Bilgi kimin malıdır? Bilimsel yayın mafyası ve çözümler…
netobur.net%35 kârlılık oranı ile Londra borsasındaki rakiplerinin 4 katı kâr eden bilimsel yayın Elsevier. Dünyadaki bütün bilimsel yayınların %17’sini elinde tutuyor.
Eğer Elsevier’e 3 büyük rakibini yani Springer Nature, Wiley Blackwell’s ve Taylor & Francis’i eklerseniz bilimsel yayın piyasasının %40’ını teşkil eden bir kartel görürsünüz… Bir dakika… “Bilimsel yayın piyasası” mı dedik?
Hani bilim insanlığın malıydı? Hani insanlık ilerliyordu? Yoksa bilim özelleştirildi de bizim haberimiz olmadı mı?
Elbette bilime yatırım yapan ülkelerin ve şirketlerin ilerlemesine, zenginleşmesine itiraz etmiyoruz. Biz burada halkın vergileriyle üretilen bilimsel bilginin üzerine bedavadan konan bir mafyayı sorguluyoruz.
Bu bilimsel yayınlara ödenen abonelik ücretinin 8.1 milyar € olduğunu söylesek… Meselenin ciddiyeti biraz daha iyi anlaşılır mı? Peki dükkân sahibi işleri nasıl yürütüyor?
Bilimsel yayınlar araştırmacılardan makale göndermesini istiyor. Gelen makaleler başka araştırmacılar tarafından inceleniyor (peer review) ve bir not veriliyor. Yayın evi için bu inceleme de makale gibi genelde bedava. Ama yüksek notlu makaleler bir dergide toplanınca? Dergi parayla satılıyor.
Yani çoğu devlet üniversitelerinde ve devlete ait araştırma kurumlarında çalışan araştırmacıların ürettiği bilimsel bilgiye erişmek paralı. Özel üniversitelerin bile çoğu devletten yardım alıyor. Sonuçta en azından o ülkenin halkına ait bir bilgi sermayesi bu. Ama çalıntı olarak satılıyor.
Kanser tedavisi, çevre kirliliği, ekonomik sorunlara çözûm önerileri… Yani tek tek ülkeleri ve bütün olarak insanlığı ilgilendiren bilgi sermayesi ipotek altında. Her ay 12 milyon araştırmacı SCIENCE DIRECT sitesine bağlanıyor; sahibi Elsevier. Belge sayısı? 13 milyon!
Son 25 senedir bilimsel yayınlara abonelik ücreti her yıl %7 artıyor. Oysa kağıt yayın azaldığı için üretim, depolama, dağıtım masrafı sıfıra yakın. Neden rekabet yok peki? Bazı dergiler fiyat düşüremez mi? Fiyat artışında bir anlaşma kokusu var. 20 sene, her sene +%7. Tesadüf?
İngiltere’de 2010-2015 arasında bilimsel yayınlara harcanan abonelik ücreti %55 arttı. Fransa’daki üniversiteler ve bilimsel araştırma kurumları bilimsel yayınlara 110 milyon € harcadı.
Kanada Montréal üniversitesi 2016’da 2000’den fazla bilimsel yayın aboneliğini bıraktı; sadece 160 yayına aboneliğini devam ettirdi. Yunanistan’da ise bilimsel yayınları satın alıp araştırmacılara ücretsiz sunan kamu hizmeti parasızlıktan askıya alındı.
Başka yamukluklar da var: Bir makalenin başkalarınca kaynak gösterilmesi onu yazan bilim adamına puan kazandırıyor; biliyorsunuz. Ama çok kaynak gösterilen makaleler, yayınlandıkları bilim dergilerine de puan (impact factor) kazandırıyor. Her zaman meşru mu yoksa değil mi?
Gerçekte en saygın bilimsel dergilerde bile makalelerin %60’ı hiç referans gösterilmiyor veya en fazla 1-2 defa! Yani meşhur IMPACT FACTOR o derginin muazzam editor çizgisi sayesinde değil çok söz edilen bir kaç makalenin katkısıyla yükseliyor.
Diğer yandan genç araştırmacıların işe girmesi, doktora programlarına kabulleri, tezlerinin başarısı bu yayınlarda görünmelerine bağlı. Bu yüzden dünya kadar emek verdikleri çalışmaları dergiye BEDAVA veriyorlar. Dergi ise bunları bilim dünyasına parayla satıyor!
Derginin eline geçen makale yayıncının malı oluyor. Meselâ Elsevier lisansı ödeyenler makalelerden alıntı yapmak istedikleri zaman 200 harften fazlasını alamazlar! Quantum fiziği veya gen mühendisliği konuşmak için yeter de artar(!)
Daha da komik şekli var. Makale sahibi eserinin herkes tarafından okunmasını istiyorsa OPEN ACCESS (açık erişım) formülünü seçebilir. Tabi bir şartla: Yazar yayın masrafını ödeyecek ki 5000€’ya kadar tırmanabiliyor. Yani kendi yazdığınız makaleyi dünya ile paylaşmak için para ödüyorsunuz!
Diyebilirsiniz ki ekonominin her sahasında olduğu gibi orman kanunu; büyük balık küçük balığı yutar vs. O kadar basit değil. 1980’lerden itibaren hızlı bir kartelleşme var ve fiyatlar bir kaç senede %450 yükseldi.
Bu kartel fiyatları yükselterek bilimsel araştırmaya ayrılan bütçeleri sömürdü. Yani o makaleleri yazanlar da dâhil, laboratuvar, deney, bilimsel gezi gibi gerçek bilimsel faaliyet için daha az kaynak bulabilmeye başladı. Hatırlayın, kartele ödenen haraç yıllık 8 milyar €!
Diğer yandan bu yayınlara abone olamayan fakir ülkeler, fakir üniversiteler ve sıradan halk bilimsel ilerlemelerden dışlanmış oldu. Tabi “sıradan halk bilimsel yayını ne yapsın?” diyebilirsiniz ama özel araştırmacılar, gazeteciler, küçük şirketler, öğrenciler için de önemli kaynaklar bunlar.
Bir başka deyişle, bilimsel yayın karteli insanlığın kendi ürettiği bilgiye erişmesini engelliyor. Sağlık gibi konularda insan hayatını doğrudan tehditeden bir durum. Zira doktorlar faydalı bir ilacı veya yeni keşfedilen tehlikeli bir virüsü çok geç öğrenebilirler.
Çare yok mu? Var tabi. “Full open access” denen bir yaklaşım giderek yayılıyor. Kütüphaneler, üniversiteler arşivlerini paylaşıyor. Hakemli bilimsel yayınlara benzer işleyişi olan bilim dergileri ayda yüz bin erişime ulaştı. Meselâ 10819 kitap ve 552 dergi sunan https://www.openedition.org/
Bu site yılda 80 milyon ziyaret alıyor; 40 milyon tekil kullanıcı. “Sıkıcı” bilimsel yayınlar için hiç fena sayılmaz değil mi? Gerçek şu ki, meraklı insan her yerde olabilir ve bilimsel bilgiye erişmek sadece doktora öğrencilerinin ihtiyacı değil. Bazen çok genç yaşlarda deha gençler var.
Tekil kullanıcıların milyonları bulması da bu fikri tasdik ediyor. Kim bilir hangi ülkelerde, hangi şartlarda genç yaşlı, meraklı insanlar bedava eriştikleri bu kitap ve dergileri okuyarak ne güzel işler yapıyorlar.
Bilimsel araştırmaların meyvesini zengin ülkeler ve küresel şirketler yiyor. Bu durumun meşru olan ve olmayan kısımları var. Elbette laboratuvardan çıkan bir robotun üretim sırlarını kimse paylaşmaz. Ama bilimsel makalelerle insanlığın temel bilgileri paylaşması gerekmez mi?
Gelin işin biraz anarşıst boyutuna da bakalım: Sci-Hub’ı duydunuz mu? Kurucusu Kazakistan doğumlu Alexandra Elbakyan kartelden “çalınmış” 80 milyon bilimsel makaleyi bedava paylaşıyor. Tabi aleyhinde davalar, site kapatmalar…
“Çalıntı” makalelerin her birinin 30 $’a satıldığını düşünürseniz… Her bir erişim için bilimsel yayın karteli o kadar para kaybediyor. Sci-Hub’dan 28 milyon makale indirilmiş. İran, Çin, Hindistan, Endonezya, Mısır ve Tunus en çok erişim yapan ülkeler.
Peki bilimsel bilgiye erişim her zaman paralı mıydı? Hayır. 1908’e kadar Avrupa’da “kopyalama hakkı” vardı. Herkes istediği makaleyi alıp kullanabilyor; tercüme edebilyordu. Tabi yazarın ismini vermek şartıyla.
Ama rüzgâr yine özgürlükten yana esmeye başladı. Almanya 2013’te bilimsel makalelerin ayrıcalık haklarını 1 sene ile sınırladı. Bu süre dolduktan sonra makale kamu malı. 2018’denitibaren Hollanda’nın fonladığı araştırmaların yayınlarının %30’u serbest erişimde.