....123....

....123....

.

Aişe, sana birazdan yazacaklarımı dikkatli okumanı, islami ve şeri açıdan düşünmeni, Allah’ın rızasını aramanı, Allah’ın verdiği öğütleri tutmanı, Allah’ın yasaklarından kaçınmanı, cahiliyye zihniyeti ile değil, Kur’an ve sünnet esaslı düşünüp, hareket etmeni, ibret almanı, ders çıkarmanı ve ona göre hareket etmeni tavsiye ediyorum.

Aişe ben seni çok seviyorum ve şuanki gayem senin dinini ve dünyanı kurtarmaktır. Başka bir gayem yoktur. Senden vazgeçmek gibi bir düşüncem yoktur. Lakin ben bu gayemize uygun hareket etmediğimizi, kendimizi ciddi anlamda tehlikeye attığımızı, kendi ellerimizle yaptıklarımız ve yapacaklarımız yüzünden geleceğimizi tehlikeye atacağımızı, istediğimiz sonuçları elde edemeyeceğimizi ve bu sebeple istenmedik sonuçlara yol açacağımızı düşünüyorum. Çünkü biz denenmişi deniyoruz. Çok büyük hatalar ediyoruz…

Ne yapıyoruz biliyor musun Aişe? Biz Allah’ın düşmanı olan, Allah’ın kendilerine alçaklık damgası vurduğu, pislik olarak nitelediği ve kendileri yanında asla izzet, şeref, adalet, güven aramamamız gerektiği kafirlerin yanında izzet, şeref, güven, adalet arıyoruz, onların bize yardım etmesini, destek vermesini bekliyoruz ve Allah’ın buyruklarına ters hareket ediyoruz. Zalimden adalet, kafirden emniyet, fasıklardan selamet bekliyoruz.

Allahu Teala "Allah Müminlere Karşı Kâfirlere Asla Yol Vermeyecektir." (Nisâ, 141) diye buyuruyorken, biz ulaşmak istediğimiz şeylere yol vermeleri için kafirlerden medet bekliyoruz. Bize ne oluyor ki, Allah’ın yol vermediği kafirlerden, işlerimiz, evleliğimiz, geleceğimiz, hidayetimiz için yol istiyoruz? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Emaneti olmayanın imanı yoktur” diye buyururken, biz işlerimizi imanı olmayan kafirlere havale ediyoruz, onlara kendi sırlarımızı, geleceğimizi, evliliğimizi emanet ediyoruz. Allahu Teala “Onlar, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet Allah’a aittir.” (Nisa, 139) diye buyuruyorken, biz evliliğimizi, geleceğimizi müminlerin yardımı, desteği ile kurmamız gerekirken, kafirleri dost edinme, onlara güvenme, onları sırdaş edinme manasına gelen bir takım ameller yapıyoruz. Yardımı ve desteği onlardan bekliyor, onların yanında şeref arıyoruz. Söyler misin bana bize ne oluyor ki, sana zerre değer vermeyen kafirlerden yardım, destek umuyoruz, onlara işlerimizi havale ediyor, müminleri bırakıp, işlerimizi onlarla hallediyoruz?

Allahu Teala “Mü’minler, mü’minleri bırakıp kafirleri dost/veli edinmesinler! Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz.” (Al-i İmran 28) diye buyuruyorken, biz neden müminlerin dostluğunu değilde, bizleri zerre adam yerine koymayan, dinlerine tabi olmadıkça bizlerden razı olmayan, bizler ile Müslüman olduğumuz için alay eden, hakir ve hor gören, aşağılayan, hayvan muamelesi yapan, insan yerine koymayan, hiçbir şeyimize değer vermeyen kafirleri dost ediniyoruz? Neden onlara güveniyoruz ve neden işlerimizi onlara havale ediyoruz?

Aişe sana güvenmeyen, sana değer vermeyen, sana her türlü zülmü, haksızlığı yapan ailen, ablan, annen, baban bana niye güvensin? Bana niye değer versin? Bana neden insaf ve adaletle yaklaşsın? Neden seni bana versin? Evet, vermezse kaçacağını beyan ettin, söz verdin ama kaçamayacağın durumlara düşeceğimizi, kafirlerin her türlü pisliği, zülmü, ihaneti yapabileceğini, bizi kıskaca alacaklarını hiç düşünmüyor muyuz?

Allah’tan korkmamız lazım. Biz böyle yapmaya devam edersek, Allah ile bir ilişkimiz, bağımız kalmayacak ve Allah’ta bize yardım etmeyecek. Allah’ın yardımına hidayetine layık olmadan nasıl olurda Allah’tan yardım isteriz? Allah bize yardım eder mi bu halimizde? Etmez… Etmiyorda…

 

Sana bir abi ile bir ablanın durumlarından bahsetmiştim. Ailelerinin, kardeşlerinin, abilerinin, ablalalarının evliliklerine engel olduklarından. Şuan o abla evinde tabire caizse tecrid altında, hapiste. Ölüm, dayak, her türlü tehdit altında. Kaçmaya kaçamıyor. Ailesi, evleneceği kişinin yerini, yurdunu, her şeyini öğrendi. Bu işin ucunda, hapis, ölüm her türlü fitne var. Ve o abla şuan kafirlerin zülmü ve baskısı altında bir esir. Bak görüyor musun, maksatları senin ve benim maksadımla aynıydı. Yuva kurmak, kafirlerden kurtulmaktı.

 

Şuan iki buçuk sene olacak neredeyse, hala evlenip kavuşamadılar. Peki neden bu duruma geldiler biliyor musun? Bu gün yaptığımız hataların aynısını yaptıkları için. Kafirlere güvendikleri, işlerinde onları sorumlu tuttukları, onların yanında izzet ve şeref aradıkları, onlardan yardım ve destek umdukları için…

 

Bu olaylar üzerine babam genel olarak annemle konuşurken bir takım nasihat, öğüt olarak bazı şeyler söyledi. Aslında olması gerekenlerden, onların yaptıkları hatalardan ve kendisinin nasihatlerine uymadıklarından bahsetti. Ve bende bunlardan ibret ve ders çıkardım. Yanlış yaptığımızı, denenmişi denediğimizi fark ettim. Ne olursa olsun kafirlere güvenmeme, işimize, evliliğimize, gayemize onları dahil etmeme, onlardan yardım ve destek beklememe, işimizi onlara havale etmeme kararı aldım. Çünkü ben bu abi ile ablanın durumuna düşmek istemiyorum.

 

Hani sen diyorsun ya “Ablamla gel görüş, bu iş çok uzamasın, hemen olsun” diye, bu işe işte bu ablanın yaptığı hatalar gibi kafirlere güvenme, işimizi onlara havale etme, onlar yanında izzet ve şeref arama ile başlamak ve kafirleri dost/veli edinmektir. İşi uzatmanın, çıkmaza sokmanın, işi yokuşa sürmenin ta kendisidir. Denenmişi deniyoruz dedim ya işte budur. Bu Allah ile ilişkimizi kesmek, onun bahşedeceği yardıma layık olamamaktır. O abla da aynı senin gibi bu evlilik işine kendi ailesini dahil etti. Yetmedi, Müslümanların yerini, yurdunu, her şeyini anlattı. Maksadı kötü değildi elbette. Güya onların güvenini kazanmak, şerlerini def etmekti. Lakin o abla yeni Müslüman olup, islam şuuru ve bilinci ile düşünmediği için bu hataları yaptı. Sende şimdi “Her şey daha kötü olacak” düşüncesiyle ailene bir takım özel, sır olan şeylerden bahsediyorsun. Kendi geleceğimizi tehlikeye atıyorsun. İbret almanı ve Allah’tan korkmanı, geleceğimizi tehlikeye atmamanı nasihat ederim. Senin bu yaptığın Allah’ın rızasını ve dinine muhaliftir. Asıl bu şekilde her şey daha kötü olacak ve her şey daha çok uzayacak. “Belki kafirlere güvenebiliriz, belki onlardan yardım alabiliriz” diyerek Allah’ın “kafirlere güvenme, onların yanında izzet arama, onların yol vermesini bekleme, onları dost edinme, onları sırdaş edinme” diye kesin buyruklarını ihlal ediyoruz, kesin olmayan hevamızın buyruklarına göre hareket ediyoruz. Bu olmaz.

 

Seni kınamıyorum çünkü sen bilmiyorsun. Görmemişsin ve başına gelmemiş. İşin ciddiyetinin farkında değilsin. Ne şeri boyutta Allah’ın razı olduğu ve olmadığı durumlardan, ne de dünyevi olarak başımıza gelebilecek olan sıkıntılardan haberdarsın. Ama ben bile bile Allah’ın rızasından sapmak, bu işi kafirlerin desteğini, yardımını bekleyerek götürmek istemiyorum. Bizler Müslümanız ve bizi evlendirecek, evliliğimize vesile olacak, bu işte bize yardım edecek Müslümanlardır. Kafirler değildir, bunu anlamıyorsun. Biz normal kafirler gibi ailemize evliliğimizden bahsedemeyiz. Onlardan yardım isteyemeyiz ve onlara güvenemeyiz. Senin ailenin güvenilecek, yardım istenilecek, destek verecek, bir aile olmadığını, düşüncesiz, anlayışsız bir aile olduğunu ve asla kendi dinlerini tabi olmadıkça, onlar gibi olmadıkça senden ve benden razı olmayacaklarını biliyorsun. Her şeyi kafaya takıp, sorun yapacak potansiyele sahip olduklarını, her türlü sindirme, baskı yöntemine başvuracaklarını, arkalarına tağutların polisini, askerini alacaklarını biliyorsun.

 

Denenmişi deniyoruz. Bu gün sana ablan “tamam olur” der yarın biraz daha beni tanıdıkça “hayır olmaz” der. Bu ablaya dün annesi “Bul kendin gibi birini evlen” diyordu, şimdi kız kendi gibi birini buldu ama evlendirmiyorlar. Şimdi biz neden denenmişi deniyoruz? Bu abla dün kendi kardeşleri, ablaları için iyi düşünüyordu, destek olurlar bekliyordu, şimdi iş tam tersine döndü, bütün aşiret ablaya köstek oldu. Sen şimdi işin çabuk olmasını mı istiyorsun? Yoksa işin kafirlerin eliyle yokuşa sürülmesini, bizim yıpranmamızı, ölümle, hapisle, tehdit ile kıskaca alınmamızı mı istiyorsun?

 

Lafı fazla uzatmayacağım. Biz yanlış yapıyoruz. Bu gün babamın anlattığı şeylere hak verdim. Ben denenmişi denemeyeceğim. Eğer gerçekten beni Allah için seviyorsan, Allah için kafirlerden kurtulmak istiyor, dinini özgürce, rahatça yaşayabileceğin, küfürden ve şirkten uzak bir ailen, yuvan olsun istiyorsan, bu zamana kadar seni yıpratan, sana zerre değer vermeyen, seni aşağılayan, sana zülmeden, her türlü haksızlığı reva gören ailen ile, bu dünyada seni her şeyden çok seven, seni hiç kimsenin sevmediği kadar seven, sana hiç kimsenin vermediği değeri veren, sana aşık olan, senin üzerine titreyen, sana mutluluk, huzur bahşetmek isteyen, senin dinini ve dünyanı kurtarmak, küfürden ve ehlinden, islama ve Müslümanlara yapacağın hicretinde ensar olmak isteyen benim aramda bir seçim yapmak zorundasın. Beni kaybedersen, aileni tercih edersen bu küfrü tercih etmektir ki benim artık senin için yapabileceğim bir şey yoktur.Eğer beni tercih edersen, islamı ve Müslümanları seçersin. Allah ailenin yerine sana o ailenden daha hayırlı bir aile verir. Aileni büs bütün kaybedermisin, ne olur, seni affederler mi affetmezler mi bilmem. Ama zaten şuan aileni kaybetmedin mi? Onlar seni harcamadı mı? Bu işte anne baba hakkı da yoktur. Bu iş basit bir evlilik değildir. Allah için küfürden ve kafirlerden, islama ve Müslümanlara hicrettir. Ben amaç değilim, aracım. Amaç Allah’ın rızasıdır.

 

Benim kesin kararım budur: Bu işe kafirleri karıştırmayacağım. Allah’ın sevdiği ve razı olduğu şekilde halledeceğim. Kafirlerden değil, müminlerden medet umacağım. Kafirlere değil, müminlere güveneceğim. Kafirlerden değil, müminlerden yardım isteyeceğim, destek bekleyeceğim.

Sende bu işin çabuk olmasını istiyorsan nasihatlerime, dediklerime kulak vermelisin. Ve Allah’ın sevdiği ve razı olduğu şekilde hareket etmelisin. Bu işi kitabına göre, yani kurana ve sünnete göre halledeceğiz. Kafirlerin kitabına göre değil. Bu bağlamda ablanla, ailenle görüşmeyi, tanışmayı, kaynaşmayı gerçekleştirmeyeceğim. İlk önce biz bu işi Müslümanlar arasında halledeceğiz. Babamın bize yardım edeceğini, seni oradan kurtarmak için elinden geleni yapacağını biliyorum. O yüzden bu işi öncelikle babamla halledeceğiz. Ailenle tanışmak gibi bir süreç olacaksa, yani illa bu gün yapmak istediğimiz şeyi tekrar yapmak istersek, bunu babamla istişare ederek yapacağız. Bu babamın kontrolünde olacak. Ben yalnız başıma hareket etmeyeceğim. Ben babamın nasihatlerine kulak vereceğim. Çünkü o abi ve abla babamın nasihatlerine kulak vermedikleri için bu haldeler. Ben ise aynı senin gibi bu işin uzamasını, çıkmaza girmesini istemiyorum. Lakin bunu isterken sunduğumuz yöntemler farklı. Senin yöntemin kafirlere güvenmek, benim yöntemim ise müminlere güvenmek. Senin yöntemin kafirlerden destek, yardım beklemek, işimizde onları sırdaş, dost edinmek, benim yöntemim ise Müslümanlardan destek, yardım beklemek, işimizde onları sırdaş, dost edinmek. Her ne kadar niyetin böyle olmasada, amellerinin neticesi budur.

Allahu Teala’nın şu dediklerine dikkat etmeni tavsiye ederim:

 

“Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. (Al-i İmran 118-120)

Şimdi ben ablanla, annenle görüşmeyeceğim. İlk önce en başta yaptığımız hatayı bir şekilde telafi edeceğiz. Yol yakınken, Allah’ın rızası dışına çıktığımız yollardan geri döneceğiz. Beni annenin, ablanların, kardeşlerinin akıllarından, zihinlerinden sileceğiz. “Mücahid” diye biri kafalarında olmayacak. Cumartesi görüşmek istediğimi söylemiştim. Ben verdiğim sözden vazgeçmiyorum. Ben Allah’ın razı olmadığı ve bizi tehlikeye atacak amellerden vazgeçiyorum. Sende vazgeç. Ablana Cumartesi görüşme planımızla ilgili bahsettiğini ümit ediyorum. Ona “Bu gün içinde kendisine ulaşamadım, kendisiyle konuşamadım, haber alamadım” diyeceksin. Ve cumartesi günü görüşme olmayacak. Daha sonra bir hafta benden haber alamadığını, ulaşamadığını söyleyecek böyle bir izlenim vereceksin. Ondan sonra da bir bahane ile ilişkimizin kesildiğini söyleyeceğiz. Böylece bu işin babana gitme gibi bir tehlikesi bulunmayacak. Ailen, kardeşlerinde bunu gündem etmeyecek. İletişimimizi de bir şekilde sağlamaya çalışacağız. Sabah namazından sonra kardeşinin telefonun interneti ile gizliden girip mi görüşürüz artık bilmiyorum. Bunun için sende ne gerekiyorsa yap. Ama ne yapıp edip, bu işin babanın kulağına gitmemesi için, aile içinde ciddiye binmeden büyümesini önlememiz gerekiyor. İletişim azda olsa ben beklerim, sıkıntı değil. 2.5 sene beklemekten, yıpranmaktan, çıkmaza düşmekten, kafirlerin kıskacına girmektense, 1 Ay iletişim olmadan beklerim. Çıkış yolu ararım. Allah’dan yardım isterim, yardım beklerim.

Report Page