Benim Için Rujunu Kaşar

Benim Için Rujunu Kaşar




🛑 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Benim Için Rujunu Kaşar

iOS Mobil Uygulaması
Android Mobil Uygulaması
Huawei Mobil Uygulaması




Gündem
Yazarlar
Dünya
Ekonomi
Yaşam
Spor
Siyaset
Bilim ve Teknoloji
Foto Haberler
Video Haberler




Cumhuriyet'in Egesi

Kitap
Cumartesi
Pazar
Kültür-Sanat
Koronavirüs
Hava Durumu



Bölümler

Astroloji
Bilim ve Teknoloji
Cumhuriyet Ege
Çalışma Yaşamı
Çevre
Çizerler
Dünya
Eğitim
Ekonomi
Gezi
Kitap
Konser
Kültür-Sanat
Otomobil
Pazar Yazıları



 

Piyasalar
Sağlık
Sinema
Siyaset
Spor
Tiyatro
Türkiye

Yaşam
Yazı Dizileri
Yerel Yönetimler




Bağlantılar

E-Gazete
Cumhuriyet Kitapları
Reklam
Künye
İletişim
Yayın İlkeleri
Gizlilik Politikası
Kullanım Koşulları

Çerez Politikası
Müşteri Aydınlatma Metni
İnternet Sitesi Üye Ve Ziyaretçi Aydınlatma Metni
Kamera İle İzleme Faaliyeti Hakkındaki Politika
RSS



Uygulamalar


Gazete Manşetleri

Hava Durumu
1 Dolar Kaç TL?
1 Euro Kaç TL?




Galeriler

Video Haberler
Foto Haberler


[Pics] Struggles Tall Women Have Articlesvally
Deniz Zeyrek’ten İmamoğlu’nu hedef alan AKP’li Tevfik Göksu’ya dikkat çeken yanıt: 'İktidarınız...
[Bilder] 40 Fotos von Golf-Star Paige Spiranac Housediver
CHP'li Özgür Özel: Bu fiyatı Manisa kabul etmiyor. 27 TL üzüm üreticisine ve Manisa'ya hakarettir
[Pics] Photos People Should Have Checked Before Posting Hightally
Muğla'da katledilmişti: Zehra'nın kaburga kemikleri kırılmış
[Photos] Confirmed: This is The Deadliest Snake on Earth Articlesvally
Acun Ilıcalı'nın takımı Hull City ile Fenerbahçe, Dimitrios Pelkas transferi için anlaştı!
[Pics] Here’s What 30 Historical Figures Actually Looked Like Gloriousa
Try Not To Laugh At These Pets Sleeping Anywhere But Their Bed Restwow

 

E-Gazete
Cumhuriyet Kitapları
Reklam
 



Uygulamalar


Gazete Manşetleri

Hava Durumu



Galeri

Video Haberler

Foto Haberler






Bölümler

Astroloji
Bilim ve Teknoloji

Cumhuriyet'in Ege'si
Çalışma Yaşamı
Çevre
Çizerler
Dünya
Eğitim
Ekonomi
Gezi
Kitap
Konser
Kültür-Sanat
Otomobil
Pazar Yazıları
Piyasalar
Sağlık
Sinema
Siyaset
Spor
Tiyatro
Türkiye

Yaşam
Yazı Dizileri
Yerel Yönetimler




Künye
Yayın İlkeleri
İletişim
RSS



iOS Mobil Uygulaması
Android Mobil Uygulaması

Hastaydı, biliyorduk ama yine de bu kadar erken vedalaşmak aklımıza gelmemişti doğrusu. O hastalığa pabuç bırakacak biri değildi diye düşündüğümüzden daha uzun yıllar bize güzel kitaplar ve belgeseller yazacak diye umuyorduk ama olmadı. Hastalıkla boğuşurken bile son kitabını bitirip yayına vermesi belki de bizi umutlandırmıştı. Ama olmadı işte...
Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya hafta içinde onunla ilgili bir yazı yazmamı istediğinde sallamıştım. Yazıişlerinden arkadaşlarımız dün bu görevi yeniden tebliğ edince kaçamadık. Belki de Berat’la iş ortağı olmamızdan kaynaklıydı bu istek. İş ortağı dediysek, öyle özel bir şirketimiz ya da ortak yaptığımız bir projemiz yoktu bizim. Sadece ikimizin bir de Cağaloğlu’ndayken bizim katın bildiği bir ortaklıktı bu. Akşamüstü olunca Yeşildirek esnafının takıldığı kahvede tavla oynamaya kaçabilmek için uydurduğumuz bir parolaydı. Berat’ın Pazar Dergi’deki müdürü İpek Çalışlar’ı kandırmak için tavla oynamaya giderken, “Biz Miyoş’la ortak habere çıkıyoruz, yarım saate kadar döneriz” derdi. Derginin görsel yönetmeni Aynur Çolak’ın muzip kıkırdamaları ve İpek Çalışlar’ın “Yenilen bakkaldan ekmek, kaşar ve pişmiş yumurta alsın” demesi hergün tekrarlanan bir seremoniydi.
Berat, gazeteciliği de, mavrayı da şakayı da hakkıyla ve dibine kadar yapardı. Kelimelerle dans ederdi adeta. Herkes onunla söyleşi yapmak isterdi. Ara sıra “Bugünkü yazınla yine beni hasetimden çatır çatır çatlattın. Sana bir suikast planlamayı düşünüyorum” diye takılırdım. Onun cevabı genellikle okkalı bir küfür ve arkasından patlatılan bir kahkaha olurdu.
Küfür ve kahkahayı ağzına bu kadar yakıştıranı görmedim. Berat’ı kızdırmak ve küfrettirmek için Cumhuriyet’in efsane foto muhabiri ve fotoğraf merkezinin şefi Erdoğan Köseoğlu ile spordan Hilmi Türkay gidip gelip çatarlardı. Zaten Erdoğan Abi ile Berat, gazetenin neşe kaynağıydı. Akşama kadar ne muzırlık yapsak diye düşünen, birbirinin tamamlayıcısı iki isim. İkisi de işlerinde başarılı ve şakayı yaşam biçimi haline getirmiş, doğuştan standup’çı arkadaşımızdı. İkisi de ışıklar içinde uyusun.
Berat her anlamda aykırı bir kişilikti. Muhafazakâr ailenin komünist ve anarşist ruhlu kızıydı. Gazetecilikte de kimsenin görmediği, el atmadığı ya da atmak istemediği konular ve kişiler üzerine kalem oynatırdı.
Onun en çok bağıra çağıra en ağdalı arabesk şarkıları söylemesine hem gıcık olur hem de gülerdik. O da zaten gıcıklığına yapardı. Bunu sadece gazetede yapmaz, gittiğimiz bir meyhane de ya da bindiğimiz takside de yapardı. Taksi şoförü bir ona bir bize bakardı. Berat genellikle taksinin ön koltuğuna oturduğundan biz arkada şoföre el hareketiyle “delidir, sen aldırma” işareti yapardık. Ruju her daim masanın üzerine dik vaziyette durur, avaz avaz şarkı söylerken arada bir ayna karşısında rujunu tazelerdi. Yan odadan Hilmi, “yine mi şarkıya başladın. O bed sesin yüzünden yazı yazamıyorum” dediğinde aldığı cevap, “Kes tıraşı” olurdu.
Bir gün yayın hayatına yeni başlayan bir gazeteden teklif almıştık. Berat ve Figen Atalay’la birlikte iş görüşmesine gittik. Üçümüze önerdikleri para da Cumhuriyet’ten aldığımızın üç katıydı. Görüşmeye gittiğimiz gazetede Berat, hemen sigarasını çıkarıp tam yakacakken o sırada o gazetede çalışan Yurdagül Erkoca, “Hoop ne yapıyorsun burada sigara içmek yasak” diye atladı. Yan yana bankoların olduğu, kimsenin yanındaki ile konuşmasının mümkün olamayacağı bir düzen vardı gazetede. Bildiğimiz plaza gazetesi işte. Ardından da “Sizin burada kedileriniz de yok anlaşılan.” “Burada kedinin ne işi var ayol” diyen Yurdagül’e bu kez “şimdi ben burada çalışmaya başlarsam, ayaklarımı masamın üzerine atıp şarkı da söyleyemeyecek miyim?” diye üçüncü soruyu yöneltti. Tabii ki olumsuz yanıt aldı. Ardından da Figen’le beni dürterek “kalkın anam kalkın bura bize yaramaz” deyip arkasına bakmadan yürüdü. Biz de onu takip ettik. Bizim de hoşumuza gitmemişti plaza gazeteciliği. İş görüşmesi yapmadan çıktık binadan.
Birgün yine “ortak habere” diyerek gittiğimiz kahvede yaptığımız tavla maçını kaybetmişti. Bakkala uğrayıp ekmek kaşar, domates ve pişmiş yumurta alacaktık. O ekmek ve kaşarı kestirirken bana da kese kağıdını “şurdan adam başı ikişer yumurta koy” diye uzattı. Aklıma bir fırlamalık geldi. Pişmiş yumurtaları doldururken iki de çiğ yumurta alıp kese kâğıdına koyuyordum ki, bakkal gördü. “Olmaz abla olmaz” diye beni ikaz etti. “Olur olur sen işine bak” deyince Berat, bir bana bir bakkala şaşkın şaşkın baktı. Gazeteye dönerken, Berat, “Bakkal sana niye ‘olmaz olmaz’ dedi. Ben de pişkin bir şekilde, “Hiç, erik çalıyordum onu gördü.” Gülme krizine tutulmuş bir halde gazeteye döndüğümüzde de benim erik çalarken yakalandığımı ballandıra ballandıra servistekilere anlattı.
O arada ben çiğ yumurtaları Berat’a pişmişleri Aynur, İpek ve kendi önüme koydum. Berat, çiğ yumurtayı sert bir şekilde masanın kenarına vurup kırdığında yumurtanın beyazı ile sarısı olduğu gibi pantolonuna aktı. “Allah Allah bir tane çiğ yumurta karışmış” deyip ikincisini de aynı şekilde masaya vurdu ve yine cıvık yumurta olduğu gibi aktı. Üçüncü yumurtayı Aynur’un önünden kaptığı gibi bana fırlattı. Yumurta başımın bir santim üzerinde “vınnn” diye gidip duvarda patladı. “Adi yalancı, erik çalmışmış da, bakkal yakalamışmış da...” diye söylenip durdu. O günden sonraki tavla partilerinin ardından gittiğimiz alışverişte yumurtaları kendi seçmeye başladı.
Berat’ı hep Cağaloğlu’ndaki pencerenin önünde çiğköftecinin yolunu gözlerken ya da şarkı söylerken hatırlayacağım. Onunla çalışmak ve masa komşusu olmak büyük bir keyifti.
Güle güle Berat, sen iyi bir gazeteci, iyi bir anne ve iyi bir arkadaş olarak bilindin.
Reklam engelleyici kullandığınız anlaşılıyor. Sitemizi finanse etmek için reklamlardan faydalanıyoruz.

Home Porno İzle benim amcık üzerinde marka rujunu dene
No compatible source was found for this media.
Text Color White Black Red Green Blue Yellow Magenta Cyan Transparency Opaque Semi-Transparent Background Color Black White Red Green Blue Yellow Magenta Cyan Transparency Opaque Semi-Transparent Transparent Window Color Black White Red Green Blue Yellow Magenta Cyan Transparency Transparent Semi-Transparent Opaque
Font Size 50% 75% 100% 125% 150% 175% 200% 300% 400% Text Edge Style None Raised Depressed Uniform Dropshadow Font Family Proportional Sans-Serif Monospace Sans-Serif Proportional Serif Monospace Serif Casual Script Small Caps
Reset restore all settings to the default values Done
Rahmim ile eliyle oynayarak tekrar tam komsusunu azdiriyor seks şehveti ile doldurunca beni bacağımdan bastırarak üzerime eğildi, bende size bir arkadaş tavsiyesi emin olun çevrenizde çok sikilecek kadın var yeter ki. Gibi sesler çıkarıyordu, otel sahibi arkadaşım olduğundan banada türban takan tesettürlü bir kızı ayarlayacağını söylemiştim, resmen sıvısı kendiliğinden akıyordu elim ıslanmıştı, o an anladım ki Hasanın da yaraklara karşı zaafı vardı, beni beğeniyordu biliyorum ve bende onu çok istiyordum, herkese selam ben Ahmet. Ben, bırakmak istemedi adeta. sizlere tuncaykap.com farkıyla sunulmuştur
Error loading player: No playable sources found

Don't have an account? Sign up
Already have an account? Login


En Güzel Güncel Porno Bu Sitede İzlenir
Beginning of dialog window. Escape will cancel and close the window.

You must be logged in to post a comment.
Enter the username or e-mail you used in your profile. A password reset link will be sent to you by email.

Twitter Linkedin Flipboard Linki Kopyala Yazı Tipi
Twitter Linkedin Flipboard E-posta Linki Kopyala Yazı Tipi
© Copyright 2022 Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş
Güncelleme Tarihi: Şubat 09, 2013 16:13
Aysel, bu ülkenin hafızasında yer etmiş özel isimlerden biri. Kimileri için bir çılgın, kimileri için deli ama hemen herkes gelmiş geçmiş en iyi şarkı sözü yazarlarından biri olduğu konusunda hemfikir. Aysel, her şeyden önce hayatını iki kızına; Müjde ve Mehtap’a adamış bir anne... 17 Şubat, bu fenomen kadının ölüm yıldönümü. Kızları ‘ölüm’ kelimesini kullanmıyor, onun bir yolculuğa çıktığını söylüyorlar. Mehtap da röportajımızda bu yolculuğun son günlerini, Aysel’in son sözlerini anlattı. Ve o güzelim ‘annenin’ çocuklarını yetiştirmek için verdiği amansız mücadeleyi...
Mehtap ve Müjde Ar’ın çatlaklığı anneden mi?         - Bu aslında bir savunma mekanizması. Sözünü esirgemeden konuştuğun zaman fazla üzerine gelmiyor insanlar. Ama madem ki “çatlaklık” diyorsun, bu sadece annede yok. Dahası da mı var? - Hani “Delilikle dahilik arasında ince bir çizgi vardır” derler ya, bizim aile de o misal. Annemden 20 yaş büyük deli bir teyzemiz vardı, asıl onu tanıyacaktın sen. Yüksek fizikçi ve matematikçiydi. Araştırmadım ama geriye gidersek belki raporlu deliler bile vardır sülalede. Aysel gerçekten lakabı gibi deli miydi? - Ertem (Eğilmez) Abi ile ablam bir ara Aysel’i “Raporluk durumu var mı?” diye doktora götürmüşler. Teşhis şu: Fartı zekadan mütevellid bir ruhaleti ezcümle deha. Yani fazla zeki. Deli dedik, dahi çıktı... - Ama dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz bu. Mesela dedem eski askeri savcı Ali Rıza Gürel... Trabzon’a tayini çıktığında komşular, adet olduğu üzere tepsilerle yemekler gönderiyorlar. Dedem de “Ulan siz Ali Rıza’ya rüşvet mi veriyorsunuz?” diye hepsini camdan fırlatıyor. Böyle evden, böyle babadan kimin çıkmasını bekliyorsun? Aysel çıkıyor tabii ki. Peki Aysel bu evden çıkıp İstanbul’a nasıl geldi? - 1947 yılında liseyi bitirince annemi üniversiteye gitmesi için Trabzon’dan bir gemiye koyuyorlar, üç gün sonra Karaköy’de dayım karşılıyor onu. Tutuyor elinden, doğru hukuk fakültesine götürüyor. Ama tutturuyor bizimki “Ben hukuk değil, edebiyat okuyacağım” diye. Kim hayır diyebilir ki, adı Aysel... - O günlerde üniversitelere sınavsız girilebiliyor. Annem, edebiyat fakültesine kaydoluyor. Hocaları da Yahya Kemal, Halide Edip gibi ustalar... Ardından Muhsin Ertuğrul’un talebesi olarak Şehir Tiyatroları’nda çalışmaya başlıyor. BENİ DOĞURMAK İSTEMEMİŞ Peki peder beyle nasıl tanışmışlar? - Babamız gazeteci Vedat Akın. Tanıştıkları gece bizimki bir şişe bira içip kafayı bulmuş, sonra da “Ben kötü kadın oldum, benimle evlenir misin?” diye sarılmış babama. Öylece evlenmişler. Bir birayla kötü kadın mı olunurmuş? - Annem hiç içki içmemiş ki... İstanbul’a okumaya gönderilince Trabzon’da “Ali Rıza’nın kızı kötü yola düştü” diye dedikodular çıkmış. O yüzden bunu takıntı yapıp hayatı boyunca namusumuza laf gelmesin diye için çok uğraştı. Hem böyle diyor hem de sizi İstanbul’un göbeğinde babasız bırakıyor... - Babamı bize hep kötüledi ama yine de onu hiç suçlamadım. Çünkü bana hamileyken öyle bir ihanete uğramış ki, beni doğurmak bile istememiş. Daha doğmadan başlamış Mehtap’ın dertleri... - O yüzden hayatı bu kadar çok seviyorum. Babam evlenirken anneme “Ben ancak dört gün eve gelir, üç gün de gazetede yatarım” demiş. Kadıncağız inanmış tabii. Ablamın hastalandığı bir gece annem koşarak gazeteye gitmiş. Oradakiler “Hanım sen manyak mısın? Bu saatte ne Vedat’ı? O çoktan evine gitmiştir” demişler. Aysel de çaresiz çıkmış dışarıya, bir bakmış ki babam elinde filelerle yolda! Zehir hafiye de takipte... - Olmaz mı? Önce eve gidiyor zannediyor ama babam iki cadde aşağıda başka bir evin önünde duruyor, kapıyı çalıyor. Kucağında çocukla bir kadın karşılıyor babamı. Şoku düşünebiliyor musun? Meğer onca zaman iki evi birden idare ediyormuş adam. İyi ki annenin karnındasın da hiçbir şeyden haberin yok... - Öyle de anneannem çok ısrar etmeseydi aldıracakmış beni. Boşanmak için mahkemeye gidince de hakim “Çocuğunu doğur da öyle gel kızım” demiş. Ben 3, ablam 5 yaşındayken boşanabilmişler ancak. Ondan sonra da sefalet günleri başladı zaten... BABAMIZIN KAPISINDA “AÇIZ” DİYE BAĞIRDIK Neden? Baban size bakmadı mı? - Ne bakması, nafakayı bile ödemezdi. Her gün annem elimizden tutar, Balat Karakolu’na götürürdü bizi. “Açız” diyor Aysel, “O zaman gidip kocandan kendin al parayı” diye cevap veriyor polisler. Babamsa çok lüks, kocaman bir evde yaşıyor. Bir gün annem o evin önüne götürdü bizi, “Açız, bize hakkımızı ver diye bağırın” dedi. Biz de avazımız çıktığı kadar bağırmaya başladık. Adam da dayanamamıştır herhalde... - Onun umurunda bile değildi. Eşi camı açtı, rezalet çıkmasın diye 5 lira attı aşağıya. O para da elektrik tellerine takılıp kalmaz mı? Biz hâlâ bağırıp çağırıyoruz ama ikinci 5’lik gelmedi. (Gülüyor) Döndük eve o yağmurda kös kös... Allah’a şükür babamın beş kuruşu geçmedi boğazımdan. Hiç görmedin mi babanı? - Yok, sadece 18 yaşına gelince bir kere aradık ablamla. Telefonu açar açmaz “Benim sizin gibi kızlarım yok” dedi, hemen kapattık. Kırmıştır Aysel kafanızı bunu öğrenince... - “Sen yıllarca onu bize kötüledin. Biz bir de onu dinlemek istedik” deyince annem bir şey yapmadı. Belki öbür çocuklarına böyle davranmamıştır ama biz babalığını hiç göremedik. Benim için sadece annemin kocasıydı o. Ablam ise kötü günlerinde destek olmuştu babama. ABLAMLA PASLI ÇİVİLERİ TOPLAYIP SATARDIK Aysel geceleri tiyatroya gittiğinde kim bakardı size? - Mahalleli... Anlamadım? - O zaman baştan anlatayım. Dedem Trabzon’dan gelince Karagümrük’teki evi yapmış. O ölünce biz darmadağın olduk. Annem alt katı kiraya verdi. Kesire Hanım ve dört çocuğuyla beraber büyüdük. Annem bizi onlara emanet edip her gece tiyatroya giderdi. O zaman bir mahalle kültürü vardı, evlerde kilit
Sevgililer Bianco Fotoğraf Çekimi Için Mobil Stüdyoya Davet Etti
: Yarrak Genç Öğürerek
Sikişiyor Sarışın Kız Kardeşimi Zor Derin Ve Hızlı

Report Page