Jack London: Kıpır Kıpır Hayat ve Düşünce Kaynayan Yazar

Jack London: Kıpır Kıpır Hayat ve Düşünce Kaynayan Yazar

Marsu

Kaynak: Derleme ( 1-2-3 )

Kategori: Biyografi

Ortalama Okuma Süresi 5 dk.

Kırk yıllık kısa ömrüne elliden fazla kitap ve dünya edebiyatında yer edinmiş başyapıtlar sığdıran Jack London en az romanları kadar serüven dolu bir yaşam sürdü. Amerikan edebiyatında “proleter yazar” olarak ünlenmişti.

Ölümünün üstünden yıllar geçmesine rağmen hâlâ işçi sınıfının en çok okuduğu yazarlardan biri olmayı sürdürüyor. London’ın henüz 40 yaşındayken sonlanan yaşamı da romanları ve hikâyeleri gibi ilgi çekicidir. Küçükken kurduğu yazar olma hayalini gerçekleştiren London, kısa yaşamının ardında 50 üzerinde kitap ve yüzlerce makale bıraktı. 1907’de çevrilen Deniz Kurdu filminden başlayarak eserleri yıllar boyunca sinemaya uyarlandı. Kitapları birçok ülkede ve dilde binlerce kez yayınlandı, hayatını anlatan kitaplar yayınlandı…

“İşçi sınıfının içinde doğdum” diyen Jack London, yoksulluğun içinde yetişti. Henüz ilkokulda okurken sabah ve akşam postasında gazete dağıtmak, hafta sonları da bowling salonunda ve buz arabasında çalışmak zorunda kaldı. 13 yaşında okulu bırakarak günde 12 ile 18 saat arasında çalışılan bir konserve fabrikasında işçiliğe başladı. Neredeyse yapmadığı iş kalmamıştı. Dünyanın farklı yerlerinde çalıştığı işler arasında istiridye korsanlığı, hademelik, ütücülük, gemicilik, altın arayıcılığı, boksörlük, maden işçiliği, çiftçilik, savaş muhabirliği, gazetecilik ve nihayet yazarlık bulunuyordu.

“Denizciler, askerler, emekçiler. Hepsi de ağır çalışma, güçlükler ve kazalar sonucunda perişan olmuş, çarpılmış, şekli şemaili değişmiş ve efendileri tarafından yaşlı birer at gibi bir kenara fırlatılmış insanlar. Onlarla birlikte çöp tenekelerini karıştırdım, arka kapılardan kovuldum. Yük vagonlarında ve parklarda onlarla birlikte titreyerek uyudum. Onların Toplumsal Çukur’un en dibindeki mezbahalarda sona eren hayat öykülerini dinledim.”

Yazar, 12 Ocak 1876’da San Francisco’da evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya geldi. Annesi Flora Wellman idi. Babasının astrolog William Chaney olduğu iddia edildi. “London” soyadını, sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London’dan aldı. Jack’i annesi yerine önce sütannesi Jenny, sonra üvey ablası Eliza büyüttü. Üvey babası John birçok iş değiştirmiş, ancak ne yaptıysa tutunamamıştı. Amerika 1893 krizinin ve onu izleyen bunalımın etkisindeydi ve Jack’in çocukluğu yoksulluk ve yoksunluk içinde geçti.

13 yaşına bastığında Hickmott Konserve Fabrikası’nda hayat mücadelesi veriyordu. Sonra sütannesi Prentiss’e borçlanarak ufak bir sandal aldı ve içindeki serüven duygusunun sesini dinleyip bir tekneyle istiridye korsanlığına başladı. Alaska’dan Japonya’ya dünyanın dört bir yanına seyahat etti.

ABD’nin hemen her yerini gezdi; işsiz kaldı, hapis yattı. Darwin, Marx ve Nietzsche’nin kitapları hayata bakışını değiştirdi. Bu bilinçle 19 yaşında okula döndü. 1897’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı. O dönemdeki deneyimleri, gerek toplumsal tavrına, gerekse edebiyatçı yaklaşımına büyük katkıda bulundu. Otobiyografik romanı Martin Eden, Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş, Deniz Kurdu, Demir Ökçe gibi her biri diğerinden ünlü yapıtlar yazan ve Anatole France’ın “Kıpır kıpır hayat ve düşünce kaynayan yazar” diye tanımladığı Jack London, 17 yılda 50 ciltlik dev bir külliyat yarattıktan sonra 1916’da California’da 40 yaşında öldü.

Jack London, 22 Kasım 1916’da çiftliğinde son nefesini verdiğinde ölüm sebebi rapora üremi olarak geçti. Uzun zamandır böbrek hastası olan Jack London, eşi Charmian’ın isteğine uyarak son iki yılını çiftliğinde geçirdi. Çocukluğundan başlayarak ağır işlerde çalışan, iskorbüt dahil çeşitli tropik hastalıklar geçiren London, üremi ve alkolizm ile boğuşmak zorunda kalmıştı. Böbrekleri iflas eden, acılarını dindirmek için bir süredir morfin kullan London’ın aşırı doz alarak intihar ettiği iddiası ölümünün ardından dile getirilmeye başladı.

Yapıtlarında intihar eden kahramanların çokluğu ve odasında bulunduğu söylenen bir defterde morfin dozu hesaplamalarının olduğu iddiaları, intihar söylentilerine dayanak oldu. Ancak London gerçekten intihar etmek isteseydi “neden morfin şişesinin tamamını değil de bir kısmını kullandığı” sorusunun yanıtı cevap bulamadı. James L. Haley’in Jack London kitabında yazarın ölümüne farklı bir yorum getirdi: “Büyük olasılıkla, kendine zarar vermeden alabileceği maksimum dozu hesaplamıştı; ancak, vücudundaki güçsüzlüğün, ilacın etkisini artıracağını hesaba katmamıştı.

Jack London State Historic Park, Glen Ellen, California - Wo

Jack London’ın cenaze töreni 26 Kasım 1916’da yapıldı. Vasiyeti üzere külleri, Kurt Evi’ne yakın bir tepeye gömülerek üstüne de bir kaya yerleştirildi. 1955’de ölen eşi Charmian’ın da külleri yanına gömüldü. California, Glen Ellen'da bulunan Kurt Evi ve arazisi Jack London Eyalet Tarih Parkı olarak korunmaktadır.

London’ın ölümünden sonra kitapları Amerika’da ve dünyanın birçok ülkesinde yayınlanmaya devam etti. 1920’lerdeki komünizm karşıtı dalga sırasında itibarı sarsılmaya çalışıldı. Federal Soruşturma Bürosu (FBI) yöneticisi J. Edgar Hoover’ın “Amerikan karşıtı görüşleri” bulunduğunu iddia ettiği London statükonun gözünde “tehlikeli” bir yazar olarak kabul edildi. 1950’lerde McCarthy döneminde yeniden gündeme geldi. Ancak Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş ve Deniz Kurdu gibi kitapları, bu kitaplardan yola çıkarak çevrilen filmlerin beğenilmesi onu büsbütün yok saymalarını engelledi.

Jack London’ın 1908’de yayınlanan Demir Ökçe kitabında faşizmin ayak seslerini okura duyurmasının üstünden henüz 14 yıl geçmişti ki Benito Mussolini, İtalya’da iktidara geldi. Demir Ökçe, İtalya’da 1929’da basıldı ve birkaç ay sonra Jack London’ın bütün kitapları yasaklandı. Faşizm, Avrupa’da yükseliyordu… 10 Mayıs 1933’te propaganda bakanı Joseph Goebbels’in çağrısına uyan Nazi Alman Öğrenci Birliği, “edebî arınma” için Alman olmayan 25 binden fazla kitabı “törenle” yaktı. Yakılan kitaplar arasında Ernest Hemingway, Helen Keller, H.G. Wells’in yanı sıra Jack London’ın kitapları da vardı.

60’lı yıllardan başlayarak özellikle Demir Ökçe, Martin Eden, Ay Vadisi gibi romanlar, çok okunan kitapların başında geldi. Jack London’ın 1908’de yayımlanan Demir Ökçe adlı eseri, modern distopya edebiyatının ilk örneklerinden sayılır. Amerika’da oligarşik diktatörlüğün işçi sınıfı üstündeki sömürü düzenini, faşizmin yükselişini ve dünyayı nasıl cehenneme çevireceğini, giderek faşizmle nasıl mücadele edileceğini anlattığı Demir Ökçe, Jack London’ın sosyalist görüşlerinin en açık biçimde yansıdığı bir roman olarak George Orwell’in 1984 romanına ilham vermiştir.

Jack London’ın ''Bana Göre Hayatın Anlamı" kitabına adını veren makale Cosmopolitan dergisinin Mart 1906 sayısında yayınlanmıştı. Oradan yazıyla noktalayalım:

“İnsanların, midelerinden daha değerli ve yüce bir şeye ulaşacakları; onları eyleme geçirmek için midelerinden daha iyi bir güdüleyicinin bulunacağı zamanı iple çekiyorum. İnsanın asillik ve üstünlüğüne olan inancımı koruyorum. Ruhsal güzellik ve özverinin, günümüzdeki berbat oburluğu yeneceğine inanıyorum. Ve son olarak, işçi sınıfına güveniyorum. Bir Fransızın söylediği gibi: Zamanın merdiveninde her zaman, yukarı çıkan tahta ayakkabıların ve aşağı inen cilalı çizmelerin sesi yankılanır.

Jack London'ın eserleri listesine ulaşmak için buraya tıklayınız.



Report Page