187. Hadis [Şemai'l Şerif] İmam Tirmizi
[Şemai'l Şerif] İmam Tirmizi
Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh şöyle dedi:
“Tevrat’ta, yemekten sonra elleri yıkamanın yemeğin bereketlenmesine
sebep olduğunu okumuştum. Bu bilgiyi, Tevrat’ta okuduğumu da belirterek
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme arzettim. Bunun üzerine
Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu:
‘Yemeğin bereketli olmasının sebebi, hem yemekten önce hem de
yemekten sonra elleri yıkamaktır.’” [103]
Hadisin Açıklaması
Hadisimizin râvisi Selmân-ı Fârisî’nin ilginç hikâyesini 21. hadîs-i şerîfte
genişçe okumuştuk:
Selmân, mecûsî bir âilede doğmuştu. Ateşe tapmanın mânasızlığını
anlayınca gerçek dini aramaya başlamış, Hıristiyanlığı tanıyınca aradığının
bu din olduğunu zannetmişti. İşte o zamanlar Tevrat’ı okumuş ve yemekten
sonra elleri yıkamanın yemeğin bereketlenmesine sebep olacağını oradan
öğrenmişti.
Tevrat’taki Bilgi Nasıldı?
Acaba Tevrat’ta sadece yemekten sonra el yıkamadan mı söz ediliyordu?
Şâyet öyleyse, ellerin hem yemekten önce hem de sonra yıkanmasını uygun
gören İslâm şerîatı, Tevrat’taki bir noksanı tamamlamış demektir. Nitekim
Resûl-i Ekrem Efendimiz:
“Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.“ [104] hadîs-i şerîfiyle bu tür ahlâk esaslarını da tamamladığını belirtmiştir.
Tevrat’ta sadece yemekten sonra değil, yemekten önce de ellerin
yıkanması tavsiye edilmiş olabilir; şâyet öyleyse, Tevrat’ı tahrif edenler,
yemekten önce ellerin yıkanması edebini kitaplarından çıkarmışlar
demektir.
Yemek, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına bir nimeti ve ikrâmıdır. Yemekten önce
elleri yıkamak ise, bu nimete şükretmektir. Yemekten sonra ellerin
yıkanması ise, yemek yerken bir şekilde kirlenen ellerin temizlenmesidir.
Yemekten Sonra Eller Yıkanmazsa
Yemekten sonra elini yıkamamanın vereceği zarar hususunda Fahr-i Âlem
Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Elindeki yemek bulaşığını yıkamadan yatıp uyuyan kimse, şâyet
geceleyin başına bir kötülük gelirse, suçu başkasında değil, kendinde
arasın.” [105]
Böcekler, haşereler yemek kokusunu alır, elindeki ve ağzındaki yemek
bulaşığını yıkamadan yatıp uyuyan kimsenin yanına gelebilir, o kimsenin
vücudunu ısırarak veya zehirleyerek ona zarar verebilir.
Bir Teknik Bilgi
Burada bir de hadisimizde geçen bir kelime hakkında kısa bir teknik bilgi
verelim:
Hadiste geçen “vudû” kelimesi, “abdest almak” anlamında değil, 176.
hadisin açıklamasında da geçtiği üzere, sözlük mânasıyla “elini yıkama”
anlamında kullanılmıştır.
Bu Hadisten Öğrendiklerimiz
1. İslâmiyet en son ve en mükemmel dindir. Daha önceki şerîatları o
tamamlamıştır.
2. Tevrat’ta, yemekten sonra elleri yıkamanın yemeğin
bereketlenmesine sebep olduğu yazılmışken, Resûl-i Ekrem bu bilgiyi
tamamlamış ve sadece yemekten sonra değil, yemekten önce de elleri
yıkamanın yemeğin bereketlenmesine sebep olduğunu söylemiştir.
3. Fahr-i Kâinât Efendimiz “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için
gönderildim.” hadîs-i şerîfiyle bu gerçeği doğrulamıştır.
Hadisin Râvileri
İmâm Tirmizî, bu hadîs-i şerîfi Selmân-ı Fârisî radıyallahu anhdan iki
sened ile rivâyet etmiştir.
Birinci sened:
1. râvi, Tirmizî’nin hocası Yahyâ bin Mûsâ (v. 240/854), 38. hadiste
tanıtıldı.
2. râvi Abdullah ibni Nümeyr (v. 199/814), 94. hadiste tanıtıldı.
3. râvi Ebû Muhammed Kays ibni Rebî‘ el-Esedî (v. 167/783), rivâyetleri
Sünen-i Ebî Dâvûd, Sünen-i Tirmizî ve Sünen-i İbni Mâce’de bulunan
Kûfeli güvenilir bir hadis hâfızıdır.
4. râvi Ebû Hâşim er-Rûmmânî el-Vâsıtî (v. 132/749), rivâyetleri Kütüb-i
Sitte’de bulunan güvenilir bir râvidir.
5. râvi Ebû Ömer Zâzân el-Kindî (v. 82/701), Resûl-i Ekrem Efendimiz
hayattayken doğmuş ve birçok sahâbîden rivâyette bulunmuştur. Önde
gelen âlimlerden ve güvenilir râvilerden biri olan Zâzân’ın rivâyetleri
Sahîh-i Buhârî dışındaki Kütüb-i Sitte’de yer almıştır.
Zâzân’ın ilginç bir hikâyesi vardır: Gençlik günlerinde bir arkadaşıyla
oturup âlem yapıyordu. Zâzân güzel sesiyle hem şarkı söylüyor hem tambur
çalıyordu. Onların bu halini gören ünlü sahâbî Abdullah ibni Mes’ûdradıyallahu anh yanlarına geldi, içkilerini döküp tamburu kırdı, sonra da
Zâzân’a dönerek:
“Ey delikanlı! Bu güzel sesinle Kur’an okusaydın çok değerli biri
olurdun!” dedi. Zâzân etrafındakilerden bu zâtın Abdullah ibni Mes’ûd
olduğunu öğrenince yaptığına pişman oldu. İbni Mes‘ûd’un eteğine
yapışarak yüksek sesle ağlamaya başladı. Abdullah ibni Mes’ûd hazretleri
de onu kucaklayıp bağrına bastı ve ‘Merhaba ey kendisini Allah’ın sevdiği
adam!’ diye ona iltifat etti. O günden sonra Zâzân kendini ilme verdi, hem
ünlü bir âlim hem de imrenilen bir âbid oldu.[106]
Hadisimizin sahâbî râvisi Selmân-ı Fârisî (v. 36/656), 21. hadiste
tanıtıldı.
İkinci sened:
1. râvi, Tirmizî’nin hocası Kuteybe bin Saîd (v. 240/855), 1. hadiste
tanıtıldı.
2. râvi Abdülkerîm ibni Muhammed el-Cürcânî (v. 180/796 civarı),
rivâyetleri Sünen-i Tirmizî’de bulunan güvenilir bir râvi ve Cürcan
kadısıydı.
3. râvi, birinci senedde tanıtılan Kays ibni Rebî‘dir.
4. ve 5. râviler ile hadisin sahâbî râvisi birinci seneddekilerin aynıdır.
Ebû Dâvûd, Et‘ime 11, nr. 3761; Tirmizî, Et‘ime 39, nr. 1846; Ahmed ibni
Hanbel, Müsned, V, 441. nr. 24133.
Mâlik, el-Muvatta’, Hüsnü’l-huluk 8; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, II,
381; Buhârî, el-Edebü’l-müfred (Elbânî), s. 100, nr. 273.
Ebû Dâvûd, Et‘ime 53, nr. 3852; Tirmizî, Et‘ime 48, nr. 1860; İbni Mâce,
Et‘ime 22, 3297.
Zehebî, Siyeru a‘lâmi’n-nübelâ (Arnaût), IV, 281.