm yaşamları boyunca sisteme ve topluma sınırsız bir şekilde uyum sağlamak zorundadır. İstenilen sınırsız uyumun gerçekleşmesi ve herhangi bir şekilde sapmalar olmaması adına insanların dünyaya gelişi bile en başından kontrol altına alınmaktadır. Bu kontrollere rağmen bölgede yaşayan insanlarda zaman zaman çeşitli huzursuzluklar ve uyumsuzlar görülebilmektedir. Ancak bu sorunlar, büyük bir değişime neden olacak boyuta gelmeden önce “soma” adındaki yatıştırıcı sayesinde ortadan kaldırılmaktadır.

Cesur Yeni Dünya’da hamilelik ve doğum gibi durumlar yasaklanmıştır. Buna bağlı olarak da kan bağı, aile ve akrabalık gibi yakınlık belirten kavramlara yer verilmemektedir. Dünyaya gelen bebekler ise sistem tarafından oluşturulan “Kuluçka Merkezlerinde” üretilmektedir. Laboratuvar ortamında üretilen bebekler tam zamanlı kontrol kapsamında yürütülen bir yapay seçilime tabi tutulmaktadırlar.

Üretilen bebekler alfa, beta, delta, gama ve epsilonlar olmak üzere 5 farklı sosyal sınıfa ayrılmaktadırlar. Kast sistemi şeklinde gelişen bu ayrımlarda alfalar en üst sosyal sınıfı oluştururken; epsilonlar en alt sosyal sınıfı oluşturmaktadırlar. Henüz embriyo aşamasındayken birbirinden ayrışan sosyal sınıflar, sistemin ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda eğitilmektedirler.

Örneğin alfalar, yöneticiler betalar da yöneticilerle yakın ilişkiler kurabilen kişilerken; epsilonlar, yalnızca diğer sınıfların ayak işlerini yapmakla görevli hizmetkarlardır. Bu sınıflandırmanın ve görev dağılımının sağlanması için dünyaya geliş aşamalarında farklı işlemlerden geçirilen bebekler, dünyaya geldikten sonra da sosyal sınıflarına göre yetişmeleri için düzeylerine uygun eğitimlerden ve uyum süreçlerinden geçmektedirler. İnsanlar bu işlemlerden geçirilirken hipnopedya (uykuda öğrenme) ve klasik koşullanma tekniklerine tabii tutulmaktadırlar.

Tamamen sistemli dinamikler çerçevesinde gelişen bu modern dünyanın yanında vahşiler bölgesi olarak anılan ve yeni dünyadakilerin vahşiler olarak tanımladığı ilkel insanların yaşadığı bir alan da bulunmaktadır. Bu bölgedeki insanlar, yeni dünyadakilerin aksine doğarak hayata gelirler.

Geleneklerine sıkı bir şekilde bağlı olan vahşilerin yaşamı, yeni dünyalılarınki gibi refah değildir. Fakirlik, açlık, hastalık, yaşlılık ve ölüm gibi kavramlar vahşilerin hayatlarında önemli bir yere sahiptir. Bu kavramların yanında aşk, sevgi, kıskançlık ve saldırganlık gibi duygular da vahşilerde sıklıkla görülebilmektedir. Öyle ki vahşiler kendi aralarında sık sık anlaşmazlığa düşmekte, bu durumlar söz konusu olduğunda da şiddete başvurmaktan ve birbirlerini öldürmekten çekinmemektedirler.

Görüldüğü üzere Aldous Huxley, 1932 yılında yazdığı Cesur Yeni Dünya'sında birbirine zıt iki farklı devlet-toplum yapısını tasvir etmiş ve geleceğe dair birçok öngörüde bulunmuştur. Huxley'in geleceğe yönelik öngörülerinin birçoğunun gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Cesur Yeni Dünya bazı yönleriyle yaşanılası bir ütopyayken bazı yönleriyle de insanları duygulardan ve samimi ilişkilerden yoksun bırakıp robotik bir biçime sokan tekdüze ve sıkıcı bir distopyadır.

Sizce günümüz dünyasıyla Cesur Yeni Dünya'da tasvir edilen yaşam biçimi arasında ne tür benzerlikler bulunmaktadır? Aldous Huxley'in 1932 yılında yaptığı öngörülerin hangileri ne düzeyde gerçeğe dönüşmüştür? Bu konuyla ilgili fikirlerinizi ve çıkarımlarınızı gönderinin altındaki "yorum" kısmında belirtebilirsiniz...


Report Page