Adult Hikayeli Filmler

Adult Hikayeli Filmler




🔞 TÜM BİLGİLER! BURAYA TIKLAYIN 👈🏻👈🏻👈🏻

































Adult Hikayeli Filmler
menü – ana sayfa – takip et – yazar ol – hikaye gönder – inci forum – destek ol – hakkımızda – arşiv – iletişim – efsane hikayeler – +18 hikayeler

Ağustos 05, 2017
 
6 yorum yapılmış panpa

bunlar ilgini çekebilir panpa Kerhanede Yediğim Makat Tadında Ayar


Beyler bende her incici gibi gibertmek için kerhaneye gitmeye karar verdim, artık zamanı gelmişti. Kendimi tanıtmam g… En Sayko Böcek!


hiç tartışmasız aha şu resimdeki muallakdir. Böcekten korkmayan insanlar bile bu şerefsizden çekinir. "Yok aga bundan… Bombalı Saldırı Anında Hayat Kurtaran 10 Bilgi!




Maalesef artık resmen terörle yatıp terörle kalkar hale geldik... Son 1.5-2 yıldır 10'dan fazla intihar saldırılar… İnci Sözlük Hikayeleri: Paranormal Olaylar!



Bu hikaye aile dostumuzun ( ismi verilsin istemiyor ) başından geçmiş paranormal olaylar ve şizofreni içermektedir b… İnci Sözlük Korkunç Hikayeler Serisi: 1983 Çökene Köyü Olayı

Birazdan anlatmaya başlayacağım olay Bursa'nın Büyükorhan ilçesine bağlı Çökene Köyü'nde yaşayan, geçimini hayvancılık…
#1 o zamanlar 16 yaşındayım. ne liseden atılmıştım ne de sokakta kendimi parçalıyordum. tüm liseliler gibi bütün konsantrasyonumu kadı...
Hikaye lise yıllarımı ve güncel zamanıma 1 sene kadar uzaklıktaki zamanı içine alıyor(lise bitti) bu zaman içinde milli oldum kalpler kır...
Olayların başlangıcı mart ayıydı, doğum günümdü. Aile içinde mütevazi bir pasta kesip arkadaşlarla dışarı çıkacaktık. Pastaları kestik ye...
Evet beyler söz verdiğim gibi %100 yaşanmış bu olayı sizlere hikaye şeklinde anlatıyorum. Başlamadan belirteyim bir hata yaptım siz yapma...

copyright © 2022
inci blog - özet geçmeyen piçler

Üşenmedim sonuna kadar okudum. Hayat işte dedim. Umarım güzel bir geleceğin olur kardeşim
Kardeşim hayatımda okuduğum en güzel hikayelerden biriysi hem güldüm hem üzüldüm bu arada hikayenin %40 sprite üzerinden oluşmuş😂 hadi allah yardımcın olsun Ceyda ile hala birlikteysen Allah mesut etsin
Knka ebruya noldu lan yazık ya acıdım kıza 😔😔

sene 2008 üniversite okuyorum fakat dersler bombok devamsızlık almış başını gitmiş.. vize 15 final girmedi.. evdekiler üniversiteye d...



Burcuna ve Doğum Saatine Göre Aslında İsmin Ne Olmalıydı?


Alacakaranlık Serisini Ne Kadar Biliyorsun?


Kupa Tutma Şekline Göre Sahip Olduğun Kişilik Tipini Söylüyoruz!


Yaptığın Seçimlere Göre Sosyal Karakter Analizini Yapıyoruz!


5000 TL ile Alaçatı'da 1 Gün Geçirebilecek misin?


Hangi Oyun Karakterinin En Yakın Arkadaşın Olabileceğini Söylüyoruz


Evet/Hayır Testine Göre Ne Kadar Öfkelisin?


Kovanları Parçalayıp Acı Bal Yiyen Ayı Bayıldı: Sarhoş Gibi Göründüğü Anlar Gündem Oldu


Arabanın Camından Sarkarak Dans Eden Kadının Yere Kapaklandığı Korkunç Anlar


Haluk Levent, Kanseri Yenen Minik Eylül ile Birlikte Kuruçeşme Açıkhava Sahnesinde Dans Etti


Survivor Taner'in %50 Engelli Genç ile Diyaloğu: Engellilerin Tipleri Aynı Oluyor, Sen Yine Tipten Kazanmışsın


Altın ve Mücevher Şıklığını İndirimli Yaşamanızı Sağlayacak Öneriler


Her An Konforunuza Artırmaya Yemin Etmiş En Son Teknolojik Ürünler


Ben Buradayım Diye Haykıran Yılın Moda Neon Parçaları


Cilt Bakım Rutininde Değişikliğe Gidecek Olanlar İçin En Güzel Seçimler

> Tüm Zamanların En İyi 18 Felsefi Filmi

18.02.2015 - 03:51

18.02.2015 - 11:48

Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş













© 2022 Onedio. Her hakkı saklıdır |
V-Count
bir Onedio Grup ürünüdür.


Burcuna ve Doğum Saatine Göre Aslında İsmin Ne Olmalıydı?


Alacakaranlık Serisini Ne Kadar Biliyorsun?


Kupa Tutma Şekline Göre Sahip Olduğun Kişilik Tipini Söylüyoruz!


Yaptığın Seçimlere Göre Sosyal Karakter Analizini Yapıyoruz!


5000 TL ile Alaçatı'da 1 Gün Geçirebilecek misin?


Hangi Oyun Karakterinin En Yakın Arkadaşın Olabileceğini Söylüyoruz


Evet/Hayır Testine Göre Ne Kadar Öfkelisin?


Kovanları Parçalayıp Acı Bal Yiyen Ayı Bayıldı: Sarhoş Gibi Göründüğü Anlar Gündem Oldu


Arabanın Camından Sarkarak Dans Eden Kadının Yere Kapaklandığı Korkunç Anlar


Haluk Levent, Kanseri Yenen Minik Eylül ile Birlikte Kuruçeşme Açıkhava Sahnesinde Dans Etti


Survivor Taner'in %50 Engelli Genç ile Diyaloğu: Engellilerin Tipleri Aynı Oluyor, Sen Yine Tipten Kazanmışsın


Altın ve Mücevher Şıklığını İndirimli Yaşamanızı Sağlayacak Öneriler


Her An Konforunuza Artırmaya Yemin Etmiş En Son Teknolojik Ürünler


Ben Buradayım Diye Haykıran Yılın Moda Neon Parçaları


Cilt Bakım Rutininde Değişikliğe Gidecek Olanlar İçin En Güzel Seçimler

Çıkmadan en yeni haberleri okumaya devam et!
Film yapımının bir sanat türü olup olmamasına dair tartışmalar bir yana, yönetmenler ve senaristler filmleri hikâyelerini anlattıkları görsel bir araç olarak görürler. İdeolojiler, teoriler seyircinin mesajı almaları umuduyla bu görsellerle şifrelenirler. Hikâyesi olan güzel bir filmin sırrı ise vaaz vermekten kaçınmasından geçiyor.
Mel Gibson’dan Federico Fellini’ye, Ridley Scott’tan tabi ki Alfred Hitchcock’a mesaj kaygısı taşıyan yönetmenler sembolik anlatımlardan, zekice hazırlanmış alt metinli diyaloglara kadar birçok yönteme başvuruyorlar. Bu liste işte o filmlerden bazılarını size sunuyor. Aklınızda bulunsun, filmler kronolojik sıraya göre listelenmiştir. Karşınızda tüm zamanların en iyi 18 felsefi filmi:
Ürpertinin ustası Hitchcock, seyircisini şoklardan şoklara sevk ederek onlarla oynamayı çok seviyor. Yaptığı en pervasız filmlerden biri olan Rope ise tek seferde çekilmiş, gerçek zamanlı bir deney.
Hakkı yenmiş bu klasiğin oyuncuları James Stewart, Farley Granger ve John Dall. Zamanının en farklı film yapımı tekniklerini barındıran film, insanlığın erdemlerini ve adiliklerini inceliyor: Şikago’da iki eşcinsel hukuk öğrencisinin, zeki olduklarını kanıtlamak için 14 yaşındaki bir çocuğu öldürmeleri ve bundan hiç yara almadan kurtulmaları.
Bu varoluşçuluk karşıtı bir film; James Stewart iki öğrencinin sınıf arkadaşlarını öldürmelerine dair varoluşçuluk ilkelerinin dehşetini anlar ve en son da bu felsefenin takipçilerine ve onların çevresindekilere sadece acı ürettiğini fark eder. Freudian imalarda barındıran film, Nietche’nin üstinsan kavramına da atıfta bulunuyor.
Ayn Rand’ın romanında adapte edilen film bireyselciliği konu alan alman ekspresyonizm büyüleyiciliği ile çekilmiş bir melodram. Gray Cooper onurunu korumakda zorluk çeken bağımsız bir mimardır. Film metafiziksel bir beyan, estetik bir manifesto çizerken, Amerikan mimarisine, etiğine ve politik ilkelerine yorum yapmaktan kendini alamıyor.
Yetenekli karakterlerin, basit yazılmış diyaloglarda ellerinden geleni yapmalarının yanında filmde genel olarak iyi performans sergilemeleri filme çok şey katıyor. Gail Wynard, Raymond Massey tarafından canlandırılıyor; film boyunca geçirdiği değişimlerden dolayı hikâyedeki zorlayıcı karakterlerden biri kendisi. Bu arada Gary Cooper’ın, Roard olarak, popüler standartları yerine getirmekte zorlanan ego dolu bir adam olduğunu da belirtelim.
Persona, Wild Strawberries ve Fanny Alexander ile bilinen yönetmen Ingmar Bergman’ın bu filmi, bir adamın hayatın anlamı ile ilgili vahiysel aramalarını konu alan varoluşçu bir sinematik model. Bu sıra dışı hikâye Azrail’i, sonu kadere bağlı bir satranç oyununa davet eden bir şövalyeyi anlatıyor.
Film insanoğlunun kendisini metafiziksel ve felsefi sorularla anlaması hakkında olsa da İsveçli yönetmen, aynı zamanda, seyircisinden bu filmi, kötülük-iyilik, din felsefesi ve varoluşçuluk gibi çerçevelerde deneyimlemesini istiyor. Bergman, Bloch’un inançlarıyla ilgili sorunlarını çok güzel resmederken, her şeye gücü yeten tanrının varlığı ve dünyadaki şeytan kavramları ile seyircinin kendilerine dönmelerini sağlıyor.
Birçok soruyla boğuşan film, herhangi bir topluma yönelik aşağılama veya vaaz barındırmıyor. Onun yerine değişken fikirleri sunarak seyircinin tartışmasına izin veriyor.
8 ½, Amarcord, Roma ve Satyricon gibi filmlerle bilinen Federico Fellini, La Dolce Vita’da Roma’nın müsrif insanlarını anlatırken, karanlık ve mizahi yanını ortaya çıkarıyor.
Marcello Mastroinanni dedikoducu, bir sonraki adımını planlayamayan, bir kutunun içinde sıkışmış kalmış hisseden bir gazeteci rolünde. Filmde, Fellini, seyircisiyle yedi kaçık gece ve yedi şafakta meydana gelen yedi ölümcül günahla iletişime geçiyor.
Bütün film Roma’nın yedi tepesi, bar sokakları ve kafe kaldırımlarında geçiyor. Eğer resmedemiyorsanız gözlerinizi kapayın ve sadece Van Gogh’un Café Terrace at Night’ını düşünün. Felsefeyi kavrayan, hayatı ve ölümü farkı zaman çizelgelerinde farklı anlarda idrak ettiren az sayıda film var ve bu film onlardan biri. İyi hayat diye bir şey var mıdır yok mudur sorusuna gelince, işte onu hayatınızdaki tercihler belirliyor.
Çekici sarışın bir kadına vurulmuş, Katolikliği hayatında önemli bir rol oynayan genç bir mühendisin hikâyesi olan bu film, Eric Rohmer tarafından yönetiliyor. Bu Katoliklik görevi tüm akşamını din ve felsefe tartışarak geçirdiği arkadaşı Pascal ile karşılaşınca bir kenara bırakılıyor.
İkili diğer gün Maud’un evinde tartışmalarına devam etmek için tekrar buluşurlar, tartışma sırasında Pascal bir bahse girer. Tanrının varlığına dair olan bu iddiada oranını 100’e 1 verir. Eğer tanrı yoksa iddiayı kaybedeceklerdir; tabii bu kayıp pek de önemli bir kayıt değil. Ama tanrı varsa hayatları anlamlanacak ve sonsuz yaşamla ödüllendirileceklerdir.
Filmdeki karakterler ise zeki, kendi güveni olan, iletişime açık ve aldatmacanın ustaları. En önemlisi ise kendilerini aldatmaya da uygun olmaları.
Dostoyevsky’den Einsenstein filmlerine, Rus olan her şeyi taşlayan Woody Allen, Kafkavari endişe ve Kierkegaard’ın korkularını, savaş ve barış, suç ve ceza, babalar ve oğulları anlattığı bu durdurulamaz komedide birleştirmeyi başarıyor.
Allen 30 yaşına kadar karanlıkta uyuyamayan Boris rolünde. Boris işlemediği bir suçtan idam edilmek üzere olan bir adam. Film boyunca Allen çeşitli görsel araçlardan ve kinayelerden yararlanarak komiklik saçmayı unutmuyor.
Sonlara doğru ise aşk ve ölümü, hayattan insan olarak ne öğrendiğini; aklımızın müthiş ama vücudumuzun zevk peşinde oluşunu; Tanrının başarısız, ölümün ise bir tür yatıştırıcı olduğunu bize sunuyor.
Being There, 1970 basımı Jerzy Kosinski romanından uyarlama bir film. Peter Sellers, işçisi Ben ölene kadar yaşadığı yerden hiç çıkmamış basit bir bahçıvanı rolünde. Ben’in cenazesinde işler ilginç bir hal alıyor; başkan ve diğer politikacılar başkanlık için gelecek adayı tartışıyor ve Chauncey (Peter Sellers) favoriler arasında.
Film televizyon budalalığının ahlaki ve entelektüel sonuçlarını ele alırken televizyon izleyicilerini rencide etmiyor. Eğlenceli bir şeyler gösterirken filmin ciddiyetinden bir şey kaybetmemek ve karakterlerin insanı yönlerini korumak yönetmenin başarılı noktalarından biri. Harold & Maude ve The Last gibi muhteşem filmlere imza atan yönetmen, bu eleştirel filmle size Heidegger felsefesinden ilhamlar ve düşüncelerle baş başa bırakıyor.
Pahalı bir restoranda yemek yerken hayatın anlamını tartışan iki adamı anlatan film, aynı zamanda oyuncular olan Andre Gregory ve Wallace Shawn tarafından kaleme alınmış ve evet, tüm hikâye böyle özetlenebilir. Bu minimalist konuya rağmen sohbetlerinin yüksek derece düşünme gerektiren konulardan oluştuğunu söyleyebiliriz.
Tartışma Andre’nin ruhsalcı ve idealist yaşam görüşü ile Wallace’ın yararcı hümanist ve gerçekçi yaşam görüşü arasından yükseliyor. Bu ikiliden biri garip bir adamken diğeri ise olağanca durgun.
Film bağımsız yapımcı ve eleştirmenler tarafından kült klasikler arasında gösteriliyor. Bunda yaşam, insan şartları, din ve iletişim gibi konulara eğilen felsefi minimalist tarzının büyük bir önemi var. İki görüşün de aynı anda hem yanlış hem doğru olması, filmi güzel yapan bir diğer unsur.
Sohbet koyulaştıkça ikili sosyalleşmenin ötesinde kişisel/duygusal bir iletişime giriyorlar. Bu eser insan iletişiminin en doğru şekilde yansıtıldığı görsel araçlardan biri.
Blade Runner gelecek zamanı ele alan Philip Dick’in kitabından uyarlanmış bir bilim kurgu filmi. Blade Runner’lardan biri olan Harrison Ford, köleleştirilmiş insan yapımı bir robot olarak kiralanır. Bu robotlar diğer gezegenleri keşfetmek ve kolonileştirmek için köle iş gücü olarak dizayn edilmiş robotlardır.
Film sibernetik dönemde insan olmanın anlamını sorgularken, eğer yapay zekalar insan gibi görünen vücutlara konulup onlar gibi hareket ederlerse insan sayılır mı gibi sorular soruyor. Androidler onları yaratan insanlardan önemli derecede farklılık gösterebilirler mi? Cevaplar için sizi varoluşçuluğun derin deryaların alalım.
Hayatını sanatına adayan ve Hollywood’a girer girmez her şeyi elinden alınan Barton Fink’in anlatıldığı bu görsel şölen Fargo, The Big Lebowski, No Country for Old Men ve Blood Simple gibi filmlerin altına imzasını atan Joel ve Ethan Coen kardeşler tarafından yazılıp yönetiliyor.
Fink’i kendini satan ama bunu yaparken kendini doğru şeyi yaptığına ikna etmeye çalışan başarısız bir entelektüel adam olarak görüyoruz. Bazen günlük hayatın cazibeli faşizmi içinde kaybolduğumuzun farkına varmayız. Son olarak film kendini cennet ve cehennem mecazı olarak sunuyor diyebiliriz.
Felsefe bölümünden mezun olmuş Kathleen, New York çevresinde başıboş dolaşan genç bir kadındır. Bir gece kadın bir vampirle karşılaşır. Vampir, genç kadına hayatı için bir teklifte bulunur; “sadece gitmemi iste, benle mücadele etme sadece git de, ama inanarak!”
Ama Kathleen ısırılmak istemektedir. Vampir olmayı gözüne koymuştur. Hem hasta hem travmada, hem de insan kanına susamıştır, hala şehrin etrafında dolaşır. İnsanlığın önemi hakkında bilinçli sorular sormaya başlar.
Felsefenin bir amacı olmadığı, insanlık tarihinin insanın zayıflığını ve kargaşasını saklamaktan başka bir işe yaramadığını düşünür. Medeniyet dediğimiz şey tek dişi kalmış bir canavardır. Abel Ferrara en eğlenceli ve ilginç etik filmlerinden birini yapmakla kalmıyor, aynı kalitede bir vampir filmi sunuyor bize.
Jim Carrey, Truman Şov ’un ana karakteri. Truman hakkındaki her şey yalandır. İlişkileri, işi hayatı TV’de yayınlanan bir şovdan başka bir şey değildir. Peki, gerçek nedir ki? Bu soru için film Descartes’dan Sartre’a Schopenhaur’ dan Plato’ ya kadar önemli filozoflara başvuruyor yönetmen.
Truman Şov, 5000 kameranın izlediği, direk seyirciye ulaşan 7/24 yayında olmasıyla büyük derecede rahatsız edici bir film. Sanki Bay Truman’ı yaratan, onu izleyen takip eden tanrılarız ve onun ne iş döndüğünden hiç haberi yok. Bu bizi asıl konuya getiriyor; tanrı ahlaksız olmaya izinli mi yoksa o da ahlak ve etiğe bağlı mı kalmalı?
Bu seyirci için tartışıp karar vermesi gereken psikolojik bir deney. Film seyirciye soru sorma kabiliyetleri olduğunu da hatırlatıyor; baştakilerin emirlerine uymalı mıyız yoksa görmezden gelip kendi yargılarımızla mı hareket etmeliyiz? Eğer kendi kararlarımızla hareket edersek yanlış mı yapmış oluruz? Bu hareketlerin sonuçları ne olur? Bu özenle işlenmiş film seyirciye bu maceranın sosyal deneyleri için yargıç olma hakkı veriyor.
Keanu Reeves bu filmdeki Neo rolüyle hayatımızın bir parçası oldu. Gündüzleri bilgisayar programcısı geceleri hacker olan Neo’nun hayatı Morpheus adında bir adamı aramaya başladıktan sonar bilgisayarına gelen karışık bir mesajla değişir. Neo bu kuşkulu adamla tanıştıktan sonar anlar ki aslında gerçeklik onun ve birçoklarının bildiğinden biraz farklıdır.
Film, filozoflar tarafından geliştirilen ve bugün hala akademilerde tartışılan dini ve felsefi teorilere dokunuyor. Platon’un bu dünyada gördüğümüz aslında gerçeğin sadece gölgeleridir ve gerçeği gözlerimizle asla göremeyiz çıkarımı, çift bilinç kavramı ve Descartes’ın kendi için düşünmek yeteneğine değin birçok konu tartışılıyor film boyunca.
Yani, gerçeklik nedir? Aklımızda bulunduralım, bizi gerçekliğin doğasını anlamaktan alı koyan kötücül bir güç yok. Bizim duyularımız ve duygularımız bizi kandıran. Sahip olduğumuz sınırlı mesajlar gerçeklik ile algımızı değiştiren. Bu bilgiden yola çıkarak büyük ihtimalle yenidünya modelleri üreteceğiz. Beynimiz birazcık ürkütücü çalışıyor, öyle değil mi?
Jonathan Nolan’ın Memento Mori adlı kısa hikayesinden uyarlanan film gelecek temasını işliyor. Memento doğrusal olmayan, geriye doğru anlatımı nedeniyle izlemesi zor, düşündürücü, neo-noir akımından psikolojik bir korku filmi.
Nolan seyircisinden Leonard’ın hayatının bir parçası olmalarını istiyor. Bu yüzden karısının vahşi ve kan donduran tecavüz ve cinayetini araştıran amnezi hastası eski bir sigorta müfettişinin hayatının her anına tanık oluyoruz.
Film, hafıza, algı, acı, kendini aldatma, intikam gibi konularla ilgilenirken vücudun önemi, öz benlik, zamanın pratik algısından da bahsediyor. Filozof Lugwig Wittgenstein’ın sorusunu akla getiriyor; “bir köpek sahibinin kapıda olduğunu bilir ama sahibinin yarından sonra da orda olacağına inanır mı?” “Bu Leonard’ın sonu mu yoksa başka bir memento olacak mı?” diyerek bitmesinden de anlaşılacağı üzere film kesinlikle kuşkulu ve rahatsız edici.
2006 yapımı A Scanner Darkly’i hatırlıyorsanız eğer bu da onun gibi bir başka acayip rotoskop animasyon tekniğinin kullanıldığı bir film. Richard Linklater bizi isimsiz, devamlı rüyalarda sıkışmış bir adam hakkında gezintiye çıkarıyor. Linklater aynı zamanda seyircisinden mantıksal yetenekleri ve sonsuz rüya imkânlarını birleştirmeleri gereken bir meydan okuma sunuyor.
Ama film, yönetmenin kişisel felsefesinin yansıtılmasıyla alakalı. Genel olarak Linkater’ın arkadaşlarından ve düşüncelerden etkilenmesi ile ilgili; yani kaptanının o olduğu gemide onun algı dünyasına doğru yol alıyoruz.
Yüksek yoğunluğu ve rüya sahnelerindeki detayları yüzünden birkaç kere izlemek isteyeceğiniz bir film Waking Life. Her defasında da yeni kavram ve fikirleri önünüze serecektir. Budizm’den varoluşçuluğa ve daha fazlasına; birçok felsefeye konuyor. Unutmayalım ki her sahne kendi mesajını taşıyor ve her izlediğinizde yeni bir bakış açısı kazanıyorsunuz.
Jason Schwartzman, Dustin Hoffman, Jude Law ve Lily Tomlin’in oynadığı bu film varoluşçuluk ve hayatın anlamı hakkında. Film, bireyselcilik ve bireyin çevresine, idealizme ve başarıya olan bağlarını tartışan felsefeleri inceliyor. Ama sıkı durun; çünkü daha yeni başlıyoruz.
I Heart Huckabees, felsefi ve sanatsal düşünceleri sıralarken Sartre’dan Freud’a, ordan da Sürrelizm’e gidiyor. Yönetmene göre film genel olarak Zen Budizmi’nden etkilenmiş. Yani şimdi nerdeyiz? Film hangi felsefeden besleniyor?
Albert sonunda fark ediyor ki bir kişiye acı çeken biri olarak bakınca, baş düşmanı bile olsa onun hakkındaki düşüncüler değişebiliyor. Bu da merhametle ilgili noktaya yani Zen Budizm’ine getiriyor bizi.
Jim Carrey ve Kate Winslet’in başrollerini paylaştığı film Michel Gondry tarafından yönetilen romantik komedi tadında bir dram. Bu çift bir kavgadan sonra birbirlerini hafızalarından silmek için acayip işlemlerden geçerler ve fark ederler ki hayatlarının bu noktasında daha önce de bulunmuşlardır.
Derin, kişisel, zengin ve işler kötüye gittiğinde kırılgan bir film Eternal Sunshine of the Spotless Mind. Yönetmen akıllıca hafıza, ilişkiler, kayıplar ve bu iki ruh arasındaki bağlantıları keşfediyor. Romantik orijinallik ve sürrealizmin doğru karışımını bulabileceğimiz en iyi filmlerden biri.
The Fountain, ölümsüzlük ve ruhanilik, yaşam ve ölüm, sonsuz aşk, hayat ağacı ve gençlik nehri konularını işliyor. Karışık ve zamanla yolunu
Sarışına Zorla Sikiş
Hentaitürkçe Porn
Jopon Kızları18lik Zorlayarak Sikiş

Report Page