Bağda Tecavüz

Bağda Tecavüz




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Bağda Tecavüz
Etkilenen çözümler: Google Yandex Tns Counter
Kapalı Performans Tanımlama Bilgileri Açık
Kapalı İşlevsel Tanımlama Bilgileri Açık
Etkilenen çözümler: Admatic Id5 Sync Engageya Doubleclick Criteo Bidswitch Betweendigital Adscale
Kapalı Hedefleme Amaçlı Tanımlama Bilgileri Açık
Etkilenen çözümler: Facebook Twitter
Kapalı Sosyal Medya Tanımlama Bilgileri Açık
Mevcut ayarları kaydet Tüm çerezleri kabul et ve kapat
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.
Çerez Ayarları Tüm çerezleri kabul et
Haber : Öldürülen Minik Irmak'ın Vücudunda Tecavüz Bulguları Tespit Edildi - Haberler
23.10.2016 14:32 - Güncelleme: 24.10.2016 08:33
Haberler ›› 3. Sayfa ›› Öldürülen Minik Irmak'ın Vücudunda Tecavüz Bulguları Tespit Edildi - Haberler
Bu haber İhlas Haber Ajansı tarafından hazırlanmış olup habere Haberler.com tarafından hiçbir editöryal müdahalede bulunulmamıştır. İhlas Haber Ajansı tarafından hazırlanan bütün haberler sitemizde hazırlandığı şekliyle otomatik servis edilmektedir. Bu nedenle haberin hukuki muhatabı İhlas Haber Ajansı kurumudur.
Çerezler, bir web sitesinden gönderilen ve kullanıcının web tarayıcısı tarafından kullanıcının bilgisayarında, kullanıcı gezinirken saklanan küçük veri parçalarıdır. Tarayıcınız her mesajı çerez adı verilen küçük bir dosyada saklar. Sunucudan başka bir sayfa talep ettiğinizde, tarayıcınız çerezi sunucuya geri gönderir. Çerezler, web sitelerinin bilgileri hatırlaması veya kullanıcının tarama etkinliğini kaydetmesi için güvenilir bir mekanizma olacak şekilde tasarlanmıştır.
Bu tanımlama bilgileri, web sitesinin çalışması için gereklidir ve sistemlerimizde kapatılamaz. Bunlar genellikle yalnızca sizin işlemlerinizi gerçekleştirmek için ayarlanmıştır. Bu işlemler, gizlilik tercihlerinizi belirlemek, oturum açmak veya form doldurmak gibi hizmet taleplerinizi içerir. Tarayıcınızı, bu tanımlama bilgilerini engelleyecek veya bunlar hakkında sizi uyaracak şekilde ayarlayabilirsiniz ancak bu durumda sitenin bazı bölümleri çalışmayabilir.
Bu tanımlama bilgileri, sitemizin performansını ölçebilmemiz ve iyileştirebilmemiz için sitenin ziyaret edilme sayısını ve trafik kaynaklarını sayabilmemizi sağlar. Hangi sayfaların en fazla ve en az ziyaret edildiğini ve ziyaretçilerin sitede nasıl gezindiklerini öğrenmemize yardımcı olurlar. Bu tanımlama bilgilerinin topladığı tüm bilgiler derlenir ve bu nedenle anonimdir. Bu tanımlama bilgilerine izin vermezseniz sitemizi ne zaman ziyaret ettiğinizi bilemeyiz.
Bu tanımlama bilgileri, videolar ile canlı sohbet gibi gelişmiş işlevler ve kişiselleştirme olanağı sunabilmemizi sağlar. Bunlar, bizim tarafımızdan veya sayfalarımızda hizmetlerinden faydalandığımız üçüncü taraf sağlayıcılarca ayarlanabilir. Bu tanımlama bilgilerine izin vermezseniz bu işlevlerden tümü veya bazıları doğru şekilde çalışmayabilir.
Bu tanımlama bilgileri, sitemizde reklam ortaklarımız tarafından ayarlanır. Bunlar, ilgili şirketler tarafından ilgi alanları profilinizi oluşturmak ve diğer sitelerde alakalı reklamlar göstermek için kullanılabilir. Benzersiz olarak tarayıcınızı ve cihazınızı belirleyerek çalışırlar. Bu tanımlama bilgilerine izin vermezseniz farklı sitelerde size özel reklam deneyimi sunamayız.
Bu tanımlama bilgileri, içeriğimizi arkadaşlarınız ve ağınızla paylaşabilmenizi sağlamak için sitemize eklenen çeşitli sosyal medya hizmetleri tarafından ayarlanır. Diğer siteleri kullanırken de tarayıcınızı izleyip ilgi alanı profilinizi oluşturabilirler. Bu durum, ziyaret ettiğiniz diğer sitelerde gördüğünüz içerikleri ve mesajları etkileyebilir. Bu tanımlama bilgilerine izin vermezseniz bu paylaşım araçlarını kullanamayabilir veya göremeyebilirsiniz.
Manisa'da komşusu Himmet A. tarafından öldürülen 4 yaşındaki Irmak Kupal'ın ön otopsisinde boğularak öldürüldüğü anlaşıldı. Vücudunda da tecavüz bulgularına rastlandı.
Manisa'da komşusu Himmet A. tarafından öldürülen 4 yaşındaki Irmak Kupal'ın cenazesi, defnedilmek üzere yakınlarına teslim edilirken, küçük çocuğun ön otopsisinde boğularak öldürüldüğü anlaşıldı. Minik Irmak'ın vücudunda, tecavüz bulgularına da rastlandı.
Manisa'nın Alaşehir ilçesinde hurdacılık yapan Himmet A. tarafından öldürülerek bağa gömülen 4 yaşındaki Irmak Kupal'ın cenazesi, yakınları tarafından İzmir Adli Tıp Kurumu morgundan alınarak defnedilmek üzere memleketi Alaşehir'e götürüldü.
Cansız bedeni dün akşam saatlerinde İzmir Adli Tıp Kurumu'na getirilen Irmak'ın ön otopsi sonuçları da belli oldu. İlk etapta boğularak öldürüldüğü tespit edilen küçük kızın vücudunda tecavüz bulgularına da rastlandığı bilgisi verildi. Uzmanlar, kesin veriler için detaylı otopsi yapılmak üzere Irmak'ın cansız bedeninden örnekler aldı.
14 Ekim günü kaybolan minik Irmak'ın cansız bedeni, katil zanlısı Himmet A.'nın katıldığı televizyon programında küçük kızı öldürdüğünü itiraf etmesi üzerine yapılan aramalarda, bir bağda gömülü halde bulunmuştu. Irmak'ın cenazesi, bugün ikindi namazına müteakip kılınacak cenaze namazı sonrası memleketi Alaşehir'de toprağa verilecek.
Haberler.com: Türkiye'nin en kapsamlı haber sitesi. Son dakika haberleri ve en güncel haberler Haberler.com'da.
Haberler.com'un size anlık bildirim göndermesine izin veriyor musunuz?


Parolamı unuttum
Üye olmak istiyorum

Copyright © 2016 İ nsan ve İ slam
S itemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz.
وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ:
   “(Ey Peygamberim! ) Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarıya fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İBRAHİM SURESİ – 42. AYET)
    Bugünkü sohbetimizde zulümden söz edeceğiz. Zulüm, adaletin karşıtı olan bir kavramdır, haksızlık demektir. Adalet, nasıl her şeyi yerli yerine koymak demek ise, zulüm de bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koymaktır. Dinimiz her şeyde adaleti emretmiş, zulmü ve haksızlığı ise yasaklamış ve büyük günahlardan saymıştır. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın kullarına zulmedici olmadığı, zulmedenleri sevmediği ve zalimleri yaptıkları zulüm sebebiyle cezasız bırakmayacağı bildirilmektedir. Bir ayet-i kerime’de Allah şöyle buyurmuştur:
وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ:
    “(Ey Peygamberim! ) Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarıya fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İBRAHİM SURESİ – 42. AYET)
    Allah Teâlâ’ya yerde ve göklerde hiçbir şey gizli değildir. Hepsi O’nun bilgisindedir. Kimin ne yaptığını ve hatta içinde neyi sakladığını bilir. Başkalarına zulmedenleri de bilir, ancak onların cezalandırılmasını dilediği zamana kadar erteler, fakat ihmal etmez. Bir kutsi hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
    “Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Birbirinize zulmetmeyiniz.”
    İnsanların dokunulmaz hakları vardır. Bunlara dokunulması haram ve yasaktır. Peygamberimiz (SAV), Veda Haccı’nda bu konunun üzerinde önemle durmuş ve şöyle buyurmuştur:
    “Kesin olarak söylüyorum ki, kanlarınız, mallarınız, şeref ve haysiyetiniz bu ayda, bu şehirde bugünün hürmeti gibi haramdır. Rabbinize kavuştuğunuzda yaptığınızdan sizi sorgulayacaktır.” 
    BİRİNCİSİ, Allah’a ortak koşmaktır. Allah, kendisinden başka ilâh olmayan bir mabuttur. Yani  ibadet  yalnız  O’nun  hakkıdır, O’ndan başkası ibadete müstahak değildir. Çünkü yaratan, yaşatan O, akıl gibi üstün yeteneklerle insanı donatan O, öldüren O, diriltecek olan O, sonra sorgulayacak olan O. O’nun için de ibadet yalnız O’nun  hakkıdır. İbadette  Allah’a  başkasını  ortak koşmak, Allah’ın hakkını Allah’tan başkasına vermektir ki, en büyük haksızlıktır. Nitekim Lokman (AS)’ın  oğluna  yaptığı  ve  Kur’an-ı  Kerim şöyle haber verir:
وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ:
     “Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma, çünkü Allah’a ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” (LOKMAN SURESİ – 13. AYET) 
    Kur’an, Allah’a kavuşmayı ve yaptığı iyiliklerin karşılığını almayı uman kimselerin Allah’a ortak koşma haksızlığını yapmamalarını hatırlatırken de şöyle buyuruyor:
قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً:
    “De ki: Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi iş yapsın ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.” (KEHF SURESİ – 110. AYET) 
    Allah Teâlâ, kulunun kendisine yaptığı ibadete başkasını ortak koşma haksızlığını bağışlamayacağını bildirmekte ve şöyle buyurmaktadır:
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً:
    “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun  dışında  dilediğini  bağışlar. Allah’a ortak koşan muhakkak ki, derin bir sapıklığa düşmüştür.” (NİSA SURESİ – 116. AYET)
    Hasan’ın hakkını alıp Ahmet’e vermek, nasıl bir haksızlık ise, ibadet yalnız Allah’ın hakkı iken, ona başkasını da ortak kılmak, aynı şekilde ve daha da büyük bir zulümdür.   
    İKİNCİSİ, kişinin kendi nefsine yaptığı zulümdür. Allah Teâlâ insanı yaratıkların en şereflisi kılmış, kâinatta kendisinden başka her ne varsa hepsini ona hizmet için yaratmış, gönderdiği Peygamberlerle de O’na emir ve yasaklarını bildirmiştir. Allah’ın şerefli kıldığı insan Allah’tan başkasına taparsa ve Allah’ın yasakladıklarını yaparak günah işlerse kendisine yazık etmiş ve haksızlık etmiş olur. Allah’ın aziz kıldığını o zelil kılmış olur. Kur’an-ı Kerim, günah işleyenlerin nefislerine zulmetmiş olduklarını bildiriyor. Ve bundan tevbe ederek nefislerini arındırmaları emrediliyor. Günahın insan gönlünde bir kir ve leke olduğu, bu kir ve lekenin ancak tevbe ile temizleneceği Peygamberimiz (SAV) tarafından bildiriliyor.
    ÜÇÜNCÜSÜ, başkalarına yapılan haksızlıktır. Müslüman herkes ile iyi geçinir, kimseye haksızlık etmez, kimseye  haksızlık  yapılmasına  razı  olmaz. Peygamberimiz (SAV),şöyle buyuruyor:
    “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Müslüman Müslüman’a zulmetmez. Müslüman Müslüman’ı (başına gelen musibette) yalnız bırakmaz.”
    Mümin kimse başkasına zulmetmez. Hiç kimsenin malını haksız yere zimmetine geçirmez. Tarlada, bağda ve bahçede komşularının hududuna tecavüz etmez. Bilir ki bir gün bu yaptıklarından Allah’ın huzurunda sorgulanacak ve üzerine aldığı kul hakları sahiplerine verilecektir. Bunun şüphe götürmez olduğunu bakınız Peygamberimiz (SAV), neyi örnek vererek açıklıyor:
    “Haklar kıyamet gününde sahiplerine iade edilecektir. Hatta boynuzlu koyundan boynuzsuz koyunun öcü alınacaktır.”
    Haksızlık ve hırsızlıkla zimmete geçirilen mal, para, mülk ve toprak kıyamet gününde sahiplerine ödenecek ve hiç kimsenin hakkı kimsede kalmayacaktır. Peygamberimiz (SAV):
    “Bir kimse yemin ederek bir Müslüman’ın hakkını zimmetine geçirirse Allah o kimseye cehennemi vacip kılar, cenneti haram eder.” buyurdu. Bunun üzerine bir adam: “Eğer o hak, değersiz bir şey ise de mi?” deyince, Peygamberimiz (SAV): “İsterse misvak ağacından bir dal parçası olsun.” buyurdu.
    Haksız olarak bir mala sahip olmak için yalan yere yemin etmenin büyük bir vebal olduğu ve kişiyi elim bir azaba uğratacağı ayet ve hadislerde ifade edilmiştir.
    Peygamberimiz (SAV): “Her kim hakkı olmadığı halde bir Müslüman’ın malını zimmetine geçirmek için yemin ederse Allah’ın hışmına uğrayarak huzuruna çıkar.”  buyurdu. Abdullah İbni Mes’ûd diyor ki: Sonra Peygamberimiz (SAV), Allah’ın kitabından bunu tasdik eden şu ayeti okudu:
إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَناً قَلِيلاً أُوْلَـئِكَ لاَخَلاَقَ لَهُمْ فِي الآخِرَةِ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ وَلاَ يَنظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ:
    “Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya; İşte onlar için ahirette hiç bir nasip yoktur.”  (ÂL-İ İMRÂN SURESİ – 77. AYET)
    Ebû Seleme (RA) ile (kendi kavminden) bazı kimseler arasında yer konusunda anlaşmazlık çıkmıştı. Ebû Seleme (RA) durumu Hz. Aişe (RA)’ya  arz edince  Hz. Aişe (RA), Ebû Seleme (RA)’ya: “Ey Ebû Seleme! Haksız olarak bir yeri almaktan sakın. Çünkü Peygamberimiz (SAV): “Kim ki başkasına ait bir yerden bir karış kadar bir yere tecavüz ederse kıyamet gününde yedi kat yerden (isabet eden toprak) o tecavüz edenin boynuna halka gibi geçirilir.” buyurdu.” demiştir.
    Müslüman, bir gün Allah’ın huzurunda yaptıklarının hesabını vereceğine inanan insandır. Peygamberimiz (SAV), bu hesap gününden önce zimmetine geçirdiği hakları sahiplerine vermesini veya onlardan helallik almasını öğütlüyor ve şöyle buyuruyor:
    “Bir kimse din kardeşinin iffetine yahut malına haksız olarak dokunmuş ise; altın gümüş bulunmayan kıyamet gününden önce ondan helallik alsın. Aksi takdirde yaptığı haksızlık oranında onun iyiliklerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği  yoksa (veya iyiliği borcunu karşılamıyorsa) hak sahibinin günahlarından alınıp haksızlık edene yükletilir ( ve böylece ödeştirilir).”
    Kişilerin mülkiyetinde olan mal ve topraktan haksız yere bir şey almak nasıl günah ise, kamuya ait mal ve topraktan haksız yere bir şey almak da aynı şekilde günahtır. Çünkü bunda topyekûn milletin, henüz tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Müslüman hakkı olmayan bir şeyi kime ait olursa olsun almaz ve böyle bir mala sahip olmak istemez. Çünkü bu yüktür ve vebaldir. Az önce de ifade ettiğimiz ve Peygamberimiz (SAV)’in konu ile ilgili uyarısını naklettiğimiz gibi, Müslüman, haksızlığa uğradığını, hakkını savunamadığını bildiği kimseyi yalnız bırakmayıp ona destek vererek hakkını almasına yardımcı olur.
    Peygamberimiz (SAV): “(Ey Mümin!) mümin kardeşine, ister zalim olsun, ister zulme uğramış olsun, yardım et.” buyurdu. Birisi: “Ey Allah’ın Resulü, şu haksızlığa uğrayan kişiye yardım ederiz. Fakat o haksızlığı yapan kişiye nasıl yardım edeceğiz?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Zalimin iki elinin üstünü tutar, yani onu zulümden vaz geçirirsin.” buyurdu.
    Cabir (RA) şöyle demiştir: “Biri muhacirlerden diğeri Ensar’dan iki çocuk kavga ettiler. Bunun üzerine muhacir yahut muhacirler: “Yetişin ey muhacirler! Ensar’dan olan da: “Yetişin ey Ensar!” diye bağırdılar. Bu feryadı duyan Peygamberimiz (SAV) irkildi ve: “Bu nedir, yoksa cahiliyet devrinin dava ve âdeti ihyamı ediliyor?” diye sordu. Orada bulunanlar: “Hayır, öyle bir şey yok. Yalnız iki çocuk kavga ettiler de biri diğerinin kıçına vurdu.”dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Öyle ise zararı yok. Kişi zalim de olsa mazlum da olsa din kardeşine yardım etsin.” buyurdu.
    Peygamberimiz (SAV),birisinin muhacirleri, diğerinin de Ensarı çağırmalarından endişe etmişti. Çünkü cahiliyet devrinde bir adet vardı. Araplar haklarını almak için akraba ve kabilelerini yardıma çağırırlardı da akraba ve kabileler arasında kavga ve öldürmeler sürer giderdi. İslâmiyet bunu yasaklamış, anlaşmazlıkların çözümünü mahkemelere bırakmıştır. Cahiliye devrindeki bu adet kötü şey ve günahta bir tarafa destek vermekti. Hâlbuki İslâmiyet, günahta değil, iyilikte yardımlaşılmasını tavsiye etmiştir.
    Kişi haksızlığını kabul ederse ne yargıya gitmeye ne de kavga etmeye gerek kalmaz. Çünkü yargı bilgi ve belgelere göre karar verir. Bu az da olsa bazen haksızı haklı, haklıyı haksız kılabilir. Peygamberimiz (SAV)’in saygıdeğer eşi Ümmü Seleme (RA) diyor ki:
    “Peygamberimiz (SAV),kapısının önünde davalı ve davacının gürültü ettiklerini duydu. Yanlarına gitti ve onlara şöyle buyurdu: “Ben ancak sizin gibi bir insanım. Bana yargılanmak için davacılar geliyorlar. Onlardan bazısı diğerlerinden (maksadını anlatmak ve delil getirmekte)  daha usta olabilir. Ben ise (işittiğim söze göre) onu doğru sanarak lehine hükmedebilirim. Kimin lehine bir Müslüman’ın hakkıyla hükmettimse o bilsin ki bu hak (ona helâl değil)  ateşten bir parçadır. İster onu alsın, ister bıraksın.”
    Zulüm kalbin kararmasından meydana gelir. Zalimin kalbi hidayet nuru ile aydınlanmış olsaydı, zulmün sonuçlarını düşünür ve buna yaklaşmazdı. Kalbin bu kararması kıyamet günü insanı karanlıklar içinde bırakacaktır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
    “Zulüm, kıyamet gününde karanlıklardır.”
    İbni Cevzî şöyle diyor: “Zulümde iki günah vardır. Birisi, haksız yere başkasının malını almak, diğeri de adaletle emreden Allah Teâlâ’ya muhalefet etmektir ki, bu, insanların işledikleri günahların en büyüğüdür. Hiç şüphesiz ki zulüm, Allah’tan başka yardımcısı olmayan zayıf kimseye karşı işlenen çirkin bir iştir. Zayıf olan kimse Allah’ın korumasında iken ona zulmetmek, Allah’ın korumasına önem vermemek demektir ki, en çirkin bir günahtır.”
    Allah Teâlâ kötülük yapmak şöyle dursun, kötülüğün  söz  olarak  meydana  konulmasını  istemez. Gerçi Allah ne iş olarak, ne söz olarak ne gizli ne aşikâr kötülüğün hiçbirini sevmez. Fakat sözle olsun kötülüğün ilân edilmesinden ve açıklanmasından hoşlanmaz ve bunu yapana gazab ve azap eder. Ancak zulmedilmiş, hakkına tecavüz olunmuş olan kimsenin feryat etmesine, zalim aleyhinde bağıra bağıra beddua etmesine izin vermiştir. Hatta zalimin kötü sözlerine karşılık vermesine müsaade etmiştir. 
    Nitekim Kur’an-ı Kerim, şöyle buyuruyor:  
فَآتَاهُمُ اللّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الآخِرَةِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ:
    “Allah, kötü  sözün  açıklanmasını  sevmez. Ancak zulme uğrayan hariç. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.” (NİSA SURESİ – 148. AYET)   
    Bu ayet-i kerime’nin şöyle bir olay üzerine indiği rivayet edilir:
    Bir gün Peygamberimiz (SAV)’in huzurunda bir adam Hz. Ebû Bekir (RA)’ın yüzüne karşı küfretmişti. Hz. Ebû Bekir (RA) karşılık vermemiş susmuştu. Adam küfretmeye devam edince Hz. Ebû Bekir (RA) dayanamamış karşılık vermişti. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV), meclisten kalkıverdi. Hz. Ebû Bekir (RA): “Ey Allah’ın Resulü, o bana söverken oturuyordunuz, ben karşılık verince kalktınız.” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Evet, bir melek senin tarafından ona cevap veriyordu. Sen karşılık verince o melek gitti, şeytan geldi, şeytan gelince ben de oturmadım.”  buyurdu. 
    Peygamberimiz (SAV)’in, Hz. Ebû Bekir (RA)’ın karşılık vermesi üzerine meleğin yerini şeytan aldı buyurması, o sırada iki tarafı çatıştırmak için şeytanın da faaliyete geçtiğini ifade etmektedir. Gerçekten o sırada tarafların şuursuz bir duruma gelmeleri, bunun bir şahididir. Peygamberimiz (SAV)’in ayağa kalkmaları ile de tarafların kızgınlığıyla hoş almayan bir durum meydana getirmelerinin önünü almak için güzel bir çare öğretilmiş oluyor. 
    Evet, haksızlığa uğrayan kimse kendisine haksızlık edene misliyle karşılık verebilir. Bu karşılık verme, kendisine söylenen çirkin sözleri aynen iade şeklinde olabileceği gibi beddua şeklinde de olabilir. Ancak sabredip, kendisine kötü söz söyleyeni affetmesi daha iyi olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
وَجَزَاء سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ:
    “Bir kötülüğün cezası yine
Zencılerın Gızlı Sex Pornları
Gizli Çekim En Iyi 18 Videolar
Iyiamsikisi

Report Page